İstanbul’da medfun velîlerden “Merkez Efendi”, bir gün sevdiklerine; - Her ne yapacaksanız, “Allah için” yapın! buyurdu. Hatta İslâma hizmet ederken de niyetiniz halis olsun. Yoksa karşılığını göremezsiniz âhirette.
- İslâma hizmet etsek de mi? dediler.
- Evet, buyurdu.
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü cenab-ı Hak kendi dînini fasık ve facir kimselerle de kuvvetlendirir. Onun için İslâma hizmet bile olsa, “Allah için” yapılmadıkça kıymeti olmaz.
Şöyle devam etti:
- Âhirette kulun “İhlâslı” ve “İhlâssız” amelleri ayrılacak. İhlâssız ameller için; “Sen bunları kim için yaptınsa, mükâfatını ondan iste!” denecektir.
Kalb temiz ise...
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, mühim olan kalbdir, buyurdu. Yâni kalbin temizliğidir.
- Kalbin temizliği nasıl anlaşılır? dediler.
- Temiz kalb, bir haram karşısında titrer, buyurdu. Eğer titremiyorsa o kalb kararmıştır. Beynindeki bilgiler de vebaldir onun için.
Ve ekledi:
- Hadîs-i şerîfte; “Yâ Rabbî! Bana faydası olmayan ilimden sana sığınırım” buyuruldu.
Sordular yine:
- Îmanın parlaklığı ne ile ölçülür efendim?
- İcraatındaki hassasiyetle.
- Nasıl yâni?
- Yâni o kimse, konuşurken, alışveriş yaparken, “Allahın rızâsını” mı düşünüyor, yoksa “İnsanların takdîrini” mi? Niyet çok mühim.
Şöyle devam etti:
- Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ sizin şekillerinize ve işlerinize değil, niyetinize, yâni o işi ne için yaptığınıza bakar” buyuruldu. Allahü teâlâ, âhirette soracak herkese.
- Ne soracak hocam?
- “Nasıl yaptın?” değil, “Niçin yaptın?” diye soracak. Yâni ne niyetle yaptığını soracak. O “Niçin?” sualinin cevabı mühimdir işte.
Şöyle bitirdi:
- Eğer “Allah için” yapmışsa çok iyi.