Gönderen Konu: Çocuk Eğitimi  (Okunma sayısı 11594 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı dört mevsim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 278
Çocuk Eğitimi
« : 18 Temmuz 2008, 00:59:12 »

AHMET MARAŞLI

Evde okul okulda kalite...

Çocuğa iyi niyetli ve örnek

bir insan olma arzusunu vermek..
 

Çocuğa küçük yaşlarda, "örnek insan" olma arzusu verilmelidir. Buna hem insanın, hem de insanlığın ihtiyacı var.
"Güneşin neyse, dünyan da onun etrafında döner." (Ali Suad)
Çocuğa, en kıymetli değerler –"Güneş Değer"– olarak; iyi niyet, iyilik, insanlık, yardımseverlik, sevgi, saygı, şefkat, merhamet duyguları ve düşünmek, araştırmak, çalışkanlık, azim, sabır, sebat, cesaret gibi değerler verilirse, bu merkez etrafında, kısa zamanda muhteşem insanlar ortaya çıkar.
Güneşe sırtını dönersen, ne kadar hızlı gidersen git ve ne yaparsan yap, önündeki siyah gölgeni hiçbir zaman aşamazsın...
Ama güneşe yüzünü döndüğün anda, o siyahlıklar arkanda kalıverir...
Bu misali çocuklarımıza uygulamalı olarak anlatabiliriz.
Çocuk öyle yetiştirilmeli ki, içe dönük muazzam bir düşünce derinliğiyle beraber dışa karşı da muhteşem bir açıklık içinde olmalı.


* * *
Çocuğun kalbinde insanî değerlerin, onu harekete geçirecek güçlü motorlar hâlinde yerleştirilmesi lâzım. Eğer çocuklarınıza bunu verebilirseniz, arkası gelir.
İnsan, evrensel değerleri insanlığa hâkim kılmak için, keyfi uğruna şehri yakmaktan çekinmeyen Neron örneğinde olduğu gibi daha fazla hırs ve gayret göstermeli.
Ortada mevki ve itibar sağlayacak bir iş var ve ona bizden daha ehil biri varsa, o işin başına onun geçmesini, hiçbir kıskançlık duygusuna kapılmadan, ısrarla ve severek isteyebilmek...
Nalıncı keseri gibi hep kendine yontma çirkin anlayışı içinde olmayan; tereddüt olan yerlerde, içinin rahat etmesi için karşı tarafa bir fazla verilmesini tercih eden; bunun gerçekte ona kaybettirmeyip kazandırdığının farkında olan; maddi menfaat, şan ve şöhretin, yanlarında asla birinci plânda gelemediği, her şeye "iyilik merkezli" bir dünyadan bakabilen insanlar...
Yalnız kendisini düşünen, hedefleri yalnız kendisi için olan değil, vatanını, milletini, dinini, hatta bütün insanlığı düşünen, kendi şahsını asla onların önüne geçirmeyen bir anlayış...
İşte çocuklarımıza vermemiz gereken eğitim ve anlayış budur.
Yoksa, bütün üniversiteleri bitirseler ve dünya şampiyonu olsalar neye yarar?..
Ve işte değiştirmek istediğimiz, yaşadığımız dünyayı aksettiren bir kesit:

 

HER FASÜLYE BİR SIRIĞA SARILARAK BÜYÜR

Ah Sırıklar, Sırıklar!..
Bakan olur olmaz yeğenini vali yapan birine, Neyzen Tevfik şöyle der:
"MaşAllah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor."
Bakan şaşırır:
"Niye öyle söylüyorsun Neyzen? Genç yaşta vali oldu."
Neyzen Tevfik:
"Ben de onun için söylüyorum ya. Malum, her fasulye bir sırığa sarılarak yükselir de…"
Böyle fasülye ve sırıklardan azâde, pırıl pırıl bir dünyaya doğru...

* * *
Bir bilge, yakışıklı ve iyi giyinen bir gençle tanıştığında, onun son derece ahmakça sözler söylediğini görür ve kendisine bu genç hakkında fikrini soranlara şu cevabı verir:
"Muhteşem bir ev. Fakat içinde hiç kimse yok."
Yâni bomboş.
Zarfı (dışı) hoş, mazrufu (içi) boş; her devirdeki, özellikle günümüzdeki bazı insanların bir örneği. Fakat, bin zarf, bir mazruf etmez.

* * *
Sizin değeriniz, daha çok dış görünüşünüz, paranız ve mevkiniz kadar mı? Yoksa sizi değerli kılacak başka özellikleriniz, meziyetleriniz var mı?..
Sevgili çocuklar, gençler!
Küçük hesapların küçük adamı, paracı, menfaatçi insan tiplerinden olmayın. Büyük hedeflerin büyük adamı, yâni üstün özelliklere sahip, iyi niyeti ve iyilikleriyle ışıklar saçan kıymetli insan, gerçek insan, örnek insan olun.
Bütün insanlığın, "güneş"i içinde taşıyan çocuklara, gençlere ihtiyacı var.
Ailelerin en büyük görevi, böyle çocuklar yetiştirmektir...

BEN MERKEZLİ
OLARAK DEĞİL, BİZ VE İYİLİK MERKEZLİ
İNSANLARA İHTİYAÇ VAR
İyilik, doğruluk, sevgi, saygı, şefkat ve merhametin; yâni gerçek insanlığın insanlığa hâkim olması için, dünyanın iyi insanlara ihtiyacı var.
Kendi menfaâtini asla birinci plâna almayan, başkalarının kuyusunu kazmayı hiç düşünmeyen, emanete kendi malından daha çok dikkat eden, hareket merkezi kendisi değil, iyilik ve insanlık olan gerçek insanlara. "Ben merkezli" olarak değil, "iyilik merkezli", "biz merkezli" olarak yaşayan insanlara ihtiyacımız var.
Bunun için, çalışkanlık, düşünce ve girişimciliğin bir arada olduğu; çalışmaktan hiçbir zaman utanmayan, haklarını arayan, ama yeri geldiğinde de bir iyilik ve yardım için elinden geleni yapmaktan kaçınmayacak anlayışta çocuklar, gençler yetiştirmeli.

* * *
"Servetinin bir parçasını kaybettin. Bunu, avunamayacağın bir kayıp sayıyorsun. Ama sözüne bağlılığı, temizliği, alçakgönüllülüğü yitirdiğin vakit, bir şey kaybettiğini sanmıyorsun. Hâlbuki serveti kaybettiren irade, senin elinde olmayan yabancı bir kuvvettir. Onlardan mahrum olmak ya da onları kaybetmek, utanılacak bir şey değildir. İç zenginliğimize gelince, onu ancak kendi yanlışımız yüzünden kaybederiz. İç zenginliği olmamak, ayıp ve acı bir şey olduğu gibi, var iken kaybetmek de çok ayıp ve çok acıdır." (Epiktetos)

Allah DİLEĞİNİZİ
HEMEN KABUL ETSE
NE İSTERDİNİZ?
Gönlü, sevgi, şefkat ve iyilik arzularıyla dolu, içi yanan insanlar kaldırabilir ancak, bu yalpalayan dünyayı ayağa... Dökme suyla dönen değirmenler, köksüz ağaçlar süprüntü olur ancak... Yanmayan, yakamaz da!..
Lâmbalar karanlıktan daha az yer kaplarlar ama, içinde bulundukları bütün çevreyi aydınlatırlar. Yıldızlar ve güneş de öyle.
Makam, mevki yükünün bir, üstüne çıkıp oturarak zevk–ü sefâ sürmeye çalışanlar, kendisini ona taşıtanlar var; bir de, o yükün altına girip onu taşımaya çalışanlar, bütün ağırlığını üzerinde hissedenler...
Dünyanın, bu iki tip insandan hangisine ihtiyacı var? Bir de kendimize soralım:
"Ya biz hangi grubun içindeyiz?"
İlk gruptakilere:
"Yaşamamış gibi yaşayan insanlar.." demek uygun olmaz mı?.
İnsanlar için huzursuzluk, problem, çözümsüzlük kaynağı, bulanık bir kaynak değil; iyilik, neşe, sevinç ve mutluluk kaynağı olalım.
Kimse, "Ben kaynak değilim." diyemez. Çünkü herkesin, az veya çok etkilediği insanlar mutlaka vardır.
Dünyadaki kötülüklerin en büyük sebebi, insanların içlerinde taşıdığı kötülüklerdir. Öyleyse, temizlik için de işe oradan başlamalı; her yönden iyi yetiştirilmiş çocuklarla insanlığın yüzünü güldürmeli.
Bir büyük insan arkadaşlarına, "Allah dileklerini hemen kabul edecek olsa, O'dan ne isterdiniz?" diye sorar. Her birisi isteklerini söyledikten sonra sıra kendisine gelince, o şöyle der: "Eğer dileğim hemen kabul edilecek olsaydı, Allah'tan, çok sayıda, dürüst ve yetişmiş adam isterdim, adam!"
Böyle insanları, hâl diliyle şimdi bütün dünya arıyor.

BAŞKALARININ
İKRAMI ALTINDA
EZİLMEYİN
Bir gün Halkalı–Sirkeci banliyö treninde gidiyordum. Baktım, on bir yaşlarında, tek ayaklı, koltuk değnekli bir çocuk sakız satıyor. Yaşlıca bir adam, sakız almadan para vermek istedi, çocuk almadı. Düşündüm, ben bu asil ruhlu çocuğa şimdi, onu üzmeden nasıl yardımcı olabilirim? Para versem almayacak. En iyisi, bütün sakızlarını satın alayım dedim ve öyle de yaptım. Az sonra, yolculardan biri kalabalığın arasından bana bir miktar para uzattı:
"Şunu çocuğa ver," dedi.
"Kabul etmiyor," dedim.
Adam biraz sertçe, ısrar etti:
"Sen ver!"
Parayı alıp çocuğa uzattım. Adamın ısrarını gören çocuk parayı aldı, sonra kapıya yaklaştı. Tren Bakırköy'e gelip de kapılar açıldığında, kimseye belli etmeden parayı yavaşça aşağı atıverdi. Onu dikkatle takip ettiğim için durumu sadece ben görmüştüm. Fakat fark ettiğimi belli etmedim ve içimden kaynayan bir sevgiyle onunla sohbete başladım. Adı Hâkim'di, Doğuluydu ve ilkokul 5'inci sınıfa gidiyordu.
Hâkim'in yaptığı şaşırtıcı olduğu kadarda doğru idi. İnsanlara, elinizden geldiği kadar iyilik yapın ama onlardan bir şey beklemeyin ve başkalarının iyiliği, ikramı altında kalmaktan da elinizden geldiğince kaçının. Bu, daha sonra sırtınızda yük hâline de gelebilir.
Dünyanın, Hâkim gibi pırlantalara, büyük ruhlu çocuklara ihtiyacı var.

Bir–iki çiçekle bahar gelmiyor,
Yıldız yağmuruyla olmuyor sabah...
Açmalı bahar için, bütün çiçekler;
Sabahlar, çiçekler, güneşi bekler!..

YÜZÜNÜN
RENGİNDE GÖNLÜNÜN İZLERİ VAR
Bir bilge, utanmasından dolayı yüzü kızaran bir delikanlıyı görünce, ona şöyle der:
"Gayret evlâdım! Güzel ahlâkınızın rengi, çehrenizde kendisini gösteriyor."
"Yüzün renginde, gönlün hâlinden iz vardır."(Mevlâna)
Aslında bütün dünyada, düşünce, yapı ve yaşayış itibariyle birbirinden çok uzak görünen birçok insan aynı şeyleri istiyor: iyilik, güzellik, nezâket olsun; saygı, sevgi, şefkat, merhamet, yardımlaşma olsun; zarafet ve tatlılık olsun istiyor. Fakat onlara istediklerinin hemen hemen aynı şey olduğunu gösterecek, ya da o değerleri ellerinde tutup onlara sunabilecek insanlar lâzım.
Kaknus, Batılıların pheniks dedikleri, bin senelik ömrü olan, harikulade güzellikte, mûsıki makamlarının sesinden çıktığı söylenecek kadar hoş sesli, efsanevî bir kuş. Bin senelik hayatının sonunda kaknus tutuşup yanarak ölüyor ve külleri arasından yeni bir kaknus doğuyor.
Biz de, ölmek üzere olan "iyilik ve insanlık" kaknusunun külleri arasından yepyeni kaknuslar bekliyoruz.
Medeniyet, bir yönüyle, insana saygı demektir.
"İyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir."(Goethe)
"Ancak pek basit ve pek dar düşünceli insanlar yalnız kendileri için yaşamak isterler."
İyiliği, insani anlayışı her şeyin önüne alan insanlar toplumları idare etmeye başlamadan, insanlığın yüzünün gülmesi mümkün değil. Ama önce insanların, iyilikleri gönülden istemesi lâzım. Gönüller oraya doğru akıyor. Dünya, iyiliğin ve insanlığın geçer akçe olduğu yeni bir çağa girmek üzere. İnsanlığa insanlığın hâkim olduğu yepyeni bir çağ!

 

İYİLERİN TEMBELLİĞİ KÖTÜLERİN HÂKİMİYETİNİ HAZIRLAR

İMKANSIZ GİBİ
GÖZÜKEN ŞEYLER
İstisnai durumlar elbette hariç, "imkânsız!" kelimesini pek sevmem. Çünkü tarihte ve günümüzde, imkânsız sanılan birçok şeyin, öyle zanneden kimselerin ufuklarının darlığından kaynaklandığını gösteren çok sayıda örnek var. Hatta öyle örnekler var ki, şimdi o "imkânsızlık" iddialarını tebessümle okuyor veya dinliyoruz.
Nice teknolojik buluşlar, nice başka büyük başarılar, elde edilmeden önce, çoklarına imkânsız gözükmüyor muydu?.. O buluşlar, o muvaffakiyetler, –gerçekte imkânsız olmayıp da– "imkânsız" zannedilen şeylerin kapılarını zorlayan insanların eseridir.
Bütün mesele, böyle yaklaşımda. Bu duygu, insan ruhunun derinliklerinde var. Ama bazı insanlarda daha belirgin; bazılarında ise derinlerden su yüzüne çıkmayı bekliyor.
Çocuklarda bu duygu harekete geçirilmeli, bu ufuk verilmeli ki, dünyayı şaşırtan büyük işler yapacak gençler yetişsin, "imkânsız" denilenin sınırlarını zorlayan, aşıp geçmek için sağından, solundan, yukarısından, aşağısından, bir yerini bulup bir tarafından girmeye çalışan, ısrarla düşünen, araştıran, fırtına gibi gençler.
Çocuğunu yetiştirmeye, onun problemlerini çözüp ona yardımcı olmaya çalışan aile de, zorlandığı yerlerde meseleye böyle yaklaşırsa, mutlaka işin içinden çıkacağı bir yol ya da yollar bulur. Bir yaklaşımla sonuç alamıyorsanız, pes etmeyin; başka yollar araştırın, başka türlü yaklaşın.

TEK KANATLI
KUŞ UÇMAZ
Dikkat edilirse, değişik yerlerde ısrarla, "çocuk büyütmek" değil, "çocuk yetiştirmek" diyorum. Çocuk, ilgilenmeseniz de büyür ama ilgilenmeseniz yetişmez. Yetişmenin ise iki boyutu var. Birincisi: İnsani vasıflarıyla üstün bir insan olmak; yâni, gerçek anlamda eğitim, ikincisi ise, ufku açık, üstün bilgi ve becerilerle donanmış bir insan olmak; yâni, gerçek anlamda öğretim.
Bu ikisi, bir kuşun kanatları gibidir.
Birinci boyutun en temel ölçüsü bence şudur: Çocuğu kendi hâline bıraktığınızda, kötülüğü değil iyiliği, doğruluğu tercih ediyorsa; o çocuk bu yönüyle yetişmiş demektir.
Fakat sadece iyi olmak yeterli olmadığı gibi, tek başına üstün bilgi ve beceri düzeyi ise hiç yeterli değildir. Hatta insani vasıflardan mahrum bir üstünlük, tehlikeli olur. Çünkü canavarın eline teknoloji verilmez. Para hırsını, insani duyguların, vicdan ve merhametin önüne koyan doktorun eline ameliyat bıçağı verilmemesi gerektiği gibi. Onun için önce; vicdanının sesini dinleyen, iyi insanlar yetiştirmek lâzım.

* * *
Dr. C. Stamimits, "İleride meydana gelecek en büyük keşifler, ruhi yönden olacaktır. İnsanlar birgün, maddi şeylerin saâdete vesile olamayacağını anlayacaklardır. İşte o zaman, dünya bilginlerinin laboratuarları Allah'a yönelecek ve İlâhi sırlar araştırılmaya başlanacaktır. O gün geldiği zaman, âlem, geçmiş asırlarda görmediği ilerlemelerin en hızlısına şahit olacaktır." diyor.

* * *
Megatrends–2000'de ise şu enteresan ifade yer alıyor:
"21. yüzyılın en heyecan uyandırıcı atılımları, teknoloji sayesinde değil, insan olmanın ne anlama geldiğinin daha iyi anlaşılması sayesinde gerçekleşecektir."
Çocuk çift kanatlı yetiştirilirse, şahsiyeti dengelenir; daha değerli ve başarılı bir insan ortaya çıkar.
Mevlâna, "İyilerin tembelliği, kötülerin hâkimiyetini hazırlar." diyor.
Kötülere dünyayı bırakmamak için, iyilerin çok çalışkan olması lâzım.

* * *
"Çocuğunuzun arkadaşlarına sıcak davranın. Bu, onlardan çok, kendi çocuğunuza verdiğiniz değerin bir göstergesi olur. Böylece çocuğunuza güven duygusu aşılar, sevgi ve saygısını daha çok kazanırsınız. Doğruluğuna inandığın meselede imkân düşünme." Gürbüz Azak


« Son Düzenleme: 12 Ekim 2008, 15:54:38 Gönderen: ibrahimim »

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Cocuk egitimi
« Yanıtla #1 : 18 Temmuz 2008, 02:52:12 »
Teşekkürler ibrahimim kardeşim güzel bir paylaşımda bulunmuşsunuz

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Televizyonların hedefi çocuklar
« Yanıtla #2 : 12 Eylül 2008, 03:29:46 »
Televizyonların hedefi çocuklar

Bir dönem sihir dizileriyle çocukları ekrana bağlayan televizyonlar, tekrar çocuklara kanca attı. Televizyonların çocuklar için yaptıkları değişikliklere birkaç örnek.

Çocuklar reyting oltasında
Televizyon yöneticileri ve yapımcılar şu sıralar zengin bir damar üzerinde kazma sallıyorlar: Çocuk!.. FOX, Bez Bebek ile yakaladığı çocuk izleyiciyi birbiri ardına devreye soktuğu çocuğa yönelik yapımlarla iyice ekrana bağladı.

Star TV de Pulsar'ın elde ettiği parlak reyting sonuçlarından cesaret alarak bu kez prime time'da çocuk izleyicilerin ilgisini çekecek Yarış Babam Yarış ile yeni sezona iddialı bir başlangıç yaptı. Önce yeni yarışma için birkaç küçük not; Sunuculuk için seçilen Öner Erkan bence son derece doğru bir tercihti. Zira İki Aile dizisinde canlandırdığı karakter özellikle çocuk ve genç izleyici üzerinde olumlu etki bırakmıştı. Tek handikapı, dökülen saçlarını usturaya vurdurduğu için pek çok izleyicinin "Yahu biz bu çocuğu nereden tanıyorduk?" diye tereddüde düşmesiydi.

Yarışma, Amerikan eğitim sisteminin vazgeçilmez sembolleri arasında yer alan "babaoğul günleri" yarışmalarından esinlenmişti. Peki sektördeki bu "çocuk düşkünlüğü" nereden peydahlandı? Yanıtı basit: Haber bültenlerinin erken saate alınmasıyla prime-time kuşağı, çocukların ekran başında olduğu saatleri kapsamaya başladı. Durum böyle olunca da pek çok evde kimse uyuyana kadar çocuklarının elinden kumandayı alamadığı için çocuğa yönelik programlar gözde hale geldi. Özetle; reyting çaparisinin su yüzeyine yakın oltalarına çocuklar takıldı.

Yüksel Aytuğ / Sabah
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
El bebek gül bebek” büyüyen çocukları bekleyen sorunlar
« Yanıtla #3 : 13 Eylül 2008, 21:30:42 »
Okula yeni başlamak, çocuklar için yeni bir hayatın başlangıcı anlamına geliyor. Evde her istedikleri yapılan, küçük bir prens ya da prenses gibi özenle büyütülen çocuklar, okula başladıklarında çeşitli sorunlar yaşıyor...
 
International Hospital’dan Psikolog Ferahim Yeşilyurt, “El bebek gül bebek büyütülen çocuklar okulda zorluklar yaşıyor. Okul fobisi ortaya çıkıyor. Bu fobinin en büyük nedeni, çocukların evden ve aileden ayrılmak istememesi” diyerek şu bilgileri verdi:
 
“Başka çocuklara bakarak kendisinin ‘özel’ olmadığını anlayan çocuk, okula gitmek istemiyor. Bu noktada çocuklar, topluma karışıp zorluk yaşamaktansa evlerindeki krallıklarına geri dönmek istiyor. Çünkü evde anneleri yemek yemeleri için adeta peşlerinden koşuyor, okulda ise yemeğini yemesi konusunda  annesi gibi ısrar eden olmuyor.

Aileler, evin içinde çocuk yedi yaşına da gelse prens ya da prenses gibi davranıyor. Okul fobisinin en büyük nedeni çocuğun, evden ve aileden ayrılmak istememesi. Anne çocuğa çok düşkün oluyor ve ayrılmak istemiyor. Çocuk okula gidince annesi yanında olmuyor, karşısında bir öğretmen buluyor. Öğretmenin tüm çocuklarla ilgilendiğini görüyor.

Bu defa öğretmenini paylaşmakta zorlanıyor. Bu kalabalığın içinde kendi yerini biraz daha görmesi, diğer çocuklarla paylaşması öğrenmesi de zaman alıyor…
 
Anne çocukla okula gitmesin

Bilgisayarın yaygınlaşmasından itibaren çocuklar eskiden olduğu gibi sokakta oynayıp sosyalleşemiyor. Sokakta oynayan çocuklar aynı zamanda kendilerini nasıl koruyacaklarını, paylaşmayı, oyunda yenildikleri zaman üzülmemeyi, tekrar denemeyi, başarmak için uğraşmayı öğreniyordu.

Ancak apartmandan dışarı çıkmayan, çıktığı zaman da ailesiyle arabayla bir yerlere giden çocuklar, yeterince sosyalleşemedikleri için zorlanıyor. Çocuk annesiyle okula gelmeye ve dersler bitene kadar beklemeye başlıyor. Bazen bu durum bir ay kadar sürüyor.

Annelerin okula gitmesi yanlış. Bu durum çocukların okula başlamasını, alışmasını, diğer arkadaşlarıyla kaynaşabilmesini önlüyor. Çocuk bir türlü okula başlayamıyor.  Öğretmenini başka çocuklarla paylaşmak istemeyen çocuklar, öğretmeni anne ve babasının yerine koyuyor, kendisine özel ilgi göstermesini istiyor, sürekli dikkat çekmeye çalışıyor, bu nedenle yeterince olgunlaşamıyor.

Öğretmenin adaleti..

Öğretmenin öğrencilerine karşı adaletli olması, iyi bir iletişim kurması, öğretmenin öğrenciler tarafından model olarak seçilmesi gündeme geliyor. Ancak eğitim hayatındaki bazı sıkıntılar, yaklaşık 70-80 öğrencinin bulunduğu sınıflarda eğitim görmek öğretmenlerin de verimini etkiliyor. Kalabalık sınıflarda, öğrenmede zorluk yaşayan, çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle öğrenme güçlüğü bulunan çocukların olması, öğretmenin daha çok bu çocuklarla ilgilenmesine neden olabiliyor.

Bu durumda iyi ve orta derecedeki çocuklara ayrılan zaman azalabiliyor. Aileler bir şekilde okul hayatını desteklemek durumundadır, gün içinde tekrarlamadıkça öğrenilen konu unutulabilir. Öğrenemeyen ya da öğrenmede zorluk çeken çocuklara yapılan eleştirilerin dozu iyi ayarlanmalıdır. Çocuklara tembel, haylaz, gerizekalı gibi sıfatlar yakıştırmak doğru bir yaklaşım değildir. Damgalıyorsunuz ve çocuk da kendini böyle nitelendiriyor, nasıl olsa tembelmişim, annem babam da öyle söylüyor yaklaşımıyla kabulleniyor.” 
 
Kaynak bizimsaglık.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ahkam

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Ynt: Cocuk egitimi
« Yanıtla #4 : 14 Eylül 2008, 01:16:38 »
cocukların eğitimi ta annenın genclık zamanına dayanır.mesela bı haram lokma  tam 7 kuşağı dolasır.yanı 7 asır demektır bu .oyüzden her hale dıkkat edılmesı gerekır.vesselam

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Cocuk egitimi
« Yanıtla #5 : 14 Eylül 2008, 03:03:55 »
cocukların eğitimi ta annenın genclık zamanına dayanır.mesela bı haram lokma  tam 7 kuşağı dolasır.yanı 7 asır demektır bu .oyüzden her hale dıkkat edılmesı gerekır.

kesinlikle..
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı dört mevsim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 278
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #6 : 12 Ekim 2008, 15:49:42 »
    Psikolojik Danışman Mehmet Emin Bakırdemir imzalı,
 '' Okul Öncesi Dönem ve Ehemmiyeti '' başlıklı güzel bilgileri YEDİKITA dergisinde okuyabiliriz.Ve ardından,
   
 Çocuğunuzu gerçekten çok mu seviyorsunuz?
  Bu işte ilk adım çocuğunuzu tanıyarak kabiliyetlerini keşfekmektir.
  İyi bir gözleyici olun.
  Zorba yasaklardan mutlaka kaçının.
  Saatlerce nutuk çekmeyin.
  Çocuklarınızın hata yapmasından korkmayın.
  Çocuklarınıza mutlaka zaman ayırın.
  Bizce kötü ve uymsuz çocuk yoktur.
  Çocuklarınıza yetişkin insanlar gibi davranın, fakat yetişkin insan davranışları beklemeyin.
  Başlıklarını ve içeriğini de yine bu dergide bulabilirsiniz.
  Hz. Allah, içimize okuma aşkı versin.Amin.
« Son Düzenleme: 27 Ekim 2008, 11:57:43 Gönderen: ibrahimim »

Çevrimdışı ay-yüzlüm

  • yazar
  • ****
  • İleti: 641
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #7 : 13 Ekim 2008, 02:59:53 »
hepinizin eline emeğine sağlık çok güzel bilgiler

RABBİM hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip eylesin..
Yürü dünya yürü bu yol dergaha gider.
Bu yol gama,kedere,acıya,aha gider.
Çıkablirsen eyer bu yokuşu zirveye,
Hüzünlenme o zaman sonu felaha gider.

Çevrimdışı afrah

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 475
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #8 : 13 Ekim 2008, 21:00:13 »
hepinizin eline emeğine sağlık çok güzel bilgiler

RABBİM hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip eylesin..
amin.
artik bu devirde evladin olmasi mi hayirli yoksa olmamasimi bilmiyorum.
.....Eger bu yoldan dönmek kader ise,
o kader beni bulmadan Emanetini üzerimden al YARAAB....

Çevrimdışı devran

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Çocuklarda Düşünme Becerileri Nasıl Geliştirilir?
« Yanıtla #9 : 26 Mart 2009, 16:18:05 »
Yaşlılarımız bize "Çocuk çocukluğunu yaşamalı, en azından on yaşlarına kadar önce çocuk olmalılar" derken,  gelişen rekabetçi dünya şartları onların zihinsel performanslarını sonuna kadar çok verimli bir şekilde kullanmaları gerektiği gerçeğini de önümüze koyuyor. Bunların yanında çocukların gelecekte başarılı olmalarını sağlayan tohumların küçük yaşlarda atılması gerektiğini vurgulayan sayısız bilimsel çalışma var. Şüphesiz onların özel ihtiyaçlarını ve duygusal gereksinimlerini de dengeli bir şekilde sağlamak da gerekiyor.

Aslında çocuğun hem çocuk olmasını, hem de beynini etkin kullanmasını sağlamak gerçek bir eğlence olabilir. Hem oyun, hem de beyni etkin kullanma bir öğrenme işidir.  Öğrenme ise bir düşünme becerisidir. Düşünmenin olduğu yerde öğrenme vardır. Düşünmenin olmadığı yerde ise öğrenme yoktur. Bu ise ister istemez şöyle bir soruyu aklımıza getiriyor.

Şimdi sizden de bir an okumaya devam etmeden durup, "Düşünmek Nedir?" sorusunun cevabını bir kağıda yazmanızı istiyorum. Öyle açık bir cevap yazmalısınız ki, size daha fazla açıklama yapmanız için ilave bir soru sormamalıyım. Gerçekten, düşünmenin ne olduğunu henüz keşfetmediğinizi fark edeceksiniz.

    * Düşünmek beyni taramaktır. (Peki şu anda beyninizi tarayın bakalım. ‘Nasıl yani?’)
    * Düşünmek hayal kurmaktır. (Hayal kurmadığımız zaman düşünmüyor muyuz?)
    * Düşünmek zihinsel bir işlemdir. (Peki zihinsel işlem nedir?)
    * Düşünmek şu anda yaptığım iştir. (O zaman şu anda yaptığın işi açıkla.)
    * Düşünmek uyanıkken yaptığımız iştir. (Uyanık olup da düşünmenin olmadığı an yok mu?)

Yukarıdaki örnekler verdiğim eğitimlerde aldığım cevaplardan sadece bir bölümü. Ama dikkat ederseniz hiçbirisi düşünmenin ne olduğunu, veya düşünmeyi başlatan şeyin nasıl bir şey olduğunu açıkça söylemiyor.

Peki sizi daha fazla meraklandırmayayım ve düşünmenin ne olduğunu açıklayayım;

Düşünmek insanın kendi kendine sorular sorması ve bu soruların cevabını aramasıdır.

Beyni etkin kullanmayı da, öğrenmeyi sağlayan da budur; İnsanın kendi kendisine sorular sorması. İşin püf noktası insanın düşünme becerilerini geliştirilmesidir. Ve düşünme becerilerinin geliştirilmesi de çok küçük yaşlarda olmalıdır.

Çocukların düşünme becerilerinin gelişmesi için önce biz büyükler onların beyinlerini aktif hale getirecek ve düşünmelerini sağlayacak sorular sormayı bilmeliyiz. Birincisi, sorduğunuz sorular basit ve uygun kelimelerden oluşmalıdır. İkincisi, sorulan sorular beyinde farklı düşünme becerilerini aktif hale getirecek çeşitlikte olmalıdır.

Çocuklarda düşünme becerileri sistematik ve ince ayarlı bir tarzda gerçekleştirilmelidir. Onlar hayatın birçok farklı bölümlerini düşünmek için hazır değildir. Sizin ana hedefiniz, soru sorma konusunda, çocuğunuzda içsel seviyede bir merak, ilgi ve farkındalık oluşturmak olmalıdır. İnsanın psikolojisi konusunda çalışan uzmanlar düşünme becerilerini altı farklı kategoriye ayırmaktadırlar. Bu altı kategori tüm insanlar için geçerlidir. Çocuğunuza bu farklı kategorilerde sorular sorarken, soruları öyle düzenlemeli ve kelimeleri öyle seçmelisiniz ki, çocuk sorulan sorunun anlamını kolayca anlamalıdır.

Çocuğunuzun düşünme becerilerini geliştirmeniz için takip edeceğiniz altı adım aşağıda verilmiştir. Bu adımları takip ederek çocukların düşünme becerilerini geliştirmek çok kolaydır;

Öğrenme Becerilerinin Geliştirilmesi

Öğrenme becerileri daha önce öğrenilmiş olan bilgilerin veya detayların doğru ve uygun şekilde hatırlanmasını ve anımsanmasını sağlayan becerilerdir. Yine hatırlanan veya anımsanan bilgiye dayanarak sonuç çıkartmak da bu becerilerin kapsamı içindedir.

Bu düşünme becerisini geliştirmek için:

Öğrenme becerilerinin gelişmesi için "Ne zaman?", "Nasıl?", "Ne?", "Ne Kadar?", "Nerede?", "Bana söyle!", "Tanımla!", "Belirle!", "Listele!" gibi doğru kelime, ifade veya cümle kullanmalısınız. Bu kelimelerin anlaşılması kolaydır. Bu kelimelerin kolay anlaşılmasından dolayı, çocuk cevap verirken uygun bir algılama seviyesine de ulaşmış olur.

Örnek Sorular:

    * Orada kaç tane elma var?
    * Bu hangi renktir?
    * Bu resimde ne olduğunu bana anlatır mısın?
    * Ne zaman geldin?
    * Burada ne kadar şeker var?

Anlama Becerilerinin Geliştirilmesi

Anlamak, sunulan bilgi ve diğer şeylerin birleştirilerek gerçekte ifade edilen anlamın ve mesajın hem algılanmasını, hem de anlaşılmasını içermektedir.

Bu düşünme becerisini geliştirmek için:

Bu düşünme becerisinin geliştirilmesi için "anlat", "izah et", "tahmin et", "açıkla", "tanıt" gibi kelimeler ve ifadeler kullanın. Bu ifadeler çocuğun materyalist verileri değerlendirmesini, kavramasını ve anlatımlar yapmasını sağlayacaktır.

Örnek Sorular:

    * Bu kedinin nasıl süt içtiğini söyleyebilir misin?
    * Bir tohum nasıl bitki oluyor anlatır mısın?
    * Bu şeklin ne olduğunu tahmin edebilir misin?
    * Arkadaşını bize tanıtır mısın?

Uygulama Becerilerinin Geliştirilmesi

Bu beceri, daha önceden öğrenilmiş ve kavranmış olan bilgilerin veya detayların uygulanmasını, veya farklı alanlara adapte edilerek yeni sonuçlar çıkartılmasını kapsamaktadır.

Bu düşünme becerisini geliştirmek için:

Bu becerileri geliştirmek için çocuğun öğrendiği ve anladığı bilgileri başka ortamlara adapte etmesini teşvik eden ifadeler kullanılmalıdır. Bunlar "göster", ispat et", "söyle", "incele", "çöz" gibi ifadeler veya kelimeler olabilir.

Örnek Sorular:

    * Dünyayla futbol topu arasında nasıl bir ilgi var?
    * Bir çiçekle bir ağacın arasındaki farkı söyleyebilir misin?
    * "Kedi nasıl miyavlıyor?" göster. Böyle ses çıkaran başka hayvan var mı?

Analiz Becerilerinin Geliştirilmesi

Bu beceri bir konunun veya şeyin anlaşılması için onun daha küçük ve daha basit parçalara ayrılarak incelenmesini kapsamaktadır. Çocuğun olayları incelemek için olayı daha basit parçalar halinde incelemeyi ve kavramayı öğrenmesi gerekir.

Bu düşünme becerisini geliştirmek için:

Çocuğun bu tip düşünme becerilerini geliştirmek için; "En önemli farklılık ne?", "En önemli iki benzerliği söyleyebilir misin?", "Bunun adım, adım nasıl olduğunu anlatabilir misin?", "Her ikisini mukayese et", "Her ikisini karşılaştır", "Yeniden farklı şekilde düzenleyebilir misin?", "Bu olay farklı bir sıralamada da yapılabilir mi?", "Bu sonuca ulaşmak için hangi adımları takip etmek gerekir?" gibi basit sorular sormanız gerekir. Bu tip sorulara cevap vermeye çalışması, çocuğun beyninde olayı daha küçük parçalara ayırmayı öğrenmesini sağlar ve bu şekilde bir düşünme tarzı geliştirir. Başlangıçta zorlanırsa cevap için olayı basit kelimelerle parçalara ayırarak siz anlatmayı deneyin.

Örnek Sorular:

    * Portakal ile elma arasındaki en önemli fark nedir?
    * Bu elmanın evimize gelmesi nasıl oldu anlatabilir misin?
    * Bu oyuncak bebek (kız bebek) ile şu oyuncak bebek (erkek bebek) arasında ne fark var?
    * Bir bebekle bir bitki arasında bir benzerlik var mı?

Sentez Becerilerinin Geliştirilmesi

Bu düşünme becerilerinin öğrenilmesi çocuklar için biraz zordur. Bu düşünme becerisi daha önce öğrenilmiş olan bilgilerin, uygulamaların ve becerilerin birleştirilerek yeni bir şekilde (daha önce sorulmamış) düşünülmesini gerektirir.

Bu düşünme becerisini geliştirmek için:

Bu tip düşünme becerilerini geliştirmek için çocuklara "Şöyle sıralasak nasıl olur?", "Şunlarla birlikte düşünsek ne elde ederiz?", "Şu iki bilgiyi birleştirirsek ne elde ederiz?", "Şöyle olsaydı ne olurdu?" gibi onun bildiği olaylarla ilgili basit sorular sorulmalıdır. Çocuklara bu tip sorular sormak onların beyinlerinde farklı bilgileri birleştirerek düşünme becerilerini geliştirecektir.

Örnek Sorular:

    * Bu odadaki eşyaları sen yeniden düzenlesen, neyi nereye koyarsın?
    * Evimizdeki şu saksıdaki çiçek meyve vermeye başlasaydı ne olurdu?
    * Yap boz bulmacasını yaparken nelere dikkat edersin?
    * Çöpü, çöp kutusuna değil de evimizde yere atarsak ne olur?

Karar Verme Becerilerinin Geliştirilmesi

Bu düşünme becerileri çocuğun karar verme, birleştirme, ilişkilendirme, yorum yapma ve sonuç çıkartma yeteneklerini geliştirir.

Bu düşünme becerisini geliştirmek için:

Çocuğun karar verme ve sonuç çıkarma becerilerini geliştirmek için onu "Değerlendir", "İzah et", "Neden böyle düşünüyorsun?", "Neden böyle karar verdin?", "Mukayese et" gibi ifadelerle yönlendiriniz.

Örnek Sorular:

    * Çok paran olsa ne yapardın?
    * Kanatların olsa nereye giderdin veya ne yapardın?
    * Bu tabakta kaç tane meyve var?
    * Yumurtayla güneş arasında bir ilişki var mı?

Özet olarak öğrenme ve beyin gelişimi kişinin kendi kendine sorular sormasıyla ve bu sorulara cevap aramasıyla gerçekleşmektedir. Çocuklara bu tip sorular sorarak önce onların düşünmesini biz aktif hale getiririz. Bu tip sorulara maruz kalan çocuk da zaman içinde kendi kendine bu tip sorular sorma becerisini geliştirir. İşte bu nokta çocuğun kendi beynini geliştirmesinin başlangıç noktasıdır.

Bu makaleyi okuyan çoğu anne ve babanın sorunu şudur; Yoğun günlük işler arasında çocuğun zihinsel gelişimi için yeteri kadar zaman bulanamamaktadır. Zaman bulsalar da tam olarak ne yapacaklarını bilmemektedirler. Çoğu anne ve baba çocuğuna çizgi film almakta onu filmin karşısına oturtmaktadır. Böylece çocuk bu filmleri izleyerek hem onları meşgul etmeyecek, hem de bu filmleri izleyerek belki zihinleri de gelişecekdir. Unutmayın bu tip filmler eğlendiricidir. Beyni pasif tutar. Her şey hazırdır. Düşünme yoğun değil, eğlenme yoğundur. Eğer bir şeyler izleyerek beyin gelişseydi, günlerinin büyük bir bölümünü televizyon izleyerek geçiren insanların dahi olması gerekirdi.

bilgiuzmani.com sitesinden alıntı
Gün Olur devran döner.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #10 : 25 Nisan 2012, 13:16:48 »
Teşekkürler Devran. Güzel, ayrıntılı bilgiler...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı efsanef

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 283
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #11 : 25 Nisan 2012, 16:14:42 »
güzellllllllll bilgiler

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #12 : 26 Nisan 2012, 00:33:03 »

...
Düşünmek, insanın kendi kendine sorular sorması ve bu soruların cevabını aramasıdır.
...

Çoğu anne ve baba çocuğuna çizgi film almakta onu filmin karşısına oturtmaktadır. Böylece çocuk bu filmleri izleyerek hem onları meşgul etmeyecek, hem de bu filmleri izleyerek belki zihinleri de gelişecekdir.

 Unutmayın bu tip filmler eğlendiricidir.Beyni pasif tutar. Her şey hazırdır. Düşünme yoğun değil, eğlenme yoğundur. Eğer bir şeyler izleyerek beyin gelişseydi, günlerinin büyük bir bölümünü televizyon izleyerek geçiren insanların dahi olması gerekirdi.


 z3))

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Çocuk Eğitimi
« Yanıtla #13 : 25 Temmuz 2012, 03:11:09 »
Öğrenme güçlüğü ilk olarak 1963 ylında Samuel A. Kirk tarafından okulda ciddi öğrenme sorunları yaşayan fakat belirli diğer engelleri bulunmayan öğrenciler için ortaya atılmıştır. Öğrenme güçlükleri, dinleme, konuşma, okuma, yazma, usa vurma ya da matematik yeteneklerinin kazanımında ve kullanımında önemli derecede güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir grup bozukluğu içeren bir terimdir. Bu bozukluklar bireyin içsel özelliği olup, merkezi sinir sistemindeki aksaklıklardan kaynaklandığı varsayılmakta ve yaşam boyu sürebilmektedir. Kendini düzenleyebilme, toplumsal yaşamı algılama ve sosyal etkileşim davranışlarındaki sorunlar öğrenme güçlükleri ile birlikte ortaya çıkabilir fakat bu sorunlar kendi başlarına bir öğrenme güçlüğü kategorisi oluşturmazlar. Öğrenme güçlüğü, diğer özür gruplarıyla (örneğin; duyusal özür, zihinsel özür, sosyal ve duygusal özür) ya da çevresel etkilerle (örneğin; kültürel farklılıklar, yetersiz ya da uygun olmayan öğretim) bir arada olabilmekle birlikte, bu koşulların ya da etkilerin doğrudan sonucu değildir. Öğrenme güçlüğü olan çocuklar zihinsel yetenekleri normal sınırlar içinde yer alan, ancak öğrenme güçlüğü gösteren çocuklardır. Öğrenme güçlüğü olan çocukları, zihinsel yetersiz ve davranış bozukluğu olan çocuklardan ayırmak gerekir.

Öğrenme güçlüğü öğrencilerin en belirgin özellikleri okul başarısızlığıdır.  Okul başarısızlığı, bir öğrencinin, kendi yaş ve yetenek düzeyine uygun öğrenme yaşantısı sağlandığı halde ortalama okul başarısı gösteren öğrencilere göre önemli ölçüde başarısızlık göstermesidir. Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerdeki okul başarısızlığı dinleme, konuşma, okuma, yazma, matematik gibi akademik becerileri öğrenmede güçlükle kendini gösterebilirler. Ancak okul başarısızlığı ile öğrenme güçlüğü arasındaki sınır kesin olarak çizilememektedir. Öğrenme güçlüğü olarak nitelendirilemeyen fakat okulda başarısız olabilen öğrencilere de rastlanmaktadır. Bu gibi öğrenciler yanlış tanılama sonucu öğrenme güçlüklü olarak nitelendirilebilirler.

Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda gözlenen yazma ve yazılı anlatım güçlükleri, el yazısı gibi yazma becerileri, harfleme ve noktalama işaretleri, dilbilgisi kullanımı ile yazılı anlatım becerilerinde gözlenir. Yazılı anlatım becerilerindeki güçlükler, özellikle metin yapısını örgütleme ve zengin sözcük dağarcığı kullanımında gözlenmektedir. El yazısı yaşıtlarına oranla okunaksızdır ve yaşıtlarına göre daha yavaş yazdığı görülmektedir. Bazı harf ve sayıları  ters yazarlar (b-d, d-t, m-n, g-y, 2-5 gibi), bazı harf ve heceleri atlarlar, ters yazarlar (ab-ba) veya harf ve hece eklemeleri (gider-gideri gibi), sıkça imla hataları yaparlar.
Okuma becerilerinde güçlükler, sesli ve sessiz okuma ya da temel okuma ve okuduğunu anlama olarak ele alınmaktadır. Bu güçlükler sıklıkla sözcük tanıma, sözcük tanıma sırasında harflerin dizisel ve dizimsel hatalı (atlama, ekleme, ters çevirme) okunmaları; metin okuma ve kavramada okuduğundan anlam çıkarma, ana fikir bulma, olayları sıralayabilme, karakterleri tanımlayabilme gibi öykü analizleri yapabilme; gerçek-gerçeküstü ayrımlarını yapabilme ve metin özetleme güçlükleri olarak özetlenebilir.

Matematik becerilerinde güçlükler, matematik sembollerini ayırt etme (rakamları, şekilleri; şekillerin uzayda konumlarını; temel aritmetik işlemleri (dört işlem); ritmik sayma; tane, miktar, parça-bütün kavramları; zaman, para ve ölçü kavramlarının öğrenilmesi ile sözel matematik problemlerini anlama ve çözümünde güçlükler olarak gözlenmektedir.

Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerde en sık gözlenen sorunlar dil ve konuşmanın kazanılmasında ve okulda kullanılmasında ortaya çıkmaktadır. Bu öğrenciler niteliksel ve niceliksel olarak önemli ölçüde bireysel farklılıklar göstermekte ve bu sorunlar gecikmiş konuşmadan, söz yitimine kadar çok geniş bir yelpaze diliminde yer almaktadır. Dilin içerik (anlam öğesi; anlam ve anlam verme boyutu), biçim (sesbilgisi, biçimbirim bilgisi ve sözdizimi; dilbilgisi) ve kullanım (içerik ve biçim öğelerini sosyal bağlamda iletişimsel amaçlara uygun kullanabilme). Karşılıklık sohbet sırasında sıra alma, konu başlatma, konu sürdürme sorunları; sözcük bulma güçlüğü gösterme; konuşma sırasında sesletim ve sesbilgisi sorunları gösterme en basit örnekler olarak verilebilir.

Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda bilişsel yetersizlikler, dikkat, düşünce, bellek ile üst bellek, üstbiliş ve üstdil işlevi yetersizlikleri olarak gözlenir. Örneğin kavram gelişi, kavramlaştırma, problem çözme, soyutlama, soyut düzeyde düşünme, bellekte tutma, sembolleştirmede güçlükler gözlenebilir.
Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin bazıları duygusal olarak akranlarına kıyasla daha olumsuz yaşantı içinde olabilirler. Genellikle, içekapanık, mutsuz görünümlü ya da daha az gülen, özgüveni bulunmayan, kaderci ve çaresiz bireyler olma riski taşırlar. Okulu gereksiz görebilir, sürekli başarısızlık beklentisi yaşayıp, çabalarının sonuçlanmayacağı duygusuna kapılabilirler (öğrenilmiş çaresizlik).

Öğrenme güçlüğü olan öğrenci, zihin engelli, görme ve işitme gibi duyu organları özürleri, duygusal ve davranış bozuklukları ve bedensel yetersizlikleri nedeniyle öğrenemeyen öğrenciler değildir. Örneğin, işitme engelli, dil ve konuşma gelişiminde bir gecikmeye neden olan bir öğrenme problemi olarak ortaya çıkabilir. Ancak bu durum öğrenme güçlüğü olarak ele alınmaz çünkü problemin birinci dereceden kaynağı işitme engelidir. Fakat işitme engeline ek olarak bir öğrenme güçlüğü olabilir.


Annelik.org.