Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1010270 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kurân Tefsirine Dâir
« Yanıtla #2220 : 31 Aralık 2016, 03:31:31 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
(سورة المائدة، 51)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey iman edenler Yahûdî ve Hristiyanları dost tutmayınız.
Onlar bir birlerinin dostudur. Ve sizden her kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır. Şüphe yok ki Allah o zalim kavimlere hidayet etmez.”

(Mâide sûresi, âyet 51)



31
Aralık Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 02 Rebîulâhir 1438

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)


Kurân Tefsirine Dâir

Kur’ân-ı Kerîm’in tefsîri için, şu on beş ilmi mükemmel bilmek şarttır: Lugat, Nahiv, Sarf, İştikâk, Meânî, Beyân, Bedî‘, Kırâet, Akâid, Usûlü Fıkıh, Esbâb-ı Nüzûl, Nâsih-Mensûh, Fıkıh, Hadîs ve bunlara ilâveten Allâhü Teâlâ tarafından ihsân olunan ilm-i ledünnî.

Cenâb-ı Hakk’ın vergisi olan ilm-i ledünnî, “Kim bildiği ile amel ederse Allâhü Teâlâ ona bilmediklerini öğretir” hadîs-i şerifinde haber verilen ilimdir. Kurân-ı Kerîm ilimleri sâhili olmayan okyanus gibidir. Günahda ısrar eden kalbinde bid‘at, kibir, hevâ, dünyâ sevgisi olan, îmânı tahkîk mertebesine ermemiş kimseye Kur’ân-ı Kerîm’in esrârı aslâ keşfolmaz, verilmez.

Bu sayılan âlet ilimleri ve âlî (yüce) ilimler, müfessirler için birer âlet mesâbesindedir. Bu ilimlere muttali olmayan kimselerin yazmaya cür’et edecekleri tefsîrler, kendi görüşüne göre tefsîr kabîlinden olacağı cihetle mutâlaası asla câiz değildir.

Kendi bozuk kanaatlerini yaymak istediklerinden kötü itikad sahiplerinin yazdıkları tefsirler itimada ve mütâlaaya asla lâyık değildir. Resûlullâh’ın (s.a.v.) sünnetine sarılmayanların tefsirleri de itimaddan mahrum ve manevî feyizden nasipsiz olacağından yine okunması tavsiye edilmez. Hele Bâtınıyye, Râfizıyye gibi sapıkların tefsirleri İslam bünyesini tahrip gibi hâince bir maksada dayandığından bunları ele almak bile câiz değildir.

Bid‘at sâhiplerinin tefsirleri de kendi bâtıl, boş itikadlarını te’yîd düşüncesiyle yazılmış şeylerdir. Bunlardan bir takımı, kendilerini gizleyerek haktan yana görünmüş, halkı ehl-i sünnet yolundan ayırmak gayesi gütmüşlerdir. Bunun için tefsirlerinde kalplere şüphe bırakacak meseleleri yazmışlar, yazıları arasına saf zihinleri tereddüde düşürecek, muhâkemesiz kimseleri yanlış kanâatlere saptıracak ibâreler sokuşturmuşlardır.

Bu sebeplerle Ehl-i Sünnet âlimlerinin mutemed tefsirlerinden başka tefsîr ve meâlleri okumak aslâ câiz olamaz. (Ö. Nasuhi Bilmen, Tefsîr Tarihi)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bu Takvîmin Hazırlanmasında İstifâde Edilen Bazı Kitaplar
« Yanıtla #2221 : 31 Aralık 2016, 03:39:46 »
Bu Takvîmin Hazırlanmasında İstifâde Edilen Bazı Kitaplar:

Tefsir: İ.H. Bursevî, Rûhu'l-Beyan. Süyûtî, el-İtkân. F. Râzî, Tefsîr-i Kebîr. Hamdi Efendi, Hak Dîni. Ö. N. Bilmen, Kurân-ı Kerîm Meâl-i Âlîsi ve Tefsîri, Tefsir Tarihi. Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensur.

Hadis: Kütüb-ü Tis'a. el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr. Alâuddin el-Hindî, Kenzu'l-Ummâl. el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid. Buhari, el-Edebü'l-müfred, et-Tarîhu'l-Kebîr. Taberânî, el-Mu'cemü's-Sağir, el-Evsat ve el-Kebîr. Hâkim, el-Müstedrek ale's-sahîhayn. Beyhakî, Şuabü'l-imân, Sünen-i Kübra. Sahîh-i İbn-i Huzeyme. Hatib-i Bağdadî, Tarihi Bağdat. İbn-i Hacer, Fethu'l-Bârî. Ö.N.Bilmen, Beşyüz Hadis. A. Naîm ve K. Mîras, Tecrîd-i Sarîh Terc. İbn Ebi'd-dünyâ, Mekârimü'l-Ahlâk. Münzirî, et-Tergîb ve't-terhîb.

Akâid-Fıkıh: Şerh-i Akâid. Ö. N. Bilmen, Hukuk-ı İslamiye, B. İslam İlmihali, Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları. Birgivî Vasiyetnâmesi-Kâdızâde şerhi. Şürünbülâlî, Merâkı'l-Felah. M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslâm. İmâm-ı Gazâlî, İhyâü Ulûmi'd-dîn. M. Reşîd, Bedru'r-reşîd fi'l-mükeffirât. Ahmed Cevdet Paşa, Eser-i Ahd-i Hamîdi. Kurban Risalesi, Hac ve Umre Rehberi, Nikah Risalesi, Muhtasar İlmihal (Fazilet Neşriyat).

Tasavvuf-Mevize-Nasihat: Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî (K.S.). Fahreddin Ali Safî, Reşahât. Ebû Nuaym Isfehânî, Hilyetü'l-Evliyâ. Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü'l-Evliya. Molla Câmî, Nefehâtü'l-üns. Abdülm. el-Hânî, el-Kevâkibü'd-dürriyye. Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ. Ahmed el-Mekkî, Menâkıb-i Ebî Hanîfe. Seyyid Ali Zâde, Şerhu Şir'ati'l-islâm. ez-Zebîdî, İthâfü's-sâde. Semerkandî, Tenbîhu'l-Gâfilîn. İmâm-Gâzâlî, Minhâcu'l-Abidîn, -el-Mürşidü'l-Emîn. Zemahşerî, Rebiu'l-Ebrâr. Kâdı İyaz, Şifâ-i Şerîf. İmâm Gazâlî, Bidâyetü'n-Nihâye, Eyyühe'l-veled ve şerhi, Merâkı'l-ubûdiyye, Mükaşefetü'l-Kulub. M. Demîrî, Hayâtü'l-Hayevân. Mehmed Saîd, Vezâifü'l-İnâs. E.İbrahim Hakkı, Marifetnâme. S. Hulûsî, Mecmau'l-Âdâb. Ebû Gudde, Safahât min sabri'l-ulemâ. Berekât. Abdulkadir Geylanî, Gunyetü't-Talibîn. Alasonyalı M. Cemal Öğüt, Ana Baba Hakları. Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâî. Süheylî, Nevâdir-i Süheylî. Ebu Necib Sühreverdi, Nehcü's-Sülük. Ahmet Rıfat, Tasvîr-i Ahlâk.

Tarih: İbn-i Hişâm, es-Sîratü'n-Nebeviyye. İbn-i Hallikân, Vefeyâtü'l-âyân. İbnü'l-esir, el-Kâmil. M.A. Köksal, İslam Tarihi. E.Sabri Paşa, Mirât-ı Haremeyn. Nişancızâde, Mirât-ı Kâinât. A. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, Takvimu'l-Edvar. İbnü'l-esîr, Üsdü'l-Gâbe. İbn-i abdi'l-berr, el-İstîâb. İbn Hacer-Askalânî, El-İsâbe. İmâm Beyhakî, Menâkıb-i İmâm-ı Şâfiî. Abdülmecid Sivâsî, Menâkıb-i Cihâr-ı Yâr. Taşköprüzâde, Mevzuatü'l-ulum. M. Zihnî, Meşâhiru'n-nisâ. İbnü'l-Adîm, Buğyetü't-taleb fî tarih-i Haleb. Zahidü'l-Kevserî, Lemehâtü'n-nazar. M. Raif, Mirât-ı İstanbul. Zehebî, Siyeru'l-a'lâm. İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübra. İbn-i İyâs, Bedâyiu'z-zuhûr. İ. Hami Danişmend, İzahlı Osm. T. Kron., (Çamlıca Basım Yayın) Tarihi Hakikatler. M. Osmanlı Tarihi, Osmanlı Târihi, Hicaz Vilayet Salnâmesi. İbn-i Asakir, Tarih-i Dımışk. Mecdi Mehmed Efendi, Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri. Faik Reşad, Külliyat-ı Letaif.

Lügat ve Ansiklopedi: Ş. Sami, Kâmûs-ı Türki, Kâmûsu'l-A'lâm. Lügat-ı Nâci. Ahter-î Kebîr. Kâmus-ı Muhît. Okyanus. Târifât-ı Seyyid Şerif. Rehber ve Laorusse Ansiklopedileri. M. Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri. E. K. Eyüboğlu, Atasözleri ve Deyimler.


http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/2.html

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

" Bismillahirrahmanirrahim ile başlanmayan her (meşru' ve mübah) olan iş (in hayır ve bereketi) kesiktir."
(Hadis-i Şerif, Feyzü'l-Kadir)





Takvim Okuma Usûlü

1- "Besmeleyle başlayacağız,

2- Evvela Günün Tarihini okuyacağız,

3- Sonra Hicrî ve Rûmî Tarihi okuyacağız,

4- Sonra dipnotunu okuyacağız,

5- Sonra en baştaki Âyet-i Kerime veya Hadis-i Şerif mealini okuyacağız. Hadis-i Şerif ise "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki" diyerek; Âyet-i Kerime ise "Allahü Teâlâ buyuruyor ki" diyerek başlayacağız.  Ehemmiyetine binaen metni üç kere tekrarlayabiliriz.

6- Sonra kaynağını okuyacağız,

7- Daha sonra döndürüp arka yüzünü okuyacağız.

8- Bu vazifeyi kurslarımızda ve evimizde yaparak; her gün sohbet yapmış oluyoruz.

Sohbet-i Şerif ne kadar çok ve sık yapılırsa o kadar iyidir. Arabanın deposunu dolduruyorsun bir miktar gidiyor. Sonra benzin azalıyor, çekiyorsun istasyona bir daha dolduruyorsun; biraz daha gidiyor. Gene benzin azalıyor; bir daha dolduruyorsun. İstanbul’a kadar birçok ikmal yaparak gidiyorsun. Sohbetlerde böyle sık sık manevi ikmal yapılır; zevki ve şevki azalmadan artar devam eder, gider. Cenab-ı Allah buna muvaffak etsin kardeşlerim."

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fazilet Takvimi Hakkında
« Yanıtla #2222 : 31 Aralık 2016, 03:40:40 »
Fazilet Takvimi Hakkında

Fazilet Neşriyat ve Tic. A.Ş. 1969 yılından bu yana yayıncılık faaliyetlerinde olup Türkiye ve bütün dünya ülkelerine hizmet verme gayretindedir.

Fazilet Neşriyat’ın gayesi, Ümmet-i Muhammed’e Ehl-i Sünnet itikadını, amel ve ihlâsı öğreten eserler neşretmek ve Müslümanları, ebedî hayatlarını mahvedecek tehlikelerden muhafaza için faydalı eserler okumalarını temine çalışmaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muhakkak şu (şer’î) ilim dîninizdir, onu kimden aldığınıza dikkat ediniz.” (Sahîh-i Müslim) buyurmuşlardır. Bunun için ruhun gıdası olan ilmin kitapları seçilerek alınmalı, her yerden alınmamalıdır.

Ehl-i Sünnetin hassasiyetlerine riayet etmeyen yayınevlerinin ve yazarların her hangi bir kitabını almak büyük bir risktir. Çünkü bunlarda ebedî hayatı mahvedecek itikadı bozacak bilgiler bulunabilir.

Müslümanlar çok dikkatli olmalı, dinini, tarihini ve kültürünü mutlaka ve mutlaka Ehl-i Sünnet âlimlerinin eserlerinden öğrenmelidirler.

Fazilet Neşriyat yayınladığı takvim ve kitapları seçkin bir heyet tarafından zarurî dinî vecibe ve hükümlere yönelik büyük bir titizlikle ehl-i sünnet akaidine uygun olarak hazırlayıp okuyucularımızın istifadesine sunmaktadır.

Fazilet Neşriyat’ın en mühim yayınlarından olan Fazilet Takvimi her sene muteber eserler taranarak ve en mühim bilgiler seçilerek yeniden hazırlanıp okuyuculara arz edilmektedir. Bu bilgilerin her zaman okunması ve istifade edilmesi için internet adresinde ve mobil uygulamalar ile yayınlanmaktadır.

Fazilet Neşriyat, Fazilet Takvimi’ni duvar ve ciltli takvimden sonra büyük boy ciltli takvim olarak da yayınlamaya başlamıştır.

Takvimlerimiz Türkçe başta olmak üzere, İngilizce, Almanca, Hollandaca, Arnavutça, Azerice ve Kırgızca dillerinde de basılmaktadır.

Bütün dünyaya hitap eden müessesemiz Türkiye haricinde yaklaşık 132 ülkede 3200 şehre hitap eden namaz vakitleri portföyü ile dünya Müslümanları için mühim bir hizmet îfâ etmektedir.

Namaz vakitleri verilen ülkeler:

1.   Türkiye
2.   ABD
3.   Afganistan
4.   Almanya
5.   Angola
6.   Arjantin
7.   Arnavutluk
8.   Avustralya
9.   Avusturya
10.   Azerbaycan
11.   Bahreyn
12.   Bangladeş
13.   Belarus
14.   Belçika
15.   Benin
16.   Birleşik Arap Emirlikleri
17.   Bosna Hersek
18.   Brezilya
19.   Brunei
20.   Bulgaristan
21.   Burkina Faso
22.   Burundi
23.   Cezayir
24.   Cibuti
25.   Çad
26.   Çek Cumhuriyeti
27.   Çin
28.   Danimarka
29.   Doğu Timor
30.   Endonezya
31.   Estonya
32.   Etiyopya
33.   Fas
34.   Fildişi Sahili
35.   Filipinler
36.   Filistin
37.   Finlandiya
38.   Fransa
39.   Gabon
40.   Gambiya
41.   Gana
42.   Gine
43.   Güney Afrika
44.   Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
45.   Güney Kore
46.   Gürcistan
47.   Hırvatistan
48.   Hindistan
49.   Hollanda
50.   Hong Kong
51.   Irak
52.   İngiltere
53.   İran
54.   İspanya
55.   İsveç
56.   İsviçre
57.   İtalya
58.   İzlanda
59.   Japonya
60.   K.K.T.C
61.   Kamboçya
62.   Kamerun
63.   Kanada
64.   Karadağ
65.   Katar
66.   Kazakistan
67.   Kenya
68.   Kırgızistan
69.   Kongo Cumhuriyeti
70.   Kongo Demokratik Cumhuriyeti
71.   Kosova
72.   Kuveyt
73.   Laos
74.   Liberya
75.   Libya
76.   Lihtenştayn
77.   Lübnan
78.   Lüksemburg
79.   Macaristan
80.   Madagaskar
81.   Makedonya
82.   Malavi
83.   Malezya
84.   Mali
85.   Mısır
86.   Moğolistan
87.   Moldova
88.   Moritanya
89.   Mozambik
90.   Myanmar
91.   Nijer
92.   Nijerya
93.   Norveç
94.   Özbekistan
95.   Pakistan
96.   Papua Yeni Gine
97.   Paraguay
98.   Polonya
99.   Portekiz
100.   Romanya
101.   Ruanda
102.   Rusya
103.   Senegal
104.   Sırbistan
105.   Sierra Leone
106.   Singapur
107.   Slovakya
108.   Slovenya
109.   Somali
110.   Sri Lanka
111.   Sudan
112.   Surinam
113.   Suudi Arabistan
114.   Şili
115.   Tacikistan
116.   Tanzanya
117.   Tayland
118.   Tayvan
119.   Togo
120.   Tunus
121.   Türkmenistan
122.   Uganda
123.   Ukrayna
124.   Umman
125.   Ürdün
126.   Venezuela
127.   Vietnam
128.   Yemen
129.   Yeni Zelanda
130.   Yunanistan
131.   Zambiya
132.   Zimbabve

http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/4.html

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında
« Yanıtla #2223 : 31 Aralık 2016, 03:48:24 »
Namaz ve İmsak Vakitleri Hakkında

Muhterem okuyucularımız; takvimimizdeki namaz vakitleri dört hak mezhep -öncelikle hanefi mezhebi- imamlarının ictihatlarına dayanmaktadır. Bu fıkhî esaslarla beraber hesaplama yapılırken enlem, boylam, saat dilimi, yükseklik, arazi genişliği gibi birçok astronomik, klimatolojik ve jeolojik unsurlar kullanılmaktadır.

Bir yerin namaz vakitlerinin doğru olarak hesaplanabilmesi için; küresel üçgen formüllerinin ve diğer astronomik formüllerin fıkhî esaslara tam olarak tatbîki gerekmektedir. Bunun için hesaplamalarda sadece “geometrik değer” sonuçları değil, fıkhî ölçülere uygun olan “görülen değer” sonuçları esas alınmıştır. Mesela, güneşin doğuş-batışı için 'geometrik doğuş-batış' değil, çıplak gözle gözlenebilen 'görülen doğuş-batış' asıldır. Sadece geometrik değerlerin hesaplanması ile elde edilen değerler -bunların sapmasına sebep olan pek çok unsurdan dolayı- gerçek değerleri karşılayamamaktadır. Bu sebeple namaz vakitlerinin hakiki değerlerini koruyabilmek için İslâm âlimleri bazı zarurî tedbirler almışlardır. Bu tedbirler; geometrik değerlerin yine astronomi otoriteleri tarafından yaygın kabul gören ilmî teoriler, kurallar ve metotlar çerçevesinde düzeltilmesidir. İşte bu hakiki değerleri elde etmek için yapılan düzeltmelere “Temkin” adı verilmektedir. Temkin, daha ihtiyatlı olmak için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir. Bu düzeltmelerden sonra ortaya çıkan değerler fıkhî ölçülere uygun hale gelir. Binaenaleyh temkinsiz vakitlerin kullanılması sakıncalıdır.

Temkin ve diğer ilmî yollarla sapmaları zarûrî olarak düzeltilmiş vakitler, asırlardan beri İslam aleminde kullanıldığı gibi Türkiye'de de 1982 yılına kadar -Diyanet dahil- bütün takvimlerde kullanılmıştır. Fazilet takvimi de bunu kullanmaya devam etmektedir.

Bu kadar önemli olan ve asırlardan beri İslâm âlemi takvimlerinde kullanılagelmekte olan ve zamanın âlim ve fakîhleri ile mü'minlerin emîrleri tarafından tasvîp edilmiş bulunan temkin vakitleri 1983 yılından îtibaren Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 21.01.1982 gün ve 6 sayılı kararı ile Diyânet İşleri Başkanlığı tarafından kaldırılmıştır. Diyânet İşleri Başkanlığı'nın bahis mevzuu tasarrufuna uymamız, her ne kadar kanûnî bir mecbûriyet değil idiyse de, her hangi bir ihtilâfa sebep olmamak için, 1983 ve 1984 yıllarında çıkarmış bulunduğumuz takvimlerimizde buna, istemeye istemeye biz de uymuştuk.

Ancak, bu tatbîkâtın büyük bir vebâli mûcip olacağını ilk anda görmüş ve bütün Müslümanların bilhassa Ramazan günlerinde çok dikkatli olmalarını ve takvimde gösterilen imsak vakitlerinden itibaren yeme-içme ve sair orucu bozan şeylerin derhal kesilmesi gerektiğini, vakitlerde artık en ufak dikkatsizliğin büyük vebâl olacağını; ayrıca günlük namazlarda, takvimlerde gösterilen vakitlerden hangisine kaç dakika ilâve edilip, hangisinden kaç dakika çıkarılması icap ettiğini her ayın sonunda, büyük hassâsiyetle ve tekrar tekrar îzah etmiş ve bununla da iktifâ etmeyerek, her türlü mânevî vebâlden sakınmak için, Diyânet İşleri Başkanlığı'nın kaldırdığı temkin vakitlerini, takvim yapraklarının ön yüzün alt satırında göstermiştik.

Fakat maalesef, bütün bu gayretlerimizin istediğimiz netîceyi hâsıl etmekten çok uzak olduğunu, okuyucularımızın gerekmektup ve gerekse şifâhî olarak bu iki sene (1983-1984) içinde bize yapmış oldukları mürâcaatlardan tesbît ettik.

Zîra Müslümanlardan pek çoğu, eskiden beri hâsıl olan bir alışkanlıkla, “Nasıl olsa müsâadesi vardır!” diyerek imsaktan sonra beş-on dakika daha yemeye-içmeye devam ediyor. Oysa temkinli vakitlerin kullanıldığı takvimlerde bile böyle bir şey caiz değilken temkinsiz gösterilen imsak vakitlerinde hiç caiz olamaz. Çünkü beldenin arz üzerindeki yayılma durumu ve irtifa farklılıkları sebebiyle vakitleri çok kesin bir şekilde tesbit etmek de mümkün olmadığından temkinsiz vakitleri kullanmak hatalıdır.

Bu durum karşısında, Diyânet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun mezkûr kararına uymaya devam etmeyi son derece tehlikeli ve o nisbette de mânevî bakımdan mes'ûliyetli bulduk. Bu mes'ûliyetten kurtulmak için, 1985'ten îtibâren takvimimizde 1982 ve daha evvelki yıllarda Türkiye'de yayınlanan -Diyânet takvimi de dâhil- bütün takvimlerde gösterilen ve asırlardan beri kullanılagelmekte olan temkinli vakitler kullanılmıştır.

Yatsı vakti için güneşin 17 derece ufkun altına indiği, imsak vakti için de 19 derece ufka yaklaştığı anlar hesaba esas alınmış, ayrıca, beldenin arz üzerindeki yayılma durumu ile irtifâ farklılıkları da nazar-ı dikkate alınarak lüzumlu temkinler vakitlere ilâve edilmiş veya çıkarılmıştır.

Tatbik edilmiş bulunan bu temkinlere göre; öğle, ikindi ve yatsı namazı vakitlerine 10'ar dakika, akşam namazı vaktine 7 dakika ilâve edilmiş; imsaktan 10 dakika, güneşin doğuşundan da 5 dakika çıkarılmıştır.

Müslümanlara, takvimimizde verilen vakitlere riayette titizlik göstermelerini,

Namazlarını vaktin sonuna kadar geciktirmemelerini,

Oruca başlarken takvimimizdeki imsak vakitlerini kullanmalarını tavsiye ediyoruz.

Büyük Haydar Efendi'nin Usûl-i Fıkıh Dersleri kitabında, “Vaktinden evvel kılınan namaz sahih değildir. Musallî, vaktin hulûlünden (girmesinden) evvel namaz kılarsa, o namaz edâ edilmiş olmaz.” buyrulmuştur.

Kezâ Ahmed Bîcan Hazretleri'nin Envâru'l-Âşıkîn isimli eserinde de, “Vaktinden evvel kılınan namaz, gönül nûrunu söndürür; yerine zulmet girer.” buyrulmaktadır. Vakti girmeden bir namazı kılmak Allâh'ın emrine aykırı olduğundan, insanın rûhunu ifsad eder ve -vakti içinde kılmadığından- o namazı kılmamış olur.

Nisâ Sûresi'nin 103. âyet-i kerimesinde (meâlen) şöyle buyuruluyor: “Şüphesiz namaz, mü'minlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır.”

Namaz vakitleri:

Câbir bin Abdullah, İbn-i Abbâs ve Ebû Hüreyre (r.anhüm)‘den rivâyet edilen hadîs-i şerîfte Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: “Cibrîl (a.s.) bana iki defa (yani iki gün) Beyt-i Muazzam'ın yanında imam oldu.

İlk def'a güneşin gölgesi bir nâleyn tasması kadar uzadığında bana öğle, her şeyin gölgesi birer misli uzadığında ikindi, oruçlu orucunu açtığı vakitte akşam, şafak kaybolduğunda yatsı, oruçluya yemek-içmek haram olduğu vakitte sabah namazını kıldırdı. Ertesi gün öğle namazını her şeyin gölgesi bir misli, ikindi namazını iki misli olduğu, akşam namazını oruçlu iftar ettiği zamanda, yatsı namazını, gecenin sülüsüne doğru, sabah namazını da ortalık iyice aydınlandığı vakitte kıldırdı. Sonra da bana:

'Yâ Muhammed, bu, senden evvelki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti işte bu ikişer vakitler arasındadır' dedi.”

Ehl-i Sünnet âlimlerinin ve râsıdlarının (Allah onlardan râzı olsun) asırlar boyu bitmek tükenmek bilmeyen gayreti, çalışmaları, araştırmaları neticesinde astronomi esaslarına uygun olarak tesbit ettikleri namaz vakitlerine ait güneş'in derece değerleri ise, aşağıda beyan edilecektir. Bu vakitlerin dışında indî olarak vakit îcad etmek, uydurmak -Allah korusun- çok büyük mes'ûliyeti mûciptir.

ÖĞLE NAMAZI VAKTİ

Cebrâil aleyhisselâm'ın namaz vakitlerini bildirmek için nüzûlü, Mîrac Gecesi'nin hemen akabindeki günde vukû bulmuş ve ilk kıldırdığı namaz salât-ı zuhur (öğle namazı) olduğundan bu namaza, salât-ı ûlâ (birinci namaz) denilmiştir.

Astronomide öğle namazının vakti diğer vakitlerin mebdei; başlangıcı olmuştur. İlk olarak öğle namazının vakti hesap edilir, diğer vakitlerin hesabı ondan sonra ve ona istinâden yapılabilmektedir.

Gündüzün tam ortasında güneşin en yükseğe çıktığı noktadan alçalmaya başladığı zaman -ki, buna zevâl vakti denir- öğle namazı vakti başlar ve ikindi namazının vaktine kadar devam eder. İkindi namazının birinci ve ikinci ikindi olmak üzere iki vakti vardır. Bu vakitlerle alâkalı tafsilât ikindi namazı vakti izah edilirken verilecektir.

İKİNDİ NAMAZI VAKTİ

Güneş gündüz en yüksek noktaya çıktığı anda, Nısfü'n-Nehâr Kavsi (yani, bulunulan yerin meridyeni) üzerindedir ve bu anda her şeyin gölgesi en kısadır. Her şeyin gölgesinin en kısa olduğu bu zamana “Zevâl” denilir, gölgeye de “Fey-i zeval denir.

Bir cismin fey'-i zevâldeki gölgesine o cismin boyu kadar daha gölge inzimam ettiği (eklendiği)nde, yani cismin gölgesi fey'-i zevâl + cismin yüksekliği kadar uzunlukta gölge boyuna geldiğinde, ikindi namazının birinci vakti girmiş olur. Buna “Asr-ı evvel” denir ve bu imâmeyn kavlidir.

Cismin fey'-i zevâldeki gölgesine o cismin boyunun iki misli kadar daha gölge inzimam ettiği (eklendiği)nde de ikindi namazının ikinci vakti girmiş olur ki buna “asr-ı sânî” denir ve bu İmâm-ı A'zam'ın kavlidir.

Bir kimse öğle namazını birinci ikindi vaktinden on dakika evveline kadar kılamaz ise, ikinci ikindi vaktine on dakika ka-

lıncaya kadar kılabilir ve ikindi namazını da ikinci ikindi vakti girdikten sonra kılar.

Takvimimizde asırlarca Osmanlı Devleti'nde müftâbih (kendisiyle fetva verilen) ve mâ'mûlünbih (kendisiyle amel edilmiş) olan birinci ikindi, yani asr-ı evvel kullanılmıştır.

AKŞAM NAMAZI VAKTİ

Eimme-i Erbaa (İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve İmam Ahmed bin Hanbel rahimehümullah) indinde, güneş ufukta battıktan sonra güneşin merkezi, ufuktan bir derece aşağı indiğinde akşam namazı vakti girer.

Akşam namazının son vakti ihtilâflı olduğundan ihtiyâten yatsı vaktinden 15-20 dakika evvel bitirilmiş olmalıdır. Bunun için yatsı vaktinin erken girdiği günlerde15 dakika evvelki, geç girdiği günlerde de 20 dakika evvelki vakitleri kullanmalıdır. Yani, yatsı vakti girmezden 15 veya 20 dakika evvel akşam namazı kılınmış olmalıdır.

Bununla beraber sıkışık durumlarda, yatsı namazının vakti girinceye kadar da akşam namazı edâ edilir, kazâya bırakılmaz.

YATSI NAMAZI VE İMSÂK VAKTİ

Güneş battıktan sonra, ufkun altında alçalmaya devam eder. Bu arada ufuk bir süre kızıl bir renk alır, ardından da kısa süreli bir beyazlık devam eder. Güneş battıktan sonra ve doğmadan önce gökyüzünde güneş ışınları atmosfer içinde kırılma ve dağılması ile atmosfer içinde güneş ışınlarının yansımasından kaynaklanan kızıllık ve beyazlığa Astronomi'de “Tan hâdisesi” denir. Akşam vaktindeki tan hâdisesine “şafak” da denilir. Modern astronomi cihazlarıyla yapılan ölçümlere göre bu hâdise, güneş battıktan sonra güneşin ufuktan -17 derece alçalmasına kadar devam eder. Bu andan itibaren güneş ışınları atmosfere giremez, gözden kaybolur ve gece başlar.

İslâm âlim ve râsıdlarına göre; Akşamleyin güneş ufuktan -17 derece aşağı indiği zaman ufuktaki kızıllık kaybolur, bu vakit, yatsının başlangıcıdır.

SABAH NAMAZI VAKTİ

Gece yarısı güneş, en aşağı noktaya indikten sonra tekrar yükselmeye devam eder. Güneş ufuktan -19 dereceye geldiğinde bu sefer doğu ufkunda tan hâdisesi (fecr) meydana gelir. “Fecr-i sâdık” başlar ve gece nihâyet bulur.

Güneş ufuktan inebileceği en aşağı noktaya indikten sonra, tekrar yükselmeye başlar; ufka -19 derece yaklaştığı anda ise kızıllıktan evvelki beyazlık başlar, fecr-i sâdık doğar; bu an imsâk vaktidir. Güneş ufuktan doğmadan evvel, güneşin merkezi ufka 1 derece yaklaştığı anda sabah namazının vakti biter ve güneş doğar.

Sabah namazı takvimimizdeki imsak vaktinden en az 20 dakika sonra kılınabilir.

Hanefî mezhebine göre sabah namazını, güneşin doğmasından 45 dakika öncesi kılmak müstehaptır.

Şâfiî mezhebine göre ise, fecr-i sâdıkın doğmasıyla birlikte, yani imsaktan en az 20 dakika geçtikten sonra kılmak efdaldir. Maamâfih Hanefî mezhebi mensupları da, Ramazan ayında ve zarûri hallerde, sabah namazlarını fecr-i sâdıkın; ikinci fecrin doğmasıyla birlikte (imsaktan 20 dk. sonra) kılabilirler.

Güneşin doğuşu, öğle vaktinden ne kadar önce ise, batışı da o kadar sonradır. Yani güneşin doğuş ve batış vakitleri öğle vaktine (güneşin en yüksek noktada olduğu vakte) göre mütenâzır (simetrik)dır.

Takvimimizde yer alan namaz vakitleri hakkında, uzun bir ilmî tetkik neticesinde hazırladığımız bu açıklamada, göremediğimiz bazı hatalarımızdan dolayı Cenâb-ı Hakk'ın afvına ve okuyucularımızın derin müsâmahalarına sığınırız. Muvaffakiyet Allahü Teâlâ'dandır.


http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/6.html

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yatsı ve Vitir Vaktinin Bazı Günler Girmediği -Enlemi 49 Derece 30 Dakikanın Üzerinde Olan- Yerlerde Namaz ve Oruç

A) Namaz ile ilgili hususlar:

Arzı (enlemi) 49 derece 30 dakikanın üzerinde olan (Almanya Weiden, Frankfurt, Bonn; Belçika Luxemburg; Kazakistan Astana gibi) yerlerde  bazı günler güneş, battıktan sonra gece yarısına kadar ufuktan (yatsı vaktinin taayyün edeceği) -17 dereceye kadar alçalamaz.

Bu durumda batı ufkunda tan hâdisesi bitmeden yani ufuktaki kızıllık kaybolup tam karanlık basmadan (akşam namazı vakti çıkmadan) güneş, gece yarısı hattını geçip tekrar doğu ufkuna doğru yükselmeye başlar. Yâni şafak hâli gece yarısı hattına kadar devam eder. Bu yerlerde fecr-i sâdık (sabah namazı vakti), gece yarısından sonra başlar, güneşin doğuşuna kadar devam eder. Bu durumda yatsı vakti taayyün etmemiş olur.

Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak;

Güneş battıktan sonra ufuktaki kızıllık kaybolmayıp şafak, yani akşam namazının vakti gece yarısına kadar devam eder.

Gece yarısından güneş doğuncaya kadar devam eden fecr-i sâdık da, sabah namazının vaktidir.

Yatsı vaktinin taayyün etmediği yerler için şafii mezhebi hükümlerine göre hesaplanmış takdirî vakitler verilmiş ve bu takdîrî vakitlerin yanına yıldız işareti (*) konulmuştur.

Vakit, namazın şartı olduğu gibi vücûbunun da sebebidir. Binâenaleyh bir yerde namaz vakitlerinden biri veya birkaçı tahakkuk etmez ise, o vakitlere ait olan namazlar, o yer ahâlisine farz olmamış olur. Dolayısıyla, o yerdeki Hanefî mezhebindeki müslümanlar, vakti girmediği için kılamadıkları namazdan mes'ûl olmazlar. Ancak Yatsı namazını, vakti bulunmamasına rağmen mutlaka kılmak isteyen Hanefî Müslümanlar ise; takvimimizde yer alan Şâfiî mezhebi hükümlerine göre hesaplanmış (*) yıldız işaretli vakitlerde “Üzerime farz olup, sâkıt olmayan işâ-i âhir (en sonraki yatsı) namazına” diye niyet ederek kılabilirler. Nitekim asırlardan beri cuma günleri de cumanın şartı bulunmaması ihtimaline mebnî cuma namazından sonra ayrıca zuhr-i ahîre (en sonraki öğle namazına) niyet edilerek namaz kılındığı gibi...

Arzı (enlemi) 47 derece 30 dakikanın üzerinde olan (Avusturya Viyana, Fransa Paris gibi) yerlerde, yatsı vakti taayyün ettiği, ancak çok kısa sürdüğü geceler de olabilmektedir. Bilhassa bu gibi yerlerde Müslümanların, yatsı vakti girer girmez hemen namazlarını kılmalarını, hatta vaktin çıkması tehlikesine karşı îcabında sadece yatsının farzı ile vitir namazını edâ etmelerini tavsiye ederiz.


B) Oruç ile ilgili hususlar:

Yatsı vaktinin taayyün etmediği günlerde geceler çok kısadır, gündüzler ise aynı zamanda senenin en uzun gündüzleridir. Gündüzün uzunluğu çok yerde 20-21 saati bulur, hattâ geçer.

İşte bu uzun gündüzlerin Ramazân-ı Şerif'e tesadüf etmesi halinde, hiç şüphesiz, kuvvet ve sıhhati yerinde olan Müslümanlar, her türlü meşakkati göğüsleyerek oruçlarını tutmaktadırlar.

Yatsı vaktinin taayyün etmediği bu uzun günlerde oruçlarını tutmak isteyen Müslümanların, yeme-içmeyi takvimde gösterilen imsak vaktinde mutlaka kesmeleri gerekir. Orucun sıhhati için, bugünlerde bu hususa bilhassa riâyet etmek icap ettiğini hatırdan uzak tutmamalıdır.

Ancak; Cenâb-ı Hak, meşakkat hallerinde teklifini (ibâdetleri) hafifletmeye ve meşakkatin tamamen zâil olduğu zamanlara tehir etmeye ruhsat vermiştir.

Bu sebeple, meşakkatine binâen oruçlarını bu çok uzun günlerde tutamayacak olan Müslümanlar, bilhassa işçiler, oruçlarını vakitlerin normale döndüğü ve meşakkatin zâil olduğu senenin diğer günlerine tehir ederek o günlerde tutabilirler. Bu kaza olur.


YATSI VE VİTİR VAKTİNİN GİRMEDİĞİ YERLER DE NAMAZ HAKKINDA:

Hanefî metinlerinin1 çoğunda2 ve Mufassal Hanefî fıkıh kitâblarında3 “vaktini bulamayana yatsı ve vitir vâcib olmaz” denilmiştir. Bazı Hanefî âlimleri ise “vâcib olur”4 ve “Fecr doğduktan sonra yatsı ve vitri kazâ olarak kılabilmek için takdîr ederler, kazâ olarak kılarlar. Ancak edânın vakti olmadığından kazâya niyet etmezler” demişlerdir. Hanefî mezhebinde bu fetvâ ile amel etmek isteyenler yatsı ve vitri, imsakten: sabah namazı girdikten sonra kazâya niyet etmeden [farzıyyeti sâkıt olmayan son yatsı namazı niyetiyle] kazâ olarak kılabilirler.5

Hanefî mezhebine göre akşam namazı vakti içinde yatsı niyetiyle kılınan namaz, yatsı namazı olmaz. Büyük Haydar Efendinin Usûl-i Fıkıh dersleri kitabında “vaktinden evvel kılınan namaz sahih değildir; Musallî vaktin hulûlünden evvel namaz kılarsa, o namazı edâ etmiş olmaz” denilmiştir.

Osmanlı Şeyhülislâmlarının “Netîcetü'l-Fetâvâ ve Feyziye gibi” fetvâ mecmûalarında “Hanefî mezhebinde yatsı ve vitrin vaktini bulamayana bunlar vacib olmaz” fetvâsı vardır. Hulâsatü'l-Fetâvâ'da da böyledir. Bu kitablar fetvâhânenin, müftü ve kadıların esâs aldığı mürâcaat kaynaklarıdır.6 Müctehid olmayan bir müftü bir mesele hakkında ihtilâflı kavillerle karşılaşırsa evvelâ “Bidâye, Muhtâr, Vikâye, Kenz, Mültekâ” gibi muteber metinlerdeki kavli tercîh ederdi. Bulamazsa sonra bunların şerhlerindeki kavli; eğer onlarda da bulamaz ise Fetvâ kitaplarına mürâcaat etmişlerdir.

Şâfii mezhebinde7 ise “ihtilâfdan en sâlim yol böyle yerlerde yatsıyı kazâ olarak kılmaktır8” ve “Yatsının vaktinin girmediği beldelerde vaktin tahakkuk ettiği en yakın beldede şafağın kaybolması kadar9 [veya] kaybolmanın geceye nisbeti kadar10 vakit geçtikten sonraki vakit takdîr edilir ve o vakitte edâ olarak kılınır” denilmiştir.

1- Kenzü'd-dekâik s. 10, Mültekâ s. 22 , Gurer, Nûru'l-Îzâh s. 47 ve diğerleri.

2- Sadece Tenvîru'l-Ebsâr'da Timurtâşî vacib olur demiş, fakat Şurunbülâlî de onu vehme nisbet etmiştir (Reddü'l-Muhtâr s. 502). Feyz-i Kerekî gibi bazı kitaplarda adem-i vücûbdan sonra vücûb kavli zikredilmiştir. Bu usûlle yazılan kitâblarda birinci kavil mezhebi ve kuvvetli fetvâyı, ikincisi ise öyle bir kavlin de olduğunu ifâde etmektedir (Reddü'l-Muhtâr c. 2, s. 502).

3- Bakkâlî, Mergînânî, Halvânî, Burhânu'ş-Şerîa, Nesefî, Aynî, Zeylaî, Âlim bin Alâ, Molla Hüsrev, İbn-i Nüceym, Burhân-ı Halebî, Necmüddîn Zâhidî, Bâkânî, Kuhistani, Nablûsî, İbnü'l-Kerekî, Şurunbulâlî, Haskefî, Tâhir el-Hârezmî, Hâdimî, Dürrizâde, Feyzullâh Efendi, Şeyh Nizâm, Kadı Muhammed Hüseyin, Celâleddîn Muhammed, Şeyh Vecîhüddîn, Molla Hâmid, Güzelhisârî, Meydânî, Çeşmîzâde, M. Zihnî gibi ulemâ.

4- Burhânu'l-Eimme, Timurtâşî ve Halebî.

İbn-i Hümâm ve İbn-i Şıhne eserlerinde iki kavli de nakledip vücûbu tercîh ettiler.

Dâmâd ve İbn-i Nüceym'in kardeşi Sirâcüddîn Ömer de kitaplarında (Mecmau'l-Enhur, Nehr) her iki kavli de naklettiler; Ancak şerhettikleri Mültekâ ve Kenz'in adem-i vücûb kavline itirâz etmediler.

5- Reddü'l-Muhtâr c.2, s. 501.

6- Fetvâhânenin en muteber kabûl ettiği dört kaynak vardır ki bunlar; Fetâvâ-yı Ali Efendi, Feyziye, Netîcetü'l-Fetâvâ ve Behcetü'l-Fetâvâ'dır. Bu kitaplardan Fetâvâ-yı Alî Efendi ile Behce'de bu mesele menkûl değildir. Diğer iki kitapta ise adem-i vücûb ile fetvâ verilmiştir.

7- Yatsı için Şâfiî mezhebini taklîd edecek kimse bazı şeylere dikkat etmelidir. Abdülganî Nablûsî (rh.) Hulâsatü' t-Tahkîk fî Beyâni Hükmi't-Taklîd ve't-Telfîk kitâbında (s. 23) şöylece izah etmiştir:

Hanefî'nin zarûret halinde bir meselede mezheb imâmından başka diğer üç mezheb imâmını (r.anhüm) taklîd etmesi câizdir. Ancak şu şartla ki bu zarûretle taklîd ettiği husûsun bütün hükümlerinde o mezheb imâmına uygun hareket etmiş olmalıdır. Meselâ (necâset vukuunda) Kulleteyn'den abdestin câiz olması meselesinde İmâm Şâfiî hazretlerini taklîd eden kimse, abdestin Şâfiîye göre şartlarından olan niyet ve tertîbe ve o abdestle kılacağı namazda namazın rükunlarından olan Fâtiha ve ta’dîl-i erkâna da riâyet etmesi lazımdır. Yoksa bu kimsenin yaptığı ibâdet icmâ ile bâtıldır.

Hâsılı, Yatsı için diğer bir mezhebi taklîd eden kimse abdest ve namazın şartlarında ve bunları bozan şeylerde taklîd ettiği mezhebin şartlarına aynen uymalıdır.

8- Tuhfetü'l-Muhtâc bi-Şerhi'l-Minhâc, Hâşiyetü'l-Cemel.

9- En-necmülvehhâc şerh-i Minhâc, Fetâvâ'r-Remlî, İbn-i Kâsım el-Gazzî.

10- Hâşiyetü'l-Bâcûrî, Muğni'l-Muhtâc ilâ-ma’rifeti ma’ânî elfâzı'l-Minhâc.


 

ÇOK MÜHİM HATIRLATMA

Bu bilgileri anlamakta güçlük çekenler, Allâh’a karşı mes’ûliyet hissi taşıyan, garazsız, maksatsız hakîkî din ilmi ehline mürâcaatla hareketlerini, ondan alacakları izahata göre tâyin ve tesbit edebilirler.

Kuzey Avrupa ülkeleri için, çeşitli ülke Müslümanları ayrı ayrı namaz vakitleri gösteren takvimler çıkarmışlardır. Bu takvimlerin çoğunda şafak zamanlarına itibar edilmemiş, yatsı vakitleri Kur'ân-ı Kerîm'e, Hadîs-i Şerîflere, Ehl-i Sünnet imamların görüşlerine ve İcmâ-ı Ümmete aykırı olarak verilmiştir.

Bazıları bu hatâyı bilmeyerek işlemişler, bazıları da Sünnet-i seniyyeye aykırı olarak kasden tahrîfat yapmışlardır ki, bunların, ind-i ilâhîde mes'ûl olacakları izahtan vârestedir.

Takvimimizde yer alan namaz vakitleri hakkında, uzun bir ilmî tetkik neticesinde hazırladığımız bu açıklamada, göremediğimiz bazı hatalarımızdan dolayı Cenâb-ı Hakk'ın afvına ve okuyucularımızın derin müsâmahalarına sığınırız. Muvaffakiyet Allahü Teâlâ'dandır.


http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/7.html

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
2017 Fazilet Takvimi İçindekiler
« Yanıtla #2225 : 31 Aralık 2016, 04:01:22 »
2017 Fazilet Takvimi İçindekiler

OCAK
1..... Besmele-i Şerîfe’nin Fazîleti / Bâyezîd-i Bestâmî Hazretlerinin Tevâzuu
2..... Allâh’a Hamd Etmenin Fazileti / Zeki Çocuğun Verdiği Ders
3..... Resûlullâh’a Benzeyen Üç Zât
4..... Hanımların Efendisi Hz. Fâtıma (r. anhâ)
5..... Allâhü Teâlâ Kulun Hakkını Kulda Bırakmaz
6..... Hz. Ebûbekir’in (r. anh) Müslüman Olması
7..... Mümin Ne Haldedir? / İlmihal: Ta’dîl-i Erkân
8..... Cennete Ancak Allâh’ın Rahmeti İle Girilir
9..... Ashâb-ı Bedir: Câbir Bin Atîk (r.a.)
10... “İlim Rütbesi En Yüce Rütbedir”
11... Her İşittiğini Söyleyen Yalancıdır
12... Dört Mezhepten Biri İle Amel Etmek Lazımdır
13... Abdullâh Bin Selâm (Radıyallâhü Anh)
14... Bir Kötü Ahlak: Hased / Beyit
15... İhlasla Yapılan Duânın Tesiri / Mutfağımız: Sebze Çorbası
16... Âlim İlmiyle Amel Edendir / “Hepiniz Ailenizden Mes’ulsunuz”
17... Gusül Abdesti / Sağlığımız: C Vitamini
18... Peygamberimize İnanmayan İnsanların En Şerlisidir
19... Zikir Ve Şükür Vazifesi
20... Onun Maiyetindekilerden: Abdullah Bin Mes’ûd (r.a.)
21... Mizânı Ağır Getiren Ameller / İsteyeni Yahut Soranı Azarlama
22... Sultan Selim Han’ın Haremeyn Hadimi Olması
23... Emre İtâatin Ehemmiyeti / Asâ Ne İşe Yarar!
24... Aliyyü’l-Murtezâ (r. anh) Hazretleri
25... Günahın Zararları / Sadece Kendini Düşünmemelidir
26... Bir Saat Adâlet Yetmiş Yıl İbâdetten Hayırlıdır
27... Ashâb-ı Bedir: Sâbit Bin Sa‘Lebe (r.a.) / Bazı Sultanların Meslekleri
28... Diline Sahip Olmak / Cemâziyelevvel Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
29... Mehmed Nuri Şemseddin Nakşibendî (K.S.)
30... Tasavvufa Dair Bir Eser: Miftâhu’l-Kulûb
31... Osmanlı Afrika Müslümanlarına Vâizler Gönderdi

ŞUBAT
1..... Her Müslümana Lazım Olan Dört Şey
2..... Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler
3..... Kibir Ve Tevazu
4..... “Ashâbım Hakkında Güzel Söz Söyleyen Mü’mindir”
5..... Ashâb-ı Bedir: Hâris Bin Hazme El-Hazrecî (r.a.)
6..... Hadîs-i Kudsî
7..... Mezheblerin Tarihçesi
8..... İlim Yedi Cihetle Maldan Üstündür
9..... Ömer Bin Abdülazîz’in İlk Hutbesi
10... Sultan İkinci Abdülhamîd Han Ve Matbûat
11... Konuşmada Sakınılacak Şeyler / Ay Tutulması
12... Ebû Zerri’l-Gıfârî Hazretleri
13... Ashâb-ı Bedir: Cebbar Bin Sahr (r.a.)
14... Peygamberimizin (s.a.v.) Büyük Merhameti
15... Temiz Dil Ve Kalbten Daha Güzel Bir Şey Yoktur
16... Fırsat Geçmeden Sâlih Ameller İşle / İlmihal: İmamın Sesi İşitilmiyorsa
17... Helak Eden Yedi Büyük Günah
18... Fâtih Sultan Mehmed Zamanında Adâlet
19... İbrahim Bin Edhem’in Hz. İlyas Ve Hz. Hızır İle Karşılaşması
20... Nezir (Adak) Îfâ Edilmelidir
21... Hazret-i Huzeyme’nin Şahitliği
22... İlim Meclisinin Fazileti / Sağlığımız: Gribe Karşı Tedbirler
23... Onun Maiyetindekilerden: Zeyd Bin Sâbit (r. anh)
24... Cünüp Kimseye Beş Şey Haramdır
25... “Ahlâkın Güzelliklerini Tamamlamak Üzere Gönderildim”
26... Baba Hakkının Ehemmiyeti
27... Peygamberimizin Bütün Hadislerini Kim Bilebilir?
28... Gelenbevî İsmâil Efendi (1730-1791)

MART
1..... Kiminle Arkadaşlık Edilir?
2..... Şâh-ı Nakşibend Hazretleri
3..... Namazda Huşûlu Müminler Felah Buldular
4..... Her Biri Bin Altından Kıymetli Beş Nasihat
5..... Ashâb-ı Bedir: Câbir Bin Abdullah Bin Riyâb
6..... Peygamberimizin Veda Hutbesinden
7..... Abdesti Olmayana Üç Şey Haramdır / Kahve
8..... İlmihal: Hastanın Namazı / Bilmeceler:
9..... “Bedduâ Etmeyiniz”
10... Tâif’te Bazı Şerefli Mekânlar
11... Zünnûn-i Mısrî’den (Rah.) Hikmetler
12... Sâlih Amelin Ehemmiyeti
13... İhtikâr (Karaborsa) İflâsa Sebeptir
14... Kureyş Sûresini Okumak Emandır
15... “Onlarla Beraber Olanlar Bedbaht Olmazlar”
16... Resûlullah Efendimizin Tavsiyeleri
17... Koğuculuk Haramdır / Fitne Büyük Günahtır
18... Çanakkale İşgal Kuvvetleri Kumandanı Hamilton’un Rüyası
19... “Kabirleri Ziyaret Ediniz...”
20... “Duâ İbâdettir”
21... Ruhlar Âleminde Tanışanlar, Dünyâda da Tanışırlar
22... Duâ Ordusu, Gazâ Ordusunun Ruhudur / Zikre Dâir Bazı Meseleler
23... Ashâb-ı Bedir: Hâris Bin Sımme (R.Anh)
24... İlk Sancaktar: Büreyde Bin Husayb
25... Taziye Müstehabdır
26... En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
27... Kasvet-i Kalb: Kalp Katılığı / Receb-i Şerîf
28... Regâib Kandili / Receb Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
29... Regâib Gecesi Ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler
30... Receb Ayında Kılınacak Namaz
31... Receb Ayının Fazîleti

NİSAN
1..... Allâhü Teâlâ’nın En Sevdiği Amel / Bir İnsanı Nasıl Tanırsınız?
2..... Tevbe Etmek Farzdır
3..... Resûlullâh’ın Mahrem-i Esrârı Huzeyfe Bin Yemân (r.a.)
4..... İhlâs Sûresinin Faziletleri
5..... Dünya’nın Âkıbeti / Sağlığımız: Bazı Pratik Tavsiyeler
6..... Hasan-ı Basrî (Radıyallâhü Anh)
7..... “Duhâ Namazına Ancak Tevbekâr Devâm Eder”
8..... Receb Ayında Kılınacak Namaz
9..... Osmanlı Devrinde Ka‘be’nin Açılış Günleri
10... Ana Babanın Vazifeleri
11... Cömert, Allâh’a, İnsanlara Ve Cennete Yakındır
12... Amellerin En Sevimlisi: Allah İçin Sevmektir
13... “Konuşmak Gümüş İse Susmak Altındır”
14... “Ahde Vefâ Îmândandır”/ Evliya Çelebi Nasreddin Hoca Türbesi’nde
15... Ashâb-ı Bedir: Cübeyr Bin İyâs (r.a.)
16... Şuayb Aleyhisselam’ın Kavmine Nasihati
17... “İslâm, Güzel Ahlâktır”
18... Receb Ayında Kılınacak Namaz
19... Musâfaha Ve Tebessüm Günahları Döker
20... “Rahmeten Li’l-Âlemîndir Mustafâ”
21... Yüksek Makamlara Ancak İbâdet Ve Kulluk İle Ulaşılır
22... Mi‘râc Gecesi’nde Ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet
23... İsrâ Ve Mi’râc Mûcizesi
24... “Kabir Azabı Haktır” / Mutfağımız: Nohut Salatası
25... Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehenneme Girer
26... Resûlullâh’ın Çok Okuduğu Duâ / Şâbân-ı Şerîf
27... Şâban Ayının Fazîleti
28... Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti
29... Kıyâmete Kadar İslâma Hizmet Edecek Tâife
30... İlmihal: Zuhr-i Ahîr

MAYIS
1..... “Allâhü Teâlâ’yı Zikir En Büyük Ve En Faziletli Tâattir”
2..... Belâlar, Âfetler Ve Zelzeleler Niçin Gelir
3..... Salevât-ı Şerîfeye Devam Eden Şefâate Kavuşur
4..... Ashâb-ı Bedir: Ebû Eyyûb El-Ensârî
5..... “Cuma, Günlerin Efendisidir”/ Bilmeceler
6..... Mukaddesâta Hürmetin Ehemmiyeti / Yeşil Çaylı Limonata
7..... “Mü’minin Niyeti Amelinden Hayırlıdır” / Dört Defa Hamdederim
8..... Arazi-Toprak Mahsullerinin Zekâtı: Öşür
9..... Berât Gecesi’nde İbâdet
10... Berât Gecesinin Faziletleri
11... Resûlullâh’a Tâbi Olmak Farz-ı Ayındır
12... “Ömer, Cennet Ehlinin Kandili Ve İslâm’ın Nûrudur”
13... Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Bir Mucizesi
14... Kur’ân’la Amel Edildiği Gibi Sünnet İle De Amel Edilir
15... Namazda Mekruh Olan Ve Olmayan Kırâatler
16... Hz. Osman’a Mushaf’taki Sıranın Sorulması
17... Zekât Ve Sadakanın En Makbulü
18... Ceyş-i Usret (Tebuk) Mücahitlerinin Techizi
19... Kur’ân-ı Kerîm’e Ancak Abdestli Olan Dokunabilir
20... “Namazı Dosdoğru Kılınız Ve Zekâtı Veriniz”
21... Bazı Mühim Tavsiyeler / İkinci Bâyezîd Han’ın Hassâsiyeti
22... Günlük, Senelik, Ömürlük Ve Ebedî Pişmanlık
23... Namaz Ve İmsak Vakitleri Hakkında
24... Ramazân-ı Şerîf’te Tavsiye Edilen Bazı / Beyit
25... Sevâd-ı A’zam: Ehl-i Sünnet Ve Cemâat
26... Terâvih Namazı Nasıl Kılınır?
27... Ramazân-ı Şerîf, Rahmet Ayıdır
28... Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
29... “Kur’ân-ı Kerîm’i Öğreniniz, Devamlı Okuyunuz”
30... Zekât Cimrilikten, Kötü Ahlâktan Temizler
31... Yirmi Rek’at Terâvih Namazı, Sünnet-i Müekkededir

HAZİRAN
1..... Ramazan Ayı, Rahmet Ve Mağfiret Ayıdır
2..... Cuma Günündeki İcâbet Saati / Zekât Ve Sadakanın Fazileti
3..... Teravih Namazına Dâir Bazı Meseleler / Kim Daha Cömert
4..... Ameller Mükâfâtına Göre Beş Kısımdır
5..... Zekâtın Bazı Edepleri / Kalbin Devası
6..... Hazret-i Esmâ (Radıyallâhü Anhâ)
7..... Kurân-ı Kerîm Kıyâmet Gününde Şefâat Eder
8..... “Din Kardeşlerimizi Görmeyi Ne Kadar Çok Arzu Ediyorum”
9..... Allâh’a Ve Resûlü’ne İsyan Eden Ebedî Cehennemdedir
10... Ashâb-ı Bedir: Hâris Bin Arfece (r.a.) / Kadir Gecesi’ni Bulmak
11... Îtikâf Sünnet-i Müekkededir / Küçük De Olsa Şüphelilerden Sakınmak
12... Gece Namazı Sâlihlerin Âdetidir
13... İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farz-ı Ayındır
14... Allâh’a Karz-ı Hasen (Güzel Ödünç) Vermek
15... Sultan Birinci Murad Han’ın Bir Kerâmeti
16... Sahurda Bereket Vardır
17... Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (Radıyallâhu Anh)
18... Hayır Kapısını İlk Açanın Sevabı
19... Hazret-i Ömer Beytülmal’dan Borç Alamadı
20... Kadir Gecesi’nin Fazîleti / Kadir Gecesi’nde Ne Yapılır?
21... Kadir Gecesi’nin Bazı Husûsiyetleri
22... Sadaka-i Fıtır (Fitre)
23... Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ’dan (k.v.) Hikmetler
24... Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe Ve Bayram Gecelerini İhya
25... Sıla-i Rahim Yapanın Rızkı Bol Olur
26... Allâh’a En Çok Ana Babaya İyilik Yaklaştırır
27... Komşuya Hürmet Anneye Hürmet Gibidir
28... “Yalan Söylemek Rızkı Azaltır”/ Beyit
29... Cennette Kur’ân Âyetleri Kadar Derece Vardır
30... “Âlimler Peygamberlerin Vârisleridir”

TEMMUZ
1..... Kur’ân-ı Kerîm’i Tecvîd İle Okumalıdır
2..... Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır
3..... Namazın Anahtarı: Abdest
4..... Alışveriş De Olsa Dine Uygun İşler Zikirdir
5..... Herkes Üzerinde Muhâfız Melekler Vardır
6..... Muvaffakiyet Ancak Allâh’ın Yardımı İledir
7..... Çok Konuşan Çok Yanılır / Beyit
8..... Ashâb-ı Bedir: Câbir Bin Abdullah Bin Amr (r.a.)
9..... Evlilik Kolaylaştırılmalı
10... “Yeyiniz, İçiniz İsraf Etmeyiniz...”
11... Abdullah Bin Mes’ud’un Müslüman Olması Ve Vasiyeti
12... Cennette Ölüm, Uyku Ve Yorulmak Yoktur / Haram Ve Helâl Lokma
13... Resûlullâh’ın (s.a.v.) Sevgili Zevcesi Âişe-i Sıddîka (r. anhâ)
14... Şeytanın İnsanı Aldatması
15... Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?
16... Makbul Haccın Mükâfatı Cennettir
17... Zulüm
18... Arâzî Mahsüllerinde Öşür Farzdır
19... Şeytanın İtirafları / Bilmece
20... “Onun Maiyetindekiler Kendi Aralarında Pek Merhametlidirler”
21... Gusül (Boy Abdesti) / Atalar Sözü
22... Peygamber Efendimizin Bir Mucizesi
23... Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinden
24... “Mü’min, Bir İnden İki Defa Isırılmaz”
25... On Güzel Huy / Mutfağımız: Patlıcan Orta Yemeği
26... Hac Günahlara Keffârettir
27... Hacdan Alınacak İbretler -1
28... Hacdan Alınacak İbretler -2
29... Haccın Şartları Ve Kısımları
30... Kıyâmette Her İnsanın Bineği Amelidir
31... Hanımlara Şehit Sevabı Kazandıran Amel

AĞUSTOS
1..... Osman Gâzî’nin Oğlu Orhan Gâzî’ye Vasiyeti
2..... Ehl-i Sünnet Ve Cemâat’e Tâbi Olmanın Lüzûmu
3..... Mal Ve Beden İle İbâdet: Hac
4..... Hutbe Okunurken Konuşulmaz
5..... Cennetin Anahtarı: ‘Lâ İlâhe İllAllah Muhammedün Resûlullah’
6..... Allah Kulun Yalvarmasını Sever / Ay Tutulması
7..... Haccın Fazîleti
8..... Allâhü Teâlâ’ya Hamd Etmenin Fazileti
9..... Hazret-i Ebû Hayseme’nin Pişmanlığı
10... Ahde Vefânın Mükâfâtı
11... Yemekten Önce Ve Sonra Elleri Yıkamak Sünnettir
12... Suheyb-i Rûmî (Radıyallâhü Anh)
13... Allâh, Hâlisâne Tevbeleri Kabûl Eder
14... Cennet Cömertlerin Evidir / Kurban Etinin Taksîmi
15... Kâdı İyâs’ın Zekâsı / Eti Yenen Ve Yenmeyen Kurbanlar
16... Kurban Nisâbı Ve Vâcib Olmasının Şartları
17... Kurbanın Fazîleti / Kurban Kesmede Bazı Mekruhlar
18... Akîka Kurbanı Müstehaptır / Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
19... Kişi Hangi Kurbanı Yiyemez / Ortak Kesilen Kurbanın Taksîmi
20... Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz / Güneş Tutulması
21... Kurbanın Müstehabları / Zilhicce Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Ve Başlangıcı
22... Zilhicce Ayı Ve İlk On Gecenin Fazileti
23... Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?
24... Kurban / Kurbanda Temizlik Ve Etin Muhâfazası
25... Kurbanın Bazı Hikmetleri / Kurban Keserken Besmeleye Dâir
26... Kurban Nasıl Kesilir?
27... En Faziletli Gün Arefe Günü
28... Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
29... Teşrîk Tekbîri / Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
30... Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler
31... Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe Ve Bayram Gecelerini İhya

EYLÜL
1..... Kurbana Âit Bazı Hükümler / Mutfağımız: Arnavut Ciğeri
2..... İnsanı Kurtaran Üç Şey / Din Kardeşi Ziyâretin Mükâfatı
3..... Güzel Ahlâk Numûneleri / Nükte: İnşAllah Benim!
4..... En Büyük Cömertlik: Îsâr
5..... Belâ Ve Musîbetler, Günahlara Keffârettir
6..... Âlimin Uykusu İbâdettir / Teknolojinin Zararlarından Korunmak
7..... İlk Nâzil Olan Ayetler Ve Sûre
8..... Din Kardeşine Gıyâbında Yapılan Duâ Makbûldür
9..... Sırrı Saklayan Murâdına Erer / Beyit
10... Peygamberler Kabirlerinde Diridirler
11... Allâme Seyyid Şerîf Cürcânî
12... “En Hayırlı Şifâ Kur’ân’dır” / Din Büyüklerine Hizmetin Mükâfâtı
13... Sünnet-i Seniyyeye Uymanın Ehemmiyeti
14... Kur’ân-ı Kerîm’i Öğrenip Okumak Ve Dinlemek İbâdettir
15... Fıkıh İlminin Ehemmiyyeti
16... Silsile-i Sâdât’ın 33. Ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) -1
17... Silsile-i Sâdât’ın 33. Ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) -2
18... Zilhicce Ayının Son Gecesi Yapılacak İbâdet
19... Muharrem Ayı
20... Ramazan’dan Sonra En Faziletli Oruç Muharrem Orucudur
21... Muharremin Biri İle Onu Arasındaki Namaz
22... Zenbilli Ali Efendi Ve Sultan Selîm Han
23... “Kim İlim İçin Tevâzu Gösterirse, Allâhü Teâlâ Onu Yükseltir”
24... Araplarda İz Sürme Mahareti
25... Ashâb-ı Kirâm’ın Peygamberimize Sevgisi
26... İnsanların Hayırlısı Ailesine Hayırlı Olandır
27... “Allâh’dan Korkandan Her Şey Korkar” / Mutfağımız: Aşure
28... Muharrem Ayının 9. Ve 10. Gecelerinin İhyâsı
29... Âşûrâ Günü Neler Yapılır? / Kazâ Gelmez Başa, Hak Yazmayınca
30... Âşûrâ Gününün Fazileti

EKİM
1..... Aksırana ‘Yerhamükellâh’ Demek Müstehaptır
2..... Halifenin Tevâzuu / Evliyâ’nın Himmeti, Yakdı Beni Kâl Eyledi
3..... Bütün İlimler Peygamberlerden Gelmiştir / Beyit
4..... Ebedî Kurtuluş Yolu: Ehl-i Sünnet İtikadı
5..... Ashâb-ı Bedir: Sa‘lebe Bin Aneme (r.a.) / Büyük Hekim Altuncuzâde
6..... Hz. Ali’nin (k.v.) Nasihati
7..... Câhiller Hastadır, Âlimler Onların Doktorlarıdır
8..... Allâh’ın Sevdiğini Melekler Ve İnsanlar Da Sever
9..... Saâdet Ve Şekâvetin Alâmeti
10... “Ancak Sabredenlere Ecirleri Hesapsız Ödenecektir”
11... Haset Edene Rahatlık Yoktur
12... “Rüşvet Veren Ve Alan Ateş İçindedir”
13... Rüşvet Şâibesi Olan Şeylerden de Sakınmalıdır
14... Oruçlunun Rızkı Cennette / Şeyhulislam Mehmed Efendi’nin Zekâsı
15... “En Hayırlı Zenginlik Kanâattir”
16... Çok Yiyen İbâdetten Lezzet Alamaz / Mutfağımız: Muhallebi
17... Tâbiînin Hayırlısı: Üveys El-Karenî
18... Sıla-i Rahim: Akraba İle Münasebetin Adabı
19... İmanın Şartlarından: Meleklere İman
20... “Sâlih Kimsede Hayırlı Mal Ne Güzeldir”
21... Sağlığımız: Uykusuzluk Ve Çareleri
22... Tebûk Gazâsı
23... Sebe Ülkesinin İbretli Hikâyesi
24... “İnsan, İhsanın Kuludur”/ Beyit
25... Dört Mezhep Rahmettir
26... Ashâb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr’in Vefâtı
27... “Lezzetleri Yıkan, Ölümü Çokça Anınız”
28... Resûlullah Efendimizin Şefâatı
29... Fakirler Zenginlerden Önce Cennete Girer
30... “Allah’tan Faydalı İlim İsteyiniz” / İslam Adâletinin Kalpleri Fethi
31... “Şeytan’a Kulluk Etmeyin, O Size Açık Bir Düşmandır”

KASIM
1..... “Bilâl Ne Güzel İnsandır, O Müezzinlerin Efendisidir”
2..... İbâdetin En Üstünü Dînin Hükümlerini Bilmektir / Beyit
3..... Hazret-i Ömer’in Oğluna Nasihatı / Livâü’l-Hamd: Hamd Sancağı
4..... Arkadaşlığa Dâir / Bahtiyarlık Ve Bedbahtlık Alâmetleri
5..... Üç Şey İmanın Kuvvetindendir / Tesbih Duâsının Fazîleti
6..... “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu?”
7..... Manevi Hastalıklara Çare Aramalıdır
8..... Allâh’ın Varlığına Delil / Mutfağımız: Patlıcan Köz Kebabı
9..... “Teennî Rahman’dan, Acele Şeytan’dandır” / Beyit
10... İkinci Murâd Han’ın Varna Zaferi (1444)
11... Enderun Âdâb-ı Muâşeret Kâideleri -1 12... Enderun Âdâb-ı Muâşeret Kâideleri -2 13... Dünyâda Selâmet Ve Huzûrun Şartları / Halifenin Hilmi
14... Medine-i Münevvere’de Vefat Edenler Şehid Gibidir / Saferu’l-Hayr
15... Zeyd Bin Sâbit Hazretlerinin Fazileti
16... “Allah’tan Hakkı İle Hayâ Ediniz” / Hazret-i Ebûbekir’in Ciğer Kebabı
17... Mümin, Ancak Allâh’a Tevekkül Eder
18... Tiryaki Hasan Paşa Ve Kanije Müdâfaası
19... Namaz Tâdil-i Erkân İle Tamam Olur / Rebîulevvel Ayı
20... Îmân Edip Allah’tan Korkanlara Bereket / Kapıları Açılır
21... İzzetin İki Şartı: Allâh’ı Zikir Ve İnfak Etmek
22... Allâhü Teâlâ Kimi Sever Kimi Sevmezi
23... Hırs, Dîni Ve İnsâniyeti Bozar / Beyit
24... İlhanlıların Muhteşem Vakfı: Şenb-i Gâzân Külliyesi
25... Malazgird Zaferi
26... Namazların Nevileri Ve Rek’atları / Nedâmet (Pişmanlık) Tevbedir
27... İki Müslüman Arasını Bozmak Amelleri Yok Eder
28... Muhammed Mustafâ, Allâh’ın Resûlü Ve İnsanların Efendisidir
29... Âhiret Yolcusunun Azığı / Velâdet (Mevlid) Kandili
30... “Muhakkak Resûlullâh’ta Size Pek Güzel Bir Örnek Vardır.”

ARALIK
1..... Resûlullah Efendimiz’in Şefâati / Nefis İçin Bir Mihenk
2..... İmâm-ı Âzam Hazretlerinden Hikmetler
3..... Ölümden Niçin Hoşlanmayız / Şeyhulislâm Mustafa Efendi Ve Tekkesi
4..... Helâl Kazanmak Farzdır
5..... İnsanlar Haktan Nasıl Uzaklaşır?
6..... “Sultanlar İnsanlara, Âlimler Sultanlara Hükmeder”
7..... Din İlmi Ancak Allah Rızası İçin Öğrenilir
8..... Bütün İbâdetlerin Başı Namaz / Dünyanın Sonu: Kıyâmet
9..... Hayattakilerin Hediyeleri Ölülere Ulaşır
10... Kur’ân-ı Kerîm’de Bildirilen Ahlâk
11... Fakirliğe Sabretmenin Mükâfâtı
12... Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler
13... İnsanların En Şerlisi: Kötü Âlimler
14... “Dünya Âhiretin Tarlasıdır” / Ebul-Hasan Mâverdî’nin Rüyası
15... İsraf Edenler Şeytanın Kardeşleridir
16... İlk Lüzumlu Bilgiler
17... Ruhlar Âhirette Sekiz Yerdedir / Akıllı Terzi
18... Selmân-ı Fârisî’nin Ebu’d-Derdâ’ya Nasîhati / Rebîulâhir Ayı
19... Muâz Bin Cebel (Radıyallâhü Anh)
20... İmâm Muhammed İdris-i Şâfiî (Rh.)
21... Gelecekten Haber Veren Mucizeler
22... Peygamber Efendimize (s.a.v.) Uymak / Hazret-i Hüseyin’in Tevâzuu
23... Talk Bin Habîb (Radıyallâhü Anh)
24... Sultan Dördüncü Murad Han
25... Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır
26... Söz Üç Kısımdır
27... Fâsıklarla Birlikte Bulunmanın Cezâsı
28... Onlar Va’dlerinde Durmadılar!
29... Takvâ’nın Ehemmiyeti
30... Peygamber Efendimiz Buyurdular / Hâris Bin Sürâka (r.a.)
31... Müslüman Olmayanlara Benzemek

http://www.fazilettakvimi.com/tr/muhim_aciklamalar/11.html

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنِ ابْتَدَأَ بِأَمْرٍ وَقَالَ: بِسْمِ اللهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Kim (meşrû ve mübah) bir işe ‘Bismillâh’ diyerek başlarsa Allâhü Teâlâ onu(n küçük günahlarını) bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



01
Ocak Pazar 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 03 Rebîulâhir 1438

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)


Besmele-i Şerîfe’nin Fazîleti

Bir müslümanın hayırlı bir işe başlamak istediğinde o işin hayır ve bereketle tamamlanması için başında ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’ ve sonunda “Elhamdü lillâh” demesi sünnettir.

Kalem, Levh-i Mahfûz’a en önce Besmele-i Şerîfe’yi yazmış, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’a ilk olarak Besmele-i Şerîfe indirilmiştir.

İbn-i Abbâs (r.anhümâ) Hazretleri buyurdular ki: “Nice insanlar vardır ki ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’ dediklerinde Allâhü Teâlâ onlara dört bin sevap yazar, derecesini dört bin kat yükseltir, dört bin günahı silinir.”

Hocası bir çocuğa, ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’i öğrettiğinde Allâhü Teâlâ, çocuk için, ana babası için ve hocası için cehennemden kurtulduklarına dâir birer berât yazar.

Îsâ Aleyhisselâm bir kabrin yanından geçerken azâb meleklerinin ölüye azâb ettiklerini gördü. Bir vakit sonra yine oradan geçerken rahmet meleklerinin nurdan tabaklarla o ölüye ikram için geldiklerini gördü. Buna hayret etti. Namaz kılıp duâ ettiğinde, Allâhü Teâlâ ona vahyedip buyurdu ki:

“Ey Îsâ, o, günahkâr bir kul idi. Öldüğünde geride bıraktığı hamile hanımı çocuğunu dünyaya getirdi, terbiye edip yetiştirdi. Büyüyünce onu bir hocaya teslim etti. Hoca çocuğa ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm’ demesini söyledi. Çocuk hocasından bunu öğrenip söyledi. Oğlu yer üzerinde benim ismimi zikrederken yerin altında kuluma azâb etmeyi münasip görmedim. Oğlunun ‘Bismillâhi’r-rahmâni’r- rahîm’ demesine bir mükâfat olarak rahmet meleklerimi nurdan tabaklarla ikram için ona gönderdim.”


Bâyezîd-i Bestâmî Hazretlerinin Tevâzuu

Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) Hazretlerini vefatından sonra rüyada gördüler.

“Hâlin ne oldu?” diye sordular. Dedi ki:

“Bana, ‘Ey pîr, ne getirdin?’ dediler.” Ben de:

“Bir derviş bir padişahın kapısına gelince ona ne getirdin demezler. Belki ne istersin derler.” dedim. (Nefehâtü’l-Üns)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâh’a Hamd Etmenin Fazileti | Zeki Çocuğun Verdiği Ders
« Yanıtla #2227 : 31 Aralık 2016, 04:20:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ أَنَّ الدُّنْيَا كُلَّهَا بِحَذَافِيرِهَا بِيَدِ رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِي ثُمَّ قَالَ: اَلْحَمْدُ لِلهِ لَكَانَ الْحَمْدُ لِلهِ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ كُلِّهِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Dünya ve içindekilerin tamamı ümmetimden bir adamın elinde olsa, sonra o (şükür için) ‘Elhamdü lillâh’ dese, ‘Elhamdü lillâh’ sözü elbette bunların tamamından daha faziletli olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



02
Ocak Pazartesi 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 04 Rebîulâhir 1438

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)


Allâh’a Hamd Etmenin Fazileti

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Allâhü Teâlâ kuluna bir nimet ihsân ettiğinde kul “Elhamdülillâh” derse o nimetin şükrünü edâ etmiş olur. İkinci defa “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ ona sevap yazar. Üçüncü defa “Elhamdülillâh” derse Allâhü Teâlâ onun (küçük) günahlarını bağışlar.” (Hâkim, Beyhakî)

Enes (radıyallâhü anh) anlattı:

“Bir gün bir ihtiyaç için Resûlullah Efendimiz ile birlikte sahraya çıktık. Yüksek sesle öten bir kuş gördük. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Bu kuşun ne söylediğini bilir misin?” buyurdular.

“Allah ve Resûlü en iyi bilir” dedim. Buyurdular ki:

“Bu kuş ‘Ya Rabbi, gözümü aldın, beni rızıklandır, zira ben açım’ demektedir.”

Hazret-i Enes anlatmaya devam etti:

“Ben böyle kuşa bakarken bir çekirge gelip kuşun ağzına girdi, kuş onu yuttu. Sonra yine seslice öttü.” Peygamberimiz (s.a.v.):

“Ey Enes, kuş şimdi ne söylüyor bilir misin?” buyurdular.

“Allah ve Resûlü en iyi bilir” dedim. Buyurdular ki:

“Kendisini zikredeni rızıklandıran Allâh’a hamd olsun” diyor. Akıllı kimse, ihlâs ve samimiyetle darlık ve bolluk zamanlarında Allâh’a hamd etmelidir ki cennete ilk çağırılanlardan olsun. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

“Kıyâmet gününde cennete ilk çağırılacak olanlar, bolluk ve nimet zamanında da, darlık ve belâ zamanında da Allâh’a hamd edenlerdir.”


Zeki Çocuğun Verdiği Ders

Küçük bir çocuk, meşhur şâir Ebu’l-Alâ el-Maarrî’yi görünce: “Her ne kadar zamanca sonra geldimse de öncekilerin güç yetiremediği şeyleri meydana koydum’ manasındaki şiiri söyleyen sen misin?” dedi.

“Evet” dedi. Çocuk:

“Öncekiler yirmi dokuz harfi tertip ettiler. Haydi sen bunlara insanların ihtiyacı olan bir harf daha ilave ediver” deyince Maarrî, hiç bir şey söyleyemedi.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh'a Benzeyen Üç Zât
« Yanıtla #2228 : 03 Ocak 2017, 15:11:10 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ
(ق)


Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Şu üç şey kendisinde bulunan kimse (kalbinde) îmânın lezzetini bulur:
Allah ve Resûl’ünü her şeyden daha çok sevmek, sevdiğini ancak Allah için sevmek ve küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin görmek.”

(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



03
Ocak Salı 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 05 Rebîulâhir 1438

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)


Resûlullâh'a Benzeyen Üç Zât

Ebû Süfyân, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) süt kardeşi ve amcası Hâris’in oğlu idi. Halîme hatun onu da emzirmişti.

(Hz. Muâviye’nin babası Ebû Süfyân bin Harb başka bir zattır. Bu iki zat birbirine karıştırılmamalıdır.)

Ebû Süfyân, peygamberliğinden evvel Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile ülfet eder, gâyet tatlı görüşürdü. Fakat peygamberlik geldikten sonra Resûl-i Ekrem’e pek şiddetli düşman oldu, hicviyeler (kötüleyici şiirler) söyledi. Peygamber Efendimizin şâiri Hz. Hassân (r.a.) da ona cevap verirdi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), fetih için Mekke üzerine giderlerken; Ebû Süfyân, oğlu Cafer ve halasının oğlu Abdullah ile özür dilemek için Mekke’den çıktılar ve Ebvâ’da Peygamberimize kavuştular.

Peygamberimiz (s.a.v.), huzuruna girmelerine izin verdiğinde Hazret-i Ali, Ebû Süfyân’a:

“Resûlullah Efendimizin mübârek huzurlarına gel ve kardeşlerinin Yûsuf'a (Aleyhisselâm) dedikleri gibi: ‘Vallâhi Allah seni bize üstün kıldı. Biz doğrusu büyük suç işlemiştik.’ (Yûsuf sûresi, âyet 91)'de dedi. Ebû Süfyân, böyle deyince Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): “Bugün sizin üzerinize bir kınama yoktur, Allah sizi mağfiretiyle bağışlar ve o Erhamürrâhimîn’dir.” meâlindeki Yûsuf sûresinin 92. âyetini okudu.

Ebû Süfyân (radıyallâhü anh), îmân ettikten sonra hicabından başını kaldırıp Resûllâh Efendimize (s.a.v.) bakamazdı. Müslüman olduktan sonra hiç günah işlemedi.

Mekke’nin fethinde Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ile beraberdi. Huneyn Gazâsı’nda Müslümanların dağıldığı ilk anda ordu toplanıncaya kadar Resûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) yanından hiç ayrılmayanlardan biriydi. Peygamberimiz onun için hayır duâ etti ve cennetle müjdeleyip:

“Senin Hamza’ya halef olacağını (onun yerini alacağını) umuyorum” buyurdular.

Resûlullah Efendimize (s.a.v.) en çok, Ebû Süfyân bin Hâris, Hz. Ali’nin birâderi Cafer bin Ebî Tâlib ve Hz. Ali’nin oğlu Hasan bin Ali (r.anhüm) benzerlerdi. (Üsdü'l-Gâbe)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hanımların Efendisi Hz. Fâtıma (R. Anhâ)
« Yanıtla #2229 : 04 Ocak 2017, 15:59:32 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَاطِمَةُ سَيِّدَةُ نِسَاءِ أَهْلِ الْجَنَّةِ
(حم)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“(Kızım) Fâtıma cennet kadınlarının efendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



04
Ocak Çarşamba 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 06 Rebîulâhir 1438

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri'nin kerîmesi H. Bedia Kacar'ın (r.h.) irtihali (1981) • Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)


Hanımların Efendisi Hz. Fâtıma (R. Anhâ)

Hazret-i Fâtıma, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kızlarının en küçüğü ve ona en sevgilisi olup annesi Hazret-i Hatîce vâlidemizdir.

Hazret-i Fâtıma, nur yüzlü olup mübârek yüzü ay gibi parladığından “Zehrâ” lakabı ile anılmıştır. Hazret-i Âişe “Ben karanlık gecede Hazret-i Fâtıma’nın yüzünün nûru (aydınlığı) ile iğneye iplik geçirirdim.” demiştir. Bir rivâyete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehrâ lakabı verilmiştir. Onun için bir vakit namazını bile geçirmemiştir. Lakaplarından biri de kesilmiş manasında olan Betûl’dür.

Dünyadan kesilip dâima Hakk’a yöneldiğinden Fâtıma Betûl denilmektedir. Torunu ve Hazret-i Hüseyin’in kızı Fâtıma’dan ayırmak için Fâtımatü’l-Kübrâ da denilir.

Hazret-i Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Bir gün Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanında oturuyorduk. Hazret-i Fâtıma geldi. Yürüyüşü tıpkı Resûlullâh’ın (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Resûlullah (s.a.v.) ona “Merhaba ey kızım!” diye iltifat ettikten sonra yanına oturtup kulağına gizlice bir şeyler söyledi. Hazret-i Fâtıma ağladı.

Resûlullah (s.a.v.) tekrar bir şeyler söyledi, Hz. Fâtıma güldü.

Ben, ‘Resûlullâh’ın (s.a.v.) söylediği ne idi ki önce ağladınız, sonra güldünüz?’ diye sordum,

“Resûlullâh’ın sırrını kimseye ifşâ etmem” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) âhirete irtihal ettikten sonra tekrar sordum.

Şöyle dedi:

Birincisinde “Cebrâîl Aleyhisselam, Kur’ân-ı Kerîm’i tâlîm için bana senede bir defa gelirdi. Bu sene iki defa geldi. Öyle zannediyorum ki ecelim yakındır. Ehl-i beytim içinde de bana ilk önce sen kavuşacaksın ve ben sana güzel selef olacağım” buyurdular. Ben de ağladım.

İkinci defasında:
“Ey Fâtıma! Sen bütün âlemlerin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?” buyurunca sevinip güldüm.

Hz. Fâtıma, Resûlullâh’ın (s.a.v.) âhirete irtihâlinden 6 ay sonra, hicretin on birinci senesi, Ramazan ayının 3. günü, salı gecesi vefat ettiler. (Radıyallâhu anhâ) (Üsdü ’l-Gâbe-Meşâhiru’n-Nisâ)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâhü Teâlâ Kulun Hakkını Kulda Bırakmaz
« Yanıtla #2230 : 08 Ocak 2017, 02:03:59 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ مَالُهُ وَعِرْضُهُ وَدَمُهُ حَسْبُ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِمَ
(د)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Bir Müslümanın diğer Müslümana malı, ırzı (namusu) ve kanı haramdır.
Kişinin Müslüman kardeşini hakîr görmesi, şer (kötülük) olarak ona yeter.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



05
Ocak Perşembe 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 23 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 07 Rebîulâhir 1438

Medîne-i Münevvere'yi sel basması (1918) • Adana'nın kurtuluşu (1922) • Osmanlı • İngiltere Arasında Çanakkale (Kal'ayı Sultaniyye) Antlaşması'nın İmzalanması (1809)


Allâhü Teâlâ Kulun Hakkını Kulda Bırakmaz

Hz. Enes’ten (r.a.) rivâyet edilmektedir

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), birgün otururlarken mübârek dişleri görününceye kadar tebessüm ettiler. Hz. Ömer (r.a.): “Anam babam sana fedâ olsun yâ ResûlAllah, sizi tebessüm ettiren nedir?” diye sordu. Buyurdular ki:

‘Ümmetimden iki kişi Allâhü Teâlâ’nın huzurunda diz çökerler. Birisi:

‘Yâ Rabbi! Benim hakkımı bu adamdan al’ der. Allâhü Teâlâ: ‘Müslüman kardeşine hakkını ver’ buyurur. Adam:

‘Yâ Rabbi! İyiliğimden hiçbir şey kalmadı. Ne vereyim?’ deyince Allâhü Teâlâ hak sâhibine:

‘Kardeşine ne yapacaksın? Sevâbından hiçbir şey kalmadı’ buyurur. Hak sahibi:

‘Yâ Rabbi! Öyleyse günahlarımdan alsın’ der.

Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) (bu büyük hâdiseden dolayı) gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve buyurdu ki:

“O gün öyle büyük bir gündür ki, insanlar o günde günahlarını yüklenecek kimseyi ararlar.”

Allâhü Teâlâ hak sâhibine:

‘Gözünü aç ve cennetin şu muhteşem köşklerine bak’ buyurur. Hak sahibi:

‘Yâ Rabbi! Cennette gümüşten şehirler, inci ve pırlantalarla işlenmiş saraylar görüyorum. Bunlar hangi peygamberin, hangi sıddîkın veya hangi şehîdindir?’ diye sorar. Allâhü Teâlâ: ‘Bunlar, bedelini ödeyenler içindir’ buyurur. Adam:

‘Ya Rabbi! Bunların bedelini kim ödeyebilir ki?’ der.

Allâhü Teâlâ: ‘Sen ödeyebilirsin’ buyurur. Adam:

‘Ya Rabbi! Bunlara neyle sahip olabilirim?’ der. Allâhü Teâlâ: ‘Kardeşini affetmekle sâhip olabilirsin’ buyurunca adam: ‘Affettim, yâ Rabbi!’ der. Allâhü Teâlâ da:

‘Haydi, kardeşinin elinden tut ve beraber cennete gir(in)’ buyurur.

Sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Allâh’tan korkunuz ve aranızı düzeltiniz. Çünkü kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ mü’minlerin arasını sulh eder.” buyurdular. (İhyâu Ulûmiddîn)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Ebûbekir’in (r. anh) Müslüman Olması
« Yanıtla #2231 : 08 Ocak 2017, 02:08:02 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ رُوحَ الْقُدُسِ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ أَخْبَرَنِي آنِفًا : إِنَّ خَيْرَ أُمَّتِكَ بَعْدَكَ أَبُو بَكْرٍ اَلصِّدِّيقُ
(طس)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Rûhu’l-Kudüs Cebrâîl Aleyhisselam az önce bana şöyle haber verdi: ‘Senden sonra ümmetinin en hayırlısı Ebû Bekr-i Sıddîk’tır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)



06
Ocak Cuma 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 24 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 08 Rebîulâhir 1438

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın vefâtı (1693) Veremle Savaş Haftası (7-13 Ocak)


Hz. Ebûbekir’in (r. anh) Müslüman Olması

Hazret-i Ebûbekir (radıyallâhü anh), Müslüman olmadan önce ticaret için gittiği bir Şam seferinde, rüyasında ayın gökten inip kucağına girdiğini ve onu kucaklayıp bağrına bastığını gördü. Uyanınca, meşhur rahip Yemliha’dan rüyasını tabir etmesini istedi. Rahip: “Ey Arap kardeş! Bu rüyada senin için büyük müjde vardır; tabir etmemi istiyorsan bahşiş ver” dedi. Hz. Ebûbekir hemen 12 dinar verdi. Rahip:

“Bil ki gökten sana inen ay, âhir zaman peygamberidir.

Yakınlarda zuhur edecektir. Sen onun hayatında veziri, vefatından sonra da halifesi olacaksın. Ona yetiştiğin zaman ben sağ olursam, bana haber gönder ki hemen ona gideyim.

Eğer vefat edersem selamımı tebliğ et ki ben onun dinine girdim ve onun ümmetinden oldum. Âhirette beni şefaatinden mahrum etmesin” dedi. Hz. Ebûbekir: “Bana bunu yazıp ver” dedi. Rahip on iki satırlık bir mektup yazdı.

Hazret-i Ebûbekir (r.a.): “Ey tabirci! Eğer gördüğüm rüya senin tabir ettiğin gibi gerçekleşirse sana ayrıca 100 altın daha vereceğim. Onlar bende senin emanetindir” dedi.

Aradan on iki sene geçti. Allâhü Teâlâ, Hazret-i Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) peygamberlik vazifesi verince bir gece Ebû Kubeys Dağı’na çıkıp şöyle nida etti:

“Allâh’ın davetine icabet ediniz ve ‘lâ ilâhe illallâh’ deyiniz!” Ebûbekir (r.a.) bu sözü işitti ve: “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” dedi. Birkaç gün sonra da Fahr-i Âlem Muhammed (s.a.v.) ile buluştu: “Ya Ebâbekir! 12 yıl önce görüp rahip Yemliha’ya tâbir ettirdiğin rüya sana mûcize olarak yetmez mi? 12 dinar verdin; ayrıca 100 dinar da vaad eyledin. Rahip sana 12 satır bir mektup yazarak emanet verdi.” dedi ve mektupta yazılanlar şudur dedi. Hazret-i Ebûbekir:

“Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” diye şehadet getirdi ve “Sen, rahip Yemliha’nın haber verdiği peygambersin” dedi.

Erkeklerden ilk İslam’a gelen ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile ilk namaz kılan Hz. Ebûbekir’dir. (Menâkıb-ı Çâryâr-ı Güzîn)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mümin Ne Haldedir? | İlmihal: Ta’dîl-i Erkân
« Yanıtla #2232 : 08 Ocak 2017, 02:16:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعَبْدَ إِذَا صَلَّى فِي الْعَلَانِيَةِ فَأَحْسَنَ وَصَلَّى فِي السِّرِّ فَأَحْسَنَ قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ هٰذَا عَبْدِي حَقًّا
(هـ)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Muhakkak bir kul namazını insanların gördüğü yerde de görmediği yerde de (ihlâsla ve ta’dîl-i erkâna riâyet ederek) güzelce kılarsa Allah azze ve celle şöyle buyurur: ‘İşte bu, benim hakîkî kulumdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



07
Ocak Cumartesi 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 25 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 09 Rebîulâhir 1438

Osmaniye'nin kurtuluşu (1922) • Beyaz Baston Körler (Âmâlar) Haftası (7-14 Ocak)


Mümin Ne Haldedir?

Ahmed bin Hanbel’in (rah.) talebelerinden Mervezî (rah.) anlatıyor:

Bir gün Ahmed bin Hanbel’in (rah.) yanına gittim ve: “Nasılsınız?” diye sordum.

“Rabbim farzları eda etmemi, peygamberim sünnetlere sarılmamı, melekler amelimi tashih etmemi (ihlâsla yapmamı), nefsim heva ve hevesine uymamı, İblis fuhşiyatı; çirkin söz ve fiilleri yapmamı isterken, ölüm meleği ruhumu kabz etmeyi beklerken, ailem de nafakalarını temin etmemi isterlerken ben nasıl olabilirim.” diye cevap verdi. (Tabakâtü’l-Hanâbile)


İlmihal: Ta’dîl-i Erkân

Ta’dîl-i erkân, namazın kıyam, rükû, secde gibi her rüknünü sükûnet ile yerine getirirken her âzânın mutmain olması, sakin ve hareketsiz bulunmasıdır. Meselâ rükûdan kıyama kalkarken vücut dimdik doğrulup sükûnet bulmalı, en az bir kere “Sübhânellâhilazîm” diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da yine “ Sübhânellâhilazîm” diyecek kadar durmalıdır.

Namazlarda ta’dîl-i erkâna riâyet İmam Ebû Yûsuf a göre farzdır. İmâm-ı A’zam ile İmam Muhammed’e göre ise vaciptir.

Farz olduğu takdirde ta’dîl-i erkâna riâyet edilmeksizin kılınan bir namazı iâde etmek (yeniden kılmak) lâzımdır. Vacip olduğu takdirde ise, bu halde yalnız sehv secdesi lâzım gelir. Fakat böyle bir namazı iâde etmek evlâdır. Namazdan manevî zevk alanlar; namazda ta’dîl-i erkâna riâyet eder, acele etmekten sakınır, acele etmeyi hürmet ve âdâba aykırı görürler.

Hayatın en faydalı, en kıymetli saatleri, ibadet ile geçen vakitlerdir. Beyhûde yere veya geçici bir fayda uğrunda saatlerini, günlerini harcayan insanların namaz gibi ulvî bir ibadetten, ebedî bir saâdet vesilesinden, manevî bir huzurdan bir an evvel çıkıp kurtulmaya çalışmaları pek gariptir, pek acınacak bir haldir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cennete Ancak Allâh’ın Rahmeti İle Girilir
« Yanıtla #2233 : 08 Ocak 2017, 02:24:42 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَنْ يُدْخِلَ أَحَدًا عَمَلُهُ الْجَنَّةَ قَالُوا وَلَا أَنْتَ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ لَا وَلَا أَنَا إِلَّا أَنْ يَتَغَمَّدَنِيَ اللهُ بِفَضْلٍ وَرَحْمَةٍ
(ق)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Hiçbir kişiyi ameli cennete girdirmez.” buyurdular.
“Yâ Resûlallâh! Sizi de mi?” dediler.
‘Evet, Allâh’ın fazlı ve rahmeti bürümedikçe yalnız ibâdetim beni de cennete girdirmez.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



08
Ocak Pazar 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 26 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 10 Rebîulâhir 1438

(Kırşehir) Hirfanlı Barajı'nın hizmete girişi (1960) • Zemherîr fırtınası


Cennete Ancak Allâh’ın Rahmeti İle Girilir

İlim ancak sâlih amellere vesîle olduğu zaman makbuldür.

İmam Gazâlî (rh.) buyurdu:

Yüz sene ilim okuyup tahsîl etsen, bin kitap ezberlesen Allâh’ın rahmetine ancak ilminle işlediğin sâlih amellerle erebilirsin. Kehf sûresinin 110. âyet-i celîlesinde (meâlen):

“Artık her kim Rabbinin likâsını (cemâlini) arzu ederse sâlih bir amel işlesin ve Rabbinin ibadetine hiçbir şirk karıştırmasın” buyurulmuştur.

Gerçi kul cennete Allâhü Teâlâ’nın fazlı ve keremiyle girer. Amma tâat ve ibâdetle kendini Allâhü Teâlâ’nın rahmetine ehil ve lâyık hâle getirmelidir. Nitekim A‘râf sûresinin, 56. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “Her halde Allâh’ın rahmeti muhsinlere (Allâhü Teâlâ’yı görür gibi ibadet edenlere) yakındır.” buyurulmuştur.

Kul cennete ulaşıncaya kadar çok zorlu ve güç geçitleri aşacaktır. Bu geçitlerin evveli îman geçididir. Yani kişinin vefâtı anında îmânını kaybetme tehlikesi vardır. Allah korusun, bundan büyük musibet olmaz.

Kulun aklının zayıfladığı, ölüm sarhoşluğunun şiddetlendiği vakitte şeytan bütün kuvvetiyle ve türlü hîlelerle îmânını almaya çalışır. Meselâ annesi sûretinde gelir ve hak dinden çıkarmak için nasihat ediyor görünür. İşte böyle vakitte îman edip sâlih amel işleyenler îmânını kaybetmez.

Kul hesap, mîzan, sırat gibi âhiret menzillerini ve geçitlerini aştıktan sonra cennete ulaşsa bile eğer ameli az ise orada yüksek makamlara ulaşamayacaktır.

Tâbiînin reîsi Hasan-ı Basrî (rahimehullah) buyurdu ki:

“Kıyâmet günü olduğunda Allâhü Teâlâ kullarına: ‘Cennete rahmetimle giriniz, onu amellerinize göre taksîm ediniz’ buyurur.” Yani herkes ne kadar ameli varsa o kadar cennet nimetine kavuşur. Ameli noksan olan orada fazla hisse bulamaz.

Hâsılı, cennete Allâhü Teâlâ’nın rahmeti, fazlı ve ihsânı ile girilir. Amma yüksek derecelere ameller ile çıkılır. (Hâdimî, Eyyühe’l-VeledŞerhi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ashâb-ı Bedir : CÂBİR BİN ATÎK (R.A.)
« Yanıtla #2234 : 09 Ocak 2017, 11:42:35 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ اَلْمُتَحَابُّونَ فِي جَلَالِي لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ يَغْبِطُهُمُ النَّبِيُّونَ وَالشُّهَدَاءُ
(ت)


Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: ‘Benim rızam için birbirini sevenlere (kıyâmet gününde) nurdan minberler vardır ki peygamberler ve şehitler onlara gıbta ederler.”
(Hadîs-i Kudsî, Sünen-i Tirmizî)



09
Ocak Pazartesi 2017

AYIN SAFHASI


Rûmî: 27 Kânûn-ı Evvel 1432 Hicrî: 11 Rebîulâhir 1438

Düşman Çanakkale'den çekildi (1916) • Osmanlı-Rus “Yaş” Antlaşması (1792)


Ashâb-ı Bedir : CÂBİR BİN ATÎK (R.A.)

Câbir bin Atîk (r.a.), Ensâr’dan ve Evs kabîlesinin Muâviyeoğullarındandır.

Bedir ve Uhud gazâlarıyla diğer bütün harblerde

Resûl-i Ekrem Efendimizle birlikte hazır bulunmuştur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz onu Habbâb bin Eret (r.a.) ile kardeş kılmıştı. Mekke’nin fethinde Benî Muâviye’nin sancağını taşımıştır.

İki oğlu Abdullah ve Ebû Süfyân ve kardeşi Hâris’in oğlu Atîk kendisinden hadîs rivâyet ettiler.

Ömrünün sonuna kadar Medîne-i Münevvere’de ikâmet etti.

Hicretin 61. senesinde 90 yaşında olduğu halde vefât etmiştir.

Câbir bin Atîk’den (r.a.) rivâyet olundu:

“Ebû Rebî’ Abdullâh bin Sâbit (r.a.) hastalanmıştı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) zaman zaman onu ziyâret ediyordu. Bir ziyaretinde onu kendinden geçmiş bulup seslendi. Hastalığının şiddetinden cevap veremedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)

“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn, Ey Ebû Rebî‘ biz her ne kadar yaşamanı istesek de takdîr-i ilâhî gâlip geldi.” buyurdu.

Kadınlar Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) bu sözlerini işitince ağlaşmaya başladılar. Câbir (r.a.) onları sakinleştirmeye çalışıyordu.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Onları bırak, vâcib olduğunda ağıt, feryâd ve figan ile ağlamasınlar” buyurdu. Merhûmun kızı:

“Ne vâcib olduğunda, yâ Resûlallâh?” diye sorunca,

“Ölüm” buyurdular. Sonra kızı: “Ey babacığım! Ben senin şehîd olacağını zannediyorum. Zîrâ sen gaza için hazırlanmıştın. Fakat çıkmadan önce ölüm döşeğine düştün” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.):

“Allâhü Teâlâ onun mükâfâtını niyetine göre verecektir” buyurdular.

Sonra: “Siz aranızdan kimi şehîd sayarsınız?” diye sordu.

“Allah yolunda öldürüleni” dediler.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

“Allah yolunda öldürülenlerden başka şunlar da şehîddirler: Taun (salgın hastalık)dan ölen şehîddir, boğularak ölen şehîddir, zâtülcenbden ölen şehîddir, mide hastalığından (iç hastalıklardan) ölen şehîddir, yanarak ölen şehîddir, göçük altında kalarak ölen şehîddir, doğum sebebiyle ölen kadın şehîddir.”