Gönderen Konu: Çocukla çocuk ol!  (Okunma sayısı 3253 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Çocukla çocuk ol!
« : 11 Aralık 2011, 03:26:09 »

Çocuğa söz geçirebilmek, annelerin büyük problemlerinden. Çocuk nöroloğu Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, "Anneye güvenin temelinde anlaşılmak yatar. Anlamak için ise yorumsuz dinlemek gerekir." diyor. Çocukla bir büyük gibi değil seviyesine inerek konuşmayı tavsiye ediyor.

"Sinirlenmeyeceğim diye söz veriyorum ama kendime hâkim olamıyorum. Pişmanlıktan kıvranıyorum ama yaramazlıklarına dayanmak çok zor. Bir çocuk büyütmeyi bile beceremedim. Çocuğumun psikolojisini bozdum. Sürekli ağlamak geliyor içimden. Anne olmaya uygun değilim galiba, yapamadım. Ailecek hayatımız cehenneme döndü. Çok üzgünüm..."

Bir anne 3,5 yaşındaki oğluyla yaşadığı sıkıntıları çocuk doktoruyla paylaşıyor. Bu mektup, küçücük bir örnek aslında. Pek çok anne çocuğuyla iletişim kurmakta zorluk çektiğinden şikâyetçi.

Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, pediatrik nöroloji uzmanı. Çocuk nöropsikiyatrisi ve davranışları alanında çalışıyor. 'Annelik Akademisi' adı altında rehber niteliğinde kitapları var. Son dönemlerde yaklaşık 10 bin anneye kendini ifade edebilme fırsatı vermiş. Anneler, tüm samimiyetiyle yaşadıklarını paylaşmış mektuplarında. Keskin, hepsini tek tek okumuş. Annelerin ortak sorunlarını bir araya getirip cevap yazmış. Annelik Akademisi'nin son kitabı 'Davranışlara Söz Geçirmek' bu şekilde ortaya çıkmış. Bu kitapta binlerce annenin yaşadığı sorunlara çözüm önerileri var.

Birinci adım, ne istediğini bilmek...

Bir çocuğun davranışlarının kontrol edilmesindeki esas; ihtiyaçlarını tespit etmek ve bu ihtiyacı gidermek. Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, çocuğun ihtiyaçlarının bireysel özelliklerini saymazsak gelişmişliğiyle paralellik göstereceğini söylüyor.

Dolayısıyla, onları anlayabilmek için, ilk adımda davranışlarındaki detayların iyi anlaşılması gerekiyor. Çocuk yetiştirmek, hassas bir konu. Çocuğun davranışlarına söz geçirme şekilleri; yaştan yaşa ve çocuktan çocuğa göre değişse de bebekliğinden itibaren bilinçli hareket etmek puan kazandırıyor. Keskin'in annelerle paylaştığı püf noktalarından bazılarını sizlerle paylaşmak istedik.

"Kucağına alma, şımarır dediler!"

Bebek, yaşamının ilk döneminde dokunarak gelişir. Gelişmekte olan bir sistem yeterli uyaran almazsa bir üst sistem gelişemez. Dokunma duyusu ile gelişen sistemin en üst seviyede gelişebilmesi için çocuk kucaklanmalı, ona sarılmalıdır.

Bebek doğar doğmaz dokunma duyusunu fark edebilir ancak görme netliği yetersizdir. Hangi yaşta hangi uyaranın verilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Beynin algılamadığı uyaran verilmemelidir. Çünkü erken verilen uyaran beyin gelişimini örseler. Bu yüzden bebeğin dokunulmaya ihtiyacı vardır.

Bebeğin başkasının kucağında ağlaması normal

Soru: "9 aylık bebeğim düne kadar herkesin kucağına giden sosyal bir bebekti. Oysa şimdi benim kucağımdan başkasına gitmiyor. Onun ağlamasına nasıl engel olmalıyım?"

Cevap: Bebeğin diğerlerine yaklaşıyor olmasının 'sosyal' kişilik olarak yorumlanması yanlıştır. Bu sadece 'beynin belli yaşlarda belli uyaranlara yönelme' özelliğidir. Sosyalleşebilmek için bebeğin diğerlerini zihnen fark edebiliyor olması gerekir.

Bu da, 4. yaştan önce mümkün değildir. Keza, 9. aydan sonra bebeğin diğerlerinin kucağında ağlıyor olmasının 'sosyalliğini yitiriyor' şeklinde yorumlanması da yanlıştır. Annenin bu konuda kaygılanması gereksizdir. Böylece, gelişme gereği ortaya çıkan bebeğin yabancılama yeteneğini 'ağlamasına engel olma' düşüncesiyle durdurmaya çalışmak da gelişmeye engel olur.

Tepkisizlik en etkili ceza

Çocuk su istediğinde, annesinin saçını çeker. Anne tepkisiz kalır. Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin'e göre; davranış karşısında tepkisiz kalmak yanıtsızlıktır. Yanıtsız bırakılan davranışlar ise giderek söner. Şüphesiz, canı yanan birinin tepkisiz kalması zor. Ancak çocuğun saç çekme davranışı, annenin bu davranışa verdiği her bir karşı yanıtla sürüp gidiyor.

Yanıtsız kaldığında ise çocuk kendini ifade etme çeşidini değiştiriyor. Keskin'e göre yanıtsızlığın başarısı, bu tutumun kesintisiz ve yeterince sürdürülmesine bağlı. Davranış bir süreç, ortaya çıkması ise çocuktan çocuğa değişiyor. Bu yüzden, sabırla çocuğun doğru davranışı öğrenmesinin beklenmesi ve ilk olumlu davranışına ödül verilmesi gerekiyor.

Altın kural: Sakin kalıp koşulsuz sarılmak

Güvenin temelinin tutarlılık olduğunu hatırlatıyor, Prof. Dr. Keskin. Annenin yapması gereken, çocuğun takıntılı davranışlarını doğrudan yok etmeye yönelik olmamalı. Kaynağının kaygı olduğunun anlaşılması yeterli.

Hedef, güveni artırmak olmalı. Mesela anne çocuğunun el yıkayamama halini eleştirel değil, bilakis kabul eder bir tutum izlemeli. Hatta çocuğun farkındalığı dâhilinde diğerlerini de çocuğun el yıkamama davranışına karışmamaları konusunda uyararak taraf olduğunu perçinlemesi çok etkili.

Bu tutum, çocuğa annesi tarafından anlaşılmakta olduğu hissini veriyor ve anneye olan güveni artırıyor. Anne, 'taraf olma' davranışlarını çocuğun güvenini sağlayana kadar sürdürmeli. Bunun için "Tabii ellerini yıkayamayacak benim yavrum ama bu 'prens' sabunuyla yıkayabilir." şeklinde davranması, çocukla çocuk olma halidir ve etkilidir.

zaman