Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1014724 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَيَاءَ وَالْعِيَّ مِنَ الْإِيمَانِ وَهُمَا يُقَرِّبَانِ مِنَ الْجَنَّةِ وَيُبَاعِدَانِ مِنَ النَّارِ وَالْفُحْشُ وَالْبَذَاءُ مِنَ الشَّيْطَانِ وَهُمَا يُقَرِّبَانِ مِنَ النَّارِ وَيُبَاعِدَانِ مِنَ الْجَنَّةِ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hayâ ve dili faydasız şeylerden korumak imandandır. Bunlar cennete yaklaştırır ve cehennemden uzaklaştırır.
Çirkin söz söylemek ve hayâsızlık şeytandandır. Bunlar cehenneme yaklaştırır ve cennetten uzaklaştırır.”

(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



21
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 08 Eylül 1432 Hicrî: 19 Zilhicce 1437

Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın Doğumu (1842) • Askerlerimizin Güney Kore'ye Gidişi (1950)


Ne Kıymet Verir Size Rabbim, Duânız Olmasa

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) duânın kul için kıymetini şöyle ifade buyurmuşlardır:

“Kazâyı ancak duâ defeder, ömrü de ancak ihsan ve iyilik ziyâdeleştirir.” (Sünen-i Tirmîzi)

“Muhakkak duâ inen(musibet)e de inmeyene de fayda verir. (Başınıza gelen belayı kaldırır, henüz gelmemiş olanı geri çevirir.) O halde Ey Allah’ın kulları, duâ ediniz.” (Sünen-i Tirmîzi)

“Sizden kim için duâ kapıları açılırsa, onun için rahmet kapıları da açılmıştır.” (Sünen-i Tirmîzi)


SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD HAN’IN HAMÎDİYE KÖPRÜLERİ PROJESİ

Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, İstanbul Boğazı’nın, Sarayburnu-Üsküdar ve Rumeli Hisarı-Kandilli arasında olmak üzere iki köprü ile bağlanması projesi yapılmıştı. Fransız inşaat mühendisi F. Arnodin’in 1900 yılında projesini çizdiği köprülerin, Eyfel Kulesi’nin yapıldığı çelik teknolojisiyle yapılması planlanmıştı.

Sarayburnu-Üsküdar arasındaki köprünün iki kara tarafından ayakları arasındaki mesâfe 1700 metre idi. Vagonlar, denizden yüksekliği 50 metre olan köprüye asılacak teleferiklerle taşınacaktı. Bu köprü aynı zamanda Bağdad demiryolu hattına da bağlanacaktı.

Rumeli Hisarı-Kandilli arasında yapılması planlanan “Cisr-i Hamîdî” isimli köprü, minarelerle ve Kuzey Afrika mimârîsi tarzında kubbelerle süslü, kârgîr destekli, çelik halatlarla havada asılı demirden bir bina şeklinde idi. Köprü kubbelerinin üzerine konulan toplar ile boğaz geçişi de kontrol edilecekti.

Bu köprüde yani Cisr-i Hamîdî’de tren, araba ve yayaların geçmesine mahsûs yollar ve basamaklar bulunmaktaydı. Medîne’den trene binilip bu köprüden geçerek Viyana’da trenden inmek hedeflenmişti. (Boğaziçine Hamidiye Köprüleri Projesi, Çamlıca B.Y.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslâm Adâleti
« Yanıtla #2116 : 22 Eylül 2016, 12:46:24 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أُعْطِيَ فَشَكَرَ وابْتُلِيَ فَصَبَرَ وَظَلَمَ فَاسْتَغْفَرَ وَظُلِمَ فَغَفَرَ ثُمَّ سَكَتَ فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللهِ مَالَهُ؟ قَالَ: أُولَئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ
(طب)


Resûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kendisine nimet verilip de şükreden, belaya uğrayıp da sabreden, zulmedip de istiğfar eden, zulme uğrayıp da bağışlayan” buyurup sustular.
(Ashab) “Bu kimseler için ne (sevap) vardır ya Resûlallâh” dediler.
“İşte korkudan emîn olmak ancak onların hakkıdır ve hidâyete erdirilenler onlardır.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



22
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 09 Eylül 1432 Hicrî: 20 Zilhicce 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)


İslâm Adâleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Üç zümre vardır ki, duâları reddolunmaz: Âdil idârecinin duâsı, oruçlunun iftar anındaki duâsı ve mazlûmun duâsıdır. Bunu Allahü Teâlâ bulutların üstüne kaldırır. Bunun için gök kapakları açılır ve Allahü Teâlâ şöyle buyurur: İzzet ve celâlim hakkı için bir müddet sonra da olsa elbette sana yardım edeceğim. buyurdular.

Adâlet, haksızlıktan kaçınmak, her hakkı sâhibine vermektir. Zulüm ise, bunun aksine, insanların hukûkuna tecâvüz etmektir. 

Halife Ömer bin Abdülaziz’in emri üzere Cuma günleri hutbelerde “İnnellâhe ye’muru bi’l-adli (Muhakkak Allahü Teâlâ size adâleti emrediyor)” (Nahl sûresi, 90.) âyet-i kerimesi okuna gelmiştir. Bu âyetle amel eden bir millet, dâima mesut olur. O millete her türlü medenî faziletler tecelli eder.

İslâm tarihi gösteriyor ki, gerek Hulefâ-i Râşidîn ve gerek onların izlerini takip etmiş olan İslâm hükümdarları, devletlerini adâlet ve merhamet üzerine tesis etmişlerdi. Böylelikle etraflarındaki kabilelerin, kavimlerin hem memleketlerini hem de kalplerini fethe muvaffak olmuşlardı. Adaletsizlik ise dostları bile düşmana çevirir.

Velhâsıl İslâm mücâhitlerinin, fâtihlerinin göstermiş oldukları o yüksek adâlet sâyesinde, duâlar kabul olmuş, İslâm fetihleri tecellî etmiş, İslâm memleketleri pek ziyâde genişlemiş, İslâm sancağı her yerde dalgalanmıştır.

Hatta islâm memleketi genişlemeye başladığı zaman adâlet timsâli olan Hz. Ömer (r.a.) ağlıyordu. Şu koca kıtalarda adaletin nasıl temin edileceğini düşünüyordu. Bir gün ağlarken sebebini sordular. Dedi ki:

“Nasıl ağlamayayım, Fırat kenarında bir oğlak zayi olsa korkarım ki Ömer’den sorulur.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Güzel Ahlâk Müslümanın Zînetidir
« Yanıtla #2117 : 23 Eylül 2016, 10:55:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَمُوتُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ أَوْ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ إِلَّا وَقَاهُ اللهُ فِتْنَةَ الْقَبْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cuma günü veya Cuma gecesi ölen müslümanı Allâhü Teâlâ muhakkak kabir azabından muhafaza eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



23
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 10 Eylül 1432 Hicrî: 21 Zilhicce 1437

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)


Güzel Ahlâk Müslümanın Zînetidir

Güzel ahlâk, imânın alâmeti, İslâm’ın zînetidir. Müminler nefislerini kötü huylardan temizleyerek güzel ahlâk ile ahlâklanmalıdır. Kötü ahlâk insanı günahlara sevkeder. Güzel ahlâk ise dünya ve âhirette selâmet ve saâdete kavuşturur.

Bir şeyde ihtiyaçtan fazlasını kullanmak israftır. Bunun zıddı olan cimrilik de zemmedilmiştir. İkisinin ortası olan cömertlik güzeldir. İnsan dâimâ îtidâlli, orta yolda olmalıdır.

Kibir, şeytânın sıfatıdır. Hakkı bilirken inat etmek ve bâtıl üzerine ısrâr etmek gibi kötü ahlâklar kibirden kaynaklanır. Kibriyâ ve azamet Allâhü Teâlâ Hazretlerine mahsûstur. İnsan, kendi acziyet ve küçüklüğünü bilip de kibirlenmemeli, yine kibrin tam zıddı olan zilletin de makbul olmadığını bilmelidir. Tevâzu; alçak gönüllü olmak mü’mine yakışan güzel ahlâktandır.

Müslüman, emânete hıyânet etmekten, yalan söylemekten, hîle ile insanları aldatmaktan uzak durmalıdır.

Riyâ (gösteriş) kötü ahlâktandır. Mü’min riyâdan sakınmalı ve dâima ihlâs üzere olmalıdır. Allâhü Teâlâ’ya, Peygamber Efendimiz’e ve onun Ashâbı’na ve sâlih mü’minlere sûizan etmek; onlar hakkında kötü şeyler düşünmek büyük günâhtır. Buğz (düşmanlık), kin, gıybet ve iftirâ gibi nice kötü ahlâk, sûizandan meydana gelir.

Haset; diğer bir kimsedeki nimeti kıskanmak pek çirkin bir huydur. Hasedin karşılığı olan iyiliği istemek ise İslâm dininde güzel bir huydur. Mü’min, kendisi hakkında revâ görmediği şeyi başkası hakkında da revâ görmemelidir.

Tevekkül, kanâat, sabır ve şükür güzel ahlâktandır. Her şeyi yoktan var eden Allâh’a teşekkür ve onun emrine ta’zim (hürmet) etmek kulluk îcâbıdır. İnsanlardan görülen nimet ve ihsâna (iyiliklere) teşekkür de mürüvvet ve insâniyet icâbıdır. Halka teşekkür etmeyen Hâlık’a da şükretmez. Şükretmek övülmüş, küfrân-i nimet (nankörlük) ise çirkin görülmüştür. Allâhü Teâlâ’nın emrine ta’zîm (hürmet) ve onun yarattıklarına şefkat ibâdettir. Gönül kırmak pek çirkin bir huydur ve günâhtır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Duânın Âdâbından
« Yanıtla #2118 : 24 Eylül 2016, 16:08:29 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ أَمْرٍ ذِي بَالٍ لَا يُبْدَأُ فِيهِ بِالْحَمْدِ أَقْطَعُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ’ya hamd edilmeden başlanan her (meşrû ve mübâh) iş bereketsizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



24
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 11 Eylül 1432 Hicrî: 22 Zilhicce 1437

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)


Duânın Âdâbından

Duâya “Elhamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn’ diyerek Allâhü Teâlâ’ya hamd ve resûlü Muhammed Mustafa’ya salavât okuyarak başlanmalıdır.

Fedâle bin Ubeyd’den (r.a.) rivâyet olundu:

Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) beraber oturuyorduk. O sırada içeri birisi girdi ve namaz kıldı. Sonra ‘Allâh’ım, beni mağfiret et ve bana rahmet et’ diye duâ etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey namaz kılan, acele ettin. Namaz kılıp oturduğun zaman Allâh’a lâyık olduğu surette hamd et ve bana salevât getir. Sonra duâya devam et.” buyurdu. Biraz sonra başka biri geldi ve namaz kıldı. Sonra Allâh’a hamd edip Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salevât getirdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey namaz kılan kimse, Allâh’a duâ et. Eğer duâ edersen kabul olunur.” buyurdular.

Duânın evvelinde ve sonunda Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salevât getirilir. Çünkü Peygamber Efendimiz’e salevât okumak, duânın kabul olmasının şartlarındandır. Allâhü Teâlâ Kerîm’dir, duânın bazısını kabul edip diğer bazısını ayırmayacağı için duânın evvelinde ve sonunda salevât getirilir.

Hz. Enes (r.a.) Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:

“Her duâ Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’e ve onun âline salevat okununcaya kadar perdelenmiştir; kabul olunmaz.”

Hz. Ali’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Benim ve ehl-i beytimin üzerine salevât getirilinceye kadar bütün duâlar perdelidir, huzûru ilâhîye yükselmez. Bana salevât getirirse perde açılır, onun duâsına icâbet olunur. Bunu yapmazsa duâ geri döner.” (Şerhu’ş-Şir’a)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَرَدْتَ أَنْ تَذْكُرَ عُيُوبَ غَيْرِكَ فَاذْكُرْ عُيُوبَ نَفْسِكَ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



25
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 12 Eylül 1432 Hicrî: 23 Zilhicce 1437

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)


Gıybet Eden Sevablarını Kaybeder

Kıyâmet günü kula amel defteri verilir. Orada, kendisine âit olmayan sevaplar görür:

“Yâ Rabbi! Bu sevaplar bana nereden geldi.” diye sorar.

Allâhü Teâlâ: “Bu sevaplar, sen farkında olmadan, insanların senin gıybetini yapmalarına karşılıktır.” buyurur.

Hasan-ı Basrî Hazretlerine bir adam gelip:

“Falan kimse senin gıybetini yapıyor.” demiş. Hasan-ı Basrî Hazretleri de ona bir tabak hurma göndermiş ve:

“Duydum ki sen sevaplarını bana hediye etmişsin. Buna karşılık ben de sana hediye gönderiyorum. Ancak benim hediyem, senin hediyenin tam karşılığı olmadığı için beni mâzur gör, kusura bakma.” demiş.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dört şey vardır ki oruç, abdest ve diğer amellerin sevabını yok eder.
Bunlar gıybet etmek, yalan söylemek, koğuculuk yapmak ve bakılması helal olmayan kadınlara bakmak.”
(T. Gâfilîn)


SAĞLIĞIMIZ: Soğuk algınlığına yakalanmamak için!

Hava sıcaklıklarının gün içinde bile ani değişmesi ile soğuk algınlıkları artıyor. Toplu yerlerde bulunan kişiler arasında hızla yayılan soğuk algınlığından korunmak, tedâvisi hakkında bilgi sahibi olmaktan ehemmiyetlidir.

Soğuk algınlığında tedâviden daha ehemmiyetlisi hastalanmadan tedbir almak ve hastalığın bulaşmasını engellemektir.

• Sık sık bilhassa dışarıdan gelince elleri sabunla yıkamalı. Çocukları da buna alıştırmalıdır.

• Soğuk algınlığı olan kişilere yaklaşılmamalı.

• Aksırırken veya öksürürken mendil ile burun ve ağız kapatılmalıdır.

• Kış aylarında su içmeyi ihmal etmemeli ve sağlıklı gıdalar almalıdır.

• Sigara ve alkol kullanmamalıdır.

• Odanın havası kuru olmamalı, soba ve peteklerin üzerine uygun bir kap ile su konularak odanın havası nemlendirilmelidir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haram Lokma Doğru Yoldan Ayırır | Çocuk Terbiyesine Dâir
« Yanıtla #2120 : 26 Eylül 2016, 11:06:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِي عِنْدَ فَسَادِ أُمَّتِي فَلَهُ أَجْرُ مِائَةِ شَهِيدٍ
(الزهد للبيهقى)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ümmetimin fesâda uğradığı (sünnetim ile amel edilmediği) zamanda benim sünnetime sarılan kimseye yüz şehit sevabı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr)



26
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 13 Eylül 1432 Hicrî: 24 Zilhicce 1437

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)


Haram Lokma Doğru Yoldan Ayırır

Silsile-i Sâdât’ın 17. halkası Ya’kûb-i Çarhî Hazretleri anlatıyor:

Herat’ta ilim tahsîli için kaldığım zamanlar Abdullâh Ensârî’nin (k.s.) dergâhında kalır ve yemeklerimi orada yerdim. Zira onun vakıf şartlarında genişlik ve vakfın esaslarına riâyette ihtiyat vardı.

Herat’ta, Abdullâh Ensârî’nin (k.s.), Hankâh-ı Melik ve Gıyasiyye Medresesi vakıflarından başka yerde yemek yemek uygun olmazdı. Bu sebepten Mâverâünnehir büyükleri mürîdlerini Herat’a göndermezlerdi. Orada helâl lokma çok azdı.

Mürîd, haram lokma yiyecek olursa, nefis kötü tabiatına geri döner, doğru yoldan, Resûlüllâh’ın (s.a.v.) ve ashâbının yolundan ayrılmış olur.
(Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye)


Çocuk Terbiyesine Dâir

• Çocuklar doğru, güzel bir şey yaptıkları zaman takdir edilmelidir. Meselâ ‘Aferin’ denilir.

Çalışkan, dürüst ve büyüklere saygılı olmaya teşvik etmelidir.

• Bir şey isterken ‘lütfen’ demeli, onlardan bir şey alınca ‘teşekkür’ etmelidir.

• Kızdığımız zaman öfkemizi yenmek sûretiyle onlara bizzat örnek olmalıdır.

• Çocuk parmak emiyorsa, aşağılamadan telkin ederek ve onu meşgul ederek bırakması sağlanmalıdır.

• Çocuk içinde bulunduğu bir sıkıntıdan dolayı tırnağını yiyebilir, kendisine yardımcı olunacağı husûsunda ikna edilerek bıraktırılabilir.

• Çocuğun her istediğini yapmak, onu şımarık ve tatminsiz olmaya götürür. Bazı isteklerini yapmak, uygun olmayanlarını da yapmayarak ona beklemeyi ve sabretmeyi öğretmelidir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dâvûd-i Tâî Rahîmehullâh
« Yanıtla #2121 : 27 Eylül 2016, 10:51:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
(سورة النور، 19)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Muhakkak onlar (münâfıklar) ki, iman edenler arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler.
O kimseler için dünyada ve âhirette pek acıklı bir azap vardır. Ve Allah bilir, sizler ise bilmezsiniz.”

(Nûr sûresi, âyet 19)



27
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 14 Eylül 1432 Hicrî: 25 Zilhicce 1437

Preveze Deniz Zaferi (1538)


Dâvûd-i Tâî Rahîmehullâh

Ebû Süleyman Dâvûd bin Nasr-ı Tâî hazretleri, evliyâullâhdan ve İslâm büyüklerinden âbid ve fakîh bir zât idi. İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe hazretlerinin talebelerindendir.

Abbâsîler devrinde hicrî 185 senesinde vefât etti.

Dâvûd-i Tâî (rah.) bir dakikasını bile zayi etmeden gece ve gündüz ibâdete devâm etmiş, zarûri olmayan meşguliyetlerden uzak durmuştur.

Kırk sene devamlı oruç tuttuğunu ev halkından gizlemiştir. Zira evinden çıkacağı zaman yemeğini yanına alıp yolda sadaka olarak verir, dükkânına da biraz geç vardığı için evinde yemiş olduğu zannolunurdu.

Bir gün İmâm-ı A‘zam hazretleri ona:
“Elhamdülillah, bunca zaman içinde âlet kabilinden olan ilimleri güzelce tahsîl edip esas maksada hazırlık yapmış oldun” buyurdular.

Davud-i Tâî (rah.):
“Efendim, bunlardan başka en çok gayret edilecek ne var” deyince buyurdular ki:

“Dünyâ ve âhiretin saâdetine ulaştıran en mühim şey ilmimiz ile amel etmektir.”

Bu söz ona çok tesir edip tasavvuf yoluna girdi, Habîb-i Acemî hazretlerine intisâb edip mürîdi oldu.

Hikmetli sözlerinden:

“Gece ve gündüz, insanların ömür yolculuğunun merhaleleridir. İnsanlar merhale merhale yolculuğa devam ederler, nihâyet seferlerinin son merhalesine ulaşırlar. Her merhalenin azığını önceden hazırlamak gerektir. Zîrâ ecel ansızın gelir.

“Her nefis dünyâdan susuz olarak gidecektir. Ancak Allâhü Teâlâ’yı zikreden kul bundan müstesnâdır.”

“Senin ayıplarını araştıran kötü insanlarla arkadaş olma.

“Nice kimse vardır ki başına gelen bir hâle sevinir. Hâlbuki o hal onun helâkine sebep olur. Nice kimsenin başına gelen belâ onun din ve dünyasının düzelmesine, bazı isteklerinin eline geçmesine sebep olur. Öyle ise kula düşen vazife ancak takdîr-i ilâhîye râzî olmaktır.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَلهُ أَشَدُّ فَرَحًا بِتَوْبَةِ أَحَدِكُمْ مِنْ أَحَدِكُمْ بِضَالَّتِهِ إِذَا وَجَدَهَا
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ sizden birinizin tevbe etmesine, birinizin kaybettiği bir şeyi bulduğu zaman sevinmesinden elbette daha çok razı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



28
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 15 Eylül 1432 Hicrî: 26 Zilhicce 1437

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)


Tevbe Nasıl Olur?

Hz. Ali (kerremallâhü vecheh), bir A‘râbî’nin acele “estağfirullâh ve etûbü ileyh” dediğini işitti.

Ona:
“Ey adam, istiğfâr ederken sür‘atle, acele ederek sadece diliyle söylemek yalancıların tevbesidir. Senin tevbenden de tevbe etmeye ihtiyâcın vardır” dedi.

A‘râbî: “Tevbe nedir?” diye sordu. Şöyle buyurdular:

Tevbe etmek şu altı şeyi yapmaktır:

1- Geçmiş günahlarına pişman olmak,

2- Geçirdiği farzları kazâ etmek,

3- Haksız olarak aldığı kul haklarını sahiplerine iâde etmek,

4- Nefsini nasıl günah ile büyüttüyse öylece Allâh’a itâatle terbiye etmek,

5- Nefsine günah lezzetini tattırdığın gibi tâatin acılığını da tattırmak ve nefsini Allâh’a isyânda nasıl süslediysen Allâh’a itâat için de süslemek.

6- Ve gülerek işlediğin günahlar için ağlamaktır.
(Tezkiretü’l-Kurtubî)


Şu Üç Hususta Kâfir Müslümanla Aynı Hakka Sahiptir

Tâbiînden Meymûn bin Mihran (r.a.) şöyle demiştir:

Üç şeyde kâfir Müslüman ile müsâvî (denk)tir:

• Ahitte bulunduğun; söz verdiğin zaman ahdine vefa göster, sözünde dur. O kimse ister Müslüman olsun ister kâfir. Çünkü ahit Allah içindir.

• Kendisiyle akrabalık bağın bulunan kimseyi ziyaret et. İster Müslüman olsun, ister kâfir olsun.

• Sana emanet verenin emanetine riayet et; onu koru. İster Müslüman olsun ister kâfir.
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet | Muharrem Ayı | Beyit
« Yanıtla #2123 : 30 Eylül 2016, 11:12:44 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ عَبْدٍ يَصُومُ يَوْمًا فِي سَبِيلِ اللهِ إِلَّا بَاعَدَ اللهُ بِذَلِكَ الْيَوْمِ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ سَبْعِينَ خَرِيفًا
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâh rızası için bir gün oruç tutan bir kulu Allâhü Teâlâ muhakkak o bir gün oruç sebebiyle cehennemden yetmiş vadi uzaklaştırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



29
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 16 Eylül 1432 Hicrî: 27 Zilhicce 1437

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)


Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce’nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır.

Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arasında, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


MUHARREM AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1438 yılı Muharrem ayı ictimâ‘ı 01 Ekim Cumartesi günü Türkiye yaz saati ile 03:11’dir.

Ru’yet, ise 01 Ekim Cumartesi Türkiye saati ile 19:21’dir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Afrika kıtasının batısı, Güney Amerika Kıtasının tamamı, Atlas Okyanusu’nun orta kısımı, Burkina Faso, Gana, Nijerya, Angola, Kongo, St. Helena Adası

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 02 Ekim Pazar günü de Muharrem ayının 1. günüdür.


BEYİT:

Ne sâl iledir, ne mâl iledir
Beyim ululuk kemâl iledir.

(Efendi, ululuk ne yaş ile ne zenginlik iledir. Ululuk kemal (olgunluk) iledir.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"De'b u Âdetimiz Sûret ve Sîretimiz’den"
« Yanıtla #2124 : 30 Eylül 2016, 11:13:00 »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Muharrem Ayı
« Yanıtla #2125 : 30 Eylül 2016, 11:16:27 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ صَامَ يَوْمًا مِنَ الْمُحَرَّمِ فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ ثَلَاثُونَ يَوْمًا
(طص)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muharrem ayında oruç tutana, her bir gün için otuz gün(lük oruç) sevabı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr)



30
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 17 Eylül 1432 Hicrî: 28 Zilhicce 1437

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)


Muharrem Ayı

Muharrem ayı, Hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman, aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar kılman, dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için.” Allâhü Ekber.

Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

11 İstiğfâr-ı Şerîf,

11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır.

Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

“Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle, yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle, beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur.”

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî,
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âmene’r-Rasûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)
3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî…
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الصِّيَامِ بَعْدَ رَمَضَانَ شَهْرُ اللهِ الْمُحَرَّمُ وَأَفْضَلُ الصَّلَاةِ بَعْدَ الْفَرِيضَةِ صَلَاةُ اللَّيْلِ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ramazan ayı orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh’ın ayı olan Muharrem orucudur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



01
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 18 Eylül 1432 Hicrî: 29 Zilhicce 1437

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)


Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharrem ayının birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecek, dünyada ödemeye muvaffak kılacaktır.

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır.

Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazan’dan Sonra En Faziletli Oruç Muharrem Ayı Orucu

Tevbe Sûresi’nin, 36. âyet-i kerîmesinde (meâlen):

“Muhakkak ki, Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk’ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram (hürmetli) olanlardır...” buyrulmuştur.

Bu aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum (haram, hürmetli aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyânın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibâdetin sevâbı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır.” buyurmuştur.

Bir başka hadîs-i şerîfte: “…Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyurulmuştur.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَوْمُ يَوْمٍ مِنْ شَهْرٍ حَرَامٍ أَفْضَلُ مِنْ صَوْمِ ثَلَاثِينَ مِنْ غَيْرِهِ
(إحياء)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Haram aylarda (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Recep) tutulan bir gün oruç diğer aylarda ki otuz gün oruçtan daha faziletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu’l-Ulûm)



02
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 19 Eylül 1432 Hicrî: 01 Muharrem 1438

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)

Bugün Hicri Yılbaşı. Hicri yeni yılınızı tebrik ederiz.


Peygamberlerin Mübârek Naaşları Çürümez

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Hazret-i Âdem o gün yaratıldı, o gün vefât etti, o günde ruh üfürüldü. Kıyâmet de cuma günü kopar. Siz bana cuma gününde çok salevât getirin. Muhakkak salevâtlarınız bana arzolunur.”

Ashâb-ı Kirâm sordular:

“Yâ Resûlallâh! Sen vefât edip toprakta iken bizim salevâtımız size nasıl arzolunur?” Buyurdular ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ peygamberlerin cesedlerini yemeyi arza (toprağa) haram kılmıştır.” (Müsned-i Ahmed)

Yani, Peygamberlerin aleyhimüsselâm mübârek naaşları çürümez.


Muharremin Biri İle Onu Arasındaki Namaz

Muharrem ayının 1’i ile 10’u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek’atte bir selâm vererek 6 rek’at namaz kılınır.

Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir.

Namaza şöyle niyet edilir:

“Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veya herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için.” Allâhü Ekber…

1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî, 11 İhlâs-ı Şerîf.

2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü’t-tekâsür, 11 İhlâs-ı Şerif.

4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

5. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı Şerîf.

6. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yaratılışın Gâyesi Allâhü Teâlâ’yı Bilmektir
« Yanıtla #2128 : 03 Ekim 2016, 18:06:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَالَ يَعْنِي إِذَا خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ بِسْمِ اللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللهِ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ يُقَالُ لَهُ كُفِيتَ وَوُقِيتَ وَتَنَحَّى عَنْهُ الشَّيْطَانُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim evinden çıkarken “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan o kimseden uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



03
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 20 Eylül 1432 Hicrî: 02 Muharrem 1438

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)


Yaratılışın Gâyesi Allâhü Teâlâ’yı Bilmektir

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.): “İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar” buyurmuşlardır. Allâhü Teâlâ insanları bu cihâna kendisini bilsinler ve ona ibâdet etsinler diye gönderdi ve “Ben insan ve cinleri ancak bana ibâdet ve kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât sûresi, âyet 56) buyurdu.

İbn-i Abbâs (r.a.) âyetteki ‘bana ibâdet etsinler’ manasındaki ‘li-ya‘büdûn’ kelimesini ‘li-ya‘rifûn: beni bilsinler’ diye tefsîr etmişlerdir. Nitekim “Muhakkak ben gizli bir hazineyim. Bilinmeyi sevdim de bilinmek için insan ve cinleri yarattım” meâlindeki hadîs-i kudsî de buna şâhiddir. Öyle ise Allâhü Teâlâ’yı bilmek için çalışmalıdır. Bunun yolu da nefsi bilmekle ve nefsin hevâsını, kötü ahlâkını temizlemek suretiyledir. Peygamberimiz (s.a.v.) buna cihâd-ı ekber nâmını vermişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Yâ Muâz! Allâhü Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?”

“Allah ve Resûlü en iyi bilir.”

“Ona ibâdet ve kulluk edip hiçbir şeyi şirk koşmamaktır.” Sonra şöyle buyurdular:

“-Bunu yaptıklarında- Allâhü Teâlâ’nın onlara mutlaka vereceği karşılık nedir bilir misin?”

“Allah ve Resûlü en iyi bilir.”

“Kullarına azâb etmemektir.”

“Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” şehâdetini kalbinden sıdk (ihlâs) ile söyleyen her kula muhakkak Allâhü Teâlâ cehennem ateşini haram kılar.”

Günahkâr Müslümanların cehennemde azâb olunmalarının sebeblerinden biri ise gizli şirk yani riyâ (ve gösteriş)tir. Amelleri riyâdan temizlemek lâzımdır. Riyânın zıddı da ihlâstır. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz yukarıdaki hadîs-i şerîflerinde sıdk (ihlâs) ile buyurarak ümmetine bu manayı işâret etmişlerdir. Sıdk ve ihlâs, kâsır akıllarla elde edilmez. Bunun yolu, ancak bir hakîki mürşid-i kâmile bağlanmaktır. (Aziz Mahmud Hüdâî, Risâle-i Cem‘ u Tefrîk)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmânın Altıncı Şartı: Kadere İnanmaktır | Beyit
« Yanıtla #2129 : 04 Ekim 2016, 11:44:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْإِيمَانُ بِالْقَدَرِ يُذْهِبُ الْهَمَّ وَالْحُزْنَ
(القضاعى)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kadere iman etmek, sıkıntı ve üzüntüyü giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)



04
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 21 Eylül 1432 Hicrî: 03 Muharrem 1438

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)


İmânın Altıncı Şartı: Kadere İnanmaktır

İmânın altıncı şartı kadere; Bütün hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’nın bilmesi, dilemesi, takdîri ve yaratması ile olduğuna inanmaktır.

Kader, ezelden ebede kadar hayır ve şer (iyi kötü) meydâna gelecek bütün hâdiseleri Cenâb-ı Hakk’ın bilip takdir buyurmasıdır.

Kazâ, Cenâb-ı Hakk’ın ezelde takdir buyurduğu hâdiselerin, zamanı gelince ilim ve irâdesine uygun olarak meydana gelmesidir. Meselâ herhangi bir insanın falan günde dünyaya gelmesini Allâhü Teâlâ’nın ezelde dilemiş ve takdîr etmiş olması bir kaderdir. O insanın takdîr edilmiş günde yaratılması kazâdır.

İrâde-i cüz’iyye: Cenâb-ı Hakk’ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zîrâ insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, cenneti de, cehennemi de bu irâde ile kazanır. Evet, Hâlık (Yaratıcı) yalnız Cenâb-ı Hakk’tır. O dilemezse, o yaratmazsa hiç bir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib yani isteyip çalışan, Mevlâ ise Hâlık yani yaratandır. Allâhü Teâlâ, hidâyeti isteyip, hidâyeti dileyenlere hidâyeti; dalâleti isteyip, dalâleti dileyenlere de dalâleti halkeder.

Ezelde, Ahmed cennetlik, Mehmed cehennemlik diye zât ve şahıs üzerine bir hüküm yoktur. Ancak elbiseler biçilmiş; (İman elbisesi, itâat elbisesi, nur elbisesi) şu elbiseleri giyenler cennetliktir denilmiş; ayrıca küfür, isyân, zulmet elbiseleri biçilmiş, bunları giyenler de cehennemliktir denilmiştir. Kul, irâde-i cüz’iyyesiyle bu elbiseleri seçmekte tamâmen serbest bırakılmıştır. Binâenaleyh, insan irâde-i cüz’iyyesiyle bunlardan hangisini seçer ve giyerse oraya gider. (Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)

Beyit:
Mülk-i dünya kimseye kalmaz, sonu berbâd olur,
Ey Muhibbî, şöyle farz et kim Süleymân olmuşuz. Muhibbî (Kânûnî Süleyman)