Gönderen Konu: Din Afyon mudur?(1) - Cemil MERİÇ  (Okunma sayısı 4157 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Din Afyon mudur?(1) - Cemil MERİÇ
« : 12 Ocak 2012, 02:22:09 »

Şato(2) kiliseye dayanıyordu, kilise, nass'a(3). Batı'nın düşünce tarihi akılla(4) naklin(5) mücadelesi tarihi. Nakil, imtiyazların kalesiydi. Üçüncü sınıf(6), bu asırlık kaleyi aklın dinamitiyle tahrip etmedikçe hürriyete kavuşamazdı. Hırıstiyanlık, eski toprak köleleri için karanlık bir mahpesti(7), maddecilik arz-ı  mev'ut(8); din zilletti, dinsizlik haysiyet.

Burjuvazi(9) iktidara geçer geçmez kiliseyle nikah tazeledi; kiliseyle, yani nass'la. İmtiyazlarını koruyacak bir hisardı nass. Şimdi, aklın bayrağını omuzlamak yeni bir içtimaî sınıfa düşüyordu, en yoksul ve en kalabalık sınıfa.

Mekanist maddecilik(10), yükselen burjuvazinin kavga silahıydı; Diyalektik maddecilik(11) dördüncü sınıfın(12) kavga silahı oldu. Birincinin görevi feodaliteyi yıkmaktı, ikincinin kapitalizmi(13). Din, Avrupa için bir afyondur, bütün ideolojiler gibi. Avrupa'nın tarihi, bir sınıf kavgası tarihidir. Osmanlı için şuurdur din, tesanüttür(14), sevgidir. Osmanlı toplumu insan haysiyetine ve inanç birliğine dayanır. Hegel(15) belki haklı: tarih tezatlar içinde gelişir. Osmanlı'nın tezatı Avrupa'dır. Batı'da maddecilik bâtıl'ın hisarlarını yıkan bir dinamit, hür düşüncenin dinamiti; Osmanlı İmparatorluğu'nda maddecilik bir kendi kendini tahrip cinneti.

Avrupa, Osmanlı ülkesine papaz ihraç eder. Hristanlığa davet için mi? Ne münasemet. Tek emeli, Osmanlı'yı dinsizleştirmektir. Dinsizleştirmek, yani "etnik bir toz" haline getirmek.

Bir kelimeyle: dinsizlik, Batı'nın yükselen sınıfları için ne kadar hayırlıysa, bizim için o kadar meş’umdur; onlar için ilerleyiş; bizim için çözülüş ifade eder.



1- Bu Ülke, İletişim Yayınları, İstanbul,1996,s,177-178.

2- Şato: Ortaçağ Avrupasında bir bölgenin derebeylerinin oturduğu büyük ve korunaklı yapılara verilen ad. Buradaki  anlamıyla Ortaçağ Hıstiyan dünyasını şekillendiren siyasi sistem.

3- Nass: Kur'an ve hadisle gelen ve dinde mutlaklık ifade eden bilgi, hüküm ve esaslar. Buradaki anlamıyla mutlak tartışılmaz doğru, dogma, Hristiyanlığın kuralları.

4- Akıl: İnsanı diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan temyiz gücü, düşünme ve anlama melekesi olarak tarif edebileceğimiz aklı çeşitli ilim dallarında hususi manalara gelecek şekilde kullanılmaktadır. Buradaki anlamıyla aklı, sadece maddi şartlara göre, duyuların verilerini dikkate almadan, maddi olabilirlik sınırları içinde dar ve hesabî düşünme tarzı olarak hulâsa etmek mümkündür.

5- Nakil: Kur'an ve hadîs (sünnet)le gelen bilgi; akılla bilinmeyecek şeyler; umûmî mânâda "vahiy". Burada ise İncil'deki bilgi ve kâideler. Akıl-nakil mücadelesi derken kastedilen İncil'deki bilgilerle akıl yoluyla elde edilen bilgiler arasındaki mücadele; yani ilim ve fikir adamlarıyla papazlar arasındaki çatışmadır.

6- Üçüncü Sınıf: Roma İmparatorluğunun çöküşüyle başlayan ve Fransız ihtilaline kadar devam eden  Batı Avrupa’da hâkim olan siyasî sisteme feodalite denir. Feodal dönemde halk eşitsizlik üzerine kurulu  bir sosyal yapıya sahipti. Halk birbirlerine eşit olmayan ve başka hak ve imtiyazlara sahip bulunan soylular, rahipler, burjuvalar, köylüler, kent emekçileri olmak üzere beş sınıfa bölünmüştü. Üçüncü Sınıfı Burjuvalar oluşturmaktaydı. Zengindiler. Şehirlerde yaşıyorlardı. Geçimlerini ticaretle sağlıyorlardı. Toprağa bağımlılıkları yoktu, soylulardan kalır tarafları hukukî ayrıcalıklarının bulunmaması idi. Vergi veriyorlardı ama devlet yönetiminde yer alamıyorlardı. Bütün hedefleri soylularla aynı olabilmekti.

7- Mahbes: Cezaevi,  hapishane.

8- Arz-ı Mev’ud: (Vadedilmiş Topraklar) Kitab-ı Mukaddes’te Tanrı’nın Hz. İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vadettiği topraklar. Yahûdî inancına göre Tanrı Yahudilere bu topraklara sahip olmayı vadetmiştir. Neresi olduğu tartışılmakla birlikle Ahd-i Atik’e göre Arz-ı Mev’ud Kenan İli olarak gösterilmiş ve ayrıntılı olarak sınırları gösterilmiştir. Ken'an İli özetle Filistin, Şam, Ürdün, Lübnan gölgesidir. Kitab-ı Mukaddes Hz İbrahim için Arz-ı Mev’ud’u Mısır Irmağından (Nil Nehri) Büyük Irmağa (Fırat Nehri) kadar olan yer olarak vermektedir. Hz. Musa ve Yeşu’ya yapılan vaadde: “Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacaktır” denilmektedir. Arz-ı Mev’ud kavramı Kur’an-ı Kerim’de zikredilmemiştir. Ama Maide Suresinin 20. Ayet-i Kerime’sinde Arz-ı Mukaddes zikredilmiştir.  Mevzu hulâsa olarak şöyledir: Firavun'un baskısı altında yaşayan İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkarmakla görevlendirilen Hz. Musa: “Ey Kavmim Allah’ın sizin için yazmış olduğu Arz-ı Mukaddes’e giriniz ve arkanıza dönmeyiniz; sonra hüsrana uğrayanlardan olursunuz” demiştir. Onlar da “Ey Musa dediğin yerde öyle bir millet var ki hepsi zorba, yani karşı konulmaz, istediklerini zorla cebren yaptıran yahut boylarına erişilmez, iri, kuvvetli dev gibi adamlardır. “Onlar oradan çıkmadıkça asla oraya giremeyiz. Haydi sen Rabbinle git ikiniz harbedin. Biz işte burada oturuyoruz” dediler.  “Buyuruldu ki: Artık orası onlara kırk yıl haram kılındı. Oldukları yerde sersem sersem dönüp duracaklar, artık o günahkâr kavme acıma.”  

9- Burjuvazi: Bkz. Eski Edebiyatımızda Roman Neden yok.

10- Mekanist maddecilik: Eskiçağda ortaya çıkan ve bütün evreni, maddî öz taşıyan bir tek ilke ile açıklamağa çalışan hava, su, ateş belirsiz bir nesne… gibi maddecilik türü.

11- Diyalektik maddecilik: Frederich Engel(1820-1895)’in maddeciliği. Tabiatla zihin temel bir bütündür bu maddecilikte. Mutlak olan tabiat değil tabiattaki beşerî akıştır. Diyalektik Mataryalizm metod bakımından Hegel’in maddeciliğini benimsemiştir.

12- Dördüncü Sınıf: Feodal dönemde halk birbirlerine eşit olmayan ve başka hak ve imtiyazlara sahip bulunan soylular, rahipler, burjuvalar, köylüler, kent emekçileri olmak üzere beş sınıfa bölünmüştü. Dördüncü sınıfı köylüler oluşturmakta ve bütün Fransızların yüzde 80’ini oluşturmaktaydılar. Çoğunluğu hürdü ama  maddi durumları çok kötüydü. Vergi vermek, askerlik yapmak, soyluların ve rahiplerin tarlasında çalışıp angaryalarını yapmak en aslî görevleri idi. Siyasi haklardan tamamen mahrumdular.

13- Kapitalizm: Bkz. Avrupalılaşmak mı Avrupalılaştırılmak mı?

14- Tesanüt: Dayanışma, yardımlaşma.

15- Hegel: Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770-1831) Sosyolojik düşüncenin gelişmesini ciddi ölçüde etkilemiş olan idealist Alman filozofu. Hegel bir tarih felsefesi, hususiyle de içtimaî ve siyasî tarihin belirleyicisi olarak gördüğü bir düşünce tarihi geliştirmiştir. Tarihi, akılcı hakikate doğru giden diyalektik bir ilerleme olarak görüyordu. Diyalektik ilerleme süreci, bir ilk önermeyi (tez), yetersiz olan önermenin doğurduğu bir karşı önermeyi (antitez) ve her ikisinin akılcı muhtevasından bir senteze varmayı kapsıyordu. Ona göre her şey bu üç aşamalı değişme ve gelişme içinde gerçekleşir.


Harun ŞAHİN - 9 Ocak 2011 Pazartesi