Ben küçükken tam bir hayal manyağıydım.
Futbol üzerine ne hayaller kurardım ne...., hemde uygulamalı.
Evimizin hemen bitişiğinde koca bir oda vardı. Salondanda büyük gerçi. Siz deyin mescit, ben diyeyim konferans salonu.
Abi geçerdim o odaya. Kapıyı kapatırdım. Ve başlardı hayal dünyam senaryolara. Bazen uygulamalı olurdu. Yani çorapla bazen de çorapsız olarak kendi çapımda maç senaryoları.
Mesela ben 16 yaşında harika bir yıldız olurdum. Beşiktaşın alt yapısında oynayan. Namazlı niyazlı olduğum için teknik trektörde dine sıcak bakmayan bir yapı da olurdu. Ama taraftar baskısı yüzünden beni son dakikalarda ara ara maçlara alırdı. Kaç defa maç kurtarmıştım öyle.
Ve mesela bir gün, beşiktaş şampiyonlar liginde finale kalacak. Rakip Barcelona. Deplasmandaki maçta 3-0 yenilmiş olurdu beşiktaş. Şimdi hayale bak sen..
İnönüye gelirlerdi bunlar, bir hafta boyunca benim maça alınıp alınmayacağım konuşulurdu tüm dünya basınında, ama teknik trektör yedekler arasında ismimi zikredince kahrolurdu herkes.
Neyse maçı biraz daha zorlaştırırdım. Dakika 20 de mesela kırmızı kartla 10 kişi kalırdı beşiktaş. Barcelona kedinin fareyle oynadığı gibi oynardı beşiktaşla.
Öyle böyle dakilar 70 i gösterirdi. Artık iyice ümitler kesilmeye başlardı. Taraftarların tümü ayakta benim maça alınmam için toplu tepkili tezahürat yaparlardı. En sonunda zorla oyuna sokardı teknik trektör.
Daha oyuna girdiğim ilk top buluşmamda topa gelişine öyle bir vururdum ki top çatala takılırdı. Bütün dikkatler üzerimde. Rakip futbolcular beni sakatlamakla meşgul. En az bi 4 kişiye sarı kart aldırmışım. Durum olurdu 1-0.
Dakika 90' da bir köşe topuna çok güzel yükselmemi ve gol atacağımı sezen rakip defans bir dirsekle beni yere indirirdi. Karar penaltı. Ben yerdeyim. Millet penaltı olduğuna mı sevinsin yoksa benim sakatlanma ihtimalimemi karar veremezlerdi. Futbolcular arasındaki gerginlik hele düşme anındaki taraftarların çıkardığı ses tepkileri çok hoşuma giderdi.
Neyse penaltıyı ben kullanırdım. Ama ne penaltı. O kadar cesur ve rahat ki, karşıda dünya tarihinin en kelli felli kalecisi. Bu güne kadar kurtardığı penaltıların haddi hesabı yok. Hatta topun başına geçince yaptığı artistikler tripler az sonra tüm karizmayı yok edeceğinden habersiz. Topun dibine öyle bir sert ve düzgün vururdum ki, penaltı noktası ile doksanı bir cetvelle bu kadar güzel çizemezdin. Kaleci nerde ? Tabiki bırakın diğer köşeyi, yerinden bile kıpırdayamazdı. Hatta topun gelişi esnasındaki irkilmesi yıllarca korkak kaleci imajını kendisine hediye edecekti futbol dünyasında.
Daha bitmedi. 2-0. Hala eleniyor beşiktaş. 1 gol atsa maç uzatmalara gidecek.
Uzatma dakikaları oynanıyor. Herkes ayakta. Tüm dünya. Televizyon başında herkesin ayakları titriyor. Rakip çok dikkatli. Ortasahayı bile geçirtmiyor nerdeyse. Tesniye üç kişice ablukaya alınmış. Son dakikanın saniyeleri de tükeniyor.
Ve o an...
Kendisine gelen topu öyle bir teknik ustalıkla ve zekice önüne çekiyor ki tesniye, 3 kişiyi oyundan düşürüyor. Mükemmel bir şekilde dikine kaleye gidiyor. 30 metre kaldı kaleye. O da ne..
Arkadan öyle bir darbe geliyor ki tesniyeye, attığı taklalar ile bir tencere sarma bile sarılır. Tereddütsüz kırmızı kart. Sağlık görevlileri, tepkiler, sinirler, ve, harika çocuk tesniye biraz sekeme ama bırakmıyor. O frikiği kullanacak. Kalkıyor ayağa, tüm dünya ayakta. Türkiye, tribünler titriyor. Rakipte 9,15 hususunda yaptığı çirkeflikler yüzünden bir kaç kart daha alıyor. Hakem tam kullandıracak atışı, rakip futbolcu topa vurulmadan sıçrıyor. Ortam iyice geriliyor.
Tesniye geliyor geliyor, öyle bir vuruyor ki dünya tarihinde böyle bir gol yok. Penaltı da ters köşeyi görmüştü dünya ama frikikte de görmüş oluyordu. Top inanılmaz bir kavisle barajın kapandığı yönden doksana takılıyor ve maçın penaltılara kalmasını sağlıyor bu gol.
Penaltılara kalınıyor. Sonra.. Finale aklınıyor Sonra... ...
Düşünün artık bu hayallerin ardı arkası kesilmiyor. e58))
Dışarıdan birisi görse odadaki o hareketlerimi, topsuz şekilde sağa sola depar attığımı, derlerki bu çocuk ya deli ya da keramet sahibi. Çünkü önünde mutlaka bir top varki bir şeyin peşinden koşturuyor. Ama biz göremiyoruz onu. Deli desek değil, şu bizim ilkolul 4 e giden tesniye bu. Akıl sır erdiremiyorlar..
Çocukluk işte, makul görün. Nereden nereye.
Şimdi ise inanın milli takımın maşının çoğuna bile bakmaya üşenen duruma geldim. Jübilemi erken yaptım. Kaç yıldır ayağıma top bile değmedi. Heralde bir dahada değmez gibi. Pikniklerde zorla oyuna alırlarsa adam eksiikliğinden onu bilemem. :oops: