Gönderen Konu: Çobanın Aşkı  (Okunma sayısı 12940 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı muallim

  • yazar
  • ****
  • İleti: 758
Çobanın Aşkı
« : 26 Eylül 2005, 09:19:48 »

ÇOBANIN AŞKI

  Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi,
konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun
halini:
- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki “sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine” dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim...

İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp
dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu.
Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya evirip tebessüm etti.

- Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı.

İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu dağ kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı,her meselesini danıştığı bir bilge idi. Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu.

Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.

Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin   bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle:

- Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih , kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim?

- Evet , dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir.

İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman,
yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tespih, gönlünde
aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu
tuttu.
Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihini aldı ve dudakları
kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah...

Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalaya dursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı.
Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen ençten
bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çe ş me başında kadınlar, tarlada
işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu:

- Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah'a adamış, gecegündüz
durmadan Allah diyormuş, Allah Allah ...”

Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya
geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı,
dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu
nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam , karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını
birbiri ardınca anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti,
o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne
bir ümit kırıntısı... Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor,
tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye
çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında
dostunun gözlerine yayılan başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın.

Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı, boynunu
neye bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları kıpırdamıyordu artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi,an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah...

Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün
ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmu ştu. Meselenin aslını merak eden padişaha, bu insanların bir yerde sürekli kalmadıklarından,bulundukları mekâna bereket getirdiklerinden, ne yapıp-edip bu dervişi ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri gerektiğinden uzun uzun bahsetti başveziri . Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl yapması gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ kulübesinin yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde. Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanına bir saray yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya,sancak-tuğ vermeye kadar saydığı her şey, bilgenin:

- Hünkârım , gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar etmezler,
demesiyle son buldu.

Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür, birinin
derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi.
Güldü ihtiyar:

- Neden kerimenizin nikâhını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi. Şaşırma
sırası padişaha gelmişti.

- Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul ederler mi?

Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın mağarasının üstünden... Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler, onların
arkasında halktan meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup bitenlere bir mana vermeye çalışan aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye
başladılar.
Bu arada bizim aşık kendinden öylesine geçmiş, tespihiyle öylesine bir
olmuştu ki, gelenler içeri girseler ve bir tesbihten başka bir şey bulamasalar şaşırmazlardı.

Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi, ellerini birbirine
bağladı, duyulması güç bir sesle;

- Efendim , dedi, sizi ziyarete geldik.

Yavaşça başını çevirdi aşık , sonra bütün vücuduyla döndü, gözlerinde en
ufak bir şaşkınlık emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi. Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban, mağara, tespih, sessizlik, duvar...
Hatta güneş bile batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru
uzatarak olan biteni görme telaşındaydı.

Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne saray, ne vezirlik,
ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü yoktu dervişin.

- Efendim , diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var efendim, zat-ı
âlinize layık değil belki, ama lütfeder nikâhınıza alırsanız bizi bahtiyar
edersiniz...

Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık maşukuna kavu ş acak , murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı sevinçten ağlıyordu.

Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı verilsin diye yaratılmıştı.
Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak istiyordu ve bütün gözler genç
adamdaydı.

Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra,
gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir
ifadeyle:

- Hayır , dedi, kızınızı istemiyorum.

Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret
içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu.
Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip:

- Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi
reddettiğinin farkında mısın?

Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak:

- A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim, Allah
padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah
deseydim...

« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2008, 01:44:10 Gönderen: isra »
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz."
[Hucurat Suresi 10]

Çevrimdışı mars

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 256
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #1 : 26 Eylül 2005, 21:04:09 »
Cidden çok manidardı muallim kardeşim teşekkür ederiz. Rabbim razı olsun inş.

Bizlerde masivadan uzaklaşarak hakkıyla, Allah için Allah diyebilsek. Bütün mes'ele hallolunacak. Ne diyelim Rabbim nasip eder bizlerde inş.
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2008, 01:44:41 Gönderen: isra »

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #2 : 28 Eylül 2005, 23:00:55 »
Gerçekten de harika bir yazı ellerine sağlık :x  :wink: .Bunu bizimle paylaştığın için çooooooookkkkkkkkk teşekkür ederim :D
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2008, 01:44:59 Gönderen: isra »
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı hulefai rasidin

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 145
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #3 : 13 Ekim 2005, 01:21:41 »
gerçekten çok ibretli bir hikaye Allahu teala hepimize gerçekten Allah demeyi nasip etsin ..........gerisinde neler olur O'na malüm
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2008, 01:45:16 Gönderen: isra »
dünyanın taşı yağsa başıma illa  dostun gülü öldürür  beni:(

Çevrimdışı antepli

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 496
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #4 : 22 Aralık 2005, 18:17:52 »

Gerçek sevgiliye ulaşmak ümidi ve duası ile..Saygılar
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2008, 01:58:55 Gönderen: isra »
Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez.gafil olmayın ilme çalışın geçen günler geri gelmez...

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #5 : 22 Aralık 2005, 22:32:47 »
Gerçekten ders alınması gereken bir hikaye..
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2008, 01:59:33 Gönderen: isra »

Çevrimdışı antepli

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 496
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #6 : 23 Aralık 2005, 15:08:35 »
bu yazı öyle bir zamanda yazıldıki...Anlatamam...Ruhumun buna çoook ihtiyacı vardı...
Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez.gafil olmayın ilme çalışın geçen günler geri gelmez...

Çevrimdışı gül_mira

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 172
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #7 : 14 Nisan 2007, 10:44:02 »
ellerin dert görmesin ya çok güzelmiş bir solukta okudum Allah c.c razı olsun kardeş...
Eğer bir gün dünya ya ait çok büyük bir derdin olursa,rabbine dönüp benim büyük bir derdim var deme,derdine dönüp benim çok büyük bir rabbim var de!...

Çevrimdışı Ayisigi

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 8
Çobanın Aşkı
« Yanıtla #8 : 08 Ocak 2008, 00:20:52 »
Gercekten cok ibretli.. Bu iste bilge adamin kerameti var gibi geldi bana. Kim bilir belki o coban, dostlar vadisinin bir sakiniydi de yola cikma vakti gelince bunu bilmesi icin boyle bir vesile gerekiyordu.. Allah cc herkese mecazdan hakikate yol versin ins.
"Aramakla bulunmaz ama bulanlar ancak arayanlardir"

Çevrimdışı adıgüzel

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 130
Ynt: Çobanın Aşkı
« Yanıtla #9 : 13 Ağustos 2010, 12:13:09 »
Gerçekten de harika bir yazı ellerine sağlık :x  :wink: .Bunu bizimle paylaştığın için çooooooookkkkkkkkk teşekkür ederim :D
Doğrunun doğruluğu bütün sülalesine akseder hepsini hayra götürür.

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Ynt: Çobanın Aşkı
« Yanıtla #10 : 13 Ağustos 2010, 13:38:22 »
Gercekten cok ibretli.. Bu iste bilge adamin kerameti var gibi geldi bana. Kim bilir belki o coban, dostlar vadisinin bir sakiniydi de yola cikma vakti gelince bunu bilmesi icin boyle bir vesile gerekiyordu.. Allah cc herkese mecazdan hakikate yol versin ins.
katılıyorum size ayışığı,güzel bir hikaye

Çevrimdışı sevr

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 46
Ynt: Çobanın Aşkı
« Yanıtla #11 : 14 Ağustos 2010, 00:45:56 »
Cidden çok manidardı muallim kardeşim teşekkür ederiz. Rabbim razı olsun inş.

Bizlerde masivadan uzaklaşarak hakkıyla, Allah için Allah diyebilsek. Bütün mes'ele hallolunacak. Ne diyelim Rabbim nasip eder bizlerde inş.
AMİİİNNN  o1))

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Çobanın Aşkı
« Yanıtla #12 : 14 Ağustos 2010, 18:42:04 »
Çok güzel, çok manidardı. Rabb'im hepimize nasib etsin taa gönülden Allah demeyi... Teşekkürler Muallim...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı teksir

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 201
  • O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Ynt: Çobanın Aşkı
« Yanıtla #13 : 14 Ağustos 2010, 22:10:22 »
Çok güzel, çok manidardı. Rabb'im hepimize nasib etsin taa gönülden Allah demeyi... Teşekkürler Muallim...
zs2))
atilma dur, suhan-i ehl-i hali anlamadan
cevaba etme tasaddi suali anlamadan.
                                                 naci!

Çevrimdışı Sancaktar

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 9
Ynt: Çobanın Aşkı
« Yanıtla #14 : 14 Ağustos 2010, 23:44:36 »
Allah celle celalühü razı olsun.
Kaynağını belirtelim.

Serdar TUNCER
Semerkand dergisi 80. Sayı