“Damlaya damlaya göl olur” diye boşuna dememişler elbet atalarımız, her nekadar bu para biriktirme konusuyla ilgili söylemişlersede ben bunu izninizle başka boyutlarda ele almak istiyorum.Mesela; damlayan su ise musluktan bunun sonucu kabarık bir su faturasıdır.
Eğer damlayan ekmeğine sürdüğün reçelse masa örtüsü yada artık damladığı yer neresiyse iğrenç yapış yapış bir leke oluştutur. Bazı damlayan şeylerde kendi aralarında ikiye ayrılırlar,
1.İstem dışı
2.İstem içi
Bazen de konuşmasını istersiniz kişi size zoraki yanıt verirken, kerpetenle laf almak derler ya ağzından işte öyle, kimileri ise ağzından bal damlıyor dedirtir dinleyene…kimini de susturamazsınız boş boş konuşur…
Birde yüreğimize damlayan zehir türleri vardır bunlar insanı öldürmez süründürür. Hak etmediğimizi iyi bildiğimiz durumlarda meydana gelir en çok. Bir söz, bir bakış, ima sizi hayattan soğutmaya ve o güne kadar oluşan güveninizin yıkılmasına neden oluverir.
İstem dışı damlayanlar genellikle başa bela gibi görünse de hoş görüle bilirler, ne yapsın elinden tersi gelmiyor asabi işte…
İstem içi, dediklerimiz ise dünyadaki delilerin sayısını artıran cinstendir.
Patronumuz sorar ‘neden bana haber vermedin’… ‘ama siz dediniz ki, beni rahatsız etmeyin…’Hayda…
Eşiniz geç kalınca eve, sorarsınız ‘neden geç kaldın?’… ‘sana hesapmı vereceğim’ der. Oysa yarım saat sonra ‘ ah of ‘ demeye başladığında, size der ki, ‘insan bi sorar günün nasıl geçti, neden bu kadar yoruldun…’ diye. Al işte…
İşte içinize damlayan öfke damlaları.
Sinirlenmeyin lütfen sabır ya sabır…
Trafikte sabır,
Okulda sabır,
İş yerinde sabır,
Evde sabır…
Bakın ne güzel sabır damlaları da hayatımıza damlıyor değil mi?
Damlaya damlaya her zaman göl olmaz, mesela; okuyarak, izleyerek, dinleyerek,alt beyine bilgi biriktiririz. İyiyi, güzeli, doğruyu biriktirmek yerine ne bu öfke ne bu sinir… peki ya etrafımıza öğüt saçarken kendimiz neden bir tekini tutmuyoruz !
Damlaya damlaya göl olmayan tek şey aslında paradır geldiği kadar, gidecek bir yer bulur…
Zamanı yanına alarak hayatımızı çalarlar…
Siz damlata damlata sevgi biriktirin ve toprağın en derinlerindeki unutulmuş nefret tohumlarını bile çiçeğe dönüştürüp filizlendirin.
Yapabilirsiniz. İnanın, yaparsınız…
Ayşe Akbulut- Bilgiağı.net
