İmam-ı Rabbani hazretleri iftiralar sebebiyle zamanın hükümdarı tarafından Gwaliyar’da habse konulunca, başa gelene razı olmakla ilgili talebelerine şu ibretli nasıhatı yaptı:
İyi düşünceli olan kardeşlerimizin derdlerden kurtulmamız için, her çareye baş vurduklarını, hiçbirinin fayda vermediğini haber aldım. “Allahü tealanın yarattıklarında, gönderdiklerinde hayır, iyilik vardır” hadisi şerifi meşhurdur. İnsan olduğumuz için, başımıza gelenlerden, bir aralık üzülmüştük.Şimdi, onların yerine sevinc, genişlik geldi. Bizimle uğraşanlar, Allahü tealanın istediğini istemekte ve yapmaktadırlar. Böyle olunca, sıkılmanın, üzülmenin yersiz olduğu, Allahü tealayı seviyorum diyenin böyle olmaması gerektiği anlaşıldı. Çünkü, sevene, sevgilinin gönderdiği acıların da, Ondan gelen iyilikler gibi sevgili ve tatlı olması lazımdır. Sevgilinin iyilikleri tatlı geldiği gibi, Onun acıtması da tatlı gelmelidir. Hatta, Ondan gelen acılarda, tatlılardan daha çok lezzet bulmalıdır. Çünkü, acılar, sıkıntılar nefse tatlı gelmez. Nefis, böyle şeyleri istemez.
Bizimle uğraşanların diledikleri, istedikleri, Allahü tealanın dilediğine uygun olduğu için ve bunların dilekleri, O sevgilinin dilediğini gösterdiği için, bunların diledikleri ve yaptıkları da, elbette güzeldir ve tatlı gelmektedir. Sevgilinin işini gösteren bir kimsenin işi de, sevene sevgilinin işi gibi, sevimli ve tatlı gelir. Bunun için bu kimse de, sevene sevgili olur. Acılar, sıkıntılar, ne kadar çok olursa, sevenin gözüne o kadar çok tatlı görünür.
Demek ki, sıkıntı veren kimseye karşılık yapmak, onu kötü bilmek, sevgiliyi sevmeğe uymaz. Çünkü, o kimse, sevgilinin işlerini gösteren bir ayna gibidir. Bizimle uğraşanlar, incitenler, başkalarından daha sevimli görünüyorlar. Kardeşlerimize, dostlarımıza söyleyiniz! Bizim için üzülmesinler, sıkılmasınlar. Bizi incitenleri kötü bilmesinler. Onlara kötülük yapmasınlar! Bunların yaptıklarına sevinseler, yeridir. Evet, dua etmekle emir olunduk. Allahü teala, dua edenleri, Ona boyun bükenleri ve yalvaranları, sızlıyanları sever.
Muhyiddin-i Arabi , “Arifin niyeti, maksadı olmaz” buyuruyor. Yani, Allahü tealayı tanıyan kimse, beladan kurtulmak için birşeye başvurmaz demektir. Çünkü, dert ve belaların, sevgiliden geldiğini, Onun dileği olduğunu bilmektedir. Evet dua ederek, gitmesini söyler. Fakat, dua etmeğe emir olunduğu için, bu emre uymaktadır. Yoksa, gitmesini hiç istemez. Ondan gelen herşeyi de sever, hepsi kendine tatlı gelir.
Mehmet Oruç