Ali Bulaç'tan Diyanet'e zor sorular
Mevcut Diyanet İşleri Başkanı fırsat buldukça 'Cenaze, cuma ve bayram namazlarında kadınlara yer açmalıyız' diyor. İnsan, 'anlaşılan acil bir durum söz konusu ki, Sayın Başkan işe bu noktadan giriş yapıyor' diye düşünmeden edemiyor. Hatırlarsanız önceki Başkanın da en büyük derdiydi bu konuydu. Yani son yıllarda, 'ne yapıp edip kadınları cemaate katmalıyız' problemine yoğunlaşmış durumda Diyanet.
***
Bu, kadın - cemaat meselesi çok enteresan.
Bir kere sahipleneni çok. Sadece dindarı veya az çok dinden haberdar olanı değil dinsizi, ateisti de bu konuyla yakından ilgili.
Geçenlerde seyrettiğim bir programda 'kadınlar mutlaka cemaate katılmalı' diye naralanıyor alnı secde görmediği bilinen bir konuşmacı.
Yine başka bir programda 'Ben ateistim ama kadınların cuma namazına, cemaate katılmaları gerekir. Böyle olur mu? Kadınlar ikinci sınıf insan mı ki cenaze namazı kılmıyor?' diyor bir başkası.
Şahıs iki bir etmeden, bu işin menşei nedir demeden/bilmeden fetvayı patlatıyor yani. 'Kadınlar cuma namazına gidecek. Bundan böyle kadınlar namazları cemaatle kılacak.' Bitti.
Ben bekledim, başka konularda da hüküm versin. 'Kerahat vakti uygulamasıyla yapılan zaman faşizmine son verilsin' gibi. Ama o sadece kadınlar konusunda fikir beyan etti.
***
Ali Bulaç'ın can havliyle yaptığı çıkış
Gerçekler günümüzde olduğu adar hiç bir dönemde baskı altına alınmamıştı. Farklı düşüncelere, seslere ve fikirlerin reel karşılığı olan sistemlere zerre kadar hoş görü tanınmamaktadır günümüzde.
Ali Bulaç, bir çok İslam mütefekkirinin bildiği ama dile getirmekten imtina ettiği hükümleri köşesine taşıyınca amiyane tabirle çarşı karıştı.
Mevzuyu Ali Bulaç'ın son yazılarından bazı kısımları alıntılayarak biraz açalım. Hatta açmayalım, mevzuya sıfırdan giriyormuş gibi (ama biraz bodoslama olarak) yapalım.
Birinci alıntı: "..gelişmişliğin ölçütü" olarak küresel resmî ideoloji/emredici ve dönüştürücü politika olarak bütün dünyaya, ama öncelikle İslam toplumlarına empoze edilmektedir. Bugün NATO'nun Afganistan'da ve Pakistan'da giriştiği sivil katliamların neredeyse elde kalan tek gerekçesi "Afgan kadının özgürleştirilmesi"dir. BM Kalkınma Örgütü, bu çerçevede "Cinsiyet Eşitliği Endeksi"ne bakarak ülkeleri sorguya çekmektedir."
İkinci alıntı: "Aslında kadınların cuma, bayram ve cenaze namazlarına katılmasını engelleyen amir hükümler yok, özel bir teşvik de yok. .. Ala kaderi'l imkân kadınlar arzu ederlerse söz konusu namazlara katılırlar. Şu var ki icma ile söz konusu namazlar kadınlara farz değildir, bu konuda Sünni-Şii, Zeydi-İbadi İslam mezhepleri arasında herhangi görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Tarihte bütün Müslüman toplumların takip ettiği örf şöyle teşekkül etmiştir: Kadınlara cami yolu açıktır, ancak cami merkezli ibadetler farz değildir; zira "ev daha hayırlıdır". Şimdi Diyanet, bu örfü değiştirmeye, en azından kadınları kendilerine farz olmayan cami merkezli ibadetlere katılmaya teşvik ediyor."
***
Bu kadar alıntılama yeter.
Ama bana sorarsanız, Bulaç'ın yazdığı altı köşe yazısının tamamını okumak daha iyi olur. Yazıların sonunda Ali Bulaç, öyle sorular soruyor ki, bu sorular şu an itibariyle Diyanet İşleri Başkanı ve onun direktiflerini yerine getirmekle görevli altları için -neredeyse- itikadı bir durum arz ediyor.
Soruları tersten okuyunca, karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor
* Bin beş yüzyıldır, ayet ve hadisler ışığında, ittifakla oluşmuş icma değiştirilmek istenmektedir.
* İslam'ın ev ve aile tasavvuru yıkılmaya çalışılmaktadır.
* 15 asırlık ittifak ve tatbikat değiştirilmeye çalışılmaktadır (kadınlar, kendilerine farz olmayan namazlara ve vakit namazlarını cemaatle kılmaya teşvik edilmekte).
* -Diyanet İşleri Başkanlığı, özelde 'devletin', genelde de 'küresel piyasanın' kadını evin dışına çıkartma projesini hayata geçirmek için var gücüyle çalışmaktadır.
* Bu program ve projenin ana karakteristiği, Batı modernizminin, feminizmin ve liberalizmin diliyle konuşmasıdır. Ve bu proje sonunda ortaya çıkacak insan tipi elbette ki onların boyasıyla boyanmış bir insan olacaktır.
***
Sorulardan değil de, yazıların bütününden hareketle ne anladığımıza gelecek olursak;
* İslam kadını cemaat'le namaza mecbur tutmamış.
* -Kadın daha fazla sevap almak istiyorsa, Allah ve Resulünü razı etmek peşindeyse namazlarını evinde kılsın.
* -Cuma namazı, bayram namazı ve cenaze namazı kadınlara farz değildir.
* Kadını cemaate teşvik etmenin altında yatan asıl sebep onu iş hayatına sokmak, kapitalist çarkın işlerliğine katmaktır.
* -Asıl amaç, İslam'ın öngördüğü aile düzenine uygun insanı ortaya çıkarmak değil, küresel kapitalizmin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, sömürü nesnesi haline gelmiş kadını ortaya çıkarmaktır.
('Kadının evden, iş piyasasına çıkarılması için başlatılan seferberlik' çerçevesinde, dünyada ve Türkiye'de yapılanların kısa bir özetini de vermiş yazar. Bu kapsamda, son bir kaç senede yapılanlar bile asıl amacın anlaşılması bakımından ibret verici.)
* -Kadının asli yeri evidir. "Ev, kadına farz olmayan ibadetlerin camide eda edilmesinden daha hayırlıdır. "Ev" kadın için hayatî faaliyetlerin merkezi "ana karargâh"tır (33/Ahzab, 33). Toplumsal hayatın da ana merkezi, her biri mescid hükmünde olan "ev"dir. Ev kıbleye yönlendirilmeli, mekân kullanımı ve hayat tarzı buna göre kurulmalıdır. (10/Yunus, 87)
İcmalen
'Ağzı olan konuşuyor' derler ya, büyük kitle için tam da öyle bir konu bu. Onun için 'bana göre' diye başlayıp mevzuyu bağlamak gibi bir niyetim yok.
Hoca değilim. Müçtehitlik iddiam zinhar olmadı, olamaz.
Ama yukarıda ki konu çerçevesinde; hem adı zikredilen yazarın yazısında geçen, hem de görüşlerine başvurduğum ilim sahibi zatlardan dinleyip not aldığım bir kaç hadisi naklederek bitireyim.
'Kadının yalnız başına namaz kılması, cemaat içinde kılmasından yirmi beş derece daha efdaldır.' (İbn-i Ömer -Müsned'ül Firdevs ve Camiu's Sağir'de var-).
'Kadınların en hayırlı namazı, evlerinin en tenha köşesinde kıldıkları namazdır.' (Taberani).
'Kadınlarınızın mescide gitmelerine engel olmayın; ama evleri onlar için daha hayırlıdır.' (Ebu Davud)
'Kadınların, evinin en tenha köşesinde kıldığı namaz, salonda kıldığı namazdan efdaldir. Salonda kıldığı namaz ise, camide kıldığından efdaldir.' (Ebu Davud, İbn-i Ahmed).
'Biz hanımlar cenazenin arkasından gitmekten men edildik. Fakat cenâze teşyii bize kesin olarak haram kılınmadı.' (Ümmü Atıyye)
Durum bundan bundan ibaret anlayacağınız.
kasimtiryaki,Kasım Tiryaki,TIMETURK@timeturk.com
20.12.2011