'Fakir bir derviş, talebe okutacak okulu olmayan bir Arapça hocasına rast gelir. Hoca derslerini şehrin duvarına
tebeşirle yazarak vermektedir. Derviş, hocaya kendisinin de okuma yazma öğrenip öğrenemeyeceğini sorar. Dervişin samimiyetinden etkilenen hoca ona ücretsiz ders vermeyi kabul eder. Duvara tek bir çizgi çeker ve açıklar; "bu elif harfi, alfabenin ilk harfidir" der.
Derviş başını eğer, hocaya teşekkür eder ve oradan uzaklaşır. İlk derste alfabenin en az yarısını öğretme âdeti bulunan hoca şaşırır. Bu eğitim uzun bir süreç olacak gibi görünmektedir.
Derviş ne ertesi gün ne de ertesi hafta gelir ve sonunda hoca onu tamamen unutur. Aylar sonra derviş gözleri gönül ışığıyla parlayarak gelir.hocayı hararetle selamlar ve ikinci derse hazır olduğunu söyler. Hoca içinden "bu hızla alfabeyi asla bitiremeyecek" diye düşünür, ama dervişe "tamam. Şİmdi ilk dersimizi tekrarlayalım. Elif harfini duvara yaz" der.
Derviş elif harfini duvara yazar ve duvar yıkılır gider.'
Bu hikayeden manâ şudur ki;basit başlangıçlarda, genel olarak zannedildiğinden daha derin anlamlar bulunduğunu ve manevi tekamülün sırrının ne kadar çok öğrendiğimiz değil, öğrendiğimizde nasıl derinleştiğimiz olduğunu anlamaktır.