Gönderen Konu: Egzersiz Düşüncesine İlk Adım  (Okunma sayısı 2292 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Egzersiz Düşüncesine İlk Adım
« : 06 Ocak 2013, 23:00:11 »

Neden spor yapmalıyız? Biriken yağları eritmek, merdivenleri daha rahat çıkmak için mi, yoksa sabah namazına rahat kalkabilmek için mi? Peygamber Efendimiz, “Kuvvetli mü’min zayıf mü’minden hayırlıdır” buyuruyor. Bu çerçevede, “spor felsefemiz ne olmalı, kim için ya da ne için spor yapmalıyız?” suallerine cevap bulmak istiyoruz.

İlk sorumuzu soralım. Niçin spor yapılır? Bedenin sıhhati için mi, gösteri için mi, yoksa para için mi?

Günümüzde büyük çoğunluğun en çok para ve gösteri için spor yapmayı tercih ettiği görülüyor. Elinden geldiğince kaslarını güçlendiren ve güzelleştirilen sporcular, modern dünyanın ikonları ve popüler manada kıvama ermiş kahramanları gibi gözükseler de kalabalıkların heves ve ihtiraslarını yönlendirmekten öte gidemiyorlar.

İslamiyet’te spor, düşünmenin eylem safhasını bedene rahat yaptırmaya odaklanan bir hayat tarzıdır. Yani gaye ibadetleri rahat yapabilmek için bedenî hareketlere vakit harcamak olduğu gibi, ruhu yüceltmek için yapılacak ibadetlerde de bedeni güçlendirmek esas alınmıştır. Beş vakit namazın tadili erkâna uygun kılınması, hac farizasının şartlarına uygun ifa edilmesi, diğer ibadet ve sohbetlerde cemaate devam edebilmek için bedeni zaafiyetlerin olmaması icap eder. Zaten Peygamber Efendimiz’in “Kuvvetli mü’min zayıf mü’minden hayırlıdır.” buyurmasının manası ibadetlerle beraber düşünüldüğünde sporun ruh için bedeni güçlendirmek manasına olduğu daha kolay anlaşılacaktır.

Ne yazık ki çağımız modern spor anlayışı, ruhu bir kenarda bırakan, hatta övünmelerle beslediği ve sınırsız şöhretle süslenen, temelinde düşmanlığa dayalı bir sistem kurmuştur. Ayet-i kerimede Rabbimiz, “İyi bilin ki, ahirete yer vermeyen dünya hayatı, bir oyundur, bir oyalanmadır, bir süstür. Kendi aranızda karşılıklı övünme, mal ve nesli çoğaltma yarışıdır.” Bugünkü sporun felsefesi ile ayet-i kerimenin buyurduğu tehlike aynıdır.

Modern batıda bir din anlayışı haline dönüştürülen spor gösterilerinin arka planında, aslında batıl dinî törenlerin olması hayli dikkat çekicidir. Anlık duygulara hitap eden, spor kahramanlarına tapınmayı teşvik eden, sürekli rekor kırma üzerine kurulu, doğaya hâkim olma anlayışına sahip, bedeni aşırı derecede öne çıkarmayı prensip haline getiren bir yapıdadır. Bu da nefsin beden üzerindeki hâkimiyetini artırmaktadır. Yumruk sarhoşu olmuş boksörler, steroidler yüzünden kansere yakalanmış vücut geliştiriciler sağlıklı ve bilinçli gibi görünseler de, aslen ve ruhen ölümün eşiğindedirler.

Bu anlamda aslında beden için yapılan spor anlayışı batı dünyasında yanlış yorumlanmış ve ruhu mahvedecek şekilde suiistimal edilmiştir. Böyle sonuçları olan spordan uzak durup durmama mevzusu ise insaf ve izan sahibi bir insan için aşikârdır.

O zaman ne yapmalı? Elbette ki, fert olarak spor her zaman bu sonuçlara götürmez. O yüzden bedenin ihtiyacı kadar şuurlu bir anlayışla spor faaliyetleri önemli ve lüzumludur.

İslam dini, mensuplarına dünya ve ahiret saadetini telkin eder.

Hal böyle olunca, meşru olduğu müddetçe, spor dinimizde caiz görülmüştür. Bu manada da bazı spor dalları dinimizde özellikle teşvik edilmiştir. İslam, kişinin dinini, canını, malını, aklını ve İslamiyet’te sporun gayesi ibadetleri rahat yapabilmek için bedenî hareketlere vakit harcamak olduğu gibi, ruhu yüceltmek için yapılacak ibadetlerde de bedeni güçlendirmektir.

İsmail Görmez-İnsan ve Hayat-Ocak 2013