Gönderen Konu: Unutulan Annelik Vazifesi  (Okunma sayısı 4190 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Unutulan Annelik Vazifesi
« : 01 Nisan 2013, 12:13:58 »

Unutulan Annelik Vazifesi




“Çocuklar her açılan karttaki futbolcu isimlerini yabancı olmasına aldırmadan ezbere söylüyorlar. Balkondan baktığım o beş dakikalık süre içerisinde nerdeyse 100’e yakın isim saydılar. İsimleri bilen gururlanıyor, bilemeyen ise yavaşça geri çekiliyor…”


Balkonumdan aşağı bakıyorum. Çocuklar bir araya toplanmışlar, ellerindeki deste deste kâğıtlara hayranlıkla bakıyorlar. Bazılarının elinde bu kâğıtlardan fazlaca var, bazılarında az. Kenardan hüzünle bakanlardan anlıyorum ki bazılarında da hiç yok. Konuştuklarına dikkat kesiliyorum; yabancı olduklarından anladığım kadarıyla futbolcu isimleri. Anlıyorum ki biten Avrupa Futbol şampiyonasını fırsat bilen firmalar, çocukları etkilemek için sakızlarla ve şekerlerle beraber bastırdıkları oyun kartlarını piyasaya sürmüşler.

Çocuklar her açılan karttaki futbolcu isimlerini yabancı olmasına aldırmadan ezbere söylüyorlar. Balkondan baktığım o beş dakikalık süre içerisinde nerdeyse 100’e yakın isim saydılar. İsimleri bilen gururlanıyor, bilemeyen ise yavaşça geri çekiliyor. Çocukların isimlerini duyuyorum; Mehmet, Ali, Hasan, Salih. Ama çocukların etkilendikleri kişiler yabancı. Bu gördüklerim üzerinde biraz düşünüyorum, “Acaba çocukların dünyasında biz ne kadar varız?” Kendi doğrularımızı, inançlarımızı, sevdiklerimizi, sevmemiz gerekenleri ne kadar anlatabiliyoruz onlara? Bu uğurda yeterince çaba sarf ediyor muyuz, yoksa kendi hallerine mi bıraktık onları?

Meseleyi araştırırken şöyle bir Hadis-i Şerifle karşılaştım; “Çocuklarınızı üç haslet üzere terbiye ediniz. Kur’an okumak, Peygamber sevgisi ve Onun ehli beytinin sevgisi. Çünkü Kur’an okuyanlar, Allah’ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde, Peygamberler ve evliyalarla birlikte, arşın gölgesinde bulunacaklardır.” (Camiu’s sağir,c.1,s.114)

Böyle bir giriş yapınca anneler olarak, “Çocuklar oynamayacak mı, farklı dünyalar hakkında bilgi sahibi olmayacaklar mı?” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette olacaklar, ehemmiyetinden bahsetmeye çalıştığım mevzu; maddeye mi manaya mı öncelik vermemiz gerektiğidir. Bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülük; onların gönüllerini gül bahçesine döndürecek Peygamber sevgisinden yoksun bırakmak, o sevgiyi aşılayamamaktır. İlk bunu öğretelim, çocuklarımız o manevi teraziyle yanlışı doğruyu tartacaklar, ahir zaman tuzaklarına düşmeyeceklerdir.
Muhabbeti Nebi ekran başında olmaz. Belki okullarımızda, din kültürü derslerinde kaba çizgilerle, kuru cümlelerle bahsediliyor. Bir kısmımız da Onu anlatmak zannederek kandillerde koku, misvak ve gül kutusuyla geçiştiriyoruz. Bazılarımızda Onun sevgisini kazandırmak maksadıyla kandil gecelerinde televizyonların karşısına geçirerek ibadetten yoksun, müzikli ilahilerle, tiyatrolu, mahremiyete riayet edilmeyen organizasyonları izleterek bu vazifemizi yaptığımızı zannediyoruz. Onun içindir ki bu ihlassız çabalar fayda etmedi. Çocuklarımızın dilinde olduğu gibi kalbinde de yabancı hayranlığı, yüzeysel bir iman ve başkalaşmış şahsiyet yapısı oluşmaya başladı.

İmam-ı Gazali Hazretleri çareyi “eğitim faaliyeti, verimin artması için ekinlerin arasından yabancı otları ve dikenleri temizleyen çiftçinin durumudur. Çiftçi ekinini tavsiye edilen talimata ne kadar uygun yapar ve ne denli özen gösterirse, ekini de o kadar güzel ve gürbüz olur.” ifadeleriyle yukarıda bahsettiğimiz Hadis-i Şerife vurgu yaparak vazifemizi yapmakta buluyor. Hazreti Ali (k.v) “Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar arkadaş olun, 15’inden sonra da onlarla istişare edin” buyurarak ilk yıllarda sağlıklı bir birlikteliğin temelini atmanın önemini ifade etmektedir. Asıl öğrenmenin de bu yaşlarda olacağını tekrar eden eğitimciler oyuna, çocukla nitelikli vakit geçirmenin önemine, onların anlayacağı tarz ile gerekli bilgileri vermeye dikkat çekiyorlar. Çocuklarımızla oynadığımız oyunlarda onlara iyi bir insan iyi bir Müslüman olmanın nasıl olabileceğini her fırsatta anlatmalıyız. Onlara peygamber sevgisini önce kendimiz yaşayarak vermeliyiz. Her hareketimizi ve sözümüzü Onun sünnetine uydurarak, Peygamberimiz de böyle yaparmış diyerek ilgi ve sevgi uyandırmak çok faydalıdır.

Peygamber sevgisini çocuklarımıza nasıl anlatırız?

Peygamber sevgisi kazandırmak için Peygamberimizin çocukları ne kadar sevdiğini de anlatalım sık sık. Bu konuda yazılmış kitaplardan, Siyerlerden istifade edelim. Kendilerini seven bir Peygamberi öğrendikleri zaman o günahsız gönüllerinde Peygamber çiçekleri açacaktır. Çocukları çok sevdiğini, her çocuğun Onunla şakalaşabildiğini, bir yerden geçerken bütün çocukların Ona doğru koşarak etrafını sardığını, her biriyle ilgilendiğini hallerini sorduğunu, güler yüzle muamele ettiğini ve gönüllerini aldığını hareketlerimize mübalağa katarak anlatalım çocuklarımıza.

Cabir bin Semure (r.a) anlatıyor; “Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile birlikte öğle namazı kıldım. Sonra ailesinin yanına giderken ben de arkasından yürüdüm. Bazı çocuklar Efendimizi (s.a.v) karşıladılar. Rasulullah her birinin yanağını teker teker okşadı. Bana gelince, benim de yanağımı okşadı. Elinde öyle bir serinlik ve koku hissettim ki, sanki eli koku şişesinden çıkmış gibiydi” (Sahih-i Müslim).

Çocuklarımızın dikkatini çekmek için soralım, bir peygamber bir çocuğa başsağlığı dilemek için neden gitmiş olabilir diye. Muhtemelen annesi, babası veya bir yakını ölmüş de ondan diyecektir. Elbette bunlar için gidiler ama Peygamberimiz o çocuğun çok sevdiği kuşu öldüğü için başsağlığına gitmiştir diyerek, bu olmuş hadiseyi anlatarak Peygamberimizin o ince ve çocukla empatik iletişimini anlatmalıyız çocuklarımıza. Bu konuda biz de bu anlattıklarımızı yaşayalım, bu sünnetini de ifa edelim ki hem kazanalım hem de Onu anlatan anneler olarak biz de sevilelim.

Ağaç yaşken eğilir

Yedi yaşından itibaren çocuklarımızı babalarıyla cemaatle namaza gönderelim. Onları Cuma günleri hazırlayarak Cuma namazına katılmalarını sağlayalım. Kandilleri camilerde, Kur’an Kurslarında ve ilim meclislerinde usulüne uygun olarak ihya etmelerini sağlayalım. Küçük yaşta kalplerini ilk önce Kur’anı Kerim öğreterek ve Peygamber sevgisiyle dolduralım ki diğerlerinin sonra geleceğini bilsin. Çocuklarımızı Onu sevenlerin ve Onun sevdiklerinin ellerine emanet edelim ki pişman olmayalım. Siyer-i Nebi’yi önce biz okuyalım, akşamları yarım saatlik dersler koyarak ailecek öğrenelim, evimize kokusunu sindirelim. Hayatımızı Onun hayatına uyduralım ki çocuklarımız Onu daha kolay öğrensin.

Çocuklarımıza ne kadar özenli davranırsak, onları Allah ve Rasulü’nün sevgisiyle muhabbet kazandırırsak, onlar bizim için hem dünya hem de asıl olan ahiret kazançlarımız olacaktır. Bu, annelik ve babalık vazifemizi bir nebze olsun hafifletecektir.


Arzu AKÇA | 02 Ağustos 2012 | İnsan ve Hayat Dergisi


Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2485
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Unutulan Annelik Vazifesi
« Yanıtla #1 : 01 Nisan 2013, 14:27:06 »
Teşekkürler...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana