Kulak Afetleri
Dünyevi bir zaruret olmaksızın konuşulması caiz olmayan her hangi bir sözü dinlemek kulak afetlerindendir. Helak olma korkusu, hakkını almak ve hayatını kazanmak gibi dünyevi zaruretler vukuunda konuşulması caiz olmayan şeyleri dinlemekte bir beis yoktur.
Veyahut bir vecibeyi yerine getirmek veya bir cenazeyi teşyi’ etmek gibi bir sünneti ifa ederken yanında sesli ağlayan bir kadın bulunursa, burada dini bir zaruret olduğu için dinlemek caiz görülmüştür.
Şarkı-Türkü gibi nahoş bir hava bulunan davete icabet etmek böyle değildir. Zira onda zaruri bir hal yoktur. Davet sahibi günah irtikab ettiği için icabete müstahik olmamıştır. Bu bakımdan böyle bir davete gitmek sünnet olmak şöyle dursun haramdır. Dinleyen, söyliyene günahta ortak olur.
Tebarani, İbnü Ömer (r.a.)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Resulullah (s.a.v.) gıybeti ve gıybeti dinlemeyi men etmiştir.”
Zaruri bir hal yokken çalgı aletlerini dinlemek de kulak afetlerinden biridir. Ancak ticaret, savaş ve hac gibi hallerde kaçınılması mümkün olmadığında dinlemekte bir beis yoktur.
Kaadihan , peygamber (s.a.v.) efendimizden yaptığı rivayete dayanarak diyor ki: “ Çalgı aletlerini dinlemek günahtır. o gibi yerlerde oturmak dinin yasak ettiği şeyleri işlemektir, onlardan zevk almak küfürdür.” Ama bu zahiri manasına göre değil, tehdid yollu söylenmiştir.
Ansızın çalgı ve benzeri şeyleri dinleyene bir günah yoktur. Ama dinlememek için bütün gayretini sarfetmelidir, nitekim Resulullah (s.a.v.) ‘ın dinlememek için parmaklarını kulağına tıkadığı rivayet yoluyla anlaşılmıştır.
Tatarhaniyye’ de deniliyor ki: “Teganni (Şarkı – Türkü söylemek) ve bunu dinlemek haramdır. Alimler bu hususta aynı görüşe sahip olup hürmetinde bir hayli ileri gitmişlerdir.”
Hidaye kitabında deniliyor ki: “ Hakka karşı çalgı çalıp şarkı söyleyenin şahitliği kabul olunmaz. Çünkü o halkı büyük bir günah üzerinde topluyor.”
Yine Tatarhaniyye kitabında deniliyor ki: “Zamanımızda çalgı ve şarkıları dinlemeye ruhsat yoktur. Cüneydi Bağdadi kendi zamanında bu gibi şeyleri dinlemekten tevbe etmiştir.”
İhtiyar kitabında peygamber (s.a.v.) ‘den rivayetle deniliyor ki: “Peygamber (s.a.v.) , Kur’an-ı Kerim okunurken , cenaze vukuunda , savaş anında ve vaaz edilirken sesi yükselterek bağırmak mekruhtur.”, buyurmuşlardır. Artık “vecd” diye adlandırdıkları haram olan teganni helal olur mu? Teganninin de en kötüsü, Kur’an, zikir ve duada yapılanıdır.
Kur’an’ın irabında hata yapan, tecvid kaidesini bilmeyen kimseyi dinlemek de kulak afetlerinden biridir. Dinleyici tesir edebileceğini zannetdiği zaman onu okumaktan men etmeli, değilse kalkıp gitmelidir. Buna işaretle Cenab-ı Allah buyuruyor ki: “ Ayetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gördüğün zaman – onlar kur’an’dan başka bir sözle meşgul oluncaya kadar – kendilerinden yüz çevir. Eğer şeytan seni unutturursa, o halde hatırladıktan sonra artık o zalimler güruhu ile beraber oturma.” (En’am;68)
Kur’an, zikir ve duada teganni ile kur’an’ı hatalı okuyanı dinlemek her ne kadar dinlenmesi caiz olmayan şeylere dahilsede, biz bunları, bu hususta cevazına itikadle beraber aşırı ibtila olduğu için tasrih ettik, Fakat hakikate daha yakın ve benzer olanı, “günah okuyan üzerinedir, dinleyene değil.” diyenin sözüdür.
Buhari ve Müslim’in Ebu Hureyre (r.a.)’den merfuan yapmış oldukları rivayette, peygamberimiz (s.a.v.)’ buyurdular ki: “Adem oğlunun zinadan da nasibi yazılmıştır; hiç kurtuluş yoktur, ona ulaşacaktır.”
Gözlerin zinası, (haram kılınan şeylere) bakmaktır. Kulakların zinası, (haram kılınan şeyleri) dinlemektir. Dilin zinası, (münasebetsiz) konuşmaktır. Elin zinası (haram olan şeylere ) uzanıp tutmaktır. Ayağın zinası, (haram olan şeylere) adım atmaktır. Kalb ise, bu gibi kötü şeyleri sever ve onları temenni eder. Kalbin bu temennisini tenasül uzvu ya doğrular, veya yalanlar.
Bir kimsenin kendisinden hoşlanmayan kavmin konuşmasına -onların zararından korunmak için değilse- kulak vermesi, konumuzla alakalı afetleden biridir. Buharinin İbnü Abbas (r.a.)’den yaptığı rivayette, Peygamber (s.a.v.)’ın: "Kim görmediği halde bir rüya gördüğünü iddia ederse, kıyamet günü iki arpa tanesinin birbirine düğümlenmesiyle teklif olunur. Halbu ki bunu yapamaz. Kim de duyulmasından hoşlanılmayan bir kavmin konuşmasına kulak verir dinlerse, kıyamet günü kulaklarına kurşun akıtılır. Ve kim de suret tasvir ederse, (kıyamet günü) azab görür ve o surete ruh üfürmekle zorlanır: halbuki üfürmeye kadir değildir.” Şerefli hadislerini getirmiştir.
Bütün bu saydıklarımız dinlemekle ilgili kulak afetlerindendir. Dinlememekle alakalı kulak afetlerine gelince, okunan Kur’an ve hutbeyi dinlememek, astın üstünün sözüne kulak vermemesi gibi. Mesela emir ve kaadi’nin sözünü emirleri altında olan kimsenin: ana babanın sözünü çocukların; muntesip (iyilikle emretmek , kötülükten men etmek hususunda vazife alan kimsenin) sözünü halk tabakasının; özür dileyenin özrünü, özür dilenenin; kocanın sözünü karısının ve efendinin sözünün kölesinin dinlememesi bu kabildendir.
Kaadinin davalı ile davacı veya ikisinden birini dinlememesi; müftinin fetva için gelene kulak vermemesi ve milleti idare edenin mazlum kişilerin şikayetini kaale almaması, onlarla ilgilenmemesi de bu afetler cümlesindendir.
Yokluk içinde kıvranan dilencinin yalvarıp yakarmasına kulak vermeyen varlıklı da bu afetler içinde bulunuyor. İleri gelen zenginlerin zayıf biçarelerin, düşkün fakirlerin sözünü gururlarına yedirememeleri ve ya onları hakir görerek dileklerine aldırış etmemeleri ve buna benzer dinlenmesi vacib veya sünnet olan şeylere iltifat edilmemesi, dinlememekle alakalı kulak afetlerindendir.
TARİKATİ MUHAMMEDİYYE İMAM BİRGİVİ MUHAMMED EFENDİ