Gönderen Konu: Hayretim Sana'dır Allah'ım  (Okunma sayısı 3050 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı armonya

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 473
Hayretim Sana'dır Allah'ım
« : 01 Ağustos 2006, 10:08:15 »

Hayretim Sana'dır Allah'ım
Selim Gündüzalp


GEÇEN YIL, Mart’ın yirmisi odamın küçük penceresinin önünde, küçük çınar ağacının dalları üzerinde ilk yaprakların belirdiği, ilk gündü. Çınarcığımın son yaprağı ise, Kasım’ın 15’inde elveda dedi dallarına ve hayata. Dokuz ay ömrü vardı yapraklarının. Ağacımın kupkuru dallarının içinden hayatı çıkaran Allah’ım, ölmüş gövdeden taptaze yapraklar, çiçekler açtıran Allah’ım, hayretim Sanadır…
Kim bilir kaç defa değişti mavi göğün manzarası. Bulutlarla kaç defa sildin, temizledin. Tekrar tekrar yazdın kaç defa gök sayfasını. Gözlerimizin önüne serdin kim bilir kaç defa? Gündüzümüzü ayrı, gecemizi ayrı bir kitap yaptın, okuyalım diye. Âyetlerini seyredelim diye. Hayretim Sanadır Allah’ım…

“Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki, insanlar dönüp bakmaksızın onların yanından geçer giderler.” (Yusuf 105)



Hayretim Sanadır Allah’ım, hayretim âyetlerinedir. Dönüp de bakmaksızın geçip gidenlerden olmak istemiyorum. Sayfa sayfa, yaprak yaprak, âyet âyet uyardığın için, bu şansı, bu imkânı lütfettiğin için Sana hamd ediyorum. fiükrüm ve hamdim Sanadır Allah’ım, hayretim Sanadır…

Geceyi kaç defa, bir yıl içinde kim bilir kaç defa yıldızlarla süsledin, kim bilir kaç defa ayın türlü türlü halleri ile aydınlattın da bizim karanlık semamızı haberimiz olmadı. Ta ki bir gece elektrikler kesilene dek. O gece yıldızların ışıl ışıldı. Nuranî kandillerin pırıl pırıldı. Ayın, karanlık gecede de bizi yalnız bırakmadı dünyamızda. Sevgin, ışığın oldu, rahmetin nurun oldu, aydınlattı… Yalnız bırakmadı bizi. Biz belki de yine o ışıkları aydan, yıldızlardan bildik. Ne gaflet, ne hüsran, ne ziyan. Oysa ayın yüzünde, yıldızların üzerinde parlayan Senin nurundu, rahmetindi. Bizi hiç yalnız bırakmayan sonsuz şefkatindi Allah’ım. Hayretim Sanadır Allah’ım…

Ve her sabah ışıklarıyla başımızı okşayan güneş değildi. Güneşteki bin bir isminin tecellisiydi. Yüzümü, yüzlerimizi nuru ile parlatan, gözlerimizi ışığı ile büyüleyen; “Haydi aç artık, bu güzellikleri gör. Görmekte gecikme. Bu manzara bir daha tekrarlanmayacak” diye uyaran ışıktı, güneşteki rahmetindi beni uyandıran. Penceremin tüllerinden içeriye sızan Senin nurundu. Hayretim Sanadır Allah’ım…

Ey Nurların Nuru, her sabah güneşle uyandırıyorsun. Ruhumun kapısını rahmetinle çalıyorsun. İçimdeki ruhun rahmetinle kapısını çalıyorsun.


...


Bu sabah yine güneşle uyandırdın beni. Dal uçlarındaki uyanmaya hazır tomurcukları hayretle seyrettirdin. Kışın ortasında baharı yarattın. Yemyeşil çimenleri çayırları seyrettirdin. Uzayıp giden tarlaların ortasındaki ağaçların, o kurumuş dallarıyla dirilişini bekleyen dua dua, dal dal elleriyle Sana yükselişini, Sana yakarışını seyrettirdin. Bu seyrettirdiğin manzaralar ruhuma bir diriliş müjdesi sundu. Yatağımdan, kabrimden kalkar gibi kalktım bu sabah. İsrafilvari bir sesle uyandırdın beni. Bir uyanışın tohumunu ektin kalbime. Mademki ben Senin kulunum, Sen de benim Sevgilimsin, Rabbimsin. Bırakmıyorsun beni. Nice fırsatlar sunuyorsun bana her an? Bugünkü nasip ise benim fark ettiğim o fırsatlardan hangi bininden hangi birisi acaba?

Rahmansın ya, seviyorum ya, yarattıklarının hiçbirini ayırmadan ağacın yapraklarına olan sevgisi ancak Senin rahmetinin eseridir. Ne bilir güneşin ışığı benim gözümü? Ne bilir o ışığın ruhumda uyandıracağı sevgiyi? Kim bilir Senden başka? Zahir ve Batın olmayan, Evvel ve Ahir olmayan Senden başka kim bilir? Kim bilebilir ki Allah’ım? Hayretim Sanadır Allah’ım...

Son sermayem bu ânım. Bu ânımı bütün anlarımın ve geçen yılımın ve yıllarımın sonsuz bir ânı, bir imkânı eyle Yâ Rabbi. Yakarışımla, tövbemle, duamla, Sana açılmış olan elimle, dilimle, kalbimle affet. Ömür sermayemi boş yere tükettirme, harcatma.



Geçen günlerim, bir yılım, yıllarım gafletle geçmişse de istemediğim halde, razı olmayacağın nice nice günahlarla dolu olsa da şu an, şu gecenin şu vaktinde, bu yılın son gününün son gecesinde bütün bir yılı pişmanlığımla, gözyaşlarımla, tövbelerimle eritmek istiyorum.

Yeni bir sayfa açmak, yeni bir sayfa açarak hayatıma yeniden başlamak istiyorum. Bunu benim gibi olan tüm yaralı ruhlar, kayıpta, ziyanda, hüsranda olanlar için de diliyorum Senden, affet ne olur. Affet Allah’ım. Bir fırsat daha lütfet. Bir fırsat daha, son bir fırsat daha açıver ömrümden. Ömrümün bu son sermayesini Sen nasıl istiyorsan, nasıl dilediysen o şekilde kullanmayı nasip et.

Bu duamda yalnız olmadığımı biliyorum. Nice kapına gelemeyen, el açamayan ve rahmetinden uzakta kavrulan gönüller var. Kalbi kırıklar var. Senden başka asla ümidi olmayanlar var. Onlardan biriciğini olsun yakın ederse bu dua, benim perişanlığım azalacak. Ruhum o ruhların namına da sevinçle dolacak. Hz Davud’a seslendiğin gibi, dağlara çekilen, Senin adını zikretmek için, hazzınla baş başa kalmak için inzivalara çekilen Hz Davud’a, o yüce peygambere ve o dağlardan inip inzivayı terk etmesini, efendisinden kaçmış bir köleyi bulup da getirmesini isteyen hitabına mazhar olmuştu o peygamber ya. Sana Senin kullarını, şeytanın senden uzaklaştırdıklarını tekrar yaklaştırmak için dönmüştü kalabalıkların, kalbi kırıkların arasına. O köleyi, o kapının sadık bendesini aramak için çıkmıştı yollara.

fiimdi ben de düştüm dua ile yollara. Yollarda ben dahil, bin değil binler köleler var. Kulların kumlardan çok. Kapına, dergâhına el uzatacak olan çok. Yakın olmak isteyenler çok. Bir yol, bir ışık, bir el bekliyorlar Senden. Doğrusu bu değil mi Allah’ım?


Son Peygamberin, Habibin, Sevgilin, Sevgilimiz, yüreği şefkatle pır pır atan benim Peygamberimin hayatı da öyle değil miydi? Son nefesini vermek üzere olan bir Yahudi çocuğuna bile, iman telkininden sonra Kelime-i şehadet getirdiğini görüp de gözünden damla damla yaşlar dökülüp ve ellerini semaya kaldırıp, “Bir kulunu daha cehennemden kurtaran Allah’a hamd olsun” diyen O sevgili Peygamberim değil miydi? Rengine, ırkına, dinine bakmadan kimseyi ayırmayan benim Sevgilim, Senin Sevgilin, Peygamberim değil miydi? fiimdi onun eline, onun diline, rahmetine ne kadar muhtacız, bu asrın insanları olarak çok muhtacız ona. O da bu çaresiz, perişan ben gibi kaçakları, rahmetinden uzakları aramıyor muydu?

O benim Peygamberim. Sevgili Resulüm, şanlı Nebim, insan güzeli, şefkat güzeli Peygamberimin şefaati hürmetine şu anda Hac’da, arefede vakfeye durmuş hacıların, misafirlerinin geri çevrilmeyen gözyaşları ve hıçkırıklara gark olmuş dualarının hürmetine affeyle. Tüm ziyanda olanları affeyle. Bu yazıyı da hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin, sırrına mazhar olmuşlarının bir duası olarak bizden, okuyandan ve dinleyenlerden lütfen kabul eyle.



Alıp verdiğimiz her nefes bir daha geri dönmemek üzere harcanıp tükendi gitti bizden. Bu nefesler, o her nefesin içindeki imkân dolu fırsatlar, istediğimizi yapacak şekilde bizim olaydı, zaman ve anlar bizim olsaydı, ne ömrümüz tükenir ve ne de onu dilediği gibi harcamakta olan bizler, zarara hiç düşmezdik.

Fakat dünya durmuyor gidiyor, insan da gidiyor. Ömrü de tükeniyor. Hiç biri bizim kendi mülkümüz değil, her şey Senin mülkün. Ânı ve zamanı da sınırlı. Ve hesaplı olan bu vakti de, en kıymetli sermayemiz olan ömrümüzü de zayi ettik, harcadık. Hüsrandayız.

Kötü tüccarlarız biz. Perişanız, müflisiz, iflastayız. Bizi hiç yoktan yaratan, an içinde an yaratan Allah’ım, mekân içinde mekân yaratan Allah’ım. Varlığımı ve her insanın varlığını yokluktan var ettiğin günün, yokluktan varlığa tercih ettiğin o ânın, bizleri yaratmaya karar verdiğin ve ama mutlaka sevdiğin, severek yarattığını bildiğim o ânın, o tertemiz ânın adına, rahmetin adına affeyle.

Tüm gafletle geçmiş anlarımı, günahlarımı affeyle. Yepyeni bir sayfa aç da hayata yeniden başlamak ümidiyle tertemiz bir ömrü yeni baştan yaşamayı tekrar nasip eyle bize. Sonsuz rahmetinden sonsuz ümitvarım. Her kapı yüzümüze kapansa da biliyorum, bana, benim gibilere sadece Senin kapın açıktır. Affeyle, mağfiret eyle.

Ümidimizi Sende başlat, Sende bitir. Rahmetinle coştur yüreğimizi sevgilim… Allah’ım… fiükür ki varsın… Ve varlığımdan haberdarsın… fiükrüm, hamdim Sanadır, hayretim Sanadır Allah’ım…

Alıp verdiğim ve vereceğim her nefes için Sana sonsuz şükürler olsun.
Ne azap ne sitem yalnızlıktan...Kime ne; aşılmaz duvar bendedir...Süslenmiş gemiler geçer açıktan, Sanırım, gittiği diyar bendedir. Yaram var...Havanlar dövemez merhem, Yüküm var... Bulamaz pazarlar dirhem, Ne çıkar; Yollar ki, Allaha çıkar, bendedir...

Çevrimdışı Mstfx67

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 354
Hayretim Sana'dır Allah'ım
« Yanıtla #1 : 01 Ağustos 2006, 15:41:05 »
Alıntı

Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki, insanlar dönüp bakmaksızın onların yanından geçer giderler

 :P
BA$KASININ AYIBINI SÖYLEMEYi DÜSÜNDÜGÜN ZAMAN NEFSININ AYIBINI hATIRLA!!!