Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1010226 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslâm Tarihinde Şeyhulislâmlık
« Yanıtla #2190 : 04 Aralık 2016, 12:52:44 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَتَمَنَّى أَحَدُكُمُ الْمَوْتَ إِمَّا مُحْسِنًا فَلَعَلَّهُ يَزْدَادُ وَإِمَّا مُسِيئًا فَلَعَلَّهُ يَسْتَعْتِبُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiçbiriniz sakın ölümü temennî etmesin. Zîrâ o, ya sâlih bir kimsedir (hayatta oldukça iyilik ve fazîletini) arttırması umulur. Veya günahkârdır, onun tevbe etmesi (Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazanması) umulur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî



01
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 18 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 01 Rebîulevvel 1438

Timur'un, 57 Yıldır Rodos Şövalyelerinin Hüküm Sürdüğü İzmir'i Kuşatması (1402) • Kore'de Kunuri Zaferimiz (1950)


İslâm Tarihinde Şeyhulislâmlık

Şeyhulislâmlar silsilesinin ilki “Sıddîk-ı A‘zam” hazretleridir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzûrunda Ebûbekir’den (ra.) başka hiç kimse fetvâ vermemiştir.

İslâm kâdîlarının evveli de Ali bin Ebî Tâlib’dir (kv.). Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onu Yemen’e kâdî olarak göndermiş ve: “Yemen’e git. Allah kalbine hidâyet verecek ve lisânını sabit kılacaktır” buyurmuşlardı.

“Şeyhülislâm” ünvânı ise hicretin dördüncü asrında kullanılmaya başlandı. Bu asırda “İslâm” kelimesiyle beraber kullanılmaya başlanan İmâdü’l-islâm,  Fahru’l-islâm, Rüknü’l-İslâm, gibi ünvanlar da söylenmiş ise de bunların her biri ancak bir kaç zâta münhasır kaldı. Lâkin şeyhülislâm ünvânı ile birçok büyük âlimler ve fakîhler meşhûr oldular.

Hilâfetin kendilerine intikâlinden sonra Osmanlı padişahlarının iki sıfatları oldu: Hilâfet ve Saltanat. Şeyhulislamlar, padişah namına hilâfet sıfatına niyâbet ederlerdi. Sadrazam ve vezirler ise salatanat sıfatını temsil ediyorlardı. Şeyhülislâmlık makâmının, vezâret ve riyâset makamına mutlak bir üstünlüğü vardı. İslâm hilâfetinin bütün haşmetiyle ve mehâbetiyle yüksek olduğu devirlerde ümmetin âlimleri arasından en bilgili ve en takvâlısı olan zât, kalplerin bu makâma hürmetini muhâfaza için Şeyhulislâmlık makamına gelirdi.

Osmanlı Devletinde Şeyhulislâmlık makamının ortaya çıkmasından hilâfetin kaldırılmasına kadar 127 zât Şeyhulislâm olmuştur. Osmanlı’da kullanılan ilk Şeyhulislâm ünvânı Feridun Bey’in Münşeât’ında, Evrenos Bey’e âid fermanda şöyle geçer:

“Umûm Rumeli vilâyetine şeyhülislâm ta‘yîn olunan Elvan Fakîh’e (ziyde ilmühû) ri‘âyet edip gözleyesin. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Ona son derece lütuf ve şefkatle muâmele lâzımdır. Hem bilesin ki dînin devâmı ve şerîatin hükümlerinin icrâsı onların vücuduyladır. “Âlimlerin eti zehirlidir” hükmünü de unutmayıp onu rencîde etmekten ziyâde sakınınız.” (İlmiye Salnamesi)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Dîn, Nasîhattir”
« Yanıtla #2191 : 04 Aralık 2016, 12:58:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ: أَحَبُّ عِبَادَةِ عَبْدِي إِلَيَّ اَلنَّصِيحَةُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allah azze ve celle şöyle buyurur: Kulumun yaptığı ibadetinin bana en sevimli olanı (benim rızam için yaptığı) nasihattir.”
(Hadîs-i Kudsî, Kenzü’l-Ummâl)



02
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 19 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 02 Rebîulevvel 1438

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)


“Dîn, Nasîhattir”

Nasîhat: vaaz, öğüt demektir. Yani bir kimseyi, ıslâhına vesîle olan şeye davet etmek ve maddeten, manen zarar göreceği halden sakındırmaktır. Nasîhat dinlemeyen kimse, verilen faydalı ilacı kabul etmeyen hastaya benzer. Nasîhat, söz ve fiillerinde ihlâsı araştırmak ve nasîhat ettiği kimsenin ıslâhı için bütün gayretini sarf etmektir.

Hadîs-i Kudsî’de buyuruldu:

“Kulum bana farz kıldıklarımı işleyerek yaklaştığı kadar başka şeyle yaklaşamaz. Bundan sonra bana nâfileler ile yaklaşmaya devam eder, nihâyet ben onu severim. Nâfilelerden de nasîhatten daha sevgilisi ile yaklaşmamıştır.

Ben kulumu sevdiğimde gören gözü, işiten kulağı, düşünen; anlayan kalbi, konuştuğu lisânı, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı mesâbesinde olurum. (Yani: Gözü, kulağı, kalbi ve lisanı, eli ve ayağı hep benim razı olacağım amelleri işler.) Bana duâ etse duâsını kabul ederim, benden ne istese ona veririm. ”

Nâfilelerin Allâhü Teâlâ’ya en makbulü Allâh rızâsı için nasîhattir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın bazı kulları vardır ki Allâhü Teâlâ’ya olan yakınlıkları ve makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler ve şehîdler onlara gıbta ederler. Hâlbuki onlar peygamber ve şehîd değillerdir.” Ashâb-ı Kirâm sordular:

“Onlar kimlerdir, Yâ Resûlallâh!” Buyurdular ki:

“Allâhü Teâlâ’yı kullarına sevdirenler, kullarını Allâhü Teâlâ’ya sevdirenler, yeryüzünde Allâh rızâsı için nasîhat ederek dolaşanlardır.” (Menâzilü’l-Kurbe, Hakîm Tirmizî)

Nasîhat, amelde ihlâslı olmaktır. Sözde nasîhat, sadece hayırlı sözü konuşmaktır. Hadîs-i şerîfte -üç defa-: “Dîn nasîhattir” buyuruldu. Ashâb “Kim için, Yâ Resûlallâh?” dediler, “Allâh ve Resûlü için” buyurdular.

Allâh ve Resûlü için nasîhat, onlara îmân ve emirlerine itâat etmek, sevdiğini Allâh’ın rızâsı için sevmek, sevmediğini de Allâh için sevmemektir. (Tefsir-i Ebu’s-Suûd)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Seyyid Ahmed(Emir) Buhârî Kuddise Sirruh
« Yanıtla #2192 : 04 Aralık 2016, 13:03:26 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir müslümanın başka bir müslümanı (şaka bile olsa) korkutması helâl olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



03
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 20 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 03 Rebîulevvel 1438

Mars'a İlk Vasıtanın İnişi (1974)


Seyyid Ahmed(Emir) Buhârî Kuddise Sirruh

Seyyid Ahmed Buhârî Hazretleri Nakşibendî tarikatının Anadolu’da yayılmasına vesîle olmuştur. Nakşibendî büyüklerinden Hâce Ubeydullâh Ahrâr hazretlerinin emriyle Şeyh İlâhî’ye bağlandı. Sonra Şeyh İlâhî (k.s.) Anadolu’ya gidince bütün âilesini Buhârâ’da bırakıp onunla seyahat etti.

Şeyh İlâhî (k.s.), Seyyid Ahmed’e (k.s.) çok itibâr eder, her meclisde sağına oturturdu. Simav’da kaldıkça imamlığı ona havâle ederdi. Şeyhi, onun altı yıl sabah namazını yatsı namazı abdestiyle kıldırdığını haber vermişti.

Sonra şeyhinin izni ile Hicaz tarafına gitti. Bir sene kadar Mekke-i Mükerreme’de ve bir müddet de Kudüs-i Şerîf’te kaldı. Mekke’de iken gece bir saat bile uyumamış, devamlı ibâdetle meşgul olmuştu. Her gün yedi tavaf ve yedi sa‘y yapıyordu. Vücudu gâyet zayıf olmasına rağmen Allâhü Teâlâ’nın inâyetiyle bir gün bile bunu aksatmadı. Daha sonra şeyhinin mektûbu ve daveti ile Simav’a döndü. Onun vefâtından sonra irşâd makamına geçti.

Bilahare İstanbul’a geldi. Etrâfına sayılamayacak kadar çok talebe ve muhibbânı toplandığından talebenin kalması için pek çok odaları bulunan bir mescid yaptırdı ve birçok vakıflarla onu kuvvetlendirdi. Müşkili olanlar huzurunda suâllerini hiç lisâna getirmemişken Şeyh hazretleri onların tamamının cevabını verirdi. Meclisinde dünyâ kelâmı konuşulmaz, dâimâ zikr-i hafîye devâm olunurdu.

922/1516 senesinde 73 yaşında pazartesi günü vefât edip Fâtih’deki mescidinde defnolundu. Halîfesi Mahmûd Çelebi anlatır:

Şeyh Emîr Buhari hazretleri vefât eylediğinde onu yıkarken beni öyle bir hicab ve hayâ kapladı ki kan ter içinde kalmıştım. Ahbâbımızdan bir kimse benim terimi silip diğeri de su koyar idi. Yıkarken üç kere mübârek gözlerini açıp hayatta iken baktıkları gibi bana baktılar. Na’şını kabre koyduğumuzda hiç kimse dokunmadan kıbleye döndü. Bu hali bütün hâzır bulunanlar gördüğünden hepsi salevât getirdiler. (Mecdî Efendi, Zeyl-i Şakâik)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

الَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ الْأَصْحَابِ عِنْدَ اللهِ خَيْرُهُمْ لِصَاحِبِهِ وَخَيْرُ الْجِيرَانِ عِنْدَ اللهِ خَيْرُهُمْ لِجَارِهِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına en hayırlı olandır.
Allâhü Teâlâ katında komşuların en hayırlısı da komşusuna en hayırlı olandır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



04
Aralık Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 21 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 04 Rebîulevvel 1438

İnönü, Churchill ve Roosvelt'in Kahire Konferansı (1943)


İmâm-ı A‘zam’ın Takvâsı

İmâm-ı A‘zam (r.a.) hazretlerinin bir Mecûsî’den alacağı vardı, onu istemek üzere evine gitti. Borçlunun kapısına vardığında ayakkabısına necaset bulaştı. Onu silkeleyince bir parçası Mecûsî’nin evinin duvarına yapıştı. İmâm-ı A‘zam (r.a.) “Eğer şunu bırakırsam Mecûsî’nin duvarını çirkinleştirmiş olacak, kazımış olsam duvardan az da olsa toprak dökülecek” diye düşünüp kapıyı çaldı. Mecûsî çıktı, borcunu istemek için geldiğini zannederek mazeretler söylemeye başladı.

İmâm-ı A‘zam hazretleri ‘bundan daha mühim bir iş için buradayım’ deyip duvarın kirlendiğini bildirip ‘nasıl temizleyelim’ diye sordu.

Mecûsî:
“Ben önce nefsimi temizlemekle işe başlıyorum” deyip hemen orada Müslüman oldu. (Mir’atü’l-Hâmidîn)


SAĞLIĞIMIZ: Soğuk Algınlığı İhmal Edilmemeli!

Soğuk algınlığı burun akıntısı ile başlayan burun tıkanıklığı, aksırma, boğaz ağrısı, öksürük, halsizlik ve baş ağrısı ile birlikte görülen bir enfeksiyondur. Hafif belirtilerle başlayıp 1- 2 hafta içinde kendiliğinden düzelmesine rağmen eğer bakteriler de hastalığa eklenirse, orta kulak iltihabı, sinüzit, bronşit veya zatürre görülebilir.

Soğuk algınlığı ihmal edilmemelidir. Küçük çocuklar, yaşlılar ve şeker vb. hastalığı olan kişiler daha dikkatli olmalı, kendilerinde soğuk algınlığı belirtilerini görünce vakit kaybetmeden doktora başvurmalıdır.

Soğuk algınlığında burun açık tutulmalı, mümkünse bir kaç gün istirâhat edilmelidir. Bol ıhlamur, adaçayı, nane, limon çayları içilmeli; bolca mandalina, portakal, havuç, greyfurt gibi meyveler ve her türlü sebze yenmelidir.

Oda havasının kuru olmaması için soba ve peteklerin üzerine bir kap ile su bulundurulmalıdır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ashâb-ı Kirâmın Fazîletine Dair
« Yanıtla #2194 : 04 Aralık 2016, 13:17:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: دَعُوا لِي أَصْحَابِي فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَنْفَقْتُمْ مِثْلَ أُحُدٍ أَوْ مِثْلَ الْجِبَالِ ذَهَبًا مَا بَلَغْتُمْ أَعْمَالَهُمْ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ashabımı bana bırakın (onlar hakkında kötü söz söylemeyin).
Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki siz Uhud dağı veya dağlar kadar altın infak etseniz (zekât ve sadaka verseniz) onların amellerine yetişemezsiniz”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



05
Aralık Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 22 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 05 Rebîulevvel 1438

Nuruosmaniye Camii'nin İbadete Açılması (1755)


Ashâb-ı Kirâmın Fazîletine Dair

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki:

“Ashâbıma fenâ sözler edenler hariç bütün ümmetime şefaatim mübahtır.” (Kenzü’l-Ummal)

“Ashâbım hakkında Allâh’dan korkun (Bunu iki defa tekrarladılar). Onları benden sonra hedef edinmeyin. Onları seven, bana olan sevgisinden onları sevmiştir. Onlara buğzeden bana olan kininden buğzetmiştir. Onlara eziyet eden hakikatte bana eziyet etmiştir. Bana eziyet eden Allâh’a ezâ etmiş, onu gazaplandırmış olur. Allâhü Teâlâ’yı gazaplandıranı da ansızın Allâh’ın azâbının yakalaması yakındır.” (Tirmizî)

“Ashâbım hakkında güzel söz söyleyen kimse (kâmil) mü’mindir”. (Kenzü’l-Ummal)

“Allâhü Teâlâ beni seçti ve benim için de Ashâbımı seçti. Onlardan bana vezirler, akrabalar ve yardımcılar verdi. Allâh’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onlara kem söz edene olsun. Kıyâmet gününde böylelerinin farz ve nâfile hiçbir ibâdetleri kabul olunmaz.” (Câmiu’l-Ehâdîs)

“Ey insanlar! Ebûbekir, asla bana eziyet vermemiştir. Bunu ona bildirin. Ey insanlar! Ben, Ebûbekir’den, Ömer’den, Osman’dan, Ali’den, Talha’dan, Zübeyr’den, Sa’d’dan, Abdurrahman ibn-i Avf’dan ve ilk muhâcirlerden râzıyım. Bunu (rızâmı), onlara bildirin.

Ey insanlar! Muhakkak Allâhü Teâlâ, Bedir Harbi’nde ve Hudeybiye’de bulunanları bağışlamıştır.

Ey insanlar! Damatlarım (Hz. Osman ve Hz. Ali), kayınpederlerim (Hz. Ebûbekir ve Ömer) ve Ashabım(ın tamamı) hakkında benim hakkımı gözetin ki, onlardan birine yapılacak bir zulümden ötürü Allah sizi asla hesaba çekmesin. Çünkü bu zulüm bağışlanan şeylerden değildir.

Ey insanlar! Dillerinizi Müslümanlara kötü söyleyip onlara eziyet etmekten tutun. Müslümanlardan birisi ölünce onun hakkında yalnız hayır söyleyin.”
(Câmiu’l-Ehâdîs)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur'an Okumanın Fazileti | MUTFAĞIMIZ: Kerevizli Patates Salatası |
« Yanıtla #2195 : 07 Aralık 2016, 14:35:10 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَالِمٌ يُنْتَفَعُ بِهِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ عَابِدٍ
(فر)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kendisinden istifâde edilen bir âlim, (ilimsiz) ibâdetle meşgul olan bin kişiden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)



06
Aralık Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 23 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 06 Rebîulevvel 1438

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)


Kur'an Okumanın Fazileti

Tâbiîn’den Müverrık el-Iclî İbn-i Ömer radıyallâhü anhümânın talebelerinden ve rivâyetine güvenilen muhaddislerden âbid ve zâhid bir zât idi. Kuteybe bin Müslim zamanında Horasan’a gidip Semerkand’ın fethinde bulundu. H. 105 senesinde vefât etti.

Müfessirlerden Cüveyr (rah.) anlattı: Müverrık el-Iclî’nin (r.a.) vefâtı yaklaştığında yanında idik. Ruhunun çıktığını zannedip yüzünü örttük. Bu sırada çok parlak bir nur başı tarafından çıkıp yükseldi. Sonra bir başka nur ayakları ucundan çıkıp yükseldi. Sonra göğsünden bir nur çıktı ve yükseldi.

Bir vakit sonra yüzünü açtı ve: “Bir şey gördünüz mü” dedi.

Biz: “Evet” dedik.

Dedi ki: “Ben her gece Secde ve Tebâreke Sûrelerini okurdum. Başımdan çıkan nur ilk on dört âyetin nuru idi. Ayak tarafımdan çıkan, son on dört âyetin nuru idi. Göğsümden çıkan ise secde âyetinin nuru idi. Bana şefâat etmek üzere yükseldiler. Tebâreke sûresi beni korumak üzere kaldı” dedikten sonra vefât etti -rahmetullâhi aleyh-. (Hâdimî, Eyyühelveled şerhi)

MUTFAĞIMIZ: Kerevizli Patates Salatası

Malzemeler:
4 adet patates

4 adet taze soğan

1 adet kereviz (yapraklı)

Yarım demet maydanoz

5-6 yaprak marul-kıvırcık

Yarım çay bardağı zeytinyağı, 2 kaşık sirke

1 Adet limon

Tuz, kırmızıbiber, kekik.

Yapılışı:
Patatesler kabukları ile haşlandıktan sonra soyulur ve küçük küçük dilimlenir. Taze soğan, kereviz ve kıvırcık ince ince doğranır; limon, sirke ve zeytinyağı konularak karıştırılıp patateslerin üzerine dökülür. Kararınca tuz, kırmızıbiber ve kekik serpilip hafifçe karıştırılır. Üzerine maydanoz serpilip ikram edilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âyetü’l-Kürsî'nin Fazîleti
« Yanıtla #2196 : 07 Aralık 2016, 14:38:39 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ آيَةَ الْكُرْسِيِّ وَخَوَاتِيمَ سُورَةِ الْبَقَرَةِ عِنْدَ الْكَرْبِ اَغَاثَهُ اللهُ
(منثور)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim üzüntü ve keder anında Âyetü’l-kürsî ve Bakara Sûresi’nin sonundaki iki âyeti (Âmenerresûlü) okursa Allâhü Teâlâ ona yardım eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)



07
Aralık Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 24 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 07 Rebîulevvel 1438

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)


Âyetü’l-Kürsî'nin Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm buyurdu ki:

“Kur’ân’da en büyük âyet, Âyetü’l-kürsîdir. Bunu her kim okursa Allâhü Teâlâ o saat bir melek gönderir, ertesi güne kadar sevaplarını yazar ve günahlarını siler. Bu âyet bir evde okunursa, şeytanlar o evi muhakkak otuz gün bırakırlar ve kırk gün ona erkek ve kadın sihirbâz girmez. Yâ Ali! Bunu evlâdına, âilene ve komşularına öğret. Bundan büyük bir âyet nâzil olmadı.”

“Her kim her farz namazın arkasında Âyetü’l-kürsîyi okursa onu ölümden başka cennete girmesine mani olacak hiç bir şey kalmaz -yani ölünce doğru cennete gider- ve Âyetü’l-kürsî okumaya ancak sıddîk veya âbid olanlar devam eder. Ve bunu her kim yatağına yatarken okusa Allah, okuyanı, komşusunu ve komşusunun komşusunu ve etrâfındaki evleri muhâfaza eder.”

“Günlerin efendisi cuma günü, kelâmın efendisi Kur’ân-ı Kerîm, Kur’ân-ı Kerîm’in efendisi Bakara sûresi, Bakara Sûresinin efendisi de Âyetü’l-kürsîdir.” (Elmalılı Tefsiri.)

“Her kim farz namazın arkasından Âyetü’l-kürsî’yi okursa sonraki namaza kadar Allâhü Teâlâ’nın himâyesinde olur.”

Ebû Zer (r.a) şöyle buyurdu: Resûlullâh’ın (s.a.v.) mescidde bulunduğu bir sırada gidip yanına oturdum. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ‘Namaz kıldın mı?’ diye sordu. ‘Hayır’ dedim, ‘Kalk namaz kıl’ buyurdu. Kalktım, namaz kılıp yine oturdum. Bana ‘İnsan ve cinlerin şeytanlarının kötülüklerinden Allah’a sığın’ buyurdu. ‘Yâ Resûlallâh! İnsanlardan da şeytan var mı?’ dedim. ‘Evet’ buyurdular. ‘Namaz hakkında ne buyurursunuz?’ dedim, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): ‘Namaz, en faziletli ibâdettir. Dileyen az kılsın, dileyen de çok kılsın’ buyurdular… Sonra ‘Yâ ResûlAllah! Sana indirilenlerin hangisi daha büyüktür?’ diye sordum. ‘Âyetü’l-kürsî (Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm…)’ buyurdular. (Müsned-i Ahmed)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâh İçin Sevenler Arş-ı A'lânın Gölgesindedirler
« Yanıtla #2197 : 09 Aralık 2016, 13:01:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا تَحَابَّ رَجُلَانِ فِي اللهِ إِلَّا كَانَ أَفْضَلُهُمَا أَشَدَّ حُبًّا لِصَاحِبِهِ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allah için birbirini seven iki kişiden en faziletlisi arkadaşını daha çok sevendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)



08
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 25 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 08 Rebîulevvel 1438

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)


Allâh İçin Sevenler Arş-ı A'lânın Gölgesindedirler

Tâbiînden Ebû İdris Havlânî (rah.) anlattı:

Humus’da mescide girdim. Orada Resûlullâh’ın Ashâbından otuz iki zâtın bulunduğu bir halkaya oturdum. Onlardan bir zât: ‘Resûlullâh sallallâhü aleyhi vesellem’den işittim, şöyle buyurdu’ deyip hadîs rivâyet ediyordu. Sonra bir diğeri, sonra bir diğeri böyle söylüyordu. Aralarında karagözlü, dişleri bembeyaz bir zât vardı. Bir hususta ihtilaf ettiklerinde meseleyi ona arz ediyorlar ve onun söylediğine râzî oluyorlardı.

Ne bundan önce ve ne de bundan sonra böyle bir mecliste oturmadım. Topluluk dağıldı. Kendi kendime “Ben bir ilim tâlibiyim, Peygamber’in Ashâbı’nın yanında oturdum, hâlbuki onların hiç birinin isimlerini ve evlerini bilmiyorum” dedim.

Ertesi gün erkenden mescide geldim. Meseleleri kendilerine arzettikleri o zâtı gördüm, mescidde bir direğin ardında namaz kılıyordu. Yanına oturdum. Namazını bitirince:

“Ey Ebû Abdullâh, Ben seni Allâh için seviyorum” dedim. Kuşağımdan tutup beni kendine yanaştırdı. Sonra:

“Sen beni Allâh için mi seviyorsun” dedi,

“Vallâhi öyle, ben seni Allâh için seviyorum” dedim. Dedi ki:

“Muhakkak ben Resûlullâh’tan işittim. Buyurdu ki: Allâh’ın Celâl’i için birbirlerini sevenler, başka hiçbir gölgenin olmadığı kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın Arş’ının gölgesindedirler.”

Onun yanından kalktım. Bu sırada o topluluktan başka bir zâtı gördüm, önceki zâttan işittiğim hadîsi ona arzettim “O sana hakdan başka söz söylemez. Bunu ben de işittim. Hatta Resûlullâh’tan (s.a.v.) bundan üstün mertebeyi müjdeleyenini işittim. Rabbi azze ve celle’nin şöyle buyurduğunu bildiriyordu:

“Benim rızam için birbirlerine fedakârlık edenlere muhabbetimi vacip kıldım. Benim rızâm için birbirlerini ziyâret edenlere muhabbetimi vacip kıldım.”

“Allâh size rahmet etsin, kimsiniz?” dedim, “Ben Ubâde bin Sâmit’im” dedi. “Ya diğer zât kim idi” dedim, “Muâz bin Cebel’dir” dedi. (Muhtasaru Tarih-i Dımaşk)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz'in Şefâati Haktır
« Yanıtla #2198 : 09 Aralık 2016, 13:04:22 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَشْفَعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلَاثَةٌ اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْعُلَمَاءُ ثُمَّ الشُّهَدَاءُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kıyâmet günü üç sınıf şefâat eder: Peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehîdler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



09
Aralık Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 26 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 09 Rebîulevvel 1438

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)


Peygamber Efendimiz'in Şefâati Haktır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kıyâmet günü şefâatim ümmetimden büyük günah işleyenlere mahsustur.” Eğer bir kimse şefâati inkâr ederse bid’at ehlinden olur. Zira âyet-i kerîmede -meâlen- “Muhakkak Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.” (Duhâ sûresi, âyet 5) buyurulmuştur.

Hadîs-i şerîfte: “Bir kimse bana salevât getirirse, onun bu salevâtı kıyâmet gününde bana arzolunur. Ben ona şefâat edeceğimi ümid ederim” buyurulmuştur.

Hz. Aişe vâlidemiz (r.anhâ) dedi ki: “Bir gün Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) yatağına geldim, bulamadım. Baktım, ayakta namaz kılıyordu. Rükûda: “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyordu, secdede: “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyordu. Namazın sonunda: “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyordu. Sonra buyurdu ki:

“Yâ Aişe! Bu hâlime hayret mi ediyorsun? Ben hayatta olduğum müddetçe ‘Ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim!’ derim. Kabirde Sûr’a üfürülünceye kadar: ‘Ümmetim, Ümmetim!’ derim. Diğer peygamberlerin ‘Nefsî, nefsî’ dedikleri vakitte ben yine: ‘Ümmetim, Ümmetim!’ derim ve Hazret-i Allah:

“Ey Muhammed! Ümmetinden benim birliğime ve senin peygamberliğine şehadet eden kimseye şefâat et” buyurur.

Ka’bü’l-Ahbâr dedi ki: “Ben, Hz. Ömer’in (r.a.) hilâfeti devrinde Müslüman oldum. Zîrâ, babamın benden sakladığı bir Tevrat sayfasını ancak o zaman bulabilmiştim. Orada şunlar yazıyordu: “Muhakkak Muhammed aleyhisselâmın ümmeti cennete üç sınıf olarak girecekler:

1- Bir kısmı hesapsız cennete girerler,

2- Bir kısmı kolay bir hesaptan sonra cennete girerler,

3- Bir kısmı da cehenneme düştükten sonra Muhammed aleyhisselâm onlara şefâat eder, Allâhü Teâlâ onun şefâatini kabul eder, cennete girerler.

İşte ben bunu görüp İslâm ile müşerref oldum ve ‘Şüphesiz ben bu üç sınıfdan biriyle olurum” dedim. (Sevâd-ı A’zam)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir”
« Yanıtla #2199 : 10 Aralık 2016, 02:38:03 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحْسَنَ النَّاسِ وَكَانَ أَجْوَدَ النَّاسِ وَكَانَ أَشْجَعَ النَّاسِ
(م)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (ahlâk, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



10
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 27 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 10 Rebîulevvel 1438

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)


“Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir”

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

“Arab’ın ve Acem’in (Arap olmayanların) en fazîletlisi olan Resûlullâh (s.a.v.)’in fazîleti hakkında rivâyet olunanların birkaçını yazarak, âhiretteki kurtuluşa vesîle kılmak istedim. Ancak ben sözlerimle onu medhediyor değilim, bilakis onun vesîlesiyle sözlerimi medhediyorum...

“Şüphesiz Muhammed (s.a.v.), Allâh’ın resûlü ve Âdemoğlunun efendisidir. Kıyâmet gününde tâbileri ve ümmeti en çok olacak peygamberdir.”

“Allah katında, evvelkilerin ve sonrakilerin en keremlisi, en değerlisidir.”

“Kabrin kendisine açılacağı ilk kimsedir. İlk şefâat edecek ve şefâati ilk kabul olunacak olandır. Cennetin kapısını ilk çalacak olan ve Allâh’ın da kapıyı açacağı ilk kimsedir.”

“Kıyâmet gününde, -altında Âdem (a.s.) ve ondan sonraki ümmetler olduğu hâlde- hamd sancağını taşıyacak olan odur.” Şu sözleri buyuran da odur:

 “Ben Abdülmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed’im. Muhakkak Allâhü Teâlâ bütün mahlûkâtı yarattı ve beni onların en hayırlıları içerisinde kıldı. Sonra onları iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlı fırkada kıldı. Sonra onları kabîlelere ayırdı ve beni en hayırlı kabîlede kıldı. Sonra onları evlere ayırdı ve beni en hayırlı evde kıldı. Ben onların ev ve nefis cihetinden en hayırlısıyım.”

“İnsanlar tekrar diriltildikleri zaman ilk çıkacak olan benim. İnsanlar Allâh’ın huzuruna çıktıkları zaman, onların önderi benim. Sustukları zaman onların hatîbi, (sözcüsü) benim. Hapsolundukları zaman, onların şefâatçisi benim. Ümid kestikleri zaman, onların müjdeleyicisi benim. Kerem sancağı ve cennetin anahtarları o gün bendedir. Hamd sancağı o gün bendedir. Rabb’im katında ben, Âdemoğlu’nun en keremlisiyim. Saklı yumurtalar gibi bin hizmetçi benim etrafımda dolaşır.”

“Kıyâmet günü olduğu zaman ben, peygamberlerin imâmı, onların hatîbi ve onların şefâatlerinin sâhibi (şefâatcıları) olacağım, bunda övünmek yok.”
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m. 44)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ لَا يَضْحَكُ إِلَّا تَبَسُّمًا
(حم)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ancak tebessüm ile gülerdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



11
Aralık Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 28 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 11 Rebîulevvel 1438

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.


Velâdet (Mevlid) Kandili

Bu akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ve selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır. Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:
“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîb’in, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Resûlullâh Efendimizin Bazı Yüksek Vasıfları

Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi vesellem hazretleri güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Kimseye fena söz söylemez, kimseye kötü muâmele etmez ve kimsenin sözünü kesmez, mülâyim ve mütevâzı idi.

Haşin ve galiz değil idi. Fakat heybetli ve vakûr idi. Beyhude söz söylemezdi. Gülmesi dahi tebessüm idi.

Onu ansızın gören kimseyi heybeti kaplar ve onunla ülfet ve sohbet eyleyen kimse, onu cân u gönülden sever ve âşık olurdu. Fazilet sâhiplerine derecelerine göre alâka gösterirdi. Akrabasına dahi pek ziyâde ikram ederdi. Lâkin onları kendilerinden daha üstün olanların üzerinde tutmazdı.

Hizmetkârlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse onlara dahi onu yedirir ve onu giydirirdi. Gayet cömert ve kerim, şefkatli ve merhametli, cesur ve halîm (yumuşak huylu) idi. Vaadinde sâbit, sözünde sâdık idi.

Elhâsıl güzel ahlâk, akıl ve zekâ bakımından bütün insanlardan üstün ve her türlü medih ve senâya (övgüye) lâyık idi. (Kısas-ı Enbiyâ, A. Cevdet Paşa)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Bazı Husûsiyetleri
« Yanıtla #2201 : 27 Aralık 2016, 12:05:05 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا بَعَثَ أَحَدًا مِنْ أَصْحَابِهِ فِي بَعْضِ أَمْرِهِ قَالَ بَشِّرُوا وَلَا تُنَفِّرُوا وَيَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا
(م)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ashâbı’ndan birini herhangi bir iş için (bir yere) gönderdiği zaman şöyle buyururdu: Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



12
Aralık Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 29 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 12 Rebîulevvel 1438

Bangladeş'in İstiklâli (1971)


Peygamberimizin Bazı Husûsiyetleri

Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellemin getirdiği Kur’ân-ı Kerîm değiştirilip bozulmaktan korunmuştur. Allâhü Teâlâ onu koruyacağını tekeffül etmiştir.

Bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiştir.

“Nusirtu birru’bi” sırrı kendisine verilmiş (Allâhü Teâlâ düşmanlarının kalbine korku vererek ona yardım etmiş)tir. Düşmanlarıyla arasında bir aylık bir mesâfe dahi olsa Allâhü Teâlâ’nın yardımına mazhar olurdu.

Yeryüzü (toprak) kendisine ve ümmetine hem mescid hem de temiz ve temizleyici kılındı.

Allâhü Teâlâ, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) risâletine (peygamberliğine), hayatına, (Medine) şehrine ve zamanına yemin etmiştir.

İsrâfil aleyhisselam sadece Peygamberimiz’e (s.a.v.) inmiştir.

Onu rüyâda gören hakikaten görmüş olur.

Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) bir an beraber olan kimse sahâbe olmak şerefine nail olur.

Bir kimse namazda iken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu çağırsa derhal cevap vermek, koşmak vâciptir.

Onun hakkında yalan söylemek başkaları hakkında yalan söylemek gibi değildir.

Hasta olduğu zaman Cebrâil aleyhisselam üç defa onun hâlini sormak için gelmiştir.

Vefat ettiğinde, üç gün insanlar bölük bölük gelip cenaze namazını kıldılar.

Kabirlerinde diridirler, ezan ve kametle namaz kılarlar.

Minberiyle kabrinin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.

Kabri herkesin kabrinden önce açılıp kalkacaktır.

Kıyâmet gününde livâü’l-hamd sancağının sâhibidir.

Cennete ilk önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) girecektir. (Mevâhib-i Ledünniye)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Va’dinde Sâdık: İsmâil Aleyhisselâm
« Yanıtla #2202 : 31 Aralık 2016, 01:31:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

أَنّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ كَانَ يَكْرَهُ أَنْ يَرَى الرَّجُلَ جَهِيرًا رَفِيعَ الصَّوْتِ وَكَانَ يُحِبُّ أَنْ يَرَاهُ خَفِيضَ الصَّوْتِ
(طب)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir kimsenin yüksek sesle konuşmasını hoş görmezdi. Kısık sesle konuşmasını severdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



13
Aralık Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 30 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 13 Rebîulevvel 1438

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)


Va’dinde Sâdık: İsmâil Aleyhisselâm

İsmâil aleyhisselâm, Hazret-i İbrahim’in oğludur. Annesi Hâcer validemizdir. Hz. İbrahim’in şeriatı ile amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve Amâlika kavmine peygamber gönderilmiştir. Davet ettiklerinden pek azı îmân etti. Îmân etmeyenleri Mekke’den ilk olarak sürüp çıkaran ve Kâbe’ye ilk örtüyü örten İsmâil aleyhisselâmdır.

137 sene yaşamış, vefâtında annesinin Hıcr (Ka’be-i Muazzama’nın kuzey tarafında Altınoluk altında Hatîm)’deki kabri civârına defnedilmiştir.

İsmâil aleyhisselâm Mekke’nin sıcaklığından rahatsız olunca Allâhü Teâlâ: “Ben sana cennetten bir pencere açacağım, kıyâmet gününe kadar oradan sana serin serin yel esecektir” buyurdu. Kapı açılacağı bildirilen yer, kendisinin vefât ettiği zaman defnolunduğu Hıcr idi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu mübârek zatın soyundan dünyaya şeref vermiştir.

Allâhü Teâlâ, İsmâil aleyhisselâmın Kurân-ı Kerîm’de (Meryem sûresinin 54 ve 55. âyetlerinde) bazı vasıflarını bildirmiştir:

Birincisi: Sâdıku’l-va‘d: Rabbine ve insanlara verdiği vaadlerini yerine getirirdi. Rabbinin hiçbir emrine muhâlefet etmez, her emrini yerine getirirdi. İnsanlara vaad ettiklerinin tamamında sâdık idi. İbn-i Abbâs (r.anhümâ) hazretleri buyurdular ki:

Hazret-i İsmâil bir arkadaşına onu bir yerde bekleyeceğini vaad etmiş, orada bir sene beklemişti. Yine kurban edilmesine dahi sabredeceğini vaad etmiş ve bu sözünü tutmuştu.

İkincisi: Resûl ve Nebî (Peygamber) idi.

Üçüncüsü: Âilesine ve ümmetine namaz kılmalarını ve zekât vermelerini emrederdi.

Dördüncüsü: Rabbi’nin rızâsına nâil olmuş idi.

Kendilerine üstün meziyetler verilenlerden; en hayırlı olanlardandı. (Tefsîr-i Râzî)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nuh Aleyhisselâm'ın Gemisini İnşâsı
« Yanıtla #2203 : 31 Aralık 2016, 01:38:02 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ أَنَّهُ مَرَّ عَلَى صِبْيَانٍ فَسَلَّمَ عَلَيْهِمْ وَقَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَفْعَلُهُ
(خ)


Enes bin Mâlik radıyallâhü anh çocuklara rastladı ve onlara selam verip “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) böyle yapardı.” dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



14
Aralık Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 14 Rebîulevvel 1438

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)


Nuh Aleyhisselâm'ın Gemisini İnşâsı

Nuh aleyhisselâmın kavmi ona tuzak kurup aralarından çıkarmak istediler. Hak Teâlâ da onları yeryüzünden silip çıkardı. Semânın kapılarını açtı, tûfan vücuda geldi. Allâhü Teâlâ: Ey Tufan, bana ve resûlüme inanmayanları helâk et” diye emretti. 

Tûfan vakti yaklaşınca Cebrâil aleyhisselâm geldi ve Nuh aleyhisselâma marangozluğu ve geminin tahtalarını yontmayı öğretti. Allâhü Teâlâ’nın gemi yapmasını emrettiğini haber verdi.

Nuh aleyhisselâm:

“Ya Rabbi, nasıl yapayım” dedi.

“Peygamberlerin isminin yazılı olduğu yüz yirmi dört bin lehva yont” buyuruldu.

Nuh aleyhisselâm birinci levhayı yonttu, üzerinde Âdem aleyhisselâmın ismi belirdi. İkincide Şît aleyhisselâmın ismi, üçüncüde İdrîs aleyhisselâmın ismi, dördüncüde Nuh aleyhisselâmın ismi çıktı. Her levhada bir peygamberin ismi çıkıyordu. Nihâyet son levhada Muhammed aleyhisselâmın ismi belirince Cebrail aleyhisselâm indi ve “Ey Nuh, şimdi gemin tamam oldu. Zîrâ Muhammed aleyhisselâmın ismi geminin tahtasında göründü ki o Peygamberlerin sonuncusudur” dedi.

Nuh aleyhisselâm levhaları birleştirdiğinde gemiyi tamamlamak için dört tahta daha lâzım oldu. Cebrail aleyhisselâm indi ve:

“Ey Nuh, Allâhü Teâlâ buyuruyor ki: Habîbim Muhammed aleyhisselâmın Ashâbından dört zâtın (Hulefâ-i Râşidîn: Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali radıyallâhü anhüm) ismiyle dört levha daha yont. Zira onun Ashâbının mertebesi benim katımda Peygamberler gibidir.”

Resûlullah’ın (s.a.v.) ve Ashâbı’nın ismi geminin levhaları üzerinde belirince gemidekiler tûfandan ve boğulmaktan kurtuldular. Bunun gibi bir mü’minin kalbinde Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) ve Ashâbının sevgisi yerleşirse onu azaptan ve cehennemde yanmaktan kurtarır. (Mir’âtü’l-Hâmidîn)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَحَبِّكُمْ إِلَيَّ وَأَقْرَبِكُمْ مِنِّي مَجْلِسًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَحَاسِنَكُمْ أَخْلَاقًا
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana en sevgili olanınız ve kıyâmet günü de bana en yakın mevkide bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



15
Aralık Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 15 Rebîulevvel 1438

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)


Müslümanların Çocukları Şefâat Ederler

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Müslümanların (küçük yaşta vefât eden) çocukları kıyâmet gününde Arş-ı A‘lâ’nın gölgesi altındadırlar, şefâat ederler ve şefâatleri kabul olunur.”

Ensâr’dan bir sahabî (Resûlullâh’ın huzûruna) oğluyla birlikte gelirdi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Oğlunu seviyor musun?” diye sordular.

“Evet, Yâ Resûlallâh, benim onu sevdiğim gibi Allâhü Teâlâ da seni sevsin” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Allâh beni senin onu sevdiğinden ziyâde sever” buyurdular.

Fazla geçmeden Ensârî’nin oğlu vefât etti. Peygamberimiz’in (s.a.v.) yanına geldiğinde, ona: “Çok üzüldün mü?” buyurdular.

Ensârî: “Evet” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Oğlunun benim oğlum İbrahim ile birlikte Arş-ı A‘lâ altında oynamasına râzı olmaz mısın?” buyurdular. Ensârî:

“Elbette olurum” dedi. (Taberânî, Kebîr)


Evladın Ölümüne Sabreden Arşın Gölgesindedir

Mûsâ Aleyhisselâm: “Ya Rabbi, evlâdı ölüp de onun acısına sabreden kimsenin mükâfâtı nedir?” diye niyâz etti.

Hak Teâlâ buyurdu ki: “Onu başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde Arş-ı A‘lâ’mın altında gölgelendiririm.” (Büzûğu’l-Hilâl, Suyûtî)


Hâtem-i Tâî’nin Cömertliği

Hâtem-i Tâî’nin cömertliği olmasaydı kimse ne Hâtem’in ne de Tayy kabilesinin ismini anmazdı. İşte onun cömertliğinden bir misal:

Hâtem’in kabilesinden yaşlı bir adam, ondan yüz kilo şeker istedi. Hâtem, yaşlı adamın evine bir ton şeker gönderdi.

Hâtem’in hanımı: “Bu nasıl iş? İhtiyar yüz kilo şeker istemişti. Neden bir ton şeker gönderdin?” diye sordu.

Hâtem gülerek dedi ki: “O kendine yetecek kadar istedi. Peki, Hâtem’in cömertliği nerde kaldı?” (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B. Y.)