Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1010501 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haccın Fazîleti
« Yanıtla #1710 : 14 Ağustos 2015, 10:45:44 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَجَّةُ الْمَبْرُورَةُ لَيْسَ لَهَا جَزَاءٌ إِلَّا الْجَنَّةُ وَالْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا. (ن

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Makbul olan haccın mükâfatı ancak cennettir. İki umre de arasında işlenen (küçük) günahlar için keffârettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)



14
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 01 Ağustos 1431  - Hicrî: 29 Şevval 1436

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)



Haccın Fazîleti

Allâhü Teâlâ buyurdu ki (meâlen):

“Şüphe yok ki, insanlar için ilk tesîs edilmiş olan mâbed, Mekke’deki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beytullâh (Kâbe-i Muazzama)dır.

Onda açık âyetler (alâmetler), İbrâhîm’in makâmı vardır. Ve her kim ona girerse emîn olur. Ve onun yoluna gücü yeten kimseler üzerine de o Beytullâh’ı haccetmek Allâhü Teâlâ için bir haktır (Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır). Ve her kim inkâr ederse şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ bütün âlemlerden ganî(zengin)dir.” (Âl-i İmran Sûresi, âyet 96-97)


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim, Allâhü Teâlâ için haccederse, hac esnâsında kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, anasından doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak döner.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), “Mebrûr (makbul) hac için cennetten başka mükâfât yoktur.” buyurdu. “Onun mebrûr olması ne (ile)dir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Yemek yedirmekle, hoş kelâm (konuşmak) iledir.” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e

“Hangi amel daha fazîletlidir?” diye soruldu,

“Allâh’a ve Resûlü’ne îmân etmektir.” buyurdular.

“Sonra hangisi?” denildi.

“Allah yolunda cihâddır.” buyurdu.

“Daha sonra hangi (amel)dir?” denildi.

“Mebrûr (makbul) hacdır.” buyurdular. (Sahîh-i Buhârî)

“Hiç şüphe yok ki, şu Beyt (Kâ’be-i Şerîfe), İslâm’ın direk (mesâbesindeki rükün)lerinden biridir. Kim hac ve umre yaparsa, kefâletini Allâh’ın üzerine havâle etmiş (Allah onun kefili olmuş) demektir. Eğer (bu yolculukta) vefât ederse, Allah onu cennete koyar, şâyet âilesinin yanına döndürürse ganîmetle döndürür.”

“Hacda harcanan para(nın sevabı), Allâhü Teâlâ yolunda sarf edilen nafaka gibi, yedi yüz kat fazlası ile verilecektir.”
(Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mazmaza ve İstinşâk’ın Hikmeti | Zilkâde Ayı | İsimlerimiz
« Yanıtla #1711 : 15 Ağustos 2015, 23:08:44 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْبَيْتُ الَّذِي يُقْرَأُ فِيهِ الْقُرْآنُ يَتَرَائَى لِأَهْلِ السَّمَاءِ، كَمَا تَتَرَائَى النُّجُومُ لِأَهْلِ الْأَرْضِ. (هب

“Yıldızlar yeryüzündekilere nasıl görünüyorsa Kur’ân-ı Kerîm okunan ev de meleklere öyle görünür.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân)



15
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 02 Ağustos 1431  - Hicrî: 30 Şevval 1436

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)



Mazmaza ve İstinşâk’ın Hikmeti

Mazmaza: Ağza su verip çalkalamaktır.

İstinşâk: Suyu buruna çekmektir.

Mazmaza ve istinşâk abdestte sünnettir, gusülde ise (Hanefî mezhebinde) farzdır.

Abdeste mazmaza ve istinşâkla başlanmasının hikmeti şudur:

Abdest ancak mutlak temiz su ile sahih olur.

Suyun üç vasfı vardır: Renk, tat ve koku.

Abdest alan kimse suyu görür ve renginin abdest için uygun olduğunu bilmiş olur.

Sonra mazmaza yapar ve tadını hisseder.

İstinşâk ile de kokusunu hisseder.

Böylelikle abdestin farzlarının birincisi olan yüzü yıkamadan önce suyun abdeste uygun olduğunu kat‘î olarak bilmiş olur. (Münyetü’l-Müsallî, İbnü Emîri’l-Hac)

ZİLKÂDE AYI

Zilkâde ayı, kamerî ayların on birincisidir. Hac aylarından olduğu için, geceleri zaman zaman teheccüd namazına kalkılır. Bilhassa cuma geceleri tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

ZİLKADE AYI İCTİMA‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1436 yılı Zilkâde ayı ictima‘ı 14 Ağustos Cuma günü Türkiye yaz saati ile 17.53’dedir.

Ru’yet, ise 15 Ağustos Cumartesi Türkiye saati ile 10.07’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Avustralya Kıtası, Afrika kıtasının güney ve orta kısmı, Hint Okyanusunun Orta kısımları, Madagaskar, Endonezya, Papua Yeni Gine, Antarktika’nın kuzey sahilleri.

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 16 Ağustos Pazar Zilkâde ayının 1. günüdür.


İsimlerimiz: Erkek: Selman, Kız: Neslihan



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hîre’nin Fethi (H. 12 - M. 633)
« Yanıtla #1712 : 15 Ağustos 2015, 23:18:47 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(الَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ النَّظْرَةَ سَهْمٌ مِنْ سِهَامِ إِبْلِيسَ مَسْمُومٌ، مَنْ تَرَكَهَا مَخَافَتِي أَبْدَلْتُهُ إِيمَانًا يَجِدُ حَلَاوَتَهُ فِي قَلْبِهِ. (ك

“Nâmahreme (evlenilmesi haram olmayan bir kadına şehvetle) bakmak, şeytânın zehirli oklarından bir oktur. Kim benden korktuğu için onu terk ederse, ona öyle bir îmân nasîb ederim ki, o îmânın zevkini kalbinde duyar.”
(Hadîs-i Kudsî, Hâkim, el-Müstedrek)



16
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 03 Ağustos 1431  - Hicrî: 1 Zilkâde 1436

Kars'ın Selçuklular Tarafından Fethi (1064) • Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)



Hîre’nin Fethi (H. 12 - M. 633)

Hazret-i Ebûbekir’in hilafeti zamanında Hâlid bin Velîd (r. a.), Hîre’yi fethetmiştir. (Hîre bugün Irak’ın Necef iline bağlı bir kaza merkezidir.)

Hazret-i Hâlid, Hîreliler’in etrafını çevirerek iyice sıkıştırıp hücum etmeye başlayınca Hîreliler cizye vermek üzere eman dilediler. Eman verildi.

Beldenin ileri gelenleri Hazret-i Hâlid’in huzuruna geldiler. Çok uzun yaşayanlardan meşhur Abdü’l-Mesîh de onlarla birlikte olup sözcüleri idi.

Hazret-i Hâlid, ona “Kaç sene yaşadın?” diye sordu.

“Bir kaç yüz sene!” dedi.

Acaip ne gördün diye soruldu:

“Hîre ile Şam arasında köyler dizilmişti. Bir kadın yanına yalnız bir çörek alıp Hîre’den Şam’a kadar emniyet içinde giderdi.” dedi.

Sonra cizyenin miktarı tâyin edildi. Hîreliler, her sene yüz doksan bin altın vermeğe razı oldular. Hz. Hâlid, cizyeden başka Abdü’l-Mesih’in kızı Kerame’nin, Hz. Şerîk’e teslim edilmesini de şart kıldı.

Bu şartın konulmasının sebebi ise şu idi:

Hazret-i Şerîk, Kerame’yi daha önce görmüştü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ümmetinin İran’ı ve Hîre’yi fethedeceğini müjdelediği zaman Hazret-i Şerîk de orada bulunuyordu. Kerame’nin kendisine verilmesini istedi. Peygamberimiz (s.a.v.) de verileceğini vaad etti.

Hîre fetih edilince Şerîk (r.a.), Hazret-i Hâlid’in huzuruna şâhitler ile gelerek Peygamberimizin vaadini isbat etti. Hazret-i Hâlid bu vaadi yerine getirdi. Hîreliler Kerame’yi getirdiler ve Hazret-i Hâlid onu Şerîk’e (r.a.) teslim etti. Böylece Peygamberimizin vaadini de yerine getirdi.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İtikadda ve Amelde Mezhebler
« Yanıtla #1713 : 17 Ağustos 2015, 12:43:33 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً كُلُّهُمْ فِي النَّارِ إِلَّا مِلَّةً وَاحِدَةً قَالُوا وَمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي. (ت

“… Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.” 'O hangi fırkadır, yâ Resûlallâh?' diye sorulduğunda
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



17
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 04 Ağustos 1431  - Hicrî: 2 Zilkâde 1436

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)



İtikadda ve Amelde Mezhebler

Sahih ve makbul itikat bilgilerinin neler olduğunu İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu’l-Hasen Eş’arî Hazretleri Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden derleyip bu ümmete anlatmışlardır:

Bu iki büyük İslâm âlimi, Müslümanların itikat (inanç) meselelerinde imamlarıdır. Esasta birdirler. Aralarında sadece bazı teferruatta ihtilaf vardır.

Bu iki imamın (İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu’l-Hasen Eş’arî) yolu itikatta, inançta Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebidir. Yâni Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve mübarek sahabîlerinin yoludur. Bunların dışında kalan Mutezile, Cebriye, Kaderiye, Bâtıniyye, Karmatiyye, Şia ve diğer fırkaların inançlarında hatalar, bozukluklar, bid’atler vardır.

Her Müslüman, inanç meselelerinde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebini yani İmam Mâturidî’yi veya İmam Eş’arî’yi takip ve taklit etmelidir.

“Benim mezhebe ihtiyacım yok, ben Kur’ân ile Sünnet’e bakarım...” diyenler büyük hata işlemektedirler. Bin seneden beri nice büyük âlimler, mürşidler, sâlihler, arifler bu iki imamdan birine tâbi olmuşlardır. Bu mevzuda bin küsur yıllık bir icmâ-ı ümmet vardır. Bu mezheplerden ayrılan bilgisizler sapıtmış ve sapıttırmışlar, Ehl-i Sünnet’in dışına çıkmışlardır.

Peygamberimiz ve sahabîler devrinden sonra İslâm dünyasında “Mutlak müçtehitler” yetişmiş, bu büyük zatlar Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadîslerini mükemmel bir şekilde inceleyerek, dinimizin bütün amel meselelerini büyük bir vukufla açıklamışlar, hükümleştirmişlerdir.

Bu mutlak müçtehitlerin mezheplerinden dört zatın mezhebi, İslâm dünyasında ‘Amelde mezheb’ olarak kabul edilmiş ve yayılmıştır. Bu mezhepler:

Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebidir.

Bütün Müslümanlar amelde, bu dört mezhepte birleşmişlerdir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fâtımalar | Timur’un Tevâzuu
« Yanıtla #1714 : 18 Ağustos 2015, 10:32:03 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَا تَوَاضَعَ أَحَدٌ لِلهِ إِلَّا رَفَعَهُ اللهُ. (ت

“Allah için tevâzu gösteren hiç kimse yoktur ki, Allah onun (dünyâ ve âhirette) derecesini yükseltmesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



18
Ağustos Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 05 Ağustos 1431  - Hicrî: 3 Zilkâde 1436



Fâtımalar

Dûme meliki Ükeydir, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e ipekli bir elbise hediye etmişti. Resûl-i Ekrem onu Hz. Ali’ye vererek:

“Bunu Fâtımalar’a başörtüsü olarak taksim et” buyurmuşlardı.

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in bu hadîsinde geçen Fâtımalar (Fevâtım) şunlardır:

1. Fâtımatu’z-Zehrâ (r. anhâ).

2. Hz. Ali’nin annesi Fâtıma binti Esed.

3. Hz. Hamza’nın kızı Fâtıma binti Hamza.

4. Akîl bin Ebî Talib’in hanımı olan Fâtıma binti Utbe bin Rebîa’dır.


Hazret-i Ali o kumaşı kesip bu dört Fâtıma arasında başörtüsü olarak taksim etmiştir.

Rasûlullâh (s.a.v.)’in doğumunda hizmeti geçen Fâtımalar’a da Fevâtım adı verilmektedir ki 7 Fâtıma’dır.

“Ben Fâtımalar’ın oğluyum” hadîsinde adı geçen Fevâtım, Resûlullâh (s.a.v.)’in nineleri arasında bulunan Fâtıma ismindekilerdir.


EMÎR TİMUR’UN TEVÂZUU

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât-ı Şerîfesi’nde şöyle buyurdular:

“Emîr Timur aleyhirrahme, bir gün Buhârâ sokaklarının birinden geçmekteydi. Hâce Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin dervişleri de medresenin sergilerini silkeliyorlardı. Emir Timur, İslâm’a olan bağlılığından, dervişlerin feyzinin bereketiyle şereflenmek için medresenin bu tozlarını, kendisi için sanki anber ve çok güzel bir koku kabul edip orada durdu.

İşte Emîr Timur, bu tevazuu ve inkisarı ile hüsn-i hâtime ile müşerref olmuştur. Emîr Timur’un vefatından sonra Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, “Timur imanla öldü” buyurmuştur.”

(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/ m. 93)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mal ve Beden İle İbadet: Hac
« Yanıtla #1715 : 19 Ağustos 2015, 10:57:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حُجُّوا، فَإِنَّ الْحَجَّ يَغْسِلُ الذُّنُوبَ كَمَا يَغْسِلُ الْمَاءُ الدَّرَنَ. (طس

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Haccediniz. Muhakkak hac, suyun kirleri yıkayıp temizlediği gibi günahları temizler.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)



19
Ağustos Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 06 Ağustos 1431  - Hicrî: 4 Zilkâde 1436

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)


Mal ve Beden İle İbadet: Hac

Hac, İslâm’ın beş esâsından biridir. Hem mâlî, hem de bedenî bir ibâdettir. Hicretin dokuzuncu senesinde farz kılınmış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebûbekir’i (r.a.) hac emîri tayîn etmişlerdir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hac farîzasını ertesi sene îfâ buyurmuşlardır.

Şartları kendinde bulunan kişiye ömründe bir kere haccetmek farz-ı ayındır. Hâli müsâit olduğu halde, ömrünün sonuna kadar sıhhati müsâit olmazsa vekil gönderir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kelime-i Şehâdet (Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Allâh’ın kulu ve peygamberi olduğuna şehâdet etmek), namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe’yi haccetmektir.”

Haccın bazı hikmet ve faideleri:

1. Allâhü Teâlâ’ya karşı kendini hakir göstermek, insanlara karşı mütevâzî olmak,

2. Mal nimetinin ve beden sağlığının şükrünü edâ etmek.

3. Kâbe-i Muazzama’nın, insanların ruhlarına inşirâh (genişlik) vermesi,

4. Nefsi tezkiye ve terbiye etmek,

5. Dinleri bir, renkleri ve dilleri ayrı olan Müslümanların kaynaşmaları,

6. Hacer-i Es’ad’ı selamladıkça ahid ve mîsâkı hatırlamak ve îmânı tazelemek,

7. İslâm’ın doğup yayıldığı yılları, Peygamberimiz’in ve Ashâbı’nın İslâm için bin bir güçlük ve meşakkat içinde verdiği mücâdeleyi hatırlamak,

8. Bembeyaz ihrâma bürünmek, beyaz kefene sarılıp âhiret yolculuğuna çıkmanın, kabirden kalkıp mahşere gitmenin bir temsilidir,

9. Hac, Müslümanlarda ömür boyu yâd edilecek güzel hâtıralar bırakır.
(Hac Rehberi, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Meleklerin Tesbîhi
« Yanıtla #1716 : 20 Ağustos 2015, 10:36:35 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلَاةٌ فِي مَسْجِدِي هٰذَا أَفْضَلُ مِنْ أَلْفِ صَلَاةٍ فِيمَا سِوَاهُ إِلَّا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ. (ق)

“Benim şu mescidim (Mescid-i Nebevî) de kılınan bir namaz, -Mescid-i Haram hariç- diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha fazîletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



20
Ağustos Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 07 Ağustos 1431  - Hicrî: 5 Zilkâde 1436

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)


Meleklerin Tesbîhi

Arş-ı A‘lâ’yı taşıyan melekler, Hz. Âdem’in yaratılmasına kadar uzun müddet “Sübhanellâh” diye tesbîh ederek taşıdılar.

Hz. Âdem aleyhisselamın ruhu dimağına, beynine ulaşınca, aksırdı. Allâhü Teâlâ’nın ilhâmıyla Âdem aleyhisselam “Elhamdülillah” dedi.

Allâhü Teâlâ “Yerhamuke Rabbüke (Rabb’in sana rahmet edecektir.). Seni bunun için yarattım ey Âdem!” buyurdu.

Hz. Âdem’in tesbihini duyan melekler “Bu kelime güzel” dediler ve onu tesbihlerine eklediler ve Hz. Nuh’un peygamberliğine kadar “Sübhânellâhi ve’l-hamdülillâhi’’ diye tesbih ettiler.

Hazret-i Nuh’un kavmi puta tapardı. Allâhü Teâlâ, Hz. Nuh’a, kavmi “Lâ ilâhe illallâh” derlerse onlardan razı olacağını bildirdi. Bu kelimeyi duyan melekler “Bu da üçüncü kelime” dediler ve ilk iki tesbihe bunu da ilâve edip Hz. İbrahim’in gönderilmesine kadar “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâh’’ diyerek tesbih ettiler.

Allâhü Teâlâ, Hz. İbrâhim (a.s.)’e oğlu İsmâil (a.s.)’i kurban etmesini emredip, sonra da ona fidye olarak bir koç gönderince, Cebrâil (a.s.) “Allâhü Ekber’’ dedi.

Bu kelimeyi duyan melekler “Bu dördüncü güzel kelime” dediler ve tesbihlerine ilâve ettiler. “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhü ekber” diyerek tesbih etmeye başladılar.

Cebrâil (a.s.), Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) bunu anlatınca Resûlullâh Efendimiz taaccüble “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” dedi.

Bunun üzerine Cebrâil (a.s.), “Bu kelimeyi de bu tesbihe ilâve edelim” dedi.


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Muhakkak bu kelimeler (Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm) bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevimlidir.” (Hulasatu’l-ahbâr)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Beytü’l-Makdis: Mescid-i Aksâ | İsimlerimiz
« Yanıtla #1717 : 21 Ağustos 2015, 10:43:05 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِنَّ اللهَ إِذَا أَحَبَّ قَوْمًا اِبْتَلَاهُمْ فَمَنْ رَضِيَ فَلَهُ الرِّضَا وَمَنْ سَخِطَ فَلَهُ السَّخَطُ. (ت

“Allâhü Teâlâ sevdiği bir topluluğu bela ve musibetle imtihan eder. (Sabredip) râzı olanlardan Allâhü Teâlâ da râzı olur; râzı olmayandan Allâhü Teâlâ da râzı olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



21
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 08 Ağustos 1431  - Hicrî: 6 Zilkâde 1436

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)


Beytü’l-Makdis: Mescid-i Aksâ

Âlimler İsrâ ve Mirac âyetinde geçen Mescid-i Aksâ’nın Beytü’l-Makdis mescidi olduğunda ittifâk etmişlerdir. Bu mescidin “Aksâ” (yani, çok uzak) diye isimlendirilmesi (Mekke’deki) Mescid-i Harâm ile arasındaki mesafenin uzak olmasındandır. Zira o vaktin imkânlarıyla bir aylık mesâfe idi. Bazı âlimlere göre de o vakit ondan ötede mescid bulunmadığındandır.

Beytü’l-Makdis’i Süleyman aleyhisselâm Allâhü Teâlâ’nın emriyle imar etmiş; o zamandan bu zamana hep hürmet gösterilmiştir. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ ve çevresini din ve dünya bereketleriyle bereketlendirmiştir. Çünkü Halîlullâh İbrahim aleyhisselâmdan itibaren Hazret-i İsa’ya kadar vahyin indiği mahal ve peygamberlerin ibâdet yeri olmuştur. Ayrıca nehirler, ağaçlar, çiçek ve meyvelerle donanmış idi.

Hazret-i Ka‘b (r.a.) buyurdu:

“Meleklerin semaya yükseldikleri semâ kapıları Mescid-i Aksâ’nın kapısına tesâdüf etmektedir.”

Ayrıca Beytü’l-Makdis, kıyâmette insanların toplanacağı mahşer mahallidir. Allâhü Teâlâ Resûlullâh Efendimizi oraya götürdü ki mübârek ayakları oraya bassın da onun hürmetine kıyâmet gününde ümmetinin mahşer meydanında beklemeleri kolay olsun.

Mescid-i Aksâ Peygamberlerin ruhlarının toplandığı mahaldir. Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) orayı teşrifi de peygamberlerin onunla müşerref olması içindir.

Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) bulunduğu ve ayak bastığı mekânlara başka yerlerin tercih edilmesine razı değildir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Beytü’l-Makdis’e gidip ayak basması ve namaz kılması kudsiyyetini tamamlamak içindir. (Sübülü’l-hüdâ ve’r-Reşâd)

İsimlerimiz: Erkek: Enis, Kız: Firdevs


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazret-i Ebûbekir’in Nasihati
« Yanıtla #1718 : 23 Ağustos 2015, 01:58:42 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَرْحَمُ أُمَّتِي بِأُمَّتِي أَبُو بَكْرٍ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ümmetim içinde ümmetime en merhametli olanı Ebûbekir’dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



22
Ağustos Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 09 Ağustos 1431  - Hicrî: 7 Zilkâde 1436

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)


Hazret-i Ebûbekir’in Nasihati

Hazret-i Ebûbekir (r.a.) Yezîd bin Ebî Süfyan’ı bir fırkaya kumandan tayin edip Belkâ yolu ile Şam tarafına göndermiştir. Onun sancağı altında çok gönüllü asker toplanmıştır. İçlerinde Mekke’nin ileri gelenlerinden Süheyl bin Amr gibi büyük zatlar vardı. Halîfe Hazretleri, yaya olduğu halde onu yolcu etmiş ve şöyle nasihat etmiştir:

“Ben, seni tecrübe etmek üzere tayin ettim. Güzel hareket edersen evvelkinden daha büyük bir makam veririm ve eğer fena hareket edersen seni azlederim.

Allah korkusunu kalbinden çıkarma. Muhakkak Allâhü Teâlâ senin dışını nasıl görürse iç yüzünü de öyle görür. Allâh’a en yakın olan, ona ameliyle en çok yaklaşandır.

Kibirden sakın. Zira Allah, kibri ve kibirli olanı sevmez. Kibirli ve kendini beğenenler ile düşüp kalkma.

Askerinin yanına vardığında onlarla güzel arkadaşlık et. Onlara nasihat ettiğinde sözü kısa söyle. Zira söz uzun olursa bazıları unutulur.

Sen kendini ıslâh eder, düzeltirsen insanlar da sana karşı iyi olurlar.

Beş vakit namazı vaktinde, rükû’ ve secdesini tam yaparak; huşû ile kıl.

Düşmanın elçileri yanına gelince onlara ikram et ve onları çok bekletme, askerinin halini öğrenmeden çıkıp gitsinler. Onlara fikrini bildirme ve ordunun eksik ve kusurunu gösterme. Asla sırlarını açıklama ki, işlerin bozulmasın.

İstişare ettiğinde; danıştığında doğru söyle ki, istişare doğru olsun...

Geceleri uyanık olup arkadaşların ile sohbet et ki, sana haberler gelsin ve perdeler açılsın.

Geceleri askerine nöbet beklet ve karakollarını çoğalt ve vakitli vakitsiz onları dolaş. Gafil olanları adaletle ikaz et. Cezaya layık olanlara ceza vermekten korkma. Askerin hâlinden gâfil olma. Fakat gizli hallerini araştırarak onları rezil de etme. Görünen hallerine bak, insanların sırlarını meydana çıkarma.

Ganimet malına hıyanet etme, fakirlik getirir ve muvaffakiyyete mani olur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Ebûbekir (r.a)’in Bir Hutbesi
« Yanıtla #1719 : 23 Ağustos 2015, 02:11:59 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ مَاتَ فِي أَحَدِ الْحَرَمَيْنِ اِسْتَوْجَبَ شَفَاعَتِي، وَجَاءَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْآمِنِينَ. (كنز

“Kim Haremeyn (Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere)’den birinde vefat ederse şefaatim ona vacib olur ve kıyâmet gününde her türlü korku ve sıkıntıdan emin olarak gelirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



23
Ağustos Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 10 Ağustos 1431  - Hicrî: 8 Zilkâde 1436

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)


Hz. Ebûbekir (r.a)’in Bir Hutbesi

Hazret-i Ebûbekir bir hutbesinde Allâhü Teâlâ’ya lâyıkıyla hamd ve senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:

Allâh’a itaat edip isyan etmemenizi, onu zikredip unutmamanızı, şükredip nankörlük etmemenizi, gazabından rahmetine sığınmanızı, ona lâyıkıyle senâda bulunmanızı ve ondan bir şey istediğiniz zaman havf ve recâ (korku ve ümîd) arasında bulunmanızı tavsiye ederim. Zîrâ Allâhü Teâlâ, Hz. Zekeriyâ aleyhisselâm’ı ve âilesini överek şöyle buyuruyor: “Onlar hayırlarda müsâbaka ederler, bizi korku ile karışık ümidle duâ ederler, onlar bize huşu ile boyun eğerler…” (Enbiyâ s., ayet 90)

Sonra, bilmiş olun ey Allâh’ın kulları! Allah, hakkı mukabilinde sizin nefislerinizi rehin olarak aldı. Sizden bunun için ahid; söz aldı. Sizin az ve fânî amellerinize karşı, çok ve ebedî olan cenneti verdi.

İşte Allâh’ın kitâbı elinizdedir; onun nûru sönmez, insanı hayretlerde bırakan acaibleri tükenmez. Onun nûrundan istifâde ederek nurlanın! Allâh’ın kitabının nasîhatlarından ibret alın, âhiret karanlıklarınızı onun nuruyla aydınlatın.

Muhakkak Allâhü Teâlâ, sizi ancak kendisine ibâdet etmeniz için yarattı ve yaptıklarınızı bilen Kirâmen Kâtibîn meleklerini amellerinizi yazmakla vazifelendirdi.

Sonra, ey Allâh’ın kulları! Bilmiş olun ki, bilmediğiniz bir ecele doğru gece gündüz gitmektesiniz. Sayılı günlerinizi Allâhü Teâlâ’nın razı olduğu amellere harcamaya ne kadar gücünüz yetiyorsa, öyle hareket edin. Buna da ancak Allâh’ın izni ile muvaffak olursunuz.

Size takdîr olunmuş ömür içinde Allâh’a kullukta, iman ve ibâdette, hayır yarışlarında en öne geçin ki fena amellerinizin cezâsından kurtulup selâmete erebilesiniz. Birtakım insanlar, ömürlerini Hak Teâlâ’nın kulluğunda harcamadılar, asıl faydasını görecekleri hayırlı amelleri işlemeyi unuttular. Onlar gibi olup helâk olmayınız. Çabuk olup hayırlı ameller işlemeye gayret edin. Çünkü arkanızda hiç ihmal etmeyen, çok dikkatli takip edici (ölüm) vardır.
(İmam Suyûtî, Târihu’l-Hulefâ)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hacer-i Esved’i Selamlamak | Sağlık: YARALANMALARDA İLK YARDIM
« Yanıtla #1720 : 24 Ağustos 2015, 10:41:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نَزَلَ الْحَجَرُ الْأَسْوَدُ مِنَ الْجَنَّةِ وَهُوَ أَشَدُّ بَيَاضًا مِنَ اللَّبَنِ فَسَوَّدَتْهُ خَطَايَا بَنِي آدَمَ . (ت

“Hacer-i Esved cennetten inmiştir. O sütten daha da beyaz idi. Fakat insanoğlunun hata (ve günah)ları onu kararttı.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)



24
Ağustos Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 11 Ağustos 1431  - Hicrî: 9 Zilkâde 1436

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)


Hacer-i Esved’i Selamlamak

Hac ve umre yapanlar, tavafa başlarken veya tavaf esnasında Hacer-i Es’ad’ın - Hacer-i Esved’in önüne geldikçe namazda durur gibi tekbir ve tehlil ile mübarek taşa ellerini kaldırıp sürerler. Mümkünse öperler. Değilse ellerini sürüp ellerini öperler. Bu da mümkün değilse karşıdan ellerini kaldırarak selamlarlar. Böyle yapanlar Allâhü Teâlâ’ya bîat etmiş olurlar.

Hacer-i Esved’i selamlamak sünnettir. Fakat insanlara eziyet ve sıkıntı vermemek vacibdir. Sünneti işlemek için insanlara eziyet vermek caiz olmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta Hz. Ömer’e şöyle tavsiyede bulunmuştur:

Yâ Ömer, sen güçlü kuvvetli bir adamsın. Hacer-i Esved’e ulaşmak için izdiham çıkarma, insanlara zahmet verme. Yoksa zayıfları sıkıştırıp onlara eziyet etmiş olursun. Eğer kalabalık değilse dokunarak ve öperek selamla. Kalabalık ise karşısında durarak tehlil ve tekbirle selamla. (Müsned-i Ahmed)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Kıyamet gününde bu taşın (Hacer-i Esved’in) gören iki gözü, konuşan dili olacak. Kendisini selamlayanlar hakkında şahitlik edecek.” buyurmuştur.

Sağlık: YARALANMALARDA İLK YARDIM

Düşme, çarpma, burkulma, kırık gibi yaralanmalarda ilk müdahale mühimdir. Yaralanan kısımda şişlik, kızarıklık ve ateşlenme görülebilir.

Eğer kanama yoksa yaralanan yerin ağrısını ve aşırı şişmesini (ödemi) önlemek için cilde doğrudan temas ettirilmeden buz konur veya soğuk kompres yapılır. Mümkünse yaralı kısım bandaj ile hafif sıkı sarılabilir.

İlk müdahaleden sonra ortopedi-travmatoloji veya âcil servis doktoru bulunan bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.

Yaralanmadan sonraki ilk vakitlerde kişinin kendini iyi hissetmesi aldatıcı olabilir. Yaralanma ve ağrıyı hafife almamalı, mütehassıs hekimlere muayene olmalıdır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hayvanlara Merhamet İle Muâmele
« Yanıtla #1721 : 25 Ağustos 2015, 12:13:51 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحُجَّاجُ وَالْعُمَّارُ وَفْدُ اللهِ إِنْ دَعَوْهُ أَجَابَهُمْ وَإِنْ اِسْتَغْفَرُوهُ غَفَرَ لَهُمْ. (هـ

“Hac ve umre yapanlar Allâhü Teâlâ’ya (beytine; Ka’be’ye) gelen elçilerdir. Allâhü Teâlâ’dan bir şey isteseler istediklerini verir, istiğfar etseler onları bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



25
Ağustos Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 12 Ağustos 1431  - Hicrî: 10 Zilkâde 1436

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)


Hayvanlara Merhamet İle Muâmele

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O, insanlara merhametli olduğu gibi hayvanlara da son derece merhametli olmuş ve ashâbına da onlara merhameti tavsiyede bulunmuşlardır. Hayvanların aç ve susuz bırakılmamasını, fazla yük yükletilmemesini,  dövülmemesini, ateşle veya vurmak için hedef yapılarak eziyet edilmemesini tavsiye etmişlerdir.

Resûlullâh (s.a.v.) bir gün hayvanlarının üzerinde durup bekleyen bir topluluğa rastladı. Buyurdular ki:
“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (ihtiyacınız olmadığı zaman da) onları dinlendirin. Yollardaki, çarşı ve pazardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (üzerlerinde durup lakırtı etmeyin). Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allâhü Tebâreke ve Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” (Müsned-i Ahmed)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Âişe’yi daha önce hiç binilmemiş bir deveye bindirmiş ve ona “Yâ Âişe! Bu deveye yumuşak davran. Çünkü yumuşak huyluluk kimde olursa onu süsler ve kimden çıkarılırsa da onu lekeler.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

İbn-i Ömer (r.anhümâ) bir tavuğu hedef dikerek ok atan beş on gence rastlamıştı. Bu gençler İbn-i Ömer’in (r.anhümâ) geldiğini görünce dağıldılar. Hz. İbn-i Ömer (r.anhümâ) “Bu tavuğu kim dikti? İyi biliniz ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tavuğu (veya herhangi bir hayvanı) böyle hedef dikerek öldüren kimseye lanet etti.” demiştir. (Sahîh-i Buhârî)

Resûlullâh (s.a.v.) bir deve gördü. Açlıktan sırtı karnına yapışmıştı. “(Açlık, susuzluk, yorgunluk gibi hallerini) anlatmaktan aciz olan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun. Sağlam oldukları zaman onlara binin, kesmeye elverişli oldukları zaman da onları (kesip) yiyiniz.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazret-i Aliyyü’l-Murtazâ’dan Hikmetler
« Yanıtla #1722 : 26 Ağustos 2015, 10:36:27 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ أَقْرَؤُنَا أُبَيٌّ وَأَقْضَانَا عَلِيٌّ. (خ)

“Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:
'Bizim en düzgün Kur’ân-ı Kerîm okuyanımız Übey (ibn-i Ka’b)’dir. En isâbetli hüküm verenimiz de Ali (bin Ebî Tâlib)'dir.'
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



26
Ağustos Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 13 Ağustos 1431  - Hicrî: 11 Zilkâde 1436

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)


Hazret-i Aliyyü’l-Murtazâ’dan Hikmetler

Cimri zengin, cömerd fakirden daha fakirdir. Eli sıkı olanın gönlü de dar olur.
Evliyânın anılması rahmetin inmesine sebeptir.
Ölümü anmak kalbe cilâ verir.
Bir günah çoktur, bin ibadet azdır.
Sen babanın haklarına riayet et ki oğlun da sana riayet etsin; saygılı olsun.
İlim rütbesi rütbelerin en yücesidir.
Kısmetin seni arar bulur, rahat ol.
Dünyaya gelmek ölümün habercisidir.
Sâlih zâtların verdiği zahmet rahmet sayılır.
İnsanın selâmeti dilini tutmaktadır.
Sükût eden pişman olmaz.
İnsanların en hayırsızı, herkesin kendisinden sakındığı adamdır.
Allâh’ın kelâmı kalbin devâsıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gönüllere şifâ verir.
Oruç tutmak sıhhate sebeptir.
Kişinin sadâkati; doğruluğu onun kurtuluşudur.
Gece namaz kılanın yüzü gündüz güzel görünür. Gece namazı mü’minin nurudur. Geceleri namaz kılarak kalbini nurlandır.
Dîn takvâ ile kemâle erer, dünyaya tamah ile bozulur.
Birbirine buğz; düşmanlık edenlere dünya bile dar gelir.
Dostun darbesi daha büyük elem verir.
Dil yarası kılıç yarasından daha şiddetlidir.
Helâl yemek kalbi nurlandırır.
Herkesin rızkı Allâh’a aittir. Senin onu aradığın gibi rızkın da seni arar.
Allâh’a itimad edenin ömrü huzurlu geçer.
Düşmana itimat etmek helâke; mahvolmağa sebeptir.
Dünyalık emeli yani; hırsı az olanın ömrü uzun olur.
Emsâlinizle (denklerinizle) geziniz.
Edeb peşinde olmak altın peşinde olmaktan evladır.
Âfiyet verilen kimse ne bahtiyardır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haccın Hikmeti
« Yanıtla #1723 : 27 Ağustos 2015, 10:48:35 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَرَجَ حَاجًّا أَوْ مُعْتَمِرًا أَوْ غَازِيًا ثُمَّ مَاتَ فِي طَرِيقِهِ كَتَبَ اللهُ لَهُ أَجْرَ الْغَازِي وَالْحَاجِّ وَالْمُعْتَمِرِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ. (هب)

“Bir kimse hac, umre veya gaza için (evinden) çıkar da bu yolda ölürse Allâhü Teâlâ kıyâmet gününe kadar onlara gazâ, hac ve umre yapanın sevabını yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân)



27
Ağustos Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 14 Ağustos 1431  - Hicrî: 12 Zilkâde 1436

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)


Haccın Hikmeti

Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde, gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler Arş’ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz.” buyurdu.
Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullâh’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.”

Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi.

Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt’i; Ka’beyi tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi.

Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt’i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.

Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka’be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka’be’yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu.
İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi. Hz. Allah: “Sen ilân et, sesini duyurmak bize aittir.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim’in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar! Beytü’l-Atîk’i (Ka’be’yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabb’inizin dâvetine icabet edin, gelin.”

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar haccetmeye muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: Emrine âmâdeyim’ demektir.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN
« Yanıtla #1724 : 28 Ağustos 2015, 10:35:09 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي كُلُّ مُنَافِقٍ عَلِيمِ اللِّسَانِ. (حم

“Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimse ilmi (sadece) dilinde olan (itikadı bozuk, ilmiyle amel etmeyen) münafıklardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



28
Ağustos Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 15 Ağustos 1431  - Hicrî: 13 Zilkâde 1436

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)


Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN

Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor:

“Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor:

“Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış.”

Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti:

“Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!”

Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu.

Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım.

Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)