AHMET MARAŞLI
Evde okul okulda kalite...
Çocuğa iyi niyetli ve örnek
bir insan olma arzusunu vermek..
Çocuğa küçük yaşlarda, "örnek insan" olma arzusu verilmelidir. Buna hem insanın, hem de insanlığın ihtiyacı var.
"Güneşin neyse, dünyan da onun etrafında döner." (Ali Suad)
Çocuğa, en kıymetli değerler –"Güneş Değer"– olarak; iyi niyet, iyilik, insanlık, yardımseverlik, sevgi, saygı, şefkat, merhamet duyguları ve düşünmek, araştırmak, çalışkanlık, azim, sabır, sebat, cesaret gibi değerler verilirse, bu merkez etrafında, kısa zamanda muhteşem insanlar ortaya çıkar.
Güneşe sırtını dönersen, ne kadar hızlı gidersen git ve ne yaparsan yap, önündeki siyah gölgeni hiçbir zaman aşamazsın...
Ama güneşe yüzünü döndüğün anda, o siyahlıklar arkanda kalıverir...
Bu misali çocuklarımıza uygulamalı olarak anlatabiliriz.
Çocuk öyle yetiştirilmeli ki, içe dönük muazzam bir düşünce derinliğiyle beraber dışa karşı da muhteşem bir açıklık içinde olmalı.
* * *
Çocuğun kalbinde insanî değerlerin, onu harekete geçirecek güçlü motorlar hâlinde yerleştirilmesi lâzım. Eğer çocuklarınıza bunu verebilirseniz, arkası gelir.
İnsan, evrensel değerleri insanlığa hâkim kılmak için, keyfi uğruna şehri yakmaktan çekinmeyen Neron örneğinde olduğu gibi daha fazla hırs ve gayret göstermeli.
Ortada mevki ve itibar sağlayacak bir iş var ve ona bizden daha ehil biri varsa, o işin başına onun geçmesini, hiçbir kıskançlık duygusuna kapılmadan, ısrarla ve severek isteyebilmek...
Nalıncı keseri gibi hep kendine yontma çirkin anlayışı içinde olmayan; tereddüt olan yerlerde, içinin rahat etmesi için karşı tarafa bir fazla verilmesini tercih eden; bunun gerçekte ona kaybettirmeyip kazandırdığının farkında olan; maddi menfaat, şan ve şöhretin, yanlarında asla birinci plânda gelemediği, her şeye "iyilik merkezli" bir dünyadan bakabilen insanlar...
Yalnız kendisini düşünen, hedefleri yalnız kendisi için olan değil, vatanını, milletini, dinini, hatta bütün insanlığı düşünen, kendi şahsını asla onların önüne geçirmeyen bir anlayış...
İşte çocuklarımıza vermemiz gereken eğitim ve anlayış budur.
Yoksa, bütün üniversiteleri bitirseler ve dünya şampiyonu olsalar neye yarar?..
Ve işte değiştirmek istediğimiz, yaşadığımız dünyayı aksettiren bir kesit:
HER FASÜLYE BİR SIRIĞA SARILARAK BÜYÜR
Ah Sırıklar, Sırıklar!..
Bakan olur olmaz yeğenini vali yapan birine, Neyzen Tevfik şöyle der:
"MaşAllah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor."
Bakan şaşırır:
"Niye öyle söylüyorsun Neyzen? Genç yaşta vali oldu."
Neyzen Tevfik:
"Ben de onun için söylüyorum ya. Malum, her fasulye bir sırığa sarılarak yükselir de…"
Böyle fasülye ve sırıklardan azâde, pırıl pırıl bir dünyaya doğru...
* * *
Bir bilge, yakışıklı ve iyi giyinen bir gençle tanıştığında, onun son derece ahmakça sözler söylediğini görür ve kendisine bu genç hakkında fikrini soranlara şu cevabı verir:
"Muhteşem bir ev. Fakat içinde hiç kimse yok."
Yâni bomboş.
Zarfı (dışı) hoş, mazrufu (içi) boş; her devirdeki, özellikle günümüzdeki bazı insanların bir örneği. Fakat, bin zarf, bir mazruf etmez.
* * *
Sizin değeriniz, daha çok dış görünüşünüz, paranız ve mevkiniz kadar mı? Yoksa sizi değerli kılacak başka özellikleriniz, meziyetleriniz var mı?..
Sevgili çocuklar, gençler!
Küçük hesapların küçük adamı, paracı, menfaatçi insan tiplerinden olmayın. Büyük hedeflerin büyük adamı, yâni üstün özelliklere sahip, iyi niyeti ve iyilikleriyle ışıklar saçan kıymetli insan, gerçek insan, örnek insan olun.
Bütün insanlığın, "güneş"i içinde taşıyan çocuklara, gençlere ihtiyacı var.
Ailelerin en büyük görevi, böyle çocuklar yetiştirmektir...
BEN MERKEZLİ
OLARAK DEĞİL, BİZ VE İYİLİK MERKEZLİ
İNSANLARA İHTİYAÇ VAR
İyilik, doğruluk, sevgi, saygı, şefkat ve merhametin; yâni gerçek insanlığın insanlığa hâkim olması için, dünyanın iyi insanlara ihtiyacı var.
Kendi menfaâtini asla birinci plâna almayan, başkalarının kuyusunu kazmayı hiç düşünmeyen, emanete kendi malından daha çok dikkat eden, hareket merkezi kendisi değil, iyilik ve insanlık olan gerçek insanlara. "Ben merkezli" olarak değil, "iyilik merkezli", "biz merkezli" olarak yaşayan insanlara ihtiyacımız var.
Bunun için, çalışkanlık, düşünce ve girişimciliğin bir arada olduğu; çalışmaktan hiçbir zaman utanmayan, haklarını arayan, ama yeri geldiğinde de bir iyilik ve yardım için elinden geleni yapmaktan kaçınmayacak anlayışta çocuklar, gençler yetiştirmeli.
* * *
"Servetinin bir parçasını kaybettin. Bunu, avunamayacağın bir kayıp sayıyorsun. Ama sözüne bağlılığı, temizliği, alçakgönüllülüğü yitirdiğin vakit, bir şey kaybettiğini sanmıyorsun. Hâlbuki serveti kaybettiren irade, senin elinde olmayan yabancı bir kuvvettir. Onlardan mahrum olmak ya da onları kaybetmek, utanılacak bir şey değildir. İç zenginliğimize gelince, onu ancak kendi yanlışımız yüzünden kaybederiz. İç zenginliği olmamak, ayıp ve acı bir şey olduğu gibi, var iken kaybetmek de çok ayıp ve çok acıdır." (Epiktetos)
Allah DİLEĞİNİZİ
HEMEN KABUL ETSE
NE İSTERDİNİZ?
Gönlü, sevgi, şefkat ve iyilik arzularıyla dolu, içi yanan insanlar kaldırabilir ancak, bu yalpalayan dünyayı ayağa... Dökme suyla dönen değirmenler, köksüz ağaçlar süprüntü olur ancak... Yanmayan, yakamaz da!..
Lâmbalar karanlıktan daha az yer kaplarlar ama, içinde bulundukları bütün çevreyi aydınlatırlar. Yıldızlar ve güneş de öyle.
Makam, mevki yükünün bir, üstüne çıkıp oturarak zevk–ü sefâ sürmeye çalışanlar, kendisini ona taşıtanlar var; bir de, o yükün altına girip onu taşımaya çalışanlar, bütün ağırlığını üzerinde hissedenler...
Dünyanın, bu iki tip insandan hangisine ihtiyacı var? Bir de kendimize soralım:
"Ya biz hangi grubun içindeyiz?"
İlk gruptakilere:
"Yaşamamış gibi yaşayan insanlar.." demek uygun olmaz mı?.
İnsanlar için huzursuzluk, problem, çözümsüzlük kaynağı, bulanık bir kaynak değil; iyilik, neşe, sevinç ve mutluluk kaynağı olalım.
Kimse, "Ben kaynak değilim." diyemez. Çünkü herkesin, az veya çok etkilediği insanlar mutlaka vardır.
Dünyadaki kötülüklerin en büyük sebebi, insanların içlerinde taşıdığı kötülüklerdir. Öyleyse, temizlik için de işe oradan başlamalı; her yönden iyi yetiştirilmiş çocuklarla insanlığın yüzünü güldürmeli.
Bir büyük insan arkadaşlarına, "Allah dileklerini hemen kabul edecek olsa, O'dan ne isterdiniz?" diye sorar. Her birisi isteklerini söyledikten sonra sıra kendisine gelince, o şöyle der: "Eğer dileğim hemen kabul edilecek olsaydı, Allah'tan, çok sayıda, dürüst ve yetişmiş adam isterdim, adam!"
Böyle insanları, hâl diliyle şimdi bütün dünya arıyor.
BAŞKALARININ
İKRAMI ALTINDA
EZİLMEYİN
Bir gün Halkalı–Sirkeci banliyö treninde gidiyordum. Baktım, on bir yaşlarında, tek ayaklı, koltuk değnekli bir çocuk sakız satıyor. Yaşlıca bir adam, sakız almadan para vermek istedi, çocuk almadı. Düşündüm, ben bu asil ruhlu çocuğa şimdi, onu üzmeden nasıl yardımcı olabilirim? Para versem almayacak. En iyisi, bütün sakızlarını satın alayım dedim ve öyle de yaptım. Az sonra, yolculardan biri kalabalığın arasından bana bir miktar para uzattı:
"Şunu çocuğa ver," dedi.
"Kabul etmiyor," dedim.
Adam biraz sertçe, ısrar etti:
"Sen ver!"
Parayı alıp çocuğa uzattım. Adamın ısrarını gören çocuk parayı aldı, sonra kapıya yaklaştı. Tren Bakırköy'e gelip de kapılar açıldığında, kimseye belli etmeden parayı yavaşça aşağı atıverdi. Onu dikkatle takip ettiğim için durumu sadece ben görmüştüm. Fakat fark ettiğimi belli etmedim ve içimden kaynayan bir sevgiyle onunla sohbete başladım. Adı Hâkim'di, Doğuluydu ve ilkokul 5'inci sınıfa gidiyordu.
Hâkim'in yaptığı şaşırtıcı olduğu kadarda doğru idi. İnsanlara, elinizden geldiği kadar iyilik yapın ama onlardan bir şey beklemeyin ve başkalarının iyiliği, ikramı altında kalmaktan da elinizden geldiğince kaçının. Bu, daha sonra sırtınızda yük hâline de gelebilir.
Dünyanın, Hâkim gibi pırlantalara, büyük ruhlu çocuklara ihtiyacı var.
Bir–iki çiçekle bahar gelmiyor,
Yıldız yağmuruyla olmuyor sabah...
Açmalı bahar için, bütün çiçekler;
Sabahlar, çiçekler, güneşi bekler!..
YÜZÜNÜN
RENGİNDE GÖNLÜNÜN İZLERİ VAR
Bir bilge, utanmasından dolayı yüzü kızaran bir delikanlıyı görünce, ona şöyle der:
"Gayret evlâdım! Güzel ahlâkınızın rengi, çehrenizde kendisini gösteriyor."
"Yüzün renginde, gönlün hâlinden iz vardır."(Mevlâna)
Aslında bütün dünyada, düşünce, yapı ve yaşayış itibariyle birbirinden çok uzak görünen birçok insan aynı şeyleri istiyor: iyilik, güzellik, nezâket olsun; saygı, sevgi, şefkat, merhamet, yardımlaşma olsun; zarafet ve tatlılık olsun istiyor. Fakat onlara istediklerinin hemen hemen aynı şey olduğunu gösterecek, ya da o değerleri ellerinde tutup onlara sunabilecek insanlar lâzım.
Kaknus, Batılıların pheniks dedikleri, bin senelik ömrü olan, harikulade güzellikte, mûsıki makamlarının sesinden çıktığı söylenecek kadar hoş sesli, efsanevî bir kuş. Bin senelik hayatının sonunda kaknus tutuşup yanarak ölüyor ve külleri arasından yeni bir kaknus doğuyor.
Biz de, ölmek üzere olan "iyilik ve insanlık" kaknusunun külleri arasından yepyeni kaknuslar bekliyoruz.
Medeniyet, bir yönüyle, insana saygı demektir.
"İyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir."(Goethe)
"Ancak pek basit ve pek dar düşünceli insanlar yalnız kendileri için yaşamak isterler."
İyiliği, insani anlayışı her şeyin önüne alan insanlar toplumları idare etmeye başlamadan, insanlığın yüzünün gülmesi mümkün değil. Ama önce insanların, iyilikleri gönülden istemesi lâzım. Gönüller oraya doğru akıyor. Dünya, iyiliğin ve insanlığın geçer akçe olduğu yeni bir çağa girmek üzere. İnsanlığa insanlığın hâkim olduğu yepyeni bir çağ!
İYİLERİN TEMBELLİĞİ KÖTÜLERİN HÂKİMİYETİNİ HAZIRLAR
İMKANSIZ GİBİ
GÖZÜKEN ŞEYLER
İstisnai durumlar elbette hariç, "imkânsız!" kelimesini pek sevmem. Çünkü tarihte ve günümüzde, imkânsız sanılan birçok şeyin, öyle zanneden kimselerin ufuklarının darlığından kaynaklandığını gösteren çok sayıda örnek var. Hatta öyle örnekler var ki, şimdi o "imkânsızlık" iddialarını tebessümle okuyor veya dinliyoruz.
Nice teknolojik buluşlar, nice başka büyük başarılar, elde edilmeden önce, çoklarına imkânsız gözükmüyor muydu?.. O buluşlar, o muvaffakiyetler, –gerçekte imkânsız olmayıp da– "imkânsız" zannedilen şeylerin kapılarını zorlayan insanların eseridir.
Bütün mesele, böyle yaklaşımda. Bu duygu, insan ruhunun derinliklerinde var. Ama bazı insanlarda daha belirgin; bazılarında ise derinlerden su yüzüne çıkmayı bekliyor.
Çocuklarda bu duygu harekete geçirilmeli, bu ufuk verilmeli ki, dünyayı şaşırtan büyük işler yapacak gençler yetişsin, "imkânsız" denilenin sınırlarını zorlayan, aşıp geçmek için sağından, solundan, yukarısından, aşağısından, bir yerini bulup bir tarafından girmeye çalışan, ısrarla düşünen, araştıran, fırtına gibi gençler.
Çocuğunu yetiştirmeye, onun problemlerini çözüp ona yardımcı olmaya çalışan aile de, zorlandığı yerlerde meseleye böyle yaklaşırsa, mutlaka işin içinden çıkacağı bir yol ya da yollar bulur. Bir yaklaşımla sonuç alamıyorsanız, pes etmeyin; başka yollar araştırın, başka türlü yaklaşın.
TEK KANATLI
KUŞ UÇMAZ
Dikkat edilirse, değişik yerlerde ısrarla, "çocuk büyütmek" değil, "çocuk yetiştirmek" diyorum. Çocuk, ilgilenmeseniz de büyür ama ilgilenmeseniz yetişmez. Yetişmenin ise iki boyutu var. Birincisi: İnsani vasıflarıyla üstün bir insan olmak; yâni, gerçek anlamda eğitim, ikincisi ise, ufku açık, üstün bilgi ve becerilerle donanmış bir insan olmak; yâni, gerçek anlamda öğretim.
Bu ikisi, bir kuşun kanatları gibidir.
Birinci boyutun en temel ölçüsü bence şudur: Çocuğu kendi hâline bıraktığınızda, kötülüğü değil iyiliği, doğruluğu tercih ediyorsa; o çocuk bu yönüyle yetişmiş demektir.
Fakat sadece iyi olmak yeterli olmadığı gibi, tek başına üstün bilgi ve beceri düzeyi ise hiç yeterli değildir. Hatta insani vasıflardan mahrum bir üstünlük, tehlikeli olur. Çünkü canavarın eline teknoloji verilmez. Para hırsını, insani duyguların, vicdan ve merhametin önüne koyan doktorun eline ameliyat bıçağı verilmemesi gerektiği gibi. Onun için önce; vicdanının sesini dinleyen, iyi insanlar yetiştirmek lâzım.
* * *
Dr. C. Stamimits, "İleride meydana gelecek en büyük keşifler, ruhi yönden olacaktır. İnsanlar birgün, maddi şeylerin saâdete vesile olamayacağını anlayacaklardır. İşte o zaman, dünya bilginlerinin laboratuarları Allah'a yönelecek ve İlâhi sırlar araştırılmaya başlanacaktır. O gün geldiği zaman, âlem, geçmiş asırlarda görmediği ilerlemelerin en hızlısına şahit olacaktır." diyor.
* * *
Megatrends–2000'de ise şu enteresan ifade yer alıyor:
"21. yüzyılın en heyecan uyandırıcı atılımları, teknoloji sayesinde değil, insan olmanın ne anlama geldiğinin daha iyi anlaşılması sayesinde gerçekleşecektir."
Çocuk çift kanatlı yetiştirilirse, şahsiyeti dengelenir; daha değerli ve başarılı bir insan ortaya çıkar.
Mevlâna, "İyilerin tembelliği, kötülerin hâkimiyetini hazırlar." diyor.
Kötülere dünyayı bırakmamak için, iyilerin çok çalışkan olması lâzım.
* * *
"Çocuğunuzun arkadaşlarına sıcak davranın. Bu, onlardan çok, kendi çocuğunuza verdiğiniz değerin bir göstergesi olur. Böylece çocuğunuza güven duygusu aşılar, sevgi ve saygısını daha çok kazanırsınız. Doğruluğuna inandığın meselede imkân düşünme." Gürbüz Azak