Gönderen Konu: Denizler çiftlik, kıyılar keklik!  (Okunma sayısı 2805 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Denizler çiftlik, kıyılar keklik!
« : 09 Ekim 2009, 21:14:23 »

Üç yanı denizle kuşatılmış olan ülkemiz! Doğanın bahşettiği balık cenneti mekanımız!` diye söze başladığımızda bunu bir nostalji hatta şehir efsanesi olarak algılayanların, balıklar üzerinde hegamonik ...



Denizler çiftlik, kıyılar keklik

Üç yanı denizle kuşatılmış olan ülkemiz! Doğanın bahşettiği balık cenneti mekanımız!` diye söze başladığımızda bunu bir nostalji hatta şehir efsanesi olarak algılayanların, balıklar üzerinde hegamonik tavırla çiftlik kapanı oynadıkları, hatta post endüstriyel kaygan raylarda, korku denizi hayaleti filmini geri dönüşümsüz sardırmaya meylettikleri muhtemel...

Doğanın çarkı da, dümeni de insanoğlunun pek de öyle ben bilirim anlayışını takan vaziyette değil. Yüzyıllarca balık bitmediyse, bunun zaferi de doğanın zekasının sonucu. Ama aklına çok güvenen insan, tüketen egosunun hayalet oyununu doğa ile oynamaya kalktığında, işte o senaryoyu yazan, kırmızı ışıkta acil alarm düdüğünü öttürüyor...

İnsanı vaziyet almaya davet ediyor, senaryo kahramanları denizleri, balıkları, doğanın içinde insandan başka nefes alan varlıklarının rol dağılımını bir bir tekrar hatırlatıyor...

Kameraman doğa, oynayan insan... Nasıl poz verirseniz verin, doğanın senaryo kurallarını takmadığınızda, kulaklar bir bir kızarıyor...

Yakın zamanda kıyıların, denizlerin, içinde yaşayan canlıların kader hikayesinin düdüğünü kim öttürüyor? Tabii ki, şimdiki zamanın dünyayı babasının çiftliği gibi gören insan.

Yıllarca denizci, deniz adamı, deniz kızı, balıkçısı, balık adamı, deniz yaşamı tercihiyle, açıklarda yol almaya cüret edemeyenler, hatta tercih defterine deniz yaşamını not etmeyenler, bilmedikleri dünyanın ürküntüsüyle, sığ kıyılarda, denizi tutabildikleri, şimdilik gücünün yettiğinde kapana kıstırabildikleri alanlarda temiz dünyanın, temiz denizinde çiftlik düğünleri kutluyorlar...

Ama hayat tahteravalli ! Kirlilikten soluk alamayan deniz kıyıları, açıkların hakim balıkları bir derin soluk almaya niyetlenirse, üfürüğünden kimin ayakları yerden kesilmez bilinmez...

Kim ne derse desin, ne şehir efsanesi, ne de sade süsleme edebiyatı deniz yaşamının derin gizli dünyası..Gerçek olan şu ki, yeryüzü anakarası içinde bir yarımada cenneti timsali ülkemizin deniz bereketi, insanın para-sempatik kollarından kendini kurtardığında, kendi sistemi içinde bolluktan keyif çatacak.

Ama dinleyen kim, Ege Kıyıları`nın tertemiz köpüklü, kokulu deniz ve insanıyla buluştuğu alanlarda, balık üretiminde doğa ana ile yarışa giren insan, yarattığı çiftliklerde üretiyor ama, doğanın matematiksel üretim dengesini de tutturamıyor.

Ürettiği balığa, kat be kat yaşayan balığı yedirip, bir de atıklarını denize sallayıp, 1 üretirken, 100 kaybediyor...Bu mu üretim ? Bu mu, doğayla girişilen üretim savaşının insan eyleminden kalan verimi?

Kirleten insan, deniz diplerinde hayranlıkla gezinmeyi hayalinde bile yaşamış insan, tepegözden denizi paragöze bulandıran insan, kıyının tam dibinde oyun oynayıp açıklara varamayan,kıyılara, denizin doğal sistemine baş kaldıran insan, toplumsal sözleşmelerin gerektirdiği kanuni yaptırımlara uymadan, balıkları birbirine düşürüp, birbirine yedirttikten sonra elde bir tek orkinos kalınca ona da kendini mi yedirtmeyi düşünüyor acaba?

 Ege Kıyılarının muhteşem güzellikte kıyılarında kurulan balık çiftliklerinin kanuni yaptırımlara uyup uymadığı, çevre ve deniz kirliliğine zarar verip vermediği, doğa ekolojini bozup bozmadığı hususunda hiç geç kalınmadan, ilgili kuruluş ve bakanlıkların koordineli denetim hareketi acil beklentilerden.

Yoksa kürsülerden, insan gıda güvenliği, turizmde gelişme beklentileri, kıyıların kamusal alan tanımı gibi yükselen söylemler tümden havaya karışıp buhar olan, nafile nutuklar olarak görülüp, inandırıcılığını kaybedecek, bunca millet gözünde...

Büyük balıklar, küçük balıkları yemeden hatta... Halkın çevre denetçisi olabilme sorumluluğu ve görevi de bu manada devreye girmesi gereken en önemli toplumsal vatandaşlık görevi tabii ki... Yoksa kaç nesil sonra çoluk, çocuk balık türlerini taş devri efsanesi gibi resimlerde görecek, haberimiz olsun! Doğal güzelliğe, sisteme, yaşama, temizliğe bu karşı geliş ve müdahale, geleceğin güzelliğini de şimdiden hilkat garibesine döndürmekten başka nedir ki?

Akşam - Nergis Turan
〰〰〰〰🐠