Gönderen Konu: Kusurları bilmek için  (Okunma sayısı 3801 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kusurları bilmek için
« : 22 Şubat 2010, 13:30:02 »

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

İnsanların bazıları hatta çoğu kendi kusurunu bilemez. Elin gözündeki çöpü görür de kendi gözündeki merteği göremez. Alışkanlık haline getirdiğimiz kusurlarımızın hata olduğunu bile düşünmeyiz. Kusuru öğrenmenin birkaç yolu:

1- Bir şey öğrenmek isteyen o hususta kendini talebe kabul etmelidir. Yaşı kendinden küçük de olsa bilmediği hususlarda bilenlere sormalıdır. Kalbin kusurlarını bilen ilmiyle amil salih birinden kusurlarını ve tedavi çarelerini öğrenmelidir.

2- Kendisine kusurlarını gösterecek salih ve basiret sahibi bir arkadaş bulmalı kusurlarını söylemesi için ona rica etmelidir. Hazret-i Ömer Eshab-ı kiramdan bazılarına kusurlarını sorardı.

Akıllı kimse daima kendini kusurlu görmelidir. Hakiki dostlarımızdan başkasına kusurumuzun ne olduğunu sormak faydasızdır. Kimi dalkavukluk eder kusurlarımızı gizleyip söylemez. Kimisi de haset eder kusur olmayan şeyi kusur gibi gösterir.

Kusurumuzu samimi olarak söyleyen çıkarsa kolay kolay kabul edemeyiz. Halbuki başkalarının ikazı ile kusurlarımızı düzeltmemiz büyük fazilettir.

Kötü huylarımız zehirli yılan ve akrep gibidir. Birisi ceketimizde bir akrep olduğunu söylese doğru söyleyip söylemediğine bakmadan hemen ceketi çıkartırız. Kötü huylar ise akrepten daha tehlikelidir. Akrep en fazlasından bizi zehirleyip öldürebilir. Fakat kötü huylar sonsuz felaketimize sebep olabilir. Kötü huylarımızı haber verene teşekkür etmiyorsak bizi ikaz ettiği için sevinmiyorsak gerçekten kusurlu olduğumuz anlaşılır.

Hele bir de (Senin de şu kusurların var. Bir de bana nasihat mi ediyorsun?) diyerek nasihati kabul etmediğimizi gösterirsek kötü olduğumuz iyice meydana çıkar.

Bu hâl günahlarımızın çokluğu sebebiyle kalbimizin karardığını gösterir. Daha açıkçası iman zayıflığından meydana gelmektedir. Kusurlarımızı söyleyene teşekkür ve dua etmeliyiz!

3- Düşmanlarımız da kusurlarımızı dillerine dolayabilir. Çünkü kin ve nefret gözlüğü ile bakan kusurları daha kolay görür. Böyle bir düşman kusurlarımızı gizleyen dalkavuktan daha iyidir. İnsan tabiatı düşmanın ikazını hoş görmez. Fakat akıllı kimse düşmanın sözlerinden istifade etmeli söylediği kusurları düzeltmeye çalışmalıdır.

4- Kusurlarımızı öğrenmenin bir başka yolu da başka müslümanlara bakmaktır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin müminin aynasıdır.) [Taberani]

Başkasının kusurlarında kendi kusurlarını görür. Başkasında görüp hoşlanmadığı şeylerden kendini temizler. Birçok salih kimse kötü insanın kötülüğünü görüp kendilerini ıslah etmişlerdir. Bir ayyaş düşünün fazla içtiğinden yol kenarına yatıp kustuğunu köpekler yalamaktadır. Bu hali gören kimse ayyaşlığa özenmez. Bunun gibi kumarbazın hırsızın haline gıpta etmez. İyilerin iyiliklerine imrenir. Bildirilen bu yollarla kusurlarımızı düzeltmemiz mümkündür.

5- İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da kusurunu öğrenir. Sadık dost arkadaşını tehlikelerden korkulardan koruyan kimsedir. Böyle bir arkadaş bulunursa bunu büyük nimet bilmelidir. Onun tavsiye ve nasihatlerine kızmamalı aksine çok sevinmelidir. Mesela gıybetin zinadan kötü olduğu sevapları ateşin kuru odunu yaktığı gibi yok ettiği hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Biz gıybet etmeye başlayınca bir arkadaşımız (Sus sevapların yanacak Cehenneme gideceksin) derse bize iyilik mi etmiş olur yoksa kötülük mü? İyilik ettiğine göre böyle arkadaşa kızmak mı yoksa minnettar kalmak mı gerekir? Yanımızda bir arkadaşın gıybeti yapılınca hemen müdahale etmemiz gerekir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Gıybet edilen kardeşini gücü yettiği halde himaye etmeyeni Hak teâlâ dünya ve ahirette zelil eder.) [İ.Ebiddünya]

Kötü huylar kalbi ruhu hasta eder. Hastalığın artması kalbin ruhun ölümüne sebep olur. Müslümanın önce kalbini temizlemesi gerekir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa bütün uzuvları iyi olur. Bu kötü olursa bütün organları bozuk olur. Bu kalbdir.) [Beyheki]

Kalb yürek denilen et parçasındaki gönüldür. Kötü huylar çoktur. Hepsi için müşterek ilaç hastalığı zararını sebebini zıddını ve ilacın faydasını bilmektir. Bu hastalığı kendinde teşhis etmek aramak bulmak gerekir. Bu teşhisi herkes kendi yapmalıdır. Kendi yapamazsa iyilerin salih kimselerin bildirmesi ile anlamalıdır.

Bize karşı kötülük yapan zalimleri affetmek onlara iyilik yapmak bir fazilettir. Fakat başkalarına zulmeden Allahü teâlâya isyan edenlere ihsan edilmez. Çünkü zalime ihsan edince mazluma haksızlık edilmiş olur. Zalimlere bid'at sahiplerine ve başkalarına zararı dokunan kimselerin günahlarını açığa vurmakta mahzur yoktur. Bazen gerekir.

dinimizislam

Çevrimdışı iniz_hay

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 176
Ynt: Kusurları bilmek için
« Yanıtla #1 : 26 Şubat 2010, 21:24:06 »
teşekkürler elinize sağlık.
          TAÇ BEYT
Bir günah işleyen kişi, bin gün ah! etmek gerek
Bin günahım var ilahi,  bir gün ahım yok benim.
                                                 La edri

mazhar

  • Ziyaretçi
Kusurunu Görmemek O Kusurdan Daha Büyük Kusurdur
« Yanıtla #2 : 29 Ocak 2013, 08:48:53 »
Kusurunu Görmemek O Kusurdan Daha Büyük Kusurdur


Kusursuz yaratılmış imtihan ortamında, bir hikmet üzere kusurlu yaratılmış insanın yaptığı her hata, sınanması, eğitilmesi ve ibret alıp olgunlaşması içindir.

İnsan kendini kusursuz gördüğünde -Kur'an'ın ifadesiyle-azgınlaşır. Gaflet insanı mahveder. Kendini eleştirmeli, kusurlarını ve aczini kabul etmesi lazım ki, insan kendini geliştirip, mükemmele ulaşabilsin.

” (Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn) sırrıyla, nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için, ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiâze etmez, şeytana maskara olur. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir peygamber-i âlîşan“Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğü emreder—ancak Rabbim merhamet ederse o başka.” (Yusuf Sûresi, 53) dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir?"

 

"Nefsini ittiham eden(suçlayan), kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder(sığınır). İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstahak olur."

Peygamber(asm), kusurunu itiraf edene dahi "Dön git, tevbe et. Allah'ın affetmeyeceği günah yoktur." buyururken insanların, başkalarının kusurlarını araştırmaları hatadır. Ki mükemmel insan yoktur; bizler her an hata yapabilecek varlıklarız. Diğer insanlarda kusur aramak yerine, öncelikle kendimizi gözden geçirmeliyiz.

Hata içindeki insanın ise kendisine değil,  yaptığı kötülüğe düşman olmalı, onun için dua etmeli. Peygamber(asm) gibi merhamet etmeli. İçki içtiği için bir sarhoşa, "Allah seni rezil rüsvay etsin!' diyen Müslümanları, "hayır, sakın böyle demeyiniz, ona karşı böyle yapmakla (sövüp saymakla) şeytana yardımcı olmayınız" diyerek uyaran Peygamber(asm) gibi.. (Buhârî, "Hudûd", 35)

Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, sana Safiyye'deki şu şu hâl yeter!" demiştim. (Bundan memnun kalmadı ve 'öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı (denizin suyuna galebe çalıp) ifsad edecekti.' buyurdu." Hz. Aişe şöyle devam ediyor: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir insanın (tahkir maksadıyla) taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi: 'Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz veya fiille) taklid etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar (pek çok dünyalık) verilse bile!'" (Ebu Davud, "Edeb", 40; Tirmizi, "Sıfatu'l-Kıyame", 52)

Allah’ın belirlediği kadere tâbîdir insan; hayatının başına dönse aynı hataları yine yapar. Allah pişman olması için onu yaratmıştır; hayır vardır. Yaptığı hatadan ibret aldığında bağışlanma diler, tevbe eder, aczini görüp Allah’ın kudretini gereği gibi takdir eder; Rabb'ine yönelir.  Dolayısıyla hataları, inanan insanın hem Allah’a olan yakınlığının hem de imanî derinliğinin artmasına vesile olur.

Her musibetin ardında bir hikmet ve hayır vardır. Tümü, Allah’ın kulları için özel yarattığı olaylardır. İnsan bunun bilincinde olduğunda karamsarlığa, mutsuzluğa kapılmaz.
Her türlü kusurdan, noksan sıfatlardan, aczden, hatadan münezzeh olan yalnızca Allah'tır. Şânı yücedir, delili açık ve engindir. Celâl sahibidir. O, varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud ki, benzeri asla yoktur. O'ndan başka her şeyin varlığı ve yokluğu eşittir, Kendisi ise kâinattaki varlıkların mahiyetleri gereği olan kusurlardan pâk ve berîdir.

"Ya Rabbi! Halimi görüyorsun, çaresizliğimi biliyorsun. Gizli yalvarışımı duyuyorsun, beni Sen’den ümit kesenlere katma. Kusuruma bakma, daha fazla bekletme, ümitsizliğe atma. Rahmetine güvenim tamdır. Gönlümdeki aşk ateşini yandır. Beni sevgine kandır, sevgini eksik etme. Sen’in büyüklüğün önünde boyun eğdim, secdeye kapandım, beni bağışla." Hz. Ali (r.a.)

 Fuat Türker.Habervaktim.com