Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1016137 defa)

0 Üye ve 9 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb-i Şerîf / Receb Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
« Yanıtla #525 : 21 Mayıs 2012, 10:54:59 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Receb ayının ilk günü oruç tutmak üç senelik günahlara, ikinci gününde oruç iki senelik günahlara; üçüncü gününde oruç bir senelik günahlara keffarettir. Sonraki her gün bir aya keffarettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)



21
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 30 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 08 Mayıs 1428


Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)


RECEB-İ ŞERÎF

Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhuru hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.
Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:
1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,
2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.
Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


RECEB AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1433 yılı Recep ayı ictima‘ı bugün 21 Mayıs Pazartesi günü Türkiye saati ile 02.23’de idi.
Ru’yet ise yine bugün (21 Mayıs Pazartesi) Türkiye saati ile 20.24’de.
Hilâl’in görüldüğü yerler: İtalya’nın batısı, İspanya, Afrika kıtasının kuzey batı kesimi Fas, Cezayir, Tunus, Atlas okyanusunun orta kesimi ile Amerika kıtasının kuzey ve güney uçları hariç tamamı.
Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Arap yarımadasından da görülemeyecektir. Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 22 Mayıs Salı günü de Recep ayının 1’i olmaktadır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb Ayında Kılınacak Namaz
« Yanıtla #526 : 22 Mayıs 2012, 11:55:57 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Amel defterinde çok istiğfar bulan kimseye müjdeler olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



22
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 1 Receb 1433 - Rûmî: 09 Mayıs 1428


Büyük İstanbul Zelzelesi (1766)
Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.
Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı:
Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

* İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

* İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

* Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Regâib Gecesi Ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler / Beyit
« Yanıtla #527 : 23 Mayıs 2012, 11:19:04 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul hüvallâhü ehad… Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



23
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 2 Receb 1433 - Rûmî: 10 Mayıs 1428


Dandanakan Zaferi (1040)


REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.
Regâib gecesi,akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır.
Salât-ı Ümmiye şudur:
“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”
Secdede 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.
Secdeden kalkıp bir defa “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur.
Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh” okunur.
Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir: “Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.
Namazdan sonra 25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”,
25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

BEYİT:
Sür, çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hak!
Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.        

(Şemseddin Sivasî)

Yani: Allâh’dan başka her şeyi çıkarmak suretiyle kalbi mamur et ki sultan ancak mamur olan saraya girdiği gibi Allâhü Teâlâ da ancak böyle temiz bir kalbe tecelli eder.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #528 : 24 Mayıs 2012, 11:28:10 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki cennette Receb denilen ve sütten daha beyaz, baldan daha tatlı bir nehir vardır. Kim Receb ayında bir gün oruç tutarsa Allâhü Teâlâ ona bu nehirden içirir.
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)



24
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 3 Receb 1433 - Rûmî: 11 Mayıs 1428

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040)
Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)


REGÂİB KANDİLİ

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili’dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
Receb’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be’de ve onun etrâfında toplanır.
Cenâb-ı Hak hâllerine muttali’ olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz’ buyurur.
Onlar da ‘Ey Rabbimiz! Senden isteğimiz Receb ayında oruç tutanları bağışlamandır.’ derler. Allâhü Teâlâ 'Bağışladım' buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin âlemlere Rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gece olmakla şeref kazanmıştır. Çünkü kâinâtın varlık sebebinin cihâna teşrîfi yaklaşmıştı. Hz. Adem (a.s.)’dan îtibâren asırlar boyu intikâl eden nur-u Muhammedî, Hz. Abdullah’ın alnından Hz. Âmine’ye geçmişti. Kısa bir zaman sonra da asıl sâhibini bulacaktı.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmaya, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.

HASTANIN ALLÂH’A HAMDİ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Bir kul hasta olduğu zaman Allâhü Teâlâ ona iki melek gönderir ve şöyle buyurur: 'Kendini ziyârete gelenlere ne diyecek, bakın bakalım.'
Birisi ziyâretine geldiğinde, Allâh’a hamd ve senâ ederse melekler bu hâli her şeyi en iyi bilen Allâhü Teâlâ’ya arz ederler.
Allâhü Teâlâ da şöyle buyurur: 'Kulumu vefât ettirirsem onu cennete koyarım, ona şifâ verirsem etinden daha hayırlı et, kanından daha hayırlı kan veririm. Hastalıktan dolayı da günahlarını affederim.'

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti Ömeru'l-Fârûk (r.a.)
« Yanıtla #529 : 25 Mayıs 2012, 11:11:22 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Gökte hiçbir melek yoktur ki Ömer’e (r.a.) hürmet etmesin. Yeryüzünde de hiçbir şeytan yoktur ki Ömer’den (r.a.) kaçmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dimaşk)



25
Mayıs Cuma 2012

Hicrî: 4 Receb 1433 - Rûmî: 12 Mayıs 1428

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)


HZ. ÖMERU'L-FÂRÛK (R.A.)

Allâhü Teâlâ Enfâl Sûresi, 64. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurdu: “Ey Peygamber! Sana Allah ve sana tabi olan mü’minler yeter.” Tefsir âlimleri bu âyetin bilhassa Hz. Ömer (r.a.) için Mekke’de nâzil olduğunu söylemişlerdir. Hz. Ömer (r.a.) İslâm'ı kabul ettiği zaman Müslümanlar otuz dokuz kişi idi, Hz. Ömer'le kırk oldu. Hz. Ömer’in Müslümanlığı ile Mekke’de Müslümanlık alenî oldu. Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Allâh’ım! İslâm’ı Ömer ile yahud Ebû Cehil ile azîz eyle” diye duâ etti. Allâhü Teâlâ duâsını Hz. Ömer hakkında kabûl eyledi. Onun Müslüman olması dîne izzet, hicreti nusret, emîrliği de ümmete rahmet olmuştur. Rasûlullâh (s.a.v.) Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömeru'l-Fârûk’a (r.anhüma) cenneti müjdeledi.

Abdullah bin Ömer (r.a.) der ki: Rasûlullah (s.a.v.)’ den duydum, şöyle buyurdu:
“Bir gün uyumakta idim. Rüyamda bir bardak süt verdiler, içtim. Soğukluğu tırnaklarıma kadar yayıldı. Benden artanını Ömer’e verdim.”

Ashâb-ı Kirâm:
"Yâ Rasûlallâh! Bunu nasıl yorarsınız?" dediler.

Rasûlullâh (a.s.):
“Allâhü Teâlâ, Ömer’e ilim verecek.” buyurdu.

Yine:
“Ey Ömer! Eğer ben peygamberliğe gelmeseydim, sen gelirdin” ve “Benim iki vezirim gökte vardır, iki vezirim de yerde vardır. Göktekiler, Cebrâîl ile Mikâîl’dir. Yerdekilerden biri Ebû Bekr-i Sıddîk, biri de Ömeru’l-Fâruk’dur.” buyurdu.

Hz. Ömer, dînin kandilidir. Zâhiddir, ‘takvâ sâhibidir,  âlemin kutbu, cihanın revnakı; yıldızı ve âdil emir’dir. Kendi oğluna dahi had vurup; dinin verdiği cezayı tatbik etti, adaletini ortaya koydu. Dinimiz onunla kemâl buldu. Şeytanlar ve cinler onu görünce korkarlardı.
Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.)’tan sonra on (10) yıl  halifelik etti, altmış üç (63) yıl yaşadı. Sonra Firuz adlı bir köle onu namazda iken yedi (7) yerinden iki yüzlü bıçak ile vurup şehîd etti.
Rasûlullah (s.a.v.)'in ravzası içinde Hz. Ebû Bekr'in yanına defnettiler. (RadıyAllahü anhü)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Osmanlılar Nasıl Vakit Geçirirler / Fıkra: Kanaat
« Yanıtla #530 : 26 Mayıs 2012, 12:08:26 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yatsıdan önce uyumaktan, yatsıdan sonra da (boş ve faydasız) konuşmaktan hoşlanmazdı.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



26
Mayıs Cumartesi 2012

Hicrî: 5 Receb 1433 - Rûmî: 13 Mayıs 1428

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)


OSMANLILAR NASIL VAKİT GEÇİRİRLER

Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl doktor olarak kalan bir İspanyol'un o yıllarda Osmanlı halkının günlük hayatını anlatan hatıralarından:

Osmanlılar Allâh'a karşı saygısızlık, vaktini boş yere geçirmek ve nefsini alçaltmak gibi sebeplerle bizdeki gibi oyun oynamazlar.
Yaz olsun kış olsun karanlık bastırdıktan iki saat sonra (yatsı namazını kılıp) hemen yatarlar. Gün ağarırken sabah namazını kılmak üzere kalkarlar. Bir kısmı kalkıp, bir kısmı da uykuya devam eder sanmayın. Erkek, kadın, küçük büyük herkes aynı saatte kalkar, güneş hiç kimseyi yatağında yakalamaz.

Esnaf bütün sene dükkân işleri ile uğraşır. Hafta tatillerinde Ayasofya’ya veya başka bir camiye Cuma namazına giderler. Eşi-dostu ziyaret ederler, birlikte yemek yerler ve gezmeye çıkarlar, iş zamanı konuşamadıkları mevzuları konuşurlar, kitap okurlar.

Adalet erbabının ise hiç vakti yoktur.

Silâhşörler silâh talimleri sırasında yumurtayı vurmakla kalmayıp, kılı yarmaya uğraşırlar. Savaş olmadığı zaman hayatlarını kazanmak için bir sanat elde etmeye çalışırlar.

Sultan ve idarecilerin de koca imparatorluğu idare etmenin zorluğundan, oyun ve eğlenceye ayıracak vakitleri olmaz.

Bunlar bir millet için büyük fazilettir. Ben görmüş olduğum dünyanın üçte birine yakın yerlerde Osmanlılardan daha faziletli insanlara rastlamadım...
"

FIKRA: KANAAT

Bir miskin, bir sahrada aç ve zavallı bir halde gezerken ırmakta bir ördek görür. Ördeği avlamak niyetiyle yaklaşırken ördek uçup kaçar. Bunun üzerine “Bu da hoş!” deyip eğilerek o sudan bol bol içer:
“Ördeğin eti elime geçmediyse de et suyu deryalar gibi!” der. :)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sultanın Tevazuu / Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
« Yanıtla #531 : 27 Mayıs 2012, 06:19:02 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…(Ey Resûlüm!) Haydi, yüzünü mescidi harama doğru çevir, siz de (Ey Mü’minler!) nerede bulunsanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz…”
(Bakara Sûresi, âyet 144)



27
Mayıs Pazar 2012

Hicrî: 6 Receb 1433 - Rûmî: 14 Mayıs 1428

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)


SULTANIN TEVAZUU

Bir şahıs Büyük Selçuklu Devleti’nin Halep Atabeyi Nureddin Mahmud bin Zengi’yi dava etmişti. Birlikte mahkemeye gittiler. Zengi, Kadı Kemâleddin bin Şehrizûri’ye “Davalılara nasıl davranıyorsan bana da öyle davran.” dedi. Mahkeme sonunda Nûreddin haklı çıkmasına rağmen hakkını kendisini mahkemeye getiren şahsa bağışladı ve “Mahkemeye gelmeden iddia ettiği şeyi ona verip gitmek istedim, fakat bunun beni gurura ve kibire sevkedip mahkemeye gitmeme mani olmasından korktum da geldim, sonra da iddia ettiği şeyi ona verdim” dedi.

KIBLE SAATİ VE DÜNYA KIBLE GÜNÜ NEDİR?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble açısına veya belli bir açı farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.
Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.
Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.
Herhangi bir yerinde kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir:
O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneşe göre pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Bu sebeple, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Müfessirlerin Riavet etmesi gereken Adab ve Şartlar
« Yanıtla #532 : 28 Mayıs 2012, 22:54:21 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Her kim Kur’ân-ı Kerîm’i kendi re’yi (görüşü) ile tefsîr ederse ateş(cehennem)de oturacağı yere hazırlansın.”
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü's-Sâde)



28
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 7 Receb 1433 - Rûmî: 15 Mayıs 1428

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348)
Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)


TEFSİRLERDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Müfessirlerin riayet etmeleri icab eden bir kısım adab ve şartlar vardır.

Müfessirin, önce sahih bir itikada sahip olması ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetine riâyet etmesi lazımdır. Kötü itikada sahip olanların yazacakları tefsirler, kendi bozuk kanaatlerinin Müslümanlar arasında yayılmasına sebep olacağından itimad edip okumak uygun olamaz.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetlerine sarılmayanların yazacakları tefsirlere de itimad edilemez. Manevi feyizden nasibsiz olacağından bunları okumak yine uygun olmaz.

Hele sapık fikirli kimselerin yazacakları tefsir adındaki eserler, İslâm’ı tahrib gibi haince bir maksad için olacağından bunları ele almak bile caiz değildir.


Bid’at sâhiblerinin tefsirleri de kendi bozuk fikirlerini yaymak için yazılmıştır. Bunlardan bir takımı, kendilerini gizleyerek doğru tarafta görünmüş ise de aslında insanları doğru yoldan ayırmak gayesiyle kalblerde şüphe bırakacak meseleleri yazmışlardır. Bunların arasına da insanları tereddüde düşürecek, yanlış kanaatlere saptıracak ibareler sokuşturmuşlardır.

Müfessirin maksadı yalnız Allâhü Teâlâ’nın rızasına kavuşmak, Kur'ân-ı Kerîm’e hizmet etmek, Müslümanların istifadelerini temin etmek olmalıdır.

Müfessir hem aklî hem de naklî ilimlerle mücehhez olmalıdır.

Âyetlerin tefsirini önce Kur’ân-ı Kerîm’de aramalıdırlar. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetleri bazılarını tefsir eder. Kur’ân-ı Kerîm’de bulamazsa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hadisi şeriflerine müracaat etmeli, sonra da Ashab’ın ve tabiinin sözlerinde aramalıdırlar.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Habib, Kız: Habibe

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ebû Eyyûb El-Ensârî (r.a.) Hazretleri
« Yanıtla #533 : 29 Mayıs 2012, 12:17:46 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emîr (kumandan); o asker ne güzel askerdir!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



29
Mayıs Salı 2012

Hicrî: 8 Receb 1433 - Rûmî: 16 Mayıs 1428

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453)
Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)  


EBÛ EYYÛB EL-ENSÂRÎ (R.A.) HAZRETLERİ

Hicretin 49. senesinde Muâviye (r.a.), Süfyân bin Avf el-Âmirî kumandasında İstanbul’a bir ordu sevketti. Daha sonra ona destek olmak üzere oğlu Yezid kumandasında bir ordu daha gönderdi. Ebû Eyyûb Hazretleri seksen yaşını geçmiş olduğu halde onlarla gazaya çıktı.
Orduda Ashâb-ı Kirâm’dan Abdullâh bin Abbâs, Abdullâh bin Ömer, Abdülaziz bin Zürare gibi meşhûr zâtlar da vardı. Ebû Eyyûb Hazretleri yaşlı olduğundan ona “Sen hastasın, senin için cihâdı terk etmeğe ruhsat vardır.” deyip gitmemesi için ısrar ettilerse de o yine de çıkmıştı.
Harb uzayınca rahatsızlığı artmış ve onu Kağıthane çayırında bir çadıra yerleştirmişler idi. Bu sırada Ebû Eyyûb, kumandanlar ve mücahidleri çağırarak onlarla helâllaştı. Bu sırada tâbiînden Nevfu'l-Bikâlî “Yâ Rab, Ebû Eyyûb’a âfiyet ve şifâ ver.” deyince o “Sizler bana böyle değil de, ‘Yâ Rab, eğer bu zâtın eceli geldi ise onu mağfiret buyur, eğer eceli yakın değil ise âfiyet ve şifâ ihsan buyur.’ deyiniz.” buyurdu.
Ancak rahatsızlığı iyice arttı. Bu sırada Yezîd yanına geldi ve bir ihtiyâcı olup olmadığını ve vasiyetini sordu. O “Sizin dünyanızdan ben hiç bir şey istemiyorum. Ancak benim vasiyetim ve arzum şudur ki vefât ettiğim vakit na’şımı mümkün olduğunca düşman memleketinin içerlerine sokun ve beni harbeden mücahidlerin ayakları altına gömün. Ta ki onların atlarının altında benim kabrim dümdüz ve belirsiz olsun. Beni orada bırakıp dönün. Zira Resûlullâh’dan işittim, ‘Kostantiniyye’de kalenin yanında bir sâlih zât defnolunacaktır.’ buyurmuştu. Umarım ki o zat ben olayım dedi ve vefât etti.

İstanbul’da Ashâb-ı Kirâm’dan daha başka zâtlar da medfûn olup Ebû Eyyûb onların ulusu ve reisidir. İstanbul bundan sonra İslâm hükümdarlarının yaptığı 13 seferde olduğu gibi bu seferde fetholunamamıştı. Bu şeref 15’nci seferde ancak Gazi Sultan Mehmed Han’a ve onun ordusuna nasîb olmuştur.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



30
Mayıs Çarşamba 2012

Hicrî: 9 Receb 1433 - Rûmî: 17 Mayıs 1428

Sultan Alaeddin Keykubad'ın Vefatı (1236)
Hızır Bey'in İstanbul'a İlk Kadı ve Reis Oluşu (1453)
Sultan Abdülaziz Han'ın Hal'i (1876)

ÖLÜMÜ UNUTMA: “KENDİNİ KABİRDEKİLERDEN SAY”

Muhammed Ma’sum (k.s.) Hazretleri’nin bir nasihati:
“Dünyanın fitne ve musibetleri gün be-gün artmaktadır. Dostlar, sevgililer göçüp gitmekte, yine de bir uyanma, ölümü hatırlama, tevbe edip pişmanlık duyma yoktur. Gaflet gittikçe çoğalmakta, günahlar her gün ziyadeleşmektedir. Bu nasıl imândır? Bu nasıl Müslümanlıktır?
Ne Kitab ve Sünneti kabul ederler, ne de apaçık delilleri gördükleri halde ibret alırlar. Tefekkür edip, iyice düşünmeli! Beraber gezdikleri, birlikte düşüp kalktıkları o eski dostlar, o arkadaşlar şimdi ne haldedirler? Nereye gittiler? O can dostu olan arkadaşlarından hiçbir eser ortada yoktur. Fena (yokluk) rüzgârı, onları harman gibi savurup, izlerini bile bırakmadı.
O hâlde, bizim gibi geride kalanların, bu birkaç günlük dünya hayatını gaflet ile telef etmememiz ve gaflet uykusundan uyanmamız lâzımdır. Fani olan bir eve gönül bağlamayalım. Dünyaya tutulmayalım ve onu sevmeyelim. Hep Allah rızası için çalışalım, nefsin ve şeytanın tuzaklarına düşmemek, arzu ve hevesleri girdabına yakalanmamak için çok gayret edelim.
Kabir ve kıyâmeti her zaman göz önüne getirip kendimizi ölülerden sayalım. Nitekim hadîsi şerîfte ‘Kendini kabirde olanlardan say.’ buyruldu.”


PADİŞAHIN ACI MEYVESİ

İyi huylu bir Sultan, bir gün kölelerinden birisine bir meyve verdi. Köle meyveyi öyle iştahla yiyordu ki padişah da ondan yemek istedi.
Köle padişaha o meyveden bir parça sundu. Ama padişahın meyveyi ısırmasıyla kaşlarını çatması bir oldu. Meyve pek acıydı.
“Ey köle! Böyle acı bir meyveyi bu kadar iştahla kim yer?” dedi.

O şu cevabı verdi:
“Şimdiye kadar elinden pek çok hediyeler aldım, yedim. Hepsi de birbirinden lezzetliydi. Bir kerecik de elinden böyle acı meyve geldi diye hemen suratımı buruşturamam ki! Hep senin nimetlerinle beslenmişim. Senin elinden gelen bir nimet nasıl olur da acı gelir?

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb Ayında Kılınacak Namaz
« Yanıtla #535 : 31 Mayıs 2012, 11:46:11 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Nafile) namaz kılarak ve Kur’ân-ı Kerîm okuyarak evlerinizi nurlandırınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)



31
Mayıs Perşembe 2012

Hicrî: 10 Receb 1433 - Rûmî: 18 Mayıs 1428


RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.
Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı:
Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

* İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

* İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

* Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mevlâna Ya'kûb-i Çarhî (k.s.)
« Yanıtla #536 : 01 Haziran 2012, 10:38:46 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin en şereflileri Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup onunla amel edenler ve geceyi ibadetle ihya edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-îmân)



01
Haziran Cuma 2012

Hicrî: 11 Receb 1433 - Rûmî: 19 Mayıs 1428

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453)
Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)


MEVLÂNA YA'KÛB-İ ÇARHÎ (K.S.)

Mevlâna Ya'kûb bin Osman el-Çarhî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın on yedincisidir. Gazne'nin köylerinden olan Çarh'te doğmuştur. İlim tahsili için önce Herat'a, sonra da Mısır'a gitti. Zamanının ulemâsından şer'î ve aklî ilimleri tahsil etti. Mevlâna Şihâbuddin eş-Şirvânî hocalarının büyüklerindendir. Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri önce Muhammed Bahâüddin Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretlerine, onun vefatından sonra da Alâüddîn-i Attâr Hazretlerine intisab etti.

Şâh-ı Nakşibend Hazretlerine intisabını şöyle anlatır:
"Huzuruna varıp beni kabul etmesini istedim. 'Biz kendiliğimizden bir şey yapamayız. Bu gece bakalım, ne işaret olunacak. Allâhü Teâlâ kabul buyurursa biz de kabul ederiz.' buyurdular. Hayatımda bundan daha zor bir gece geçirmedim. Sabaha kadar, acaba kabul olunacak mıyım, olunmayacak mıyım endişesiyle geçirdim. Sabah namazını beraber eda ettikten sonra tebessüm buyurarak “kabul olundun.” diyerek beni müjdelediler.
Buhârâ'dan ayrılmama izin verinceye kadar uzun bir müddet hizmet ve sohbetlerinde bulundum. Yola çıkacağım zaman bana, “Benden öğrendiğin her şeyi Allâh’ın kullarına tebliğ et. Bu senin saadetine sebep olur.” buyurdular.
Hâce Bahâüddin (k.s.), bana Hâce Alâüddin Attar'ın sohbet ve hizmetine devam etmemi emrettiler. Hâce hazretlerinin vefatından sonra ben bir müddet Bedahşan'da kaldıktan sonra Hâce Alâüddin Hazretleri'nin yanına gelip 20 Recep 802 / 1400 senesinde ahirete irtihal edinceye kadar onun hizmet ve sohbetinde bulundum."


Ya'kûb-i Çarhî Hazretleri, burada uzun yıllar -takriben elli sene- irşad vazifesini yerine getirmiştir.
851/1447 tarihinde Hulgâtu (Halfetu) köyünde âhirete irtihal buyurdular. Kabr-i şerifleri Halfetu'da olup, Tacikistan'ın başkenti Duşanbe’ye takriben 5 km. mesafede Mevlânâ köyündedir.
Tefsir, hadîs ve tasavvufa dair eserleri bilinmektedir.
İrşad vazifesini halifelerinden Hâce Ubeydullâh-ı Ahrâr Hazretlerine teslim ettiler.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Osmanlı’da Adâlet / Fıkra: Cebimde Eriyivermiş
« Yanıtla #537 : 02 Haziran 2012, 13:39:27 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Muhakkak Allâhü Teâlâ adâletle hükmedenleri sever.”
(Hucurât Sûresi, âyet 9)



02
Haziran Cumartesi 2012

Hicrî: 12 Receb 1433 - Rûmî: 20 Mayıs 1428

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)


OSMANLI’DA ADÂLET

Kânûni Sultan Süleyman devrinde Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’ya esir düştükten sonra 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl kalan bir İspanyol, Sinan Paşa’nın yanında hekim olarak bulunmuştu.
İspanya’ya döndükten sonra yazdığı hatıralarından bazı notlar:
Biraz da Osmanlı'da adâletten bahsedelim.
Türkler Hristiyan, Müslüman herkese adaleti tatbik ederler. Dünyanın hiçbir yerinde Sinan Paşa’nın adaleti yerine getirmek ve haksızlıkları önlemek için yapmış olduğu şeylere rastlanmaz. Sık sık kıyafet değiştirerek dolaşır, olan bitenleri öğrenmek için lokantalarda yemek yer, yangına karşı tedbir alınıp alınmadığını öğrenmek için geceleri şehri gezerdi…
Hiçbir hâkim ırzla alâkalı suçlarda af yoluna sapmaz. İnanın ki, orada iltimas mektupları da hükümsüzdür. Adâletlerinin en güzel tarafı dâvaların çok kısa zamanda nihayetlenmesidir. Buradaki gibi nasıl olsa dâva uzun sürer diye haklı olanlar, haksız tarafla anlaşma yoluna gitmezler. Divan-ı Hümayun, yani sultanın meclisinde de, diğer mahkemelerde de “Kimin maslahatı var.” diye yüksek sesle üç defa söylenmeden oturum neticelenmez…
Bizdeki gibi otuz, kırk yıl devam eden dâvalar yoktur. En uzun dâva otuz gün sürer. Bütün işleri bu yüzden düzenlidir. Şahit dinletmek isteyen taraf, ilk duruşmada bütün şahitlerini birlikte götürür.
Hâkim şahitleri sorunca “Evet efendim, hepsi hazır.” diyebilmelidirler. Böylece dâva lehde veya aleyhte neticelenir ve yemeğe çıkılır.
Allâh’ın işine karışılmaz. Onlar adâleti tatbik ederler, biz lâfiyle geçiniriz

FIKRA:...........CEBİMDE ERİYİVERMİŞ
Baba ile oğlu konuşuyorlar:
"Oğlum, bugün hava ne kadar sıcak! İnsan madenden olsa eriyecek!"
- "Evet babacığım! Hatta sabahleyin verdiğiniz iki lira da cebimde eriyivermiş!"

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Her İşte Hayır Ve Şerri Gözetmek / Parçalı Ay Tutulması
« Yanıtla #538 : 03 Haziran 2012, 15:45:46 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir işi yapmak istediğin zaman (istihâre ve istişâre yaparak) âkıbetini iyi düşün. Hayırlı görürsen yap, hayırlı değilse terk et.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Mübârek, ez- Zühd)



03
Haziran Pazar 2012

Hicrî: 13 Receb 1433 - Rûmî: 21 Mayıs 1428

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)


Her İşte Hayır Ve Şerri Gözetmek

Herhangi bir iş yapmak istenildiğinde dîn ve dünyâca fayda ve zararını iyice düşünmelidir. O husûsda ehil kimselerle istişâre ederek ve istihâre ile netîcesinde hayır olup olmadığını bulmaya çalışmalıdır. Tedbîrsiz iş gören, pişmân olur.
Tedbîr, bir işin sonunu düşünmektir. Yapılacak işin sonunda hayır görülür ise fırsatı hiç kaçırmadan yapmalıdır. Şer görülürse de o işten el çekmelidir.

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri buyurdular:
Bir işte hayır olup olmadığını bilmek istersen onu şu üç ölçüye koy. Eğer bu ölçülere uygun gelirse hayırdır, onu yap, uymazsa şerdir, onu terk et.
Evvelâ o işi dînî ölçülere göre değerlendir. Eğer dîne uygun ise yap, değilse terk et.
Eğer bununla hayır yahut şer olduğunu anlayamazsan o vakit onun dîn âlimlerinin ve sâlih kişilerin yaptıklarına uyup uymadığına bak. Onların yaptıklarına uygunsa hayırdır, yap: değilse şerdir, yapma.
Bununla da hayır veya şer olduğunu tesbit edemezsen nefsine ve hevâna arz et. Nefs bir korkuya bağlı olmadan tabiî olarak ondan nefret ediyorsa, o hayırdır. Nefs Allâh’dan bir sevâb ümîd ederek değil de tamahkârlığı yüzünden ona meyl ediyorsa şerdir. Zira nefis dâimâ kötülüğü emreder ve asla hayra meyletmez.

Parçalı Ay Tutulması

Yarın (4 Haziran Pazartesi) günü “Parçalı ay tutulması” meydana gelecektir.
Tutulma Asya ve Avustralya kıtaları ile Pasifik Okyanusundan gözlenebilecek, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.
Tutulmanın büyüklüğü: 0.3704’tur.
Ay’ın gölgeye girişi : 4 Haziran 2012 11.48 (Türkiye yaz Saati)
Tutulmanın ortası: 4 Haziran 2012 14.04 ”
Ay’ın gölgeden çıkışı: 4 Haziran 2012 16.18 ”

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Îmânınızı Çokca Yenileyiniz!
« Yanıtla #539 : 04 Haziran 2012, 17:35:52 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Süfyân bin Abdullah (r.a.)’dan: “Yâ ResûlAllah, bana bir iş söyle ki ona sımsıkı sarılayım.” dedim. Resûlullah (s.a.v.) “Rabbim Allah’tır, de sonra da dosdoğru ol.” buyurdular. “Yâ ResûlAllah, benim için en çok korktuğunuz şey nedir?” diye sordum. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mübarek dilini tutarak “işte bu” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



04
Haziran Pazartesi 2012

Hicrî: 14 Receb 1433 - Rûmî: 22 Mayıs 1428

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876)
Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)


Îmânınızı Çokca Yenileyiniz!

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Îmânınızı çokca yenileyiniz.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm sordular “Yâ Resûlallâh, nasıl yenileyelim”, “Lâ ilâhe illallâh”kelimesini çok okuyarak.”  buyurdular.
Kelime-i Tevhîd’i devamlı okumak kalbdeki îmânı yeniler, kalbi nûrla doldurur, yakîni artırır.
İman rütbesi en büyük rütbedir. Bu rütbenin şerefini ayak altına alacak derecede dîne uymaz bir söz söylenir, bir iş yapılırsa Mevlâ rütbeyi hemen alır. Eğer bu rütbenin haysiyetini lekeleyecek şeyler yapılırsa, îman devleti yavaş yavaş, elden çıkar. Bu sebeple küçük, büyük bütün günahlardan sakınmalıdır. Kazara oluverirse hemen samimiyet ile tevbe etmelidir.
Bilerek yahud bilmeyerek böyle hata işleyen kimse hemen îmanını yenilemelidir, nikâhlı ise hususî surette nikâhını da tazelemelidir.
Şeytanın hilelerine karşı uyanık olmalı; malımız ve bedenimizle uğraşıp yaptığımız amelleri dilimizin bir fiili ile bozmamalıdır. Tevbe ettikten sonra temiz defteri yeniden karalamamalı, küfür, kötü sözler ve işlerden uzaklaşmalıdır.

Her kimse bu yedi şeyi dilden bırakmamalıdır:
1. Her işinde besmele-i şerifeyi,
2. Her işi tamam ettikten sonra “Elhamdülillah” demeyi,
3. Bir kimseye veya bir yere gidecekse “İnşaAllah” demeyi,
4. Bir musibet işitince “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” demeyi,
5. Lisanından bir hata sâdır olmuşsa tevbe ve istiğfar etmeyi,
6. Lisanında “Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke lehu lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” kelime-i tayyibesini,
7. “Eşhedü ellâ ilahe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühu” kelime-i şerifesini huzur-ı kalp ile devâmlı söylemeyi.

Gecede ve gündüzde şunu da okumalıdır:
“Sübhânellâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahi’l-aliyyi’l-azîm.”