Gönderen Konu: Çocuk yetiştirme sanatı  (Okunma sayısı 35474 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #60 : 02 Ocak 2016, 15:57:39 »

MAALESEF DOĞRU

- Otoriter bir annenin ve babanın;
- Sözlerini dinleyen,
- Dediklerini yapan...
- Ve fakat;
- Agresif,
- Aksi,
- Huysuz,
- Sinirli ve gergin çocukları olur.
- Otoriter anne-baba demek, çocuklarına şuna benzer karşılıklar veren ebeveyn demektir:
- Ayağını denk al yoksa...
- Bir daha görmeyeyim.
- Canımı sıkma benim...
- Biz neciyiz bu evde...
- Almayayım ayağımın altına...
- İşine gelirse...
- Bana bak...Kime söylüyorum...
- Hele bir yap o zaman görüşürüz...
- Ne diyorsak o...
- El mi yaman bey mi yaman görürsün sen...(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #61 : 03 Ocak 2016, 18:30:21 »
ÖNEMİNE BİNAEN BİR DAHA

* Yıllardan beri belki ilk defa bir yazıyı tekrar yayınlıyorum.
- Bu konuda son zamanlarda oldukça yoğun soru geldiği için bunu yapmak zorunda kaldım...Hoş karşılarsınız umarım.
* Ebeveynlerin okul çocukları hakkında yaptıkları en büyük hata;
- Onları okul konusunda sıkıştırmazlarsa çocuklarının başarılı olamayacaklarını düşünmeleridir.
• Onların okul-ödev gibi sorumluluklarını gölge gibi takip etmezlerse, çocukların akademik hayatlarının tehlikeye gireceğini zannediyorlar.
* Başka işiniz yok mu sizin…
- Okul çocuğu bu kadar sıkıştırılır mı hiç.
-Şuna benzer sözlerin söylenmediği ev ortamı nerdeyse yok gibi:
- "Şu problemi de çözelim.
- Şu sayfayı da bitirelim.
- Şu ödevi de yapalım.
- Şu dersi de çalışalım…”…
* Yetmedi...
- Gel biraz Matematik yapalım.
- Şimdi de Dilbilgisine bakalım.
- ‘Fen’ i unuttuk…Getir bakalım kitabını…
- Sosyal Bilgisi duruyor daha, nereye gidiyorsun…
- Yabancı Dil olmadan hayatta olmaz…” diye diye günleriniz, haftalarınız, aylarınız ve yıllarınız geçiyor.
* Siz hiç canınızın kıymetini bilmez misiniz…
- Ama artık bari çocuğunuzun kıymetini bilmelisiniz.
- Onu kendisine yabancı etmeyin...Çocuğu kendisinden koparmayın.
- Çünkü onun;
- Mizacını ve mesleğini tayin hakkı annesine babasına değil...
- Kendisinden başka hiç kimseye verilmedi.
* Çocuğunuzun;
- Ne zaman ne olması gerektiği...Nerede neyle meşgul olacağı size sorulmayacak.
- Zaten isteseniz de uzun yıllar boyunca bunları öğrenemeyeceksiniz...Bazılarınızın da ömrü buna yetmeyebilir…
* Çocuğunuz;
- Akademik Zeka ile mi, sosyal zeka ile mi yol bulacak…
- Onda duygusal Zeka mı, kinetik zeka mı, ‘fonetik’ zeka mı galip gelecek…Elinizde mi...
* Öyleyse çocuğunuz henüz ana okulu çağındayken;
- İlkokul dönemindeyken,
- Ortaokul sıralarındayken...Çocuğunuzu çocuğunuza bırakmalısınız.
* Zira onun;
- Ne zaman ne olacağını, nerede ne yapacağını bilmiyorsunuz.
- İşte anneliğin babalığın en efsunlu, en ‘sır’ lı ve en güzel yanı da burasıdır.
- Farzedin ki toprağa bir meyve fidesi diktiniz.
- Fide fidana döndü, fidan ağaca benzemeye başladı.
- Dallandı, yapraklandı.
- Boy verdi, gölgesi belirdi.
* Ama siz hala;
- Meyve verecek mi…Meyvesi yenecek mi…
- O ağaç toplumda itibar görüp kollanacak mı…Bilmiyorsunuz.
- Buna rağmen suyunu vermeye, bakımını yapmaya;
- Zarar görmesin diye onu tel kafese sarmaya devam ediyorsunuz.
- Büyük bir merakla…Yüce bir umutla...
* Peki;
- Çocuğunuz diktiğiniz ‘fide’ den farklı mı…
- Çocuğunuza yük yüklemeyin...Ona başkalarının yük yüklemesine fırsat verin...Ona sadece rehberlik edin.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #62 : 03 Ocak 2016, 18:34:19 »
ANNEMİN, BABAMIN MİRASI

• Bu yazımda sizinle, tam kırk yılımın anısını paylaşmak istiyorum.
- Yok yok  o kadar uzun değil; dört satırla…
• Zaman buldukça ben şunu yapıyorum:
- Acaba, annemle-babamla ilgili bende oluşan hisler nelerdir…
- Onlardan üzerime sinen koku hangisidir…
- Bende bıraktıkları hatırat nedir…diye düşünür dalarım bazen.
• Yani; annem-babam aklıma geldiğinde bende uyanan duygu hangisidir.
- O an neleri hatırlıyorum…
- Bende ene gibi hisle uyanıyor…
- Onlardan bana miras kalan, üzerimde yankısı olan ne gibi düşünceler var diye merak ederim zaman zaman.
• Hani  televizyon programlarında vardı, hatta; bazı programcılar, ağırladıkları ünlü konuklarına bir kelime söylerler ve onlardan da bir kelime ile ne hissettiklerini sorarlar ya…öyle bir şey.
- Örneğin: Öğretmen…iş…gezi…kelimeleri karşılığında, konuklar da tek kelime ile o sözlerin kendilerinde uyandırdığı yankıyı söylerler.
• Size ilginç bir şey itiraf etmek istiyorum:
- İşte; anne, baba…kelimelerini söyleyip, onların karşılığında bende dile gelen hep ayni duygular olmuyor.
- Onlar da şunlardır:
- “ Neden kaşların çatık senin…
- Suratın asılmış, hayırdır…
- Canın çok sıkkın, bir şey mi oldu…
- Öfkeli gördüm seni, sebebi var mı…”…
- Yahut:
- Çok sevinçlisin, neden acaba…
- Heyecandan yerinde duramıyorsun, inşAllah iyiye çıkar…”…
- Ya da:
- Karnın aç mı…
- Bir şeyler hazırlayayım mı…
- Paran varmı…
- Haftalığın yetti mi…”…
- Yaklaşık kırk yılımı birlikte geçirdiğim o iki insandan, duygularıma , hislerime miras kalan sadece bunlardır.
- Onları hatırlayınca, başka bir anım aklıma gelmiyor.
• Ömrümün yaklaşık yirmi yılı köyde geçti.
- Okul dönemim hariç, tatillerde her köylü genç gibi her türlü köy işlerini yaptım sayılır.
- Tarlada yapmam gereken işi bitirip eve döndüğümde,
- Gün boyu otlattığım davarları akşam  ağıla kapadığımda,
- Buğdayları değirmende un edip eve eve getirdiğimde,
- Hafta sonları kasabadaki okuldan köye geldiğimde,
- Evin ihtiyaçları için gittiğim paradan döndüğümde..karşılaştığım sorular hep ayniydi. Beni nasıl hissediyorlarsa onu sorarlardı.
- Bir günde şunları sorun bari:
- “Tarlanın tümünü suladın mı…
- Hayvanlar aç mı geldi tok mu…
- Kaç çuval un getirdin…
- Pazardan her şeyi bi tamam aldın mı…
- Sınıfını geçtin mi…notların güzel mi…
- Yaşın ilerledi, ne olmayı düşünüyorsun…ileride hangi mesleği yapmak istiyorsun…” diye sorsalardı…
• Onların bana karşı olan bu tutumlarından köylülerimiz ve komşularımız oldukça rahatsızdılar.
- İyilik olsun diye annemleri-babamları şöyle uyardıklarını hiç unutmuyorum ve hala kalbimde onlara karşı burukluk hissediyorum.
- “Bak komşum; bu çocuğa bu kadar yüz vermeyin.
- Bunu bu kadar boş bırakmayın…
- Gidin arada bir bakın, şehirde okuyor mu, haytalık mı yapıyor…
- Göreceksiniz bu çocuk size dünyanızı dar edecek ileride…”…
- Ha, bu son dedikleri oldu. Liseden sonra, annemi-babamı alıp Türkiye’ye getirdim. Köydeki dünyaları daraldı…
• Bilmiyorum; iyi mi yaptılar kötü mü…
- İnanın hala karar veremiyorum.
- Ama şunu çok iyi biliyorum:
- Annem-babam yüzünden hiç ağlamadım.
- Onların sebep olduğu göz yaşı gözlerimden akmadı.
- Onlar  yüzünden hiçbir zorluk yaşamadım.
- Onların bana miras bıraktığı hiçbir sıkıntılı günüm olmadı.
- Başıma açtığım işlere, gözümden akan yaşlara hep kendim sebep oldum.
• İşte; doğruları ile yanlışları ile; annemlerin-babamların bende bıraktıkları hatıra budur.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #63 : 03 Ocak 2016, 18:38:17 »
DAVUL SESİ DUYDUĞUNUZDA

• Davulun sesini duyduğunuzda;
- Tokmağı aklınıza gelmelidir…
• Çocuk size;
- İster dil çıkarsın, ister tükürsün.
- İster yalan söylesin,
- İster küfürlü konuşsun…
- İster huysuzluk yapsın, isterse hergelelelik…
- Gözleriniz ona bakarken, aklınız onun hislerine yönelmelidir.
- Onu bu hallerinden vazgeçirecek tek güç;
- Duygularının ‘yola girmesi’dir.
- Duygu dünyası dengesiz olan bir çocuğun;
- İç dinamikleri çalışmaz.
- Ne normal düşünebilir, ne de normal hareket edebilir…
• Böyle bir çocuktan;
- Hoşunuza gidecek tavırlar beklememelisiniz.
- Sözünüzü dinlemesi,
- Vaktinde yatıp, vaktinde kalkması,
- Derslerine çalışması…
- Dikkat dağınıklığı yaşamaması,
- Hiperaktif olmaması…bir yana, bu çocuk;
- Kaşıkla ağzını tutturamaz.
- Ne, nizami yemek yiyebilir,
- Ne de, bir bardak suyu ‘usulünce’ içebilir…
• Çünkü çocuğun;
- Davranışlarını düzenleyen,
- Tavırlarını belirleyen,
- İsyanını engelleyen…faktör: ‘Duygu’larıdır.
• Çocuktan:
- Canınızı sıkan tavır gördüğünüzde;
- O tavrın sizce uygun olup olmadığına,
- Şanınıza leke sürüp sürmediğine,
- Etraftan size ‘laf’ getirip getirmediğine,
- Ailenize yakışıp yakışmadığına…odaklanmamalısınız.
- “ Vayyy, bunun bana nasıl yapar…
- Ben onu bunun için mi okutuyorum…”…larla meşgul olmayın.
• O an aklınıza şu gelmelidir:
- Acaba bu çocuk, en azından son 24 saat içinde neler yaşadı…
- Bizden, okuldan, sokaktan ne gibi olumsuzlukların tesirinde kaldı…diye düşünmeniz lazımdır.
• Zira;
- İnsandan sirayet eden tüm ‘rahatsız edici’ tavırlar, ondaki;
- Değersizlik hissinden,
- Suçluluk duygusundan,
- Kendini yetersiz algılamasından…
- Yani, ruhunun  enerjisinin bittiğindendir.
• Çocuğunuz; hareketleriyle, konuşmalarıyla sizi huzursuz ettiğinde;
- Şayet onun bu tavırlarına hemen müdahale eder ve onu baskılarsanız, ondaki yanlışların sadece çoğalmasına sebep olursunuz.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #64 : 04 Ocak 2016, 16:43:50 »
UZMAN ARIYORDUNUZ...
İŞTE SİZE UZMAN

Bazıları çocukları ile ne güzel de anlaşıyor.
Bazı çocuklar nasıl da söz dinliyor.
Kimilerinin çocukları neden “lokum” gibi oluyor.
Kimi çocuklar aileleriyle ne güzel de uyuşuyor.
Benimkine gelince...
Tam tersi…
Her sözüme tepkili…Her lafımı ağzıma tıkıyor.
Sözden anlamıyor…Bize hep karşı geliyor, diyorsanız...
Çözüm:
Her nerede:
Öyle çocuk görürseniz,
Öyle bir aile ile karşılaşırsanız,
Derhal onlarla konuşun, buluşun.
Bu işin nasılını, nedenini, sebebini…Oturun onlardan dinleyin.
Rica edin, size danışmanlık yapsınlar.
Çünkü eminim şu sözleri çok duydunuz:
“Çocuk her yerde çocuktur.
Hepsi ayni bu çocukların…
Çocuk Cennet çiçeğidir.
Çocuktan al haberi…”…
Ne mi demek istiyorum:
Şayet;
Birileri çocukları ile anlaşabiliyorsa,
Bazıları çocukları ile kaynaşabiliyorsa,
Kimileri çocukları ile uzlaşabiliyorsa,
Bazı çocuklar biblo gibiyse,
Kimileri çocukların dilinden anlayabiliyorsa…Demek ki bütün çocuklarda bu özellik vardır.
Sizin çocuğunuzda da tabi...
Dünyada yeni bir şey yok.
Değişik versiyonda bir çocuk da henüz yaratılmadı.
Usulünü, yöntemini öğrenirseniz, öğrendiklerinizi doğru uygularsanız, çocuğunuzla “imrenilecek” duruma çok rahat gelebilirsiniz.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #65 : 04 Ocak 2016, 16:57:40 »
ÇOK SOSYALLİK TEHLİKELİDİR

- Ortaokula veya liseye giden çocuğunuzun;
- Çok fazla arkadaşı varsa,
- Çevresi çok genişse,
- Sosyal yönü çok güçlüyse,
- Telefonu hiç susmayan biriyse,
- Arayanları çoksa,
- Çevresinde popüler biriyse,
- Akranları onu hiç yalnız bırakmıyorsa...
- Onun bu yönü sizi düşündürmelidir.
- Hatta ürkütmelidir.
- Onunla övünmemelisiniz.
- Aksine onun bu halinden endişe duymalısınız.
- Çünkü;
- Çocukluk döneminde dış dünya ile bağı bu kadar güçlü olan çocuğun,
- Ailesiyle bağı bir o kadar zayıf demektir.
 - Akranları ile ilişkisi bu denli yoğun olan bir çocuğun,
- Annesi babası ile ilişkisi o kadar sönüktür.
- Arkadaşları ile üst düzey yakınlığı olan bir çocuğun,
- Ailesi ile ile yakınlığı o denli alt düzeyde demektir.
- Sonuç olarak;
- Ancak ebeveyninden kopan bir çocuğun başkaları ile ilişkisi yoğun olur...
- Ayni şekilde;
- Bir babanın çok hareketli dış dünyasının olması demek,
- O babanın çoluk çocuğu ile ilişkisi bir o kadar hareketsiz ve güçsüz demektir.(Pedagog Dr yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #66 : 04 Ocak 2016, 16:59:56 »
BOŞUNA UZMAN ARAMAYIN

- Çocuğun ruh doktoru annesi ve babasıdır.
- Annenin-babanın tedavi edemediği çocuğun ruhunu tedavi edebilecek uzman yoktur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #67 : 04 Ocak 2016, 17:01:55 »
RUH SAĞLIĞI NORMAL OLAN ÇOCUK

• Şayet çocuğunuz;
1. Agresifse,
2. Hiperaktifse,
3. Dalgınsa,
4. Unutkansa,
5. Dikkati dağınıksa,
6. Huysuz ve haylazlığı varsa,
7. Bazen tembel bazen çalışkansa,
8. İnatçıysa,
9. Arkadaşlarıyla delicesine oyunlar oynayabiliyorsa…
- Çocuğunuzun ruh sağlığı “gayet yerinde” demektir.
• İnanın ki bunu büyük bir ciddiyetle ifade ediyorum.
- Sebebini öğrenince siz de bana vereceksiniz umarım.
• Başlıyoruz:
- Annenin evde kaç çeşit günlük işi var…
- Bulaşık, çamaşır, ev temizliği, yemek, alışveriş.
- Kaçmış…BEŞ.
- Babanın kaç çeşit günlük işi var…
- İş türüne ve çalıştığı işyerine göre değişse de BEŞ veya ALTI.
• Peki, on yaşındaki bir okul çocuğun günde kaç çeşit işi var dersiniz…
- Buyurun birlikte sayalım:
1-8. Her biri apayrı işler olan en az sekiz çeşit dersi okulda görmek.
9. Eve dönünce ders çalışmak, ödev yapmak.
10. Kaynak kitapları okumak, gözden geçirmek.
11. Sınava hazırlanmak.
12. Biraz kafa dinlemek.
13. Varsa kardeşiyle ilgilenmek.
14. Evin öte-beri eksiği için arada bir markete, bakkala, manava gitmek.
15. Boşluk bulabilirse oyun oynamak.
* Her gün en az 15 çeşit iş…
- Toplam 12 saatin içine sığdırılmış toplam 15 çeşit iş gören bir çocukta, yukarıda saydığımız 9 çeşit ruhsal dengesizliğin bulunması sizce normal değil mi…
* Annelere-babalara buradan tekrar sesleniyorum:
- Okula giden çocuklarınızı her gün öpüp koklayın ve sarıp sarmalayın.
- Onlara kızarken,
- Onları azarlarken,
- Onları ezerken, baskılarken, şiddet uygularken,
- Tehdit ederken, ürkütürken, korkuturken defalarca düşünmelisiniz ve pişman olmalısınız.
- Acaba siz her gün bu kadar çok  işi yapabilir misiniz…(Pedagog Dr Yaşar  Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #68 : 04 Ocak 2016, 17:03:33 »
DÜNYADA EŞİMİZ YOK

- İlkokul çocuğundan;
- Gücünün yetmediği iş isteyerek ona:
- "Kocaman adam oldun, sen yaparsın" diyen,
- Ergen çocuğun karşılanabilecek isteğine ise:
- "Sen daha küçüksün" diye karşılık veren tek milletiz.(Pedagog Dr yaşar kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #69 : 05 Ocak 2016, 23:53:55 »
BİR DURABİLSENİZ

- Okul çocuğunuz;
- Gömleğinin küçücük düğmelerini iliklemeye çalışırken,
- Ayakkabısının bağcıklarını bağlamayla uğraşırken,
- Ağır ağır yazarken,
- Tane tane anlatırken,
- 2x2 yi ararken,
 - Çorbasını gramla içerken,
- Çorabını evire çevire ayağına oturtmakla meşgulken,
- Okuduğu bir cümleyi anlamak için "hımmm" diye düşünürken...
 - Onu izleyen annesi ya da babası, etkisiz eleman gibi susmalıdır.
- Onu kimse yönlendirmemeli.
- Ona kimse komut vermemelidir.
- Çocuk teşvik edilmemelidir o durumlarda.
 - Çocuğun bu gibi işleri tıpkı bir kameraman gibi sadece izlenmelidir.
- Ancak o zaman çocuk kendisini yönetmeyi öğrenebilir.
- Kendi aklı ile, kendi kararı ile, kendi gücü ile iş görmeyi ancak o zaman kavrayabilir.
- Annesi babası da olsa, başkasının komutları ile hareket eden, iş yapan, ders çalışan çocuk SAKAR olur.
- Başkasının güdümünde olmayı öğrenir.
- Çocuğun en çok keyif aldığı anlar, kendi işini kendisinin gördüğü anlardır.
- Bu gibi hallerde ebeveynin her tarifi engelleme demektir.
- Yani engelleme, çocuğa mani olmak demek değildir sadece...Onu yönlendirmeye çalışmak da yerine göre bir engelleme sayılır.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #70 : 05 Ocak 2016, 23:56:16 »
ÇOCUĞUN GÖNLÜNDE,
TAHT KURMAK İSTEYENLERE

• Anne-baba olarak;
- Çocuğunuzu ‘kazanmak’ istiyorsanız,
- Onu, ailenize ‘kazandırmak istiyorsanız,
- Onun gönlünde ‘taht’ kurmak istiyorsanız,
- Onu; tilkilere, kurda-kuşa kaptırmamak istiyorsanız, kolayı var.
• Çocuğunuzun;
- Beğenmediğiniz sözlerini,
- Hoşlanmadığınız konuşmalarını,
- Çirkin bulduğunuz tavırlarını,
- Sizi üzen hareketlerini…’gündeminize’ almayın.
• Onun bu gibi hallerinden hoşnut olmadığınızı;
- Sözlerinizle değil;
- Mimiklerinizle, davranışlarınızla ona sadece  ‘hissettirin’.
• Diğer taraftan;
- Az sayıda da olsa, onun;
- Güzel yanlarını,
- Hoşunuza giden davranışlarını,
- Sevimli bulduğunuz hallerini;
- Sözlü olarak ‘abartmadan’ gündeminize alın.
• Çocuğunuz, sonunda başarılı olmasa bile;
- Herhangi bir konuda harcadığı emeğe ‘saygılı’ olun.
- O konudaki çalışmalarını, performansını her zaman ve yine ‘abartıya kaçmadan’ takdir edin.
- Kendisi gibi bir evlada sahip olduğunuz için, mutlu ve bahtiyar olduğunuzu dile getirin.
- Siz gün boyu işteyken;
- Bazen onun aklınıza geldiğini,
- Onun; okuldaki, sokaktaki, evdeki halini merak ettiğinizi;
- Ona sorular sormadan, onu sorguya çekmeden, ‘sadece’ hatırlatın.
- Ona;
- İhtiyacı olduğunu bildiğiniz, işine yarayacağını düşündüğünüz, anahtarlık, tarak, cüzdan, takı-toka, şapka…gibi bazı küçük hediyeler verin.
- Fakat bunu;
- Hiçbir başarısını,
- Hiçbir özel halini,
- Hiçbir güzel tavır ve davranışını konu etmeden, ‘karşılıksız ve koşulsuz’ yapın.
- Oysa; birkaç gün önce sizi memnun eden bir hareketi sonucu almış olun ama, bunu sadece siz bilin.
• Hediyeyi kendisine takdim ederken deyin ki:
- Öylesine…
- Aklıma geldin bugün…
- Gönlüme düştün de…
- İşine yarayacağını düşündüm…
- Sana benzeyen bir çocuk gördüm yolda gelirken…gibi bahanelerden uygun olanından birini kullanarak verin.
• Göreceksiniz:
- İşte o zaman çocuğunuz;
- Sizi ‘karşılıksız’ sevecektir ve size itaat edecektir.
• Üstelik ona;
- Gerektiği  kadar harçlık veremediğiniz halde,
- Her imkanı sunamadığınız halde,
- İstediği kıyafeti alamadığınız halde,
- Tableti, cep telefonu, bilgisayarı olmadığı halde,
- Yer sofrasında, tek sahandan birlikte yemek yediğiniz halde…
- ‘Babamın, annemin bir bildiği vardır’, diyecektir.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #71 : 05 Ocak 2016, 23:57:37 »
ELİNİZE NE GEÇTİ

- Sosyal medyada;
- Zengin kahvaltı sofralarınızı,
- Envai çeşit yemeklerinizi,
- Şatafatlı kıyafetlerinizi,
- Çocuklarınızın, markalı giysiler giydirdiğiniz fotoğraflarını,
- Evinizin pahalı perdelerini, aksesuarlarını....paylaştınız da elinize ne geçti...
- Ben söyleyeyim:
- Eşyalarınıza,
- Yemek çeşitlerinize,
- Sizin ve çocuklarınızın kıyafetlerine gücü yetmeyen ailelerin,
- Sofralarınızın zenginliğine bakıp ağzı sulanan çocukların,
- Sizin maddi gücünüze tamah edip "derin bir ah" çeken insanların iç sızılarıdır elinize geçen.
- Oysa;
- Paylaşımlarınıza bakarak, hayır dualar olmalıydı elinize geçmesi gereken....(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #72 : 06 Ocak 2016, 15:12:57 »
'BEN OLSAM,
BU ÇOCUĞU PARÇALARIM'.

• O gece nasılsa erken yattığım için;
- Gecenin 02’ sinde uyandım.
- Şarzda bıraktığım telefonumu şarzdan çıkarınca;
- Acaba gelen acil bir mesaj var mı diye mahmur gözlerle ekrana göz gezdirdim…
- Birkaç mesajın içinden, Fransa’dan yazan yüreği yanık bir annenin mesajına takıldım.
- ‘Yatmış uyumuştur, sabah ola cevap ola’ deyip uzandım.
- İçim rahat etmedi…ya bekliyorsa.
- Biraz da detaylı bir açıklama yazıp telefonu masaya bıraktım.
- Sessizde olmadığı için yağmur gibi mesajlar gelmeye başladı…
- Merakla baktım ki, ayni anneden…
• Bazıları şöyle:
- “ Dördüne yeni bastı hocam.
- Bana göre hava hoş da, etrafımdakiler yüzünden sakinleştirici ilaç kullanmaya başladım.
- Sonum ne olur bilmiyorum, yaşım henüz 25…
- Çok zeki olduğuna inanıyorum çocuğumun.
- Oldukça da duygusal ayni zamanda.
- Lakin gel gör ki, 2 saniye sabit duramaz.
- Kendini oradan oraya atar, acaip işler yapar, her yeri karıştırır…
- Durmadan sorular sorar…koşar, duvara tırmanır.
- En kötüsü de bunları başkalarının anında yapması.
- Çocuğum hakkında söylenen ileri-geri sözler beni çıldırtıyor…
- Neler neler…size şu kadarını aktarayım hocam:
- “ Ayol, sen nasıl katlanıyorsun bu çocuğa…
- Bu çocuk çıldırtır insanı.
- Ben olsam, parçalarım bu çocuğu.
- Dil desen pabuç gibi…her lafa karşılığı var maşAllah.
- Kız, sen bu çocuğu doktora falan götürme, doğrudan hastaneye yatır…"...
- Bu sözleri söyleyenler de;
- Sık sık görüştüğümüz ve beraber olduğumuz dost ve akrabalarımız…
• Doğrusu bu sözlerden ben de etkilendim ve çocuğun bir-iki yakın poz resmini istedim.
- Çocuğun bakışlarından, tipinden, hareketlerinden, simasından bir anlam çıkarabilir miyim diye düşündüm.
- Baktım baktım…çocukta, kadıncağıza söylenenlerin emaresini bile göremedim.
- Tabi bu iş öyle resimle olmaz elbette…bir işaretti aradığım sadece.
• Yaklaşık 1 saatten fazla anneyi sakinleştirmeye çalıştım.
- Başarılı oldum mu, bilemiyorum.
- Sonrası malum, uyku muyku yok.
- Bari dedim, size bir ‘ışık’ tutabilir miyim diye şunları yazmaya başladım.
• Eğer yetişkinler çocuğun;
- Yaptıklarına akıl erdiremiyorlarsa,
- Oturuşunu, kalkışını, oyunlarını ‘tuhaf’ buluyorsa,
- Karşılık vermelerine, konuşmalarına katlanamıyorlarsa…
- Çocuğun peşinden yukarıdaki gibi sözler sarfediyorlarsa;
- Çocuk, ‘iyi yolda’ demektir.
• Çünkü:
- Çocuğun yaşadığı çağ, çocukluk çağıdır.
- Adı üzerinde…
- Çocukça işler yapması lazım.
- Çocukça konuşması lazım.
- Çocukça hayat sürmesi lazım…
- Sözleri, düşünceleri ‘çocukça’ olması lazım.
- Uçuk mu uçuk hayaller kurması lazım…
• Kısacası:
- Sizin aklınızın, onun işlerine ermemesi lazımdır.
- Çocuk, o zaman çocukluğunu yaşıyor demektir.
• O ne öyle:
- Hem sakin, hem akıllı, hem uslu, hem oturak…
- Hem de çocuk olacak…
- Böyle bir yaratık beklemeyin.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #73 : 06 Ocak 2016, 15:13:44 »
HAREKETLİ ÇOCUK,
BEREKETLİ ÇOCUKTUR.

• Hareketli çocuk;
- 'Zeki' çocuktur.
• Hareketlilik, çocuğun:
- Hislerini geliştirir.
- Duygusal kanallarını açar.
- Bedenini  ‘dengelemesini’ öğretir.
- Atletik bir fizik yapı kazandırır.
- ‘Takıntılardan’ korur.
- Kendisini savunabilmeyi öğretir.
- ‘Güçlü’ bir zihinsel temel oluşturur.
- Hemen her konuda ‘pratiklik’ kazandırır.
- Birçok sorunun ‘kolayca’ çözebilme yeteneği kazandırır.
- Bedenin tüm iç ve dış çarklarını ‘tıkır tıkır’ çalıştırır.
- Bu yüzden, hareketli çocuk kolay kolay kalıcı hastalığa yakalanmaz.
- Tabi ki, bu tür hareketliliğe çocuk, ‘doğuştan’ sahipse…
• Eğer siz, böyle bir çocuğa sahipken, sırf;
- Öğretmen şikayetleri uğruna,
- Komşuların yakınması yüzünden,
- Apartmandakilerin rahatı aşkına,
- Okulda, sınıfta ‘adam’ gibi sakin durması için;
- Çeşitli yöntemler kullanarak, çocuğunuzu ‘hareketsizliğe’ sevkederseniz…
- Çocuğunuzun neler kaybedeceğini görün, demek istedim.
• Bu nedenle çocuğunuzu;
- Evin içinde veya dışında...her ortamda;
- Onun merak türlerine göre,
- İlgi alanları doğrultusunda,
- Hoşlandığı konularda…hareketlendirmenin yollarını aramalısınız.(Pedagog Dr yaşar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...

Çevrimdışı kar_delen

  • kar_delen
  • okur
  • *
  • İleti: 97
  • edep ya hu...
Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
« Yanıtla #74 : 06 Ocak 2016, 15:14:40 »
O AN SUSMALISINIZ

• İki hanımefendi konuşuyordu:
- “ Evet, aynisi…kaça aldın?
- Yüz liraya.
- Oysa ben seksene almıştım ama.
- Oldu bir kere.
- O kadar da söylemiştim sana…neden benim aldığım yere gitmedin?
- Gitmez olur muyum…önce oraya gittim.
- Peki neden oradan almadın?
- Kız, satıcıyı gözüm tutmadı…inandırıcı gelmedi bana.
- Nasıl yani?
- Adam çatık kaşlı bir şey…biraz da sinirli mi ne…hele de bir sesi var, borazan gibi, ürktüm vAllahi…çok sert konuşuyor. Bir de hızlı hızlı anlatması yok mu…
- Aslında bana da öyle gelmişti ama ben etkilenmemiştim.
- Sonra ne oldu?
- Çıktım, başka dükkana gittim ki bir görmelisin…
- Neyi ?
- Adamın; tebessümle, güler yüzle karşılamasını…Sanki fısıltı ile konuşuyordu…ne dediğini bile zor duyabiliyordum…
- İnandırıcı mı geldi yani ?
- Hem de nasıl…güven duydum. Bu yüzden, önceki dükkandaki ürün bana  sorunluymuş  gibi geldi…”…
• Anneler, babalar, çocuğunuza;
- İster  öğüt verin; isterse onu yanınıza çağırın…
- İster sofraya davet edin; isterse yatmaya gönderin…
- İster harçlığını verin; isterse hesap sorun…
- İster adres tarif edin; isterse hatırını sorun…
• Bunları yaparken:
- Sesiniz sert ve gür çıkıyorsa,
- Yüzünüz ona ürküntü veriyorsa,
- Duruşunuz onu tedirgin ediyorsa…
- Konuşmanız hızlı hızlıysa,
- Anlatırken, gözleriniz resimli radyodaysa,
- Başka bir işle meşgulseniz,
- Ona sırtınız dönükse veya çocuğunuza yan yan bakıyorsanız,
- Dudaklarınız tebessümden nasibini almamışsa,
- Herhangi bir konu hakkında canınız sıkkınsa,
- Öfkeli ve sinirliyseniz...
*  İşte oanda;
-  Çocuğunuza akıl vermek, nasihat etmek bir yana;
- Ona Allah birdir bile dememelisiniz.
• Zira;
- Her haliyle ‘reddedici’ bir halet-i ruhiye içinde söylenen en tesirli söz bile;
- Bırakın hedefine varmayı, teğet bile geçmez.
• Bu nedenle;
- Hangi konuda olursa olsun;
- Çocuğunuza  tek bir kelime dahi söylemek istediğinizde;
- Kendi ruh dünyanızın ‘çalkantılar’ içinde olmamasına dikkat etmelisiniz.
- Aksi halde;
- Susmanızda son derece yarar vardır.(Pedagog Dr. Yasar Kuru)
Olduğu kadar...olmadığı kader...