Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1016721 defa)

0 Üye ve 10 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ سَعَادَةً أَنْ يُوثَقَ بِهِ فِي أَمْرِ دِينِهِ وَدُنْيَاهُ. (كنز

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Din ve dünyâ işlerinde güvenilir olması kişiye saâdet (bahtiyarlık) olarak yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



24
Şubat Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 11 Şubat 1432 Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1437

İbni Batuta'nın Vefatı (1369) • Trabzon ve Yomra'nın Kurtuluşu (1918)


İnsanların En Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır

Meşhûr Seyyâh İbn-i Batûta (1304-1369), Seyâhatnâmesi’nde der ki:

Dimaşk (Şam)’da pek çok vakıf vardır ki bunların çeşitlerini ve gelirlerini saymak imkânsızdır. Bu vakıflardan bazıları şunlardır:

Hacca gitmeye gücü yetmeyenler için vakıflar: Fakirlere Beytullâh’ı ziyârete yetecek meblağ verilir.

Fakir âile kızlarına çeyiz vakfı.

Esirleri esâretten kurtaran vakıf.

Ebnâ-i sebîle (yolda kalmışlara) yardım vakfı: Yiyecek ve giyecekleri ile memleketlerine varıncaya kadar lâzım olan harçlık verilir.

Yolları düzeltme ve taş döşeme vakfı. Dimaşk sokaklarının her iki tarafında yaya kaldırımı vardır.

Bunlardan başka diğer hayır işlerine mahsus birçok vakıflar vardır.

Bir gün Dimaşk’ın bir sokağından geçerken, bir küçük köle gördüm. Elindeki sahan dedikleri porselen bir tabak düştü, kırıldı. İnsanlar etrâfına toplandı. İçlerinden biri:

“Tabağın parçalarını topla ve kap-kacak vakfına götür” dedi. Köle, topladıktan sonra, o adamla birlikte vakfa gitti, parçaları gösterdi. Vakıf memuru ona kırılmış olan tabağın aynını satın alacak kadar para verdi.

Bu ne güzel bir iştir. Çünkü; kölenin efendisi tabağın kırılmasından dolayı onu ya dövecek veyahut azarlayacak, kalbini de kıracaktı. Gönül almaya sebep olan böyle hayırlı işler için gayret gösterenleri Cenâb-ı Hak hayırla mükâfâtlandırsın.


NÜKTE: Altınlar Ağıza, Dil Keseye

Bir adam hem cimri, hem de geveze imiş. Böyle dâimâ kesesi kapalı, ağzı açık olmasına işâret etmek için nüktedan biri, birgün ona:
“Altınlarını ağzına al, dilini kesene koy!” demiş...



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gecenin Fazileti
« Yanıtla #1906 : 26 Şubat 2016, 01:09:43 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ فِي اللَّيْلِ لَسَاعَةً لَا يُوَافِقُهَا عَبْدٌ مُسْلِمٌ يَسْأَلُ اللهَ فِيهَا خَيْرًا إِلَّا آتَاهُ إِيَّاهُ وَذَلِكَ فِي كُلِّ لَيْلَةٍ. (حم

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Gecede bir vakit vardır ki şâyet bir Müslüman kul o vakte rastlar da Allah’tan bir hayır isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. Bu vakit her gecede vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



25
Şubat Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 12 Şubat 1432 Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1437

Cem Sultan'ın Vefatı (1495) • Araklı, Sürmene, Çıldır ve İspir'in Kurtuluşu (1918)


Gecenin Fazileti

Yâsin Sûresi’nde Allâhü Teâlâ’nın kudret ve hikmetine şâhitlik eden güneşe, aya ve onların hareketlerine işaret edildiği gibi gece ve gündüze, onların birbirini muntazam bir şekilde takip ettiğine de işâret edilmiştir.

Nasıl ki gündüzleri geceler, geceleri de gündüz takip ediyorsa insanları da öldükten sonra ebedî bir hayat takip edecektir.

Gündüz günah ve isyanın işlendiği, gece ise istiğfar edilip pişmanlık duyulduğu bir zamandır.

Gece, ayıp ve kusurları örter, gündüz ise bunları açığa çıkarır.

Gece Allâhü Teâlâ’ya âşık olanların perdesidir. Gece devam etse, hiç bitmese, diye temennî ederler.

Peygamberler ve evliya büyük tecellîlere ve makamlara gece karanlığında yaptıkları duâ ve ilticâlar ile kavuşmuşlardır.

Nitekim Mûsâ aleyhisselam kırk gece kelâm-ı sübhanîye nâil olmuş, Allâhü Teâlâ ile konuşmuştur.

İbrahim aleyhisselam Halîlullah makâmına gece kavuşmuştur.

Melekler Yûnus aleyhisselamın duâ ve ilticâsını gece vaktinde işitmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Mi’râç’ta yüksek mânevî mertebelere gece vaktinde nâil olmuştur.

Allâhü Teâlâ “(O müttakîler, Allah’tan korkanlar) seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.” (Zâriyât Sûresi, âyet 18) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Gecede bir vakit vardır ki şâyet bir müslüman kul o vakte rastlar da Allah’tan bir hayır isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. Bu vakit her gecede vardır.” ve:

“Gece kıyamına (namaz kılmağa) devam edin. Zîrâ bu, sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Çünkü gece ibâdeti Allâh’a yakınlık ve günahlara keffâret olup bedenden hastalıkları kovar ve günahlardan uzaklaştırır.” buyurmuşlardır. (Hammâmî Tefsiri)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Duâ İbadettir” | Atalar Sözü
« Yanıtla #1907 : 26 Şubat 2016, 01:13:57 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى مَا يُنْجِيكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَيَدُرُّ لَكُمْ أَرْزَاقَكُمْ؟ تَدْعُونَ اللهَ فِي لَيْلِكُمْ وَنَهَارِكُمْ فَإِنَّ الدُّعَاءَ سِلَاحُ الْمُؤْمِنِ. (ع


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Düşmanınızdan kurtaracak, rızkınızı bollaştıracak şeyi size haber vereyim mi? Gece ve gündüz daima Allâh’a duâ ediniz. Çünkü duâ müminin silahıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’la)



26
Şubat Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 13 Şubat 1432 Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1437

Sultan İkinci Osman Han'ın Tahta Çıkışı (1618)


“Duâ İbadettir”

Duâ lügatte çağırmak demektir. Sonra duâ, küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya karşı yapılan niyaz ve temennî mânâsına kullanılmıştır.

Duâ, âciz olan kulun her şeye kâdir olan Allâhü Teâlâ’dan ihtiyaç ve arzusunu, fiilen, kavlen (söz) ve hâlen yalvararak, ihlâs ve ciddiyetle istemesidir.

Duâ, Allâhü Teâlâ’dan af, mağfiret, lütuf ve yardım istemektir ve Allâhü Teâlâ’ya îmânın en büyük ve en güzel delillerindendir. Duâ ile onun kulu olduğumuzu, ona karşı ihtiyacımızı göstermiş oluruz.

Duânın hakikati, kulun rabbinden yardım istemesi ve onun yardım ve merhametine müracaat etmesidir.

Duâ, kulun Cenâb-ı Hakk’ın varlığını, azametini, her şeye kâdir olduğunu; kendisinin de âciz ve Rabb’ine muhtaç olduğunu itiraf etmesidir.

Duâ bir ibâdettir. Kur’ân-ı Kerîm’de duâ lafzı çok kere ibâdet mânâsında kullanılır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Duâ ibâdettir.” buyurmuştur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e uyarak her mühim işte kalb huzûru ile kabûlüne inanarak ve son derece tevâzu’ içinde yalvararak duâ etmek gerekir. Her hayırlı işte yalvarmak ve duâ etmekle emrolunmuşuzdur. Zîrâ mümin, samîmî duâ ile yardıma, hayır ve berekete nâil olur. Duâ, birçok belâyı kaldırır ve düşmanların şerrinden kurtarır.

ATALAR SÖZÜ:

Evvel düşün, sonra söyle.
Evvelinde düşünmeyen sonunda pişman olur.
Az söyleyen çok rahat eder.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Lezzetleri Yıkan Ölümü Çokça Hatırlayınız | İsimlerimiz
« Yanıtla #1908 : 27 Şubat 2016, 22:28:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا الْقَبْرُ رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ أَوْ حُفْرَةٌ مِنْ حُفَرِ النَّارِ. (ت

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



27
Şubat Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 14 Şubat 1432 Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1437

Şeyhülislam Yahya Efendi'nin Vefatı (1644) • Rus Çarlığının Çökmesi ve Çar II. Nikola'nın Tahttan İndirilmesi (1917)


Lezzetleri Yıkan Ölümü Çokça Hatırlayınız

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cenâze namazı için Ashâb-ı Kirâm’ın bulunduğu yere geldiler. Dişleri görünecek kadar yüksek sesle gülen bazı insanlar gördüler. Buyurdular ki:

“Doğrusu siz lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlasaydınız o, sizi böyle yapmaktan (gülmekten) alıkoyardı. Öyleyse hemen lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlayınız.

Kabrin (lisân-ı hâl ile) şöyle konuşmadığı hiçbir ân yoktur:

“Ben gariplerin yurduyum, ben yalnızların yurduyum, ben içinde ancak toprak ve kurtlar bulunan (gelenleri toprak ve kurtların yediği) bir yerim.”

Mümin ve itâatkâr bir kul defnedildiği zaman kabir ona:
“Merhabâ, hoş geldin, sâlih ameller işlediğin için rahat bir yere geldin. Sen üzerimde yürüyenlerin bana en sevimlisiydin. İşte şimdi sen benim emrime girdin, bana mahkumsun. Sana olan ihsânımı şimdi göreceksin” der ve kabir onun için göz alabildiğine genişler. Orada cennete bakan bir kapı açılır.

Bir günahkâr veya kâfir defnedildiği zaman kabir ona:
“Rahat edemeyeceğin bir yere geldin. Sen toprak üstünde yürüyenlerin bana en sevimsizi idin. İşte şimdi sen benim emrime girdin, bana mahkûmsun. Şimdi sana yapacağımı göreceksin.” der ve onun üzerine kapanıp sıkar, kaburgaları birbirine geçer.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) parmaklarını birbirine geçirerek şöyle buyurdular:
“Allâhü Teâlâ ona yetmiş yılanı musallat eder. Öyle yılanlar ki biri  üfürse kıyâmete kadar dünya üzerinde hiçbir ot bitmezdi. Hesap için diriltilinceye kadar yılanlar onu sokup vücudunu parçalayacaklar.”


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kabir cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurdular. (Sünen-i Tirmizî)

İsimlerimiz: Erkek: Hârûn, Kız: Handan


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâhü Teâlâ’ya Hamdin Yüksek Kıymeti
« Yanıtla #1909 : 28 Şubat 2016, 16:55:22 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ قَالَ اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ مِنْ قِبَلِ نَفْسِهِ كُتِبَ لَهُ بِهَا ثَلَاثُونَ حَسَنَةً وَحُطَّ عَنْهُ بِهَا ثَلَاثُونَ سَيِّئَةً. (حم

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İsteyerek, içinden gelerek ‘Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn’ diyen kimseye, bundan dolayı otuz sevap yazılır ve onun otuz günahı silinir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



28
Şubat Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 15 Şubat 1432 Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1437

Islahat Fermanı'nın İlanı (1856) • Of ve Çaykara'nın Kurtuluşu (1918)


Allâhü Teâlâ’ya Hamdin Yüksek Kıymeti

Hamd, samîmî olarak ta’zîm ve senâ (yüceltme ve medih) için söylenen sözdür.

Elhamdülillâh, “Ta’zim ve senâya dâir her türlü güzel söz, ezelden ebede Allâhü Teâlâ’ya mahsûstur, ona lâyıktır.” demektir. Ezelden ebede bütün hamdlere: Arş-ı A‘lâ meleklerinin, Kürsî’nin, göklerin, yerin tabakalarının ve sâkinlerinin hamdleri dâhildir. Yine Âdem aleyhisselamdan Peygamberimiz (s.a.v.)’e kadar geçen peygamberlerin, evliyânın ve bütün diğer yaratılmışların hamdleri de dâhildir.

Şimdi bu mânâ düşünülerek “Elhamdülillâh” denilirse Allâhü Teâlâ’ya nihayetsiz hamd edilmiş olur.

Akıl sâhibi her Müslüman’ın, üzerindeki sonsuz ilâhî nîmetleri düşünerek nimetlerin artmasına vesîle olan hamd ile Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyet hakkını, gücü yettiğince edâ etmeğe çalışması vâcibdir.

Îmânın lezzetini kalbinde bulabilmek için dâimâ lisânını Allah’a hamd etmeye alıştırmalıdır. Husûsiyle muvaffak olduğu her hayırlı işin evvelinde ve sonunda hamd etmelidir.

Nitekim Tefsîr-i Kebîr’de şöyle geçer:
“Hazret-i Âdem Safiyyullâh’ın (a.s.) mübârek rûhu, cesed-i şerîflerine üflendiğinde, ruh göbeğine ulaşınca aksırdı ve “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemin” dedi. Mü’minler de cennete girdiklerinde Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ederler ve duâlarının sonuda “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” derler. Bu sebepten Allâhü Teâlâ’nın ni’metlerinin önünde de sonunda da hamd etmek esastır.”

Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Allâhü Teâlâ kuluna bir nîmet verdiğinde o kul “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ da şöyle buyurur: “Şu kuluma bakınız, ona verdiğim az bir ni’mete, âhirette mükâfâtını ebediyyen alacağı (hamd) ile karşılık verdi.”

“Elhamdülillah” arapça olarak sekiz harfdir. Cennetler’in sekiz kapısı vardır. Bir kimse ihlâs ile bu sekiz harfi söylese, yani ‘Elhamdülillâh’ dese Cennet’in sekiz kapısından girmeye lâyık olur. (Şerh-i Dürr-i Yektâ)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sa'd Bin Ebî Vakkas'ın Duâsı
« Yanıtla #1910 : 28 Şubat 2016, 22:39:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ كَانَ لِابْنِ آدَمَ وَادِيَانِ مِنْ مَالٍ لَابْتَغَى ثَالِثًا وَلَا يَمْلَأُ جَوْفَ ابْنِ آدَمَ إِلَّا التُّرَابُ وَيَتُوبُ اللهُ عَلَى مَنْ تَابَ. (خ


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Âdemoğlunun iki vâdî dolusu malı olsaydı, muhakkak üçüncüsünü de isterdi. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur. (Bununla beraber) Allâhü Teâlâ tevbe edenin tevbesini kabûl eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



29
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 16 Şubat 1432 Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1437

Osmanlı Devleti'nde Son Defa Olarak Cuma Selamlık Merâsimi Yapıldı (1924)


Sa'd Bin Ebî Vakkas'ın Duâsı

Hz. Ömer’in halîfeliği zamanında Kûfe’den bazı kimseler Medîne-i Münevvere’ye gelip valileri olan Sa‘d bin Ebî Vakkas’ı şikâyet ettiler, hatta “Namazı iyi kıldırmıyor!” dediler.

Hazret-i Ömer hemen işin doğrusunu öğrenmek için Muhammed bin Mesleme’yi birkaç kişi ile Kûfe’ye gönderdi. Muhammed bin Mesleme, Hazret-i Sa‘d’ı alıp her kabîlenin mescidine gittiler. Onun hâlini sordu. Herkes, onun iyi hâllerini söyledi, teşekkür ve duâ ettiler. Fakat Aysî kabilesinin mescidine gelindiğinde Üsâme bin Katâde, Hazret-i Sa‘d’ı: “Askerle bizzat sefere gitmez, ganîmet mallarını adâletle taksim etmez ve muhâkeme sırasında adâlet ile hükmetmez” diye üç suç ile ithâm etti.

Üsâme bin Katâde’nin bu cür’eti, Hazret-i Sa‘d’ın pek gücüne gitti ve onun aleyhine üç duâ etti: “Yâ Rabbi! Eğer senin bu kulun yalancı ise -buradaki insanlar görsün ve işitsinler ki- sen onun ömrünü uzun, ihtiyaçlarını çok kıl, kendisini fitnelere yakın kıl” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri: “Ya Rabbi! Sa‘d’ın attığını doğru ve duâsını makbul kıl” diye duâ etmiş olduğundan Hazret-i Sa‘d’ın okları nasıl ki hedefe isâbet ederse duâsı da kabul olunurdu. Nitekim bu adam çok yaşayıp kirpikleri gözleri üzerine inmiş ve çok evlâdı olup yokluk içinde yaşamıştır. Bazan sokaklarda edebe aykırı hareketler yapardı. Kendisine “Bu rezâlet nedir?” denildiğinde: “Mübârek Sa‘d’ın bedduâsı” derdi.

Sa‘d bin Ebî Vakkâs Hazretleri’nin kendisi hakkında bu türlü şikâyette bulunulması pek gücüne gitmişti. “Ben, Allah yolunda harb eden ve ok atanların ilkiyim. Muhammed (s.a.v.) Hazretleri’nin Ashâb’ından gazâ eden bir cemaât içinde bulundum. Yiyecek bulamayıp ağaç yapraklarını ve sakız ağacı meyvelerini yerdik. Şimdi namazı iyi kıldırmıyor diye beni şikâyet ediyorlar. Öyle ise vay benim hâlime! Ettiğim gayretler ve çektiğim zahmetler hebâ mı oldu?” diye kendi kendine kahrolmuştu.

Büyükler hakkında bu çeşit iftirâlar olagelmiştir. Fakat bu onların derecelerini daha da yükseltmiştir. (Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B.Y.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dilden Düşürülmeyecek Yedi Şey | Âlimlere Hürmet
« Yanıtla #1911 : 01 Mart 2016, 13:07:52 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَوَّلُ مَا يُحَاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ صَلَاتُهُ فَإِنْ كَانَ اَتَمَّهَا كُتِبَتْ لَهُ تَامَّةً وَإِنْ لَمْ يَكُنْ اَتَمَّهَا قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ هَلْ تَجِدُونَ لِعَبْدِي مِنْ تَطَوُّعٍ. (مجمع


“Kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Şâyet kul namazını tam yapmışsa, namazı(nın sevâbı) ona tam yazılır. Tam yapmamışsa (kılmadığı veya kabul edilmeyen farzları tamamlamak için) Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: Kulumun (defterinde) nâfile namaz bulabiliyor musunuz?”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)



01
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 17 Şubat 1432 Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1437

Türk-Afgan Dostluk Anlaşması İmzalandı (1921) • Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin İstiklâli (1992)


Dilden Düşürülmeyecek Yedi Şey

1. Her hayırlı işe besmele-i şerîfe (Bismillâhirrahmânirrahîm) ile başlamak,

2. Her hayırlı işi tamamladıktan sonra “Elhamdülillâh” demek,

3. İleride yapacağı hayırlı bir iş için “İnşâAllah” demek,

4. Bir musîbet (belâ) işitince “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” demek,

5. Herhangi bir günah işlemişse tevbe ve istiğfar etmek,

6. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” kelime-i tayyibesini dâimâ söylemek.

7. “Eşhedü en lâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühu” kelime-i şerîfesini kalp huzûru ile devâmlı söylemek.

Ve “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” demeye gece ve gündüz devâm etmelidir.

ÂLİMLERE HÜRMET

Hanbelî mezhebi imamı, Ahmed bin Hanbel (rh.) bir gün ırmak kenarında abdest alırken bir Müslüman, Ahmed bin Hanbel’in (rh.) kendinden aşağıda abdest aldığını gördü. Ona olan hürmet ve edebinden hemen onun aşağısına geçti. Daha sonra bu adam ölünce onu rüyada gördüler.

“Allâhü Teâlâ sana nasıl muâmele etti?” diye sordular.

“İmam Ahmed bin Hanbel’e gösterdiğim hürmet ve edebimden dolayı Rabbim bana rahmetiyle muâmele etti ve günahlarımı bağışladı” dedi. (Tezkiratü’l-Evliyâ)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Emîr Sultân Kuddise Sirruhû
« Yanıtla #1912 : 02 Mart 2016, 11:02:13 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ الْبِقَاعِ الْمَسَاجِدُ وَشَرُّهَا الْأَسْوَاقُ. (فيض

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Mekânların en hayırlısı mescitlerdir, en şerlisi de çarşılardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)



02
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 18 Şubat 1432 Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1437

Emir Sultan Hz.lerinin Vefatı (1430) • Rize'nin Kurtuluşu (1918)


Emîr Sultân Kuddise Sirruhû

Emîr Sultan Hazretlerinin ismi Muhammed bin Ali el-Buhârî’dir. Hicrî 770 (M. 1368) yılında Buhârâ’da doğdu. Henüz küçük yaşta iken kerâmetleri görüldü. Buhârâ âlimlerinin ve şeyhlerinin terbiyesi altında yetişti. Sonra Bursa’ya gelip yerleşti.

Şeyh Sadreddîn Konevî Hazretleri’nin Miftâhu’l-gayb kitabını kendi hattı ile yazıp Molla Fenârî’ye okudu. Molla Fenârî kitabın üzerine icâzetnâme yazdı.

“…Ve üzerine benden bir sevgi koydum…” meâlindeki (Tâhâ sûresinin 39.) âyet-i kerîmesinin sırrına mazhar oldu. Yıldırım Bâyezîd Han ve Bursa halkı kendisini çok severlerdi. Padişah, kızı Hundî Hâtun’u Emîr Sultan’a nikâhladı.

Osmanlı sultanları kerâmetlerini açıkça gördüklerinden kendisine son derece hürmet ederler, sefere çıkacaklarında kılıcı onun elinden kuşanıp duâsını alırlardı. Emîr Sultan Hazretleri, Yıldırım Bâyezîd Han, Çelebi Mehmed Han ve Murâd Han devirlerinde yaşadı. 833/1430 tarihinde Bursa’da vefât etti. Vefâtına “İntikâl-i Emîr” lafızları tarih düşürüldü.

Timur, Bursa’yı istîlâ ettiğinde askerleri halka eziyet verdi. Ahâlî Emîr Sultan’a gelip bu sıkıntının gitmesi için yardımını istediler. Müslümanlara dedi ki:

“Timur’un ordusunda eski elbiseler giymiş, şu kıyâfette bir demirci vardır. Varın, ona selâmımı söyleyin ve şimdiden sonra gitmenizi istiyor, deyin.”

Timur’un ordusunda o demirciyi bulup Emîr Sultân’ın selâm ve kelâmını ilettiler:

“İşittik ve itâat ettik, inşâallâh yarın gideriz” dedi.

Ertesi gün Timur askeriyle acele olarak oradan göçtü. (Şakâik Zeyli, Mecdî Efendi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Babanın Duâsı Dertlere Devâdır
« Yanıtla #1913 : 03 Mart 2016, 15:55:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لَا شَكَّ فِيهِنَّ دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ

“Üç duâ vardır ki bunlar müstecâbdır; kabul edilir. Bunda hiç şek ve şüphe yoktur: Mazlûmun duâsı, müsâfirin (yolcunun) duâsı ve babanın evlâdına duâsı.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



03
Mart Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 19 Şubat 1432 Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1437

Hilafetin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü (1924) • Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluşu (1924)


Babanın Duâsı Dertlere Devâdır

Hazret-i Ali’nin oğlu Hazret-i Hasan (r. anhümâ) anlattı:

Pederimle birlikte karanlık bir gecede Beytullâh’ı tavâf ediyorduk. Gözler kapanmış, her tarafı sessizlik kaplamıştı. Pederim hazîn ve kederli bir sesle günahından tevbe eden birini işitti.
Bana: “Ey oğul! Şu günahına ağıt yakan, Rabb’ine yönelmiş kişinin sesini işitmez misin? Ona yetiş, bulursan bana getir” dedi. Hemen çıktım, Ka’be etrâfında koşarak onu arıyordum, nihâyet Makâm-ı İbrâhim’de buldum. Onu babama getirdim.

Hazret-i Ali ona, “Bana hâlini iyice anlat” dedi.

Şöyle anlattı:
“Devamlı oyun ve eğlenceyle vakit geçiren bir genç idim. Bana çok nasîhat eden bir babam vardı. Diyordu ki ‘Ey oğul, gençlikteki hatâ ve günahlardan sakın. Zîrâ Allâhü Teâlâ’nın zâlimlerden hiç uzak olmayan azâbı vardır.’ Bana ısrarla nasihat ettiğinde ben de ona vururdum. Bir gün yine bana çok va’z ve nasîhatlerde bulundu. Ben de ona vurarak incittim. Beytullâh’a gelip Ka‘be’nin örtüsüne sarılıp bana bedduâ edeceğine yemin etti. Sonra Beytullâh’a geldi ve bedduâ etti. Vallâhi sözü daha tamam olmadan şu gördüğünüz hâle geldim.”

Adam elbisesini açtı, sol tarafının kurumuş olduğunu gördük.
Sonra dedi ki: “Ben bundan sonra babamı razı etmek için, ona yalvarıyor, affetmesini istiyordum. Nihayet kabul edip bana bedduâ ettiği yerde duâ etmek için Beytullâh’a doğru yola çıktık. Erâk vadisine geldiğimiz sırada ağaçtan havalanan bir kuş pederimin bindiği deveyi ürküttü, deve babamı üzerinden attı. Taşlık bir yere düşüp orada vefât etti. Onu oraya defnettim ve ümitsiz bir hâlde buraya geldim. Bu iş babama isyânım sebebi ile başıma geldi, şefâatçim de ancak o olacaktı.”

Hz. Ali (k.v.): “Müjde, sana şefâatçin geldi” dedi. Sonra kalktı, iki rekat namaz kıldı ve onun için tekrar tekrar duâ etti. Allah’ın izniyle hastalıklı uzuvları eskisi gibi iyileşti. Sonra Hz. Ali (k.v.):"Eğer baban sana hayır duâ etmeyi kabul etmiş olmasaydı ben de sana duâ etmezdim.” dedi. (er-Rikkatü ve’l-bükâ, İbn-i Kudâme)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslâm Kahramanlarından Salâhaddin Eyyûbî | Konuşmak yada Susmak
« Yanıtla #1914 : 04 Mart 2016, 12:16:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ مَيِّتٍ يُخْتَمُ عَلَى عَمَلِهِ إِلَّا الَّذِي مَاتَ مُرَابِطًا فِي سَبِيلِ اللهِ فَإِنَّهُ يُنْمَى لَهُ عَمَلُهُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَيَأْمَنُ مِنْ فِتْنَةِ الْقَبْرِ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allah yolunda murâbıt (düşmana karşı nöbetçi) olarak ölen hâriç, her ölünün amel (defter)i mühürlenir. Muhakkak onun ameli kıyâmet gününe kadar çoğalır (defterine yazılır). Kabir azâbından da emîn olur.”
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



04
Mart Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 20 Şubat 1432 Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1437

Sultan Selahaddin Eyyûbî'nin Vefatı (1193) • Abdülmecid Efendi'nin Sürgün Edilişi (1924)


İslâm Kahramanlarından Salâhaddin Eyyûbî

Salâhaddin Eyyûbî, 567 (M. 1172) târihinde Abbâsî halîfesi Müstazî-bi-nûrillâh’ın izniyle Mısır’a padişah oldu. Haçlılarla büyük harpler etti. Başta Kudüs-i şerîf olmak üzere İslâm memleketlerinden kâfirler eline düşen altmış şehri geri almıştır. Mısır, Şam, Haleb, Kudüs, Haremeyn, Yemen ve bazı Batı Afrika beldelerini idaresi altına almıştır.

Salâhaddin Eyyûbî, adâletli, ihsânı, hayır ve hasenâtı çok bol padişahdı. Gayet cesur idi. Bir defasında beş yüz bin kâfir askeriyle harb etmişti. Ömrü uzun olsaydı şark ve garbı muhakkak fethederdi.

Şafii mezhebinden ve zâhid meşrebli idi. Aslâ bir vakit namazını vaktinden geciktirmez, bütün namazlarını cemâatle edâ ederdi.

Salâhaddin Eyyûbî, hicretin 589. senesi Safer ayı sonlarında (M. 1193) vefât etti. Cenâzesini Telhîs kitabının müellifi -Hatîb-i Dimaşkî diye bilinen- Celâleddin Kazvînî yıkadı. Hakkında bütün halkı ağlatan bir mersiye okudu. Rahmetullâhi aleyh. (Nişancızâde, Mir’ât-ı Kâinât)

SUSULACAK YERDE KONUŞMA, KONUŞULACAK YERDE SUSMA

Ağızda dil, hüner sâhibinin hazînesi ve hazîne kapısının anahtarıdır. Hüner sâhibinin hazîne kapısı kapalı olduğu için onun ne sattığını kim nereden bilecek? Yani konuşmayan bir kimsenin âlim veya câhil olduğunu kimse bilemez. O hâlde herkesin ilmi ve marifeti sözünden anlaşılır.

Akıllı kimsenin huzurunda susmak edepli ve akıllıca bir iştir. Ancak gerektiği zamanda söz söylemek daha iyidir.


İki şey öfke ve huzursuzluğa sebeptir:

Birisi konuşmak gerektiğinde sessiz kalmak ve birisi susulacak zamanda konuşmak. Zîrâ ikisinden de pişmanlık duyulur.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
En Güzel Kıssa | Sakın Terk-i Edebden!
« Yanıtla #1915 : 05 Mart 2016, 23:54:20 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(وَقَالَتْ عَائِشَةُ: كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ اللهَ عَلَى كُلِّ أَحْيَانِهِ. (ق

“Hazreti Âişe (r.anhâ) buyurdu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her zaman Allâhü Teâlâ’yı zikrederdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



05
Mart Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 21 Şubat 1432 Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1437

Yeşilay'ın Kuruluşu (1920)


En Güzel Kıssa

Evliyâdan Yazıcıoğlu Ahmed-i Bîcân (kuddise sirruhû) der ki:

Ey ilâhî sırları öğrenmek isteyen kimse! Yûsuf (a.s.)’ın hikâyesinde ibretler çoktur, tefsirlerde tafsîlâtıyla anlatılmıştır. O kıssaların en güzelidir. Allâhü Teâlâ, peygamberleri, sâlihleri, rüyâ tâbir edenleri, halkı idâre edenleri ve bunlara benzer ne varsa hepsini bu kıssa içinde yâd etmiştir.

Allâhü Teâlâ, Yûsuf kıssası için “Kıssaların en güzeli” buyurmuştur. Yûsuf aleyhisselâma bazan firâk (ayrılık), bazan vuslat (sevdiklerine kavuşma), bazan mihnet, bazan rahat, bazan vefâ, bazan da cefâ erişti. Önce köle, sonunda ise vezir oldu. Bu itibarla o, kıssaların en güzeli oldu. Güzelliğinden dolayı hapse girdi, güzel ahlâkından dolayı da tahta oturdu.
(Envâru’l-Âşıkîn)


Sakın Terk-i Edebden!

Osmanlı dîvân şâirlerimizden Peygamber âşığı Nâbî, bir kâfile ile hacca giderken Medîne-i Münevvere’ye doğru yaklaştıkları bir gece bir adamın ayaklarını uzatıp uyuduğunu görünce çok üzülmüş ve aşağıda ilk ve son beyti yazılı kasîdeyi söylemiştir:

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-i Hudâdır bu,

Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu!

Mürâ’ât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha

Metâf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu 
(Nâbî)


(Edebi terk etmekten sakın. Çünkü burası Allâhü Teâlâ’nın Habîbi’nin şehridir,

Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhı, Hz. Mustafa’nın makâmıdır.

Ey Nâbî, bu dergâha edebe riâyet ederek gir,

Çünkü burası, Meleklerin, Peygamberler ve Evliya’nın rûhâniyetlerinin tavaf ettiği; Peygamberlerin teberrük için öptüğü bir mekândır.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -1-
« Yanıtla #1916 : 06 Mart 2016, 00:28:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يُوصِيكُمْ بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّهُنَّ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ. (طب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



06
Mart Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 22 Şubat 1432 Hicrî: 26 Cemâziyelevvel 1437

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)


Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -1-

Ey İnsanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha buluşamayacağım.

Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da böyle mukaddestir; her türlü taarruzdan korunmuştur.

Ashâbım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız!

Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız!

Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhâfaza etmiş bulunur.

Ashâbım! Kimin yanında bir emânet varsa onu sâhibine versin!

Fâizin her çeşidi lağvedilmiş (kaldırılmış)tır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulm olununuz. Allâh’ın emriyle, fâizcilik artık yasaktır. Câhiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib oğlu Abbas’ın fâizidir!.

Ashâbım! Câhiliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen lağvedilmiştir. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı da Abdülmuttalib’in torunu Rebîa’nın kan dâvâsıdır.

Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riâyet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Allâh’ın emâneti olarak aldınız. Ve onların nâmuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır…”
(Tecrîd-i Sarîh Tercümesi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -2-
« Yanıtla #1917 : 07 Mart 2016, 15:32:43 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِمَنْ تَحْرُمُ عَلَيْهِ النَّارُ قَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ: عَلَى كُلِّ هَيِّنٍ لَيِّنٍ قَرِيبٍ سَهْلٍ. (حب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
“Kendisine cehennem ateşi haram olacak kimseyi size haber vereyim mi?”  buyurdu.
(Ashâb) haber verin, yâ Resûlallâh, dediler.
“Ağır başlı, yumuşak huylu, insanlara lütufla yaklaşan, herkese kolaylık gösteren kişidir” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)



07
Mart Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 23 Şubat 1432 Hicrî: 27 Cemâziyelevvel 1437

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)


Peygamberimizin Vedâ Hutbesi’nden -2-

Ey Müminler! Size bir emânet bırakıyorum ki, siz ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emânet Allah’ın kitabı Kur’ân’dır.

Ey Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Din kardeşinize âit olan herhangi bir hakka tecâvüz -gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olması müstesnâ- helâl değildir.

Ashâbım! Nefsinize de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey İnsanlar! Cenâb-ı Hak, her hak sâhibine hakkını vermiştir. Vâris için vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona âiddir. Zinâkâr için mahrûmiyettir. Babasından başkasına neseb iddiâ eden soysuz, yahud efendisinden başkasına intisâba kalkan nankör, Allâh’ın gazabına, meleklerin ve bütün Müslümanlar’ın ilencine (la’netine) uğrasın! Cenâb-ı Hak bu kabîl insanların ne tevbelerini ne de adâlet ve şahâdetlerini kabul eder.

Ey İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz!” diye sordu. Ashâb-ı Kirâm:

“Allâh’ın risâletini tebliğ ettin; risâlet vazîfeni îfâ ettin, bize vasiyet ve nasîhatte bulundun! diye şahâdet ederiz” dediler.

Resûl-i Ekrem mübârek şehâdet parmağını göğe doğru kaldırıp sonra da cemâat üzerine çevirip indirerek üç kere:

“Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab” buyurdu.

“Ey İnsanlar! Cenâb-ı Hakk’a hamd ve senâ, tekbir ve tehlil ettikten sonra derim ki:

Sizi, Allâh’ın kitabına bağlayan Peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz ve ona itaat ediniz!

Hac ibâdetinizin bütün şeklini benden gördüğünüz gibi îfâ ediniz!

Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem.
(Tecrîd-i Sarîh Tercümesi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kendisinden Önce Vefât Eden Üç Evlâd Ateşten Perde Olur
« Yanıtla #1918 : 08 Mart 2016, 11:05:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اِسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا. (ت

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ben dünyâda ancak bir ağacın altında gölgelenen, sonra oradan ayrılıp giden atlı gibiyim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



08
Mart Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 24 Şubat 1432 Hicrî: 28 Cemâziyelevvel 1437

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)


Kendisinden Önce Vefât Eden Üç Evlâd Ateşten Perde Olur

Hanım sahabîlerden Esmâ binti Yezîd (r. anhâ), Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) geldi ve dedi ki:

“Yâ Resûlallâh! Erkekler sizden hadîslerinizi işiterek dîn ilminin tamamını öğrendiler. Bizim için de bir gün tahsîs buyurunuz da o gün Allâh’ın size öğrettiklerinden bizlere de öğretiniz” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):

“Şu gün, şu mekânda toplanınız” buyurdular. Müslüman hanımları o günde toplandılar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onların yanına gelerek Allâhü Teâlâ’nın kendisine öğrettiklerinden onlara öğretti. Sonra buyurdular ki:

“Sizden hiçbir hanım yoktur ki kendisinden önce evlâdından üçü vefât etsin de onun için ateşten perde olmasın.”

Onlardan bir hanım:

“Yâ Resûlallâh, iki evlâdı vefât etse” dedi ve bu sözünü iki defa daha tekrarladı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de üç defa “İki evlâdı da olsa” buyurdular. (Umdetülkârî)


Ashâb-ı Bedir……….AHNES ES-SÜLEMÎ (R.A.)

Ahnes es-Sülemî radıyallâhü anh hazretleri Muhâcirlerden ve Süleymoğulları kabîlesindendir. Babasının ismi Hubeyb yahut Habbâb’dır.

Ahnes es-Sülemî radıyallâhü anh, Oğlu Yezîd ve torunu Ma‘n bin Yezîd ile birlikte Bedir gazâsında bulunmuşlardır. Ashâb-ı Kirâm’dan bunlardan başka oğlu ve torunu ile Bedir’de bulunan yoktur. (radıyallâhü anhüm)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Mahmud, Kız: Zeyneb


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hakîkî İlim Ma'rifetullah(Allah’ı Bilmek)tır
« Yanıtla #1919 : 10 Mart 2016, 11:33:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ عَبْدُ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ: لَيْسَ الْعِلْمُ مِنْ كَثْرَةِ الْحَدِيثِ وَلَكِنَّ الْعِلْمَ مِنَ الْخَشْيَةِ. (طب)

İbn-i Mesûd (r.a.) buyurdular:
“(Hakîkî) ilim çok hadîs bilmek değildir. (Hakîkî) ilim ancak Allâhü Teâlâ’dan korkmaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



09
Mart Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 25 Şubat 1432 Hicrî: 29 Cemâziyelevvel 1437

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)


Hakîkî İlim Ma'rifetullah(Allah’ı Bilmek)tır

Ahmed bin Hanbel rahmetullâhi aleyh, ilimle alâkalı meşgûliyetleri bitince hemen tasavvuf ehlinin büyüklerinden olan Bişr-i Hâfî’nin (rah.) huzûruna koşar, tevâzu ile diz çökerdi.

Onu Hazret-i Bişr’in huzûrunda bu hâlde gören biri:

“Bunca ilim sâhibi bir imamsın. Senden daha âlim biri aransa bulunmaz. Şu hâl sana yakışıyor mu?” dedi.

Ahmed bin Hanbel hazretleri buyurdu ki:

“Evet, ben hadis ve sünnet ilminde imam oldum, ama o Allah’ı benden daha iyi biliyor”


TAM GÜNEŞ TUTULMASI

09 Mart Çarşamba günü “Tam Güneş Tutulması” meydana gelecektir.

Asya kıtasının doğusu, Avustralya, Pasifik Okyanusu ile Sumatra, Borneo, Sulawesi Adalarından görülebilecektir. Tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.   

Tutulmanın büyüklüğü: 1.045

Başlangıcı:          09 Mart 2016  01:19  (Türkiye Saati)

Tutulmanın ortası: 09 Mart 2016  03:58           ”

Tutulmanın Sonu: 09 Mart 2016   06:35           ”


CEMÂZİYELÂHİR İCTİMÂ’I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Cemaziyelahir ayı ictimâ‘ı 09 Mart Çarşamba günü Türkiye saati ile 03:54’dedir.

Ru’yet, ise 09 Mart Çarşamba Türkiye saati ile 17:38’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney Amerika kıtasının orta ve kuzey kısmı, Atlas Okyanusu’nun orta ve kuzeyi, Senegal, İspanya, Portekiz, Brezilya, Kolombiya, Peru, Küba.

Hilâl; Türkiye, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 10 Mart Perşembe günü de Cemâziyelâhir ayının 1. günüdür.