sayin sadakat üyelerimiz
Bu yazimiz birlik ve beraberlik hakkında olan bir yazi olup bu birlikdelik ile daha güzel günlere gelecegiz insaAllah
Mahlukatın en şereflisi olmakla beraber, aciz olarak yaratılan insan, yaşayabilmesi için başkasına muhtaçtır. Bu ihtiyaç insanları, beraber yaşamaya, kardeş olmaya sevketmiştir.
Sevgi, Cenab-ı Hakk’ın kullarına hediyesidir ve yalnız ondan gelir. Birlik beraberlik, evvelâ kalplerde hasıl olur, sonra da fiillere akseder. “Ben kendi başıma dinimi, imanımı muhafaza edebilirim”, demek tehlikelidir. Cenab-ı Hakkın müminlerden istediği cemaat halinde olmaktır: Ayet-i Kerimede:
“Hepiniz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken, o sizin kalplerinizin arasında ülfet husule getirip, yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz...” , buyrulmaktadır.
Yine Cenab-ı Hakk’ın bizlerden istediği; kalplerdeki niyyet ve imanları, bir kelime etrafında toplayıp, birbirlerini sevip tutan; zahirde de kuvvetli bir irtibat ile yek diğerine bağlanmış, saf saf duran sağlam binalar gibi olmaktır. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:
“Haberiniz olsun ki, Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” Yine:
“Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara”
Bir de Cenab-ı Hakk’ın sevmediği ve kaçınmamızı istediği bir şey vardır. Ayet-i celilesinde şöyle izah buyururlar: “...Sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri dağınıktır, bu, onların aklı yetmez bir kavim olmalarındandır.” Her biri başka sevdada, başka emelde. Kendi zevk ve hissiyatına göre ayrı fikir ve yolda... Bir kelime etrafında toplanıp da, gönül birliğiyle hareket edemezler. Fırsat buldukça, birbirlerine hıyanet ederler. Böyle bir cemiyet zahirde ne kadar toplu ve kuvvetli görünse, hakikatte bir cemiyyet değil, cüzleri arasında hiçbir bağ bulunmayan kül yığını gibi, hafif bir rüzgarla savrulacak kuru kalabalıktan ibarettir.
Kiymetli sadakat üyelerimiz
Din kardeşliğini, nesep kardeşliğinden üstün tutan Peygamber Efendimiz (SAV) birlik ve beraberlik içinde, tefrikaya düşmeden, bu müessesenin devamı için Ashabını sık sık ikaz ederlerdi. Bunlardan bir tanesini nakledelim.
Peygamber Efendimiz (SAV) Zâtüsselasil gazası için, daha yeni müslüman olmuş Hz. Amr komutasında, 300 kişilik bir ordu hazırlatmıştı. İhtiyaç üzerine Hz. Ubeydetü’bnü Cerrah komutasında 200 kişilik bir takviye kuvvet daha gönderdi. Hz. Ubeyde’yi gönderirken şöyle buyurdular: “Amr ile ihtilaf etmeden, beraberce hareket ediniz!”
İki islam birliği buluştukları zaman, Hz. Amr, takviye için gelen kuvvetin kendi emrinde olduğunu söyledi. Hz. Ubede ise, kendisinin ve Hz. Amr’ın birliklerinin kumandanı olduğunu bildirdi. Hz. Amr, ikinci birliğin kendisi tarafından istenen bir yardımcı kuvvet olmakla, birinci birliğe tâbi olmaları icab ettiğini söyledi.
Bu şekilde cereyan eden konuşmalardan sonra Hz. Ebu Ubeyde, namaz vakti gelince imamlık yapmak istedi. Hz. Amr, başkumandanın kendisi olduğunu beyanla, buna râzı olmadı. Muhâcir sahabiler Hz. Ebu Ubeyde’nin fikrini desteklediler.
Hz. Ebu Ubeyde yumuşak tabiatlı, güzel ahlak ve huy sahibi bir zattı. İşin böyle ihtilafa sürüklenmesini arzu etmiyordu. Hz. Amr’ın emirlikteki ısrarı karşısında:
Ey Amr! Hiddetlenmene lüzum yok! Allah’ın Rasülü, birbirimize itaat ile emredip, ihtilaftan kaçınmamızı tavsiye buyurmuştu! Bu emir muvacehesinde eğer sen, bana tabi olmazsan, ben sana tabi olurum! buyurdular.
Saygi deger üyelerimiz.
Birlik beraberlik içinde yaşayabilmek için, fertlerin yek diğerlerine göstermesi zaruri olan bir takım âdab mevcuttur. Bunları S.h.t. h.z.şöyle ifade buyururlar:
1- Kardeşinde kendini nefyeylemek. Her üstünlük ve kemâlâtı kardeşinde görüp, onu isbat eylemek,
2- Kardeşliği, dünya ve menfaatleri için değil, yalnız Allah ve O’nun rızası için yapmak,
3- Kardeşinin hatalarını görmeyerek, onu daima affetmek,
4- Kardeşine ihlaskâr hurmet ve sevgi beslemek,
5- Maddi ve manevi yardımını kardeşinden esirgememek.