Gönderen Konu: Dedi-Kodu  (Okunma sayısı 6526 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Dedi-Kodu
« : 24 Kasım 2008, 01:21:16 »

 
“Kişiyi iyi tanıtırsan kimseyi inandıramazsın. Ama kötülersen herkesi inandırırsın.” John Darper
İnsan yapısı gereği sosyal bir varlıktır. Hayatın her sürecinde diğer insanlarla ilişki içindedir.
Bazı insanlar, ilişkilerini düzenlerken, sosyalleşme aracı olarak, başkaları hakkında konuşmayı, şikayet etmeyi, kullanırlar.

Aslında görüntüde amaç sosyalleşmek olsa da, dipteki düşünceye baktığımızda, daha başka gerçeklerle karşılaşabiliriz. Çünkü biz bir şey sormadan, konu bir şekilde kişilere, olaylara geliyorsa, burada bir art niyet olabilir. Dedikoduya giriş olabilir.

Dedikodu, başkalarında kusur arama alışkanlığının sonucudur. Boş, gereksiz söz, arkadan söyleme, çekiştirmedir.

İnsanlar Neden Dedikodu Yapar?

İnsanlar, bazen taraf toplamak için, karşı cephe oluşturmak için dedikodu yapabilirler. Devamlı başkalarını karalama girişimindedirler . Kişilerin gizli yönlerini ortaya çıkararak, bizimle paylaşırlar. Ve o kişiler hakkında olumlu olan düşüncelerinizi yok etmeye çalışırlar. Ve sanki bildiğimiz şeylermiş gibi, bizi de dahil etmeye çalışırlar.

Bazen faydalı bulduğu, kendisinde olmayan şeylerin, başkalarında olmasına tahammül edemediği için, dedikodu yapabilirler. Bu yolla  kendini rahatlatmak isterler.

Bazen de yanlış bulduğu, kendisinde olmadığını düşündüğü durumların başkalarında olmasından dolayı böbürlenmek ve takdir toplamak için kullanabilirler.

Bu sebepler daha da çoğaltılabilir. Ama her ne olursa olsun, biz istemeden, birilerinin bizimle, bir bilgiyi paylaşmak istediği anlar, dedikodu için en müsait anlardır. Ve insanların çok çabuk düştüğü bir tuzaktır. Çünkü dedikoduyu yaparken çok sıradan şeylerden bahsedilerek fark ettirmeden konuya girilir.

“Dedikoducu, tüccar gibi aldığı lafı hemen satmak zorundadır.” John Jewel
Dedikodu Tuzağına Düşmemek İçin Neler Yapmak Gerekir?

Öncelikle böyle bir olay karşısında, bu yapılanların doğru olmadığını belirtmek gerekir. Yapılabilecek bir diğer davranış ise, derhal o ortamdan uzaklaşmak veya hiç cevap vermeden, yorum yapmadan, dinleyen olabilmektir. Ancak bu da yeterli olmayabilir.

Çünkü bu yapıdaki kişiler sürekli, “Haksız mıyım?, Sen ne düşünüyorsun?” gibi temelde onaylatma maksatlı, sorular sorarak, bizi konunun içine çekmeye çalışabilirler. O süre içersinde de “ Bu konu hakkında cevap vermek istemiyorum, Lütfen başka bir konuya geçelim” gibi cevaplarla, fikrimizi açıkça ortaya koyan, net bir duruş sergilemek gerekir.

Eski Yunanda, Sokrates bilgiyi saklaması sebebiyle saygıdeğer bir ün yapmıştı. Bir gün büyük filozof, bir tanıdığına rastladı ve adam ona dedi ki:
''Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun ?''
"Bir dakika bekle" diye cevap verdi Sokrates.

"Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna “Üçlü Filtre Testi” deniyor." Dedi.
Adam: " Üçlü Filtre mi?" diye sordu.

''Doğru'' diye devam etti Sokrates. "Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Üçlü filtre testi dememin sebebini birazdan anlayacaksın.

Şimdi birinci filtre; “Gerçeklik Filtresi” Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin ?"
'' Hayır,'' dedi adam ''Aslında bunu sadece duydum ve ....''               

"Tamam,'' dedi Sokrates. "Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim,

“İyilik Filtresi” Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?"
'' Hayır, tam tersi...''

'' Öyleyse'' diye devam etti Sokrates, "Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. “İşe Yararlılık Filtresi” Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?"

Adam: ''Hayır, pek değil." dedi.

''İyi'' diye tamamladı Sokrates. "Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar değilse bana niye söyleyesin ki?"

“Dünyada en kolay şey dedikodu yapmak, en zor şeyse kendini tanımaktır.” John Lubbock

Kendini Tanıyan Kişilerle, Sevgi Dolu Yaşamlar…

Aynur Birkan
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Gıybet Nedir?
« Yanıtla #1 : 24 Kasım 2008, 01:48:01 »
BİR GÜN, Hz.Peygamber Aleyhissalatu Vesselam, ashabına şöyle bir soru sordu: “Gıybet nedir bilir misiniz?”

Onlar:

“Allah’ın Resulü daha iyi bilir” dediler.

“Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır” buyurdu Allah’ın Resulü.

Dinleyenler sordular:

Peki o hoşlanılmayan şey, kendisinde varsa, ne dersiniz?

Peygamber Aleyhisselam:

Eğer söylediğin şey, kendisinde varsa bu gıybet olur; yoksa, o zaman iftira ettin demektir” buyurdu.
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Gıybet
« Yanıtla #2 : 24 Kasım 2008, 01:50:36 »
PEYGAMBER ALEYHİSSELAM ve sahabeleri bir gaza yolundaydılar. Sahabelerden bazıları acıkmıştı. İçlerinden Selman-ı Farisî’yi, kendisinden yiyecek birşeyler istemek üzere, Allah’ın Resulû’nun huzuruna gönderdiler. O, arkadaşlarının istekleri üzere, Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın yanına doğru yola çıktı. Geride kalanlardan bazıları, onun arkasından konuşmaya başladılar:

Bu, ağzına kadar suyla dolu bir kuyunun başına varsa, o kuyunun suyunu kurutur da, eli boş döner!

Arkasından söylenenlerden habersiz olan Selman, Peygamber Aleyhisselam’ın yanına vardığında, arkadaşlarının isteklerini iletti. Peygamber Aleyhisselam ise, ona hiç beklemediği bir cevap verdi:

Git arkadaşlarına söyle, onlar yemeklerini yediler.

Bu cevaba çok şaşıran Selman, arkadaşlarının nasıl olup da kendisinin gidişinin ardından yiyecek bulduklarının merakı içinde, onların yanına döndü ve sordu:

Siz yiyecek bulmuş ve yemişsiniz!

Hayır!” dediler. “Biz ağzımıza koyacak bir lokma olsun, bulmuş değiliz!

Arkadaşlarının bu cevabı üzerine hayreti ve şaşkınlığı daha da artan Selman, işin aslını öğrenmek üzere tekrar Peygamber Aleyhisselam’ın huzuruna döndü ve işin aslını O’ndan sordu.

Peygamber Aleyhisselam, kendisine şöyle cevap verdi:

Onlara söyle! Sen buraya gelirken arkandan konuşup, gıybetini edip, senin etini yediler. Bu onlara yeter! Daha ne yemek istiyorlar?

*Gıybet: Orada bulunmayan biri hakkında hoşuna gitmeyecek şeyler söyleyip ileri geri konuşma. Söylenenler o kişide varsa, konuşanlar gıybet etmiş olur. Yoksa, o zaman hem gıybet, hem iftira etmiş olur ki, iki kat günahtır.
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Dedi-Kodu
« Yanıtla #3 : 24 Kasım 2008, 11:54:56 »
Allah razı olsun!
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı sehzade bey

  • Sıtkı
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
Ynt: Dedi-Kodu
« Yanıtla #4 : 08 Şubat 2010, 02:05:14 »
Aslında üzerinde çokça durulması gereken şeylerden biri toplumu içinden kemiren hastalıktırkı, hiç kuşkusuz oda gıybettir. Gıybet hucurat suresinde beyan edildiği üzere kardeşinin etini yemek kadar vahim çirkin bir haldir.
Peki insanları gıybete sevk eden şeyler nelerdir? Bunu cevabını Sıdkı Aslanhanın kitabından naklen vermek istiyorum: ''İnsanları gıybete sevk eden çeşitli şeyler vardır. Mesela herhangi bir sebeple birine kızmışsak onun aleyhinde konuşmaktan zevk alır ağzımıza geleni söyleriz, arkadaş ortamlarında sohbetin koyulaşmasıyla beraber insalların bizi konuşturması ve bizim biri hakkında konuşmaya başlamamız onların da büyük zevkle iştahla bizi dinleyip bizi teşvik etmeleriyle farkında olmadan daldığımız bir gıybet dünyasına gireriz, bir başka gıybet nedeni ise çekememezliktir, diğer bir sebep ise gülüp eğlenmekle geçirmek için başkasının kusurlanını sıralamaktan ibarettir. Bunun gibi bir çok misalleri sıralamak mümkündür.''
(Hayata gülümse, sahife 101, 102)

Sanırım gıybeti diğer günahlardan ayırt eden bazı özellikleri şunlardır;
1.- Gıybetin haricindeki günahlar işlendiğinde, kişi o günahı işlemediğine dair başkasını kandıra bilir ama kendisini asla.
Örneğin;
--Adam hırsızlık yapsa, hırsızlık yapmadığını binbirtürlü şeylerle ispat etmeye çalışır, bazen karşısındaki kimseyi ikna eder ama en içten biliyorki ‘’ben hırsızlık yaptım’’, veya kendisine haram olan kimselere baktığında ve etrafındaki insanlar tarafından ‘’şşşt nereye bakıyorsun’’ diye ikaz edildiğinde utancından yemini billah çekip ‘’vAllahi oraya bakmıyordum’’ der, başkasını kandırır ama en içten biliyorki ‘’ben harama baktım’’. 
--Ama gıybette öyle değil. İnsan hayat ilişkilerinde o kadar çok gıybet ederki, üstelik çoğunlukla güler, eğlenir, neşe içerisinde yapar bunu.
Fakat enteresan olan şudurki –-ki gıybeti diğer günahlardan ayıran özelliğidir bu—aklı selim bir kimse tarafında ikaz edildiğinde diğer günahlarda olduğu gibi gıybet ettiğini inkar eder. Hemde öyle inkar ederki, gıybet ettiğine bütün samimiyetiyle kendi bile inanmaz. Sanırım gıybetin en büyük özelliği ve şeytanın en büyük iki silahı; Gıybet ve Riya...

2.- Şeytan abdestinde ve namazında olan temizmi temiz müslümana içki içiremez, hırsızlık yaptıramaz, zina ettiremez vs vs. (İstisna olan şahıslar haric tabiki). Fakat nurunu söndürecek bir silah ile kandırırki, oda gıybettir...   

Misalleri uzatmak mümkündür. Kıymetli vaktinizi almamak için elimden geldiği kadar kısa kesmeye çalıştım. Hörmetlerimle efendim...
BİR KİTAP,İÇİNİZDEKİ DONMUŞ DEĞERLERİ PARÇALAYACAK BİR BALTA GİBİ OLMALIDIR.
OKUDUĞUNUZ KİTAP BİR YUMRUKTA SİZİ UYANDIRMIYORSA NE İŞE YARAR....

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Dedi-Kodu
« Yanıtla #5 : 17 Kasım 2010, 22:51:46 »
Katkısı olan arkadaşlara teşekkür ederiz.
〰〰〰〰🐠