Gönderen Konu: Devlet Ana <Kemal Tahir>  (Okunma sayısı 5701 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı garsli36

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 186
Devlet Ana <Kemal Tahir>
« : 05 Şubat 2009, 02:02:07 »

Devlet Ana
Kemal Tahir
İthaki Yayınları
Fiyatı : 24,00 TL
'Devlet Ana', Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu'nun görünümünü ve Anadolu insanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir'in en önemli romanı olarak gösterilen 'Devlet Ana', onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır.
"Kemal Tahir, tarihi ve toplumu hakkındaki orijinal ve sağlam görüşlerinden hareket ettiği için hem 'mahalli ağızları', hem Türkçe'nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilmiştir. Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik 'Devlet Ana'da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe'nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir'in eserlerinde kendini göstermektedir.

Romanın Konusu: Osmanlı Beyliği’nin yaşam tarzı, gelenek ve görenekleri konu edilerek nasıl devlet olma mertebesine yükseldiğinin destansı bir ifade tarzı ile okuyucuya verilmesi söz konusudur. Eserde Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrine inilerek Söğüt ve çevresindeki yaşayış dikkatlere sunulmuştur. Bu mekân içerisinde Osmanlı Devleti'nin yükselmesine sebep olan tarihi şahsiyetler dâhil edilmiştir. Bu şahsiyetler içinde Osmanlı Devletinin kurucusu Ertuğrul Gazi ile oğlu Osman Bey ve onun oğlu Orhan Bey mütalaa edilmektedir.

Olay: Notüs Gladyüs, handa geçici olarak konaklamaktadır. Bu hanı Mavro ablası Liya ile birlikte işlemektedir. Notüs Gladyüs’ün Türkopol Uranha isminde arkadaşı vardır. Notüs Gladyüs, oldukça alçak ve karaktersiz bir kişidir. Karanlıktan yararlanarak Liya’nın odasına girer ve ona tecavüz etmeye kalkar ancak Liya’nın elindeki bıçağın zehirli olduğuni söylemesi üzerine bu emelini gerçekleştiremez. Diğer yandan Liya, Türk genci olan Demircan’a âşıktır. Bir gün Liya ile Demircan’ı birlikte yakalar ve acımadan Demircan’ı öldürür; aynı zamanda Liya’ya tecavüz eder. Yardımcı Türkopal Uranha’dır. Bu olay Osman Bey’in oğlu Orhan ve Demircan’ın kardeşi Kerim tarafından görülür. Kerim, olay karşısında şok geçirir, inanamaz. Orhan Bey Kerim’i yatıştırır ve olaydan bütün Söğüt haberdar edilir. Diğer yandan Demircan’ın annesi Bacıbey oğlunun uygunsuz durumda öldürülmesinin yiğitliğe yakışmadığı düşüncesiyle tepkide bulunmaz. Ancak yüreği oğlunun kin acısıyla yanmaktadır. Bu arada Orhan Bey ve Kerim de bu işin peşindedir. Demircan ölünce Bacıbey mollalık yapmakta olan oğlu Kerim’in artık bu işi bırakıp kılıç kuşanması gerektiğini belirtir. Olaylar böyle gelişmekteyken Ertuğrul Gazi çok ağır bir şekilde hastalanır. Artık ölmek üzeredir. Oymağa yeni bir Bey gerekmektedir. Sonunda oymağın ileri gelenleri tarafından oylama yapılır ve Osman Bey oymağın başına getirilir. Ancak bu iş için başka bir istekli kişi de Osman Beyin amcası Dündar Alp’tir. Dündar Alp beyliği ele geçirme pahasında da olsa Rum taraflarına büyük bir yakınlık göstermiş, Osmanlılara karşı onlara arka olmuştur. Diğer yandan ablası öldürülen Mavro hanı kapatmak zorunda kalır. Mavro’nun Türk’lere karşı sempatisi vardır. Mavro ablasının Demircan’la olan ilişkisini bilmektedir. Bu olayda Nilüfer Hatun’a tekfurla evlenmesi için baskı yapılmış ve bir yere hapsedilmiştir. Bu işte de Notüs Gladyüs ve Uranha’nın parmağı vardır. Demircan’ın öldürülmesi olayında da Notüs Gladyüs ve Uranha’nın parmağı olduğu anlamıştır. Tekfurlara karşı savaş açılmış yapılan savaşta Dündar Alp karşı tarafı desteklemiştir. Ancak savaş onların yenilgileri ile bitmiştir. Savaştan sonra Dündar Alp, Nilüfer Hatun ile Orhan Bey’in düğününe gelmiştir. Aynı şey Kerim ve Aslıhan içinde söz konusudur. Roman bu olayların sonucunda neticelenir.

Özet: Eser, Ertuğrul Beyin at bakıcısı Demircan’ın öldürülmesi olayı ile başlar. Olay, atla geziye çıkan Kerim ve Orhan Bey aracılığı ile görülür ve herkes bu olaydan haberdar edilir. Kerim, Demircan’ın kardeşidir. Gördüğü bu olay karşısında şok geçirir ancak aynı tepkiyi annesi Bacıbey’in göstermemesine şaşar. Bacıbey’in herhangi bir tepki göstermemesindeki sebep oğlu Demircan’ın vurulduğu anın hoş bir manzara arz etmeyişidir. Ama intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktadır. Daha sonra romanda ikinci derecedeki olay Ertuğrul’un ölümü ve Osman Bey’in oymağın beyliğini üstlenmesidir. Diğer yandan oğlu ölen Bacıbey Kerimin abisinin yerini alması için onu zorlaması söz konusudur. Bu amaçla Kerim kılıç derslerine başlar. Orhan Bey’le birlikte Kaptan Çavuş’tan kılıç dersi alırlar. Bu arada Kaptan Çavuş’un güzel kızı Aslıhan ile Kerim’in arasında bir duygusal ilişki söz konusudur. Öte yandan Osman Bey zamanın önemli kişilerinden Şeyh Edebali’nin kızını alır ve Edebali’nin kızı olan Bala Hatun Osman Bey’in ikinci hanımıdır. Evlendikten sonra Osmanlı aşiretinin geleneklerine kolaylıkla uyar. Diğer yandan Orhan Bey, Nilüfer Hatunla olan ilişkisini evlenmeye kadar vardırır. Ancak, roman Orhan Bey evlenmeden son bulur. Diğer yandan Kerim ile Aslıhan’ın ilişkisinin sonucunun evlilikle sonuçlanması eser bitmeden okuyucuya sezdirilmiştir.

Zaman: Eser konusundan da anlaşılacağı gibi tarihi bir eserdir. Eserin bu yönden geçmiş zamanlardaki olayı mevzu olarak seçtiği çıkarılmaktadır. Roman, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında(1299) geçer. Osman Beyin Bala Hatun’la ilişkisi kozmik zamandır.

Mekân: Eserde mekân önce Notüs Gladyüs ve Uranha’nın kaldığı bir Rum hanıdır. Eserde, şahıslar yer değiştirince normal olarak mekân da değişiklik arz etmektedirler. Eserde Rumların yaşadığı mekânın dışında Türklerin yaşadığı mekânlar da vardır ki, o da Söğüt’tür. Osman Bey’in Şeyh Edebali’nin tekkesine gittiğinde normal olarak mekân buraya ait çizgileri ihtiva etmektedir. Romanda mekân bakımından bir başka özellik Türklerin yaylalara olan göçlerinin mekânla birlikte verilmesidir.

Kişi Kadrosu: Osman Bey, Orhan Bey, Kerim, Bacıbey, Şeyh Edebali, Mavro, Kaptan Çavuş, Yunus Emre, Aslıhan, Notus Gladyüs, Uranha

"http://tr.wikipedia.org/wiki/Kemal_TAH%C4%B0R_-_Devlet_ANA_(Roman)" adresinden alındı.

Kemal Tahir Kimdir?
Kemal Tahir 
1910-1973
   
 
     Yıldız Sarayı özel marangozluğunu yapmış olan Şebinkarahisarlı Yüzbaşı Tahir Bey ile Nuriye hanım'ın oğlu olan Kemal Tahir'in asıl adı İsmail Kemalettin Demir'dir. 1910 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Kemal Tahir, romanlarındaki yorum ve düşünceleri ile dikkatleri üstüne çekti. Roman anlayışı ile de sık sık gündemde kalan Tahir, tartışmalara da neden oldu.
Babasının asker olması sebebi ile ilköğrenimini çeşitli şehirlerde sürdürdü. Kasımpaşa’da bulunan Cezayirli Hasan Paşa Rüştiyesi'ni tamamladı. 1923’de rüştiyeden mezun olduktan hemen sonra Galatasaray Lisesi'nde eğitimine devam eden Tahir, annesinin vefatının ardından okulu onuncu sınıfta bırakmak zorunda kaldı. Avukat kâtipliği ve de Zonguldak kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı. Gazeteciliğe başladığında 22 yaşındaydı.

Yazılarında, Nurettin Demir, Cemalettin Mahir, İsmail Kemalettin, Körduman, Samim Aşkın, F. M. İkinci gibi takma isimlerde kullandı. Genç yaşta Yakup Sabri, Ertuğrul Şevket, İsmail Safa ve Arif Nihat Asya ile birlikte "Geçit" adlı sanat dergisini yayınladı.

Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde düzeltmen, röportaj yazarı, çevirmen benzeri birçok farklı görevde yer aldı. Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Öğretmen Fatma İrfan’la 12 Ağustos 1937’de evlendi.

1938’de deniz astsubayı olarak, Nuri Tahir ve Nâzım Hikmet’in de aralarında bulunduğu bazı sivil ve askerlerle birlikte donanmayı ayaklandırmaktan dolayı tutuklandı. Siyasal suç sebebi ile 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Gelişmeler üzerine, 1940’da Fatma İrfan, kocasından ayrılma isteği ile mahkemeye başvurması ile evlilikleri, Haziran 1940’da son buldu.

Çankırı, Çorum, Nevşehir, Malatya cezaevlerinde yattı. Çorum cezaevinde iken Sedat Simavi’nin isteği üzerine Zoraki Nişanlı, Bir Nedim Divanının Esrarı, Camı Kıran Çocuk, Halk Plajı, Gönül Denilen Hayvan, Aşk Pınarı gibi bir takım romanları yazdı. 12 yıl hapiste kaldıktan sonra 1950’de Demokratik Parti’nin çıkarttığı aftan yararlanarak hapisten çıktı.

İstanbul’a döndükten sonra yazarlık yapmaya başladı ve de ölümüne kadar geçimini yazarlık yaparak sağladı. Edebiyat yaşamına toplumsal konuları işleyen şiirler yazarak başladı. İlk öykülerini 1941’de yazdı. Öykülerinin ardından romana geçti. Romanlarını genel olarak iki başlık altında topladı. Birinci kısımda kendisinin köy yaşamını ele aldığı romanları, ikinci kısımda ise tarihsel denemeleri olarak sınıflandırabileceğimiz diğer romanları yer aldı.

Genelde Çorum lehçesini kullanan Tahir, Çorum ve Çankırı gibi İç Anadolu şehirlerinin toplumsal sorunlarına değindi.

Ankara’ya çalışmaya giden bir gencin köyüne döndükten sonraki yaşamını Sağırdere (1955) ve Körduman (1957) adlı romanlarında ele aldı. Bu sırada Sıdıka (Semiha) Uzunhasan’la evlendi. Yedi Çınar Yaylası (1958), Köyün Kamburu (1959) ve Büyük Mal (1970) üçlemesinde Tanzimat döneminden başlayarak Cumhuriyet yıllarına kadar toplumsal bir değişim geçiren kırsal kesimde yaşayan köylülerin yaşamını konu edindi.

Eşkıya’yı bir kahraman olarak ele alan görüşe karşı çıktı. Bu görüşünü Rahmet Yolları Kesti (1957) adlı romanına yansıttı. "Rahmet Yolları Kesti"de eşkıya sorununu inceledi. Toprak ağalığının ortaya çıkış nedenlerini inceledi. Bu araştırmasının ardından köy enstitülerine bir eleştiri niteliğinde olan Bozkırdaki Çekirdek adlı romanını 1967 yılında yazdı. Bu romanın ardından birçok olumlu ve olumsuz eleştiriler aldı. Kellece Mehmet’te (1962) ise yanında çalıştığı ağayı kaza kurşunu ile öldüren bir gencin hayatını anlattı. Bu eserinde cezaevi yaşamını gerçekçi bir şekilde anlattı.

İleriki yıllarda akciğer kanserine yakalandı. Sol akciğeri bir ameliyat ile alındı. Ameliyatın ardından iyileşmeye başladığı günlerde geride henüz taslak halinde olan birçok romanını tamamlayamadan 21 Nisan 1973'de kalp krizi geçirerek vefat etti. Erenköy Sahrayı Cedit mezarlığına gömülüdü.

Ölümünden sonra yayınlanan Namusçular (1974), Dam Ağası (1977) isimli iki romanında kırsal kesim insanının cezaevi problemlerini ele aldı. Kemal Tahir, eserlerinin birçoğunda kırsal kesim insanlarını ve çarpık insan ilişkilerini konu edinmişti. Edebiyatımızda çok dikkat çekici insan tipleri oluşturdu. Kentsel ve tarihsel süreci ise Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusları, Yorgun Savaşçı ve Yol Ayrımı adlı eserlerinde ele aldı. Esir Şehrin İnsanları (1956) ve devamı olan Esir Şehrin Mahpusları (1962) romanlarında işgal atındaki İstanbul’da yaşayan halkı anlattı.

Yorgun Savaşçı adlı eserini 1965 yılında yazan Kemal Tahir, bu eserinde de Esir Şehrin İnsanları’nda olduğu gibi Milli Mücadele yıllarını konu edindi. Yorgun Savaşçı’da I. Dünya Savaşı’nın ardından işgal edilen İstanbul’da bulunan bir grup subayın mücadelesini ve Mustafa Kemal’in Anadolu halkını Milli Mücadele için nasıl örgütlediğini anlattı. Kurt Kanunu (1969) adlı eserinde Mustafa Kemal ATATÜRK’e karşı düzenlenen İzmir suikastı girişimi çevresinde Cumhuriyet’i kuran kadronun İttihatçılarla olan hesaplaşmasını ele aldı.

Tarihsel dönemi işleyen eserlerinin başında yer alan Devlet Ana (1967) ise, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarını anlattığı romancılık hayatında Kemal Tahir’i zirveye taşıyan bir eserdi. Aynı zamanda "Devlet Ana", yayınlandığı dönemde de büyük tartışmalara yol açmış açmış bir eser olmuştu. Son olarak yazdığı kitabı ise Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluş yıllarını konu ettiği Yol Ayrımıdır.

Kemal Tahir'in yazılarında tarihsel ve toplumsal görüşleri hep tartışmalara yol açtı. Türk toplumunun batı toplumlarından daha farklı bir gelişim gösterdiğini savunan Kemal Tahir, buna bağlı olarak da Türk toplumunda insan ilişkilerinin daha farklı olduğu görüşürü savunmuştu.

Göl İnsanları, Güneşe Köprü 1986’da E. Tokatlı tarafından, Karılar Koğuşu 1989’da Halit Refiğ tarafından, Kurt Kanunu 1991’de E. Pertan tarafından filme alındı. Yorgun Savaşçı ise Halit Refiğ tarafından 1979 yılında televizyon dizisi olarak çekildi. Fakat eser 1980 yılında toplatılarak yakıldı. Sebep olarak ise eserde Atatürk’e dair aşağılayıcı ifadeler yer aldığı ileri sürüldü. Aynı eser T. Yönder tarafından 1993 yılında tekrar dizi olarak çekildi. "Yorgun Savaşçı", 1967-1968 yılında Yunus Nadi Roman ödülünü aldı. Kemal Tahir, 1968 yılında ise "Devlet Ana" adlı eseri ile de TDK Roman ödülünün sahibi oldu.
http://www.biyografi.info/kisi/kemal-tahir


Son Zamanlarda okudugum en güzel romandi diyebilirim.Cok akici bir uslup kullanmis yazar.Olaylar biribirini takip ettigi icin okurken diger bölümleri merak ediyor insan,haliyle kitabi elinden birakmak istemiyor..Her romanda oldugu gibi bu romanda da yasayan kahramanlardan birisi oluveriyorsunuz..
Ben okurken cok zevk aldim.InsAllah sizlerde okursunuz..

Kalin saglicakla...garsli36