Gönderen Konu: Modern Hayat Pahalı Otomobil İlişkisi  (Okunma sayısı 5244 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Modern Hayat Pahalı Otomobil İlişkisi
« : 15 Mayıs 2013, 10:19:51 »

Modern Hayat Pahalı Otomobil İlişkisi



Zihni saran, otomobili araç/vasıta değil amaç/ maksat haline getiren, gösterge ve sembollerin içine konulduğu, tesirli kılıf; modernlik. Bu aşamada modernlik “Reklam metinlerinde dayanılan temel gösterge sistemi olarak karşımıza çıkıyor. Reklam metninin amacı, otomobil üzerinden sunulan kimliğin idealize edilmesi yoluyla, reklamı yapılan ürünle tüketicinin kendisini özdeşleştirerek, ürüne karşı arzu duymasını sağlamaktır.” Modern olmanın alameti otomobil sahibi olmakla özdeşleştirilen “Modern ol, Chrysler al” reklam sloganı buna bir örnektir.

Hırsı kullanarak modernlik kılıfı altında otomobili insanlara sunan reklamların bir sonraki durağı, insanın varoluş sebebiyle otomobili birleştirmektir. “Tüketim kültürünü modernliğin bir dokusu olarak anlamak ve çözümlemek gerektiğini” ifade eden araştırmacılar, satın almanın sadece, kimlik oluşturma ve arzu duymayla sınırlı olmadığını belirtiyorlar.

Arzu duymanın da üzerinde, otomobil gibi tüketim ürünlerinin zihinlerde nasıl varoluş biçimine dönüştüğü şöyle anlatılıyor: “Arzu duyma ve arzu duyulan nesnenin tüketilmesi bilincinin düzenlediği toplumsal ilişkiler, yeni bir hayat tarzı oluşturmuştur. Bu ‘modern’ hayat tarzının pekiştirilmesi ve insanlara benimsetilmesinin yolu, tüketiciliğin bir varoluş biçimi olarak reklamlar, halkla ilişkiler, tv gibi araçların sağladığı ticari imgesellikle kitlelere sunulmasıdır.” Reklamlarla, isteği hırs haline dönüştürülen insan, kendine ait otomobili hayal ediyor. Özerk ve seçilmiş özgür insanın hayalini kuruyor. Artık hedefinde kimliğini göstereceği, kendini ifade edeceği, düşündüğü hazzının bir ürünü olacak otomobili, üstünlük reklamı olarak hedefine koyuyor. Orta yoldan koparak aşırı uca meyleden modern tüketici bu arzuyu yaşıyor; lakin arzulama stratejisini hayata geçirecek kadar maddî birikimi bir araya getiremiyor. Tam da bu sırada karşısına “krediler” çıkıyor.

TÜKETİCİLİK KREDİLERLE ÖĞRENİLİYOR

El emeğiyle “istanbul’da yapılan arabalar, yapmacıksız, yine süslü, ama iddiasız ve sevimli oluyordu. Ve aynı karakterdeki şehre uyuyordu.” Ancak sanayi üretimi otomobillerin bu kadar sevimli ve uyumlu olma iddiaları yoktu. Otomobil firmaları üretim sistemini ayakta tutabilmek için hızlandırılmış tüketim sistemi kurmalıydı. Bunun önünde bir problem vardı. O da “Düzenli gelirin sağlamlığı ve üzerine kurulmuş ataerkil ve ailevi ekonomilerde, tüketimin asla üretimin önünde yer almamasıydı.” Bunun için tasarruf yapmanın anlamsızlaştırıldığı yeni bir ahlak, belki de zıddı olan bir iktisadi sistem geliştirilmeliydi.

Bu noktada tüketiciyi destekliyormuş gibi gözüken, aslında üretim düzeninin çarklarını döndüren bir sistem kuruldu. Üretici, finans sektörü ve tüketici arasında kurulan sistemin adı, kredi sistemiydi. Ancak sistem “Mal varlığı, tasarruf, miras gibi kavramlara sadık kalan varlıklı, küçük sınıfı kapsayan geleneksel mülkiyet er kavramının kalıntılarıyla karşılaştı. Ancak bu kalıntılar ortadan kaldırılacaktı.” Tasarruf bitecek, kredili kullanıcı kendine ait olmayan ürünü kullanmayı yavaş yavaş öğrenecekti.


Haber Merkezi | 10 Mayıs 2013 | www.insanvehayat.com