Gönderen Konu: Dehalar-Kıssadan Hisse  (Okunma sayısı 7110 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Dehalar-Kıssadan Hisse
« : 27 Şubat 2007, 13:26:58 »



Dehalar..Kıssadan Hisse..

Hz. Fâtih’in hocası ve Osmanlı şeyhülislâmlarından Molla Güranî,Hz.leri 1410’da Diyarbakır’ın Ergani kazasının Hilar köyünde doğdu. İlim tahsiline beş yaşında başladı. Tahsilini Şam’da başladı, Kahire’de tamamladı. Sultan II. Murad emri ve Molla Yegan’ın aracılığıyla Osmanlılarla tanıştı ve İstanbul’a getirildi. Bir süre müderrislik hizmeti yaptıktan sonra, tarihin akışını değiştirecek büyük insan Fatih Sultan Mehmed’e hoca tayin edildi. Gürani’yi tarihe mal eden hadise, Sultan’a fetih fikrini aşılaması ve sonuç alınıncaya kadar onu teşvik etmesidir. Gece yatsı namazından sonra Kur’an okumaya başlar, fecirle beraber onu hatmederdi. Bundan 517 yıl önce, 1488 yılı Ekim’inde vefat etti.

***

Molla Gürani Hz.leri, Fatih Sultan Mehmed Hz.leri ile sohbete başladıklarında her zaman sert konuşur, öğütten geri kalmazdı. Hatta yediklerine kadar karışır, haramdan sakınması için tavsiyelerde bulunurdu. Bir gün yemeği aynı kaptan beraberce yiyorlardı. Hz.Fatih başını kaldırarak:

“Şimdi siz de haramdan yemiş oldunuz, çünkü yediklerime haram karıştığını söyler durursunuz.”

Gürani Hazretleri gülümsedi ve parmağıyla yemeği işaret ederek:

“Sizin tarafınızda olan kısım haram, benim tarafımdaki ise helaldir.”

Hz.Fatih, hocasının fark etmediği bir sırada tabağı çevirerek kendi önündeki tarafı onun önüne getirdi.

“Bu defa kesin olarak haramdan yediniz, zira tabağı çevirdim, şimdi önümde olan haramı siz de yemiş oldunuz.”

Gürani Hazretleri tebessüm etti:

“ Sizin tarafınızda haram lokma tükenmiş, helali kalmıştı; benim tarafımda da helal kısım bitmiş haramı kalmıştı. Onun için tabağı çevirdiniz,”

Gürani, böylece yerinde bir cevapla Sultan’ı susturdu, latife de olsa dikkat edilmesi gereken bir noktayı hatırlattı.



NEME LAZIM BE SULTANIM!

Kanuni Sultan Süleyman Hân (rh.), en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin âkıbetini hayal eder. Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı, diye düşünmeye başlar.
Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu, keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönderir.
Mektup kısaca (mealen) şöyledir:

“Sen ilâhî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olup da izmihlâle uğrar mı?”

Mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma da çok uzundur:  “Neme lâzım, be Sultânım!”

Topkapı sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünemez. Söylenmeye başlar:

“Acabâ bilemediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?”

Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar süt kardeşine:

— Ağabey, ne olur mektubumdaki soruma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al! Yahyâ Efendi duraklar:

— Sultânım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunun üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arzettim.

— İyi ama, bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece, “Neme lâzım, be Sultânım!” demişsiniz. Sanki, beni böyle işlere karıştırma, der gibi bir mânâ akla gelmektedir.

İşte bundan sonra Yahya Efendi tarihî cevabını açıklar:

— Sultânım, der. Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi’ olsa, işitenler de neme lâzım, deyip uzaklaşsalar; sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler; fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryâdı göklere çıksa, bunu da taşlardan başkası işitmese… İşte o zaman devletin sonu görünür. Âsâyişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir…

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da kendisini böyle îkaz ve irşâd eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allâh’a şükreder. Bu türlü îkazlardan hiçbir zaman geri kalmaması için de tembihte bulunarak oradan ayrılır.

Bu hâdise böylece tarihe geçer. Bunca zaman sonra bizlere mesajını sunar, ibret dersi verir.
Şimdi ne dersiniz, var mı Yahyâ Efendi’nin anlattığı zulüm-haksızlık, fakirlerin yoksulların hâlinden anlamamak, dertlerine derman olmamak?.. Gördüklerini, bildiklerini anlatmayıp susmak; mazlumların, kimsesizlerin feryâdını sadece dağın taşları dinleyip, duyması gerekenlerin de taş gibi sessiz kaldığını görmek?..

Altta kalanın canı çıksın, neme lâzım denildiğini işitir gibi olmak?.. Ne dersiniz, var mı bütün bunlar?
Her neyse… Biz yine de duâ edelim: Bir tekerrür olmasın. Allah Ümmet-i Muhammed’e ve evlâdına zevâl vermesin. İdarecilerimize, ülkenin gidişâtında söz sahibi olanlara basîretler, idrâk ve iz’anlar lûtfetsin. Dağdaki taşların duyduğunu duymuş olsunlar da, bu devletin koyunlarını kurttan önce yiyen çoban durumuna düşmüş bulunmasınlar!



İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı hocaoğlu

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 114
Dehalar-Kıssadan Hisse
« Yanıtla #1 : 03 Mart 2007, 12:42:02 »
Allah razı olsun kardeşlerim
Mal cimrilerde, Silah korkaklarda, Yönetim akılsızlarda olursa iş bozulur...Hz Ebu Bekir (r.a.)

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Dehalar-Kıssadan Hisse
« Yanıtla #2 : 03 Mart 2007, 22:54:28 »
Alıntı yapılan: "hocaoğlu"
Allah razı olsun kardeşlerim
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı tibet

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 100
Dehalar-Kıssadan Hisse
« Yanıtla #3 : 04 Mart 2007, 20:05:04 »
Atalarımızın dehası anlatılmakla bitmez ellerinize sağlık :)