Gönderen Konu: Ehli sünnet ve camaat inanci  (Okunma sayısı 11151 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ehli sünnet ve camaat inanci
« : 15 Kasım 2006, 00:33:39 »

استعيذ بالله بسم الله الرحمن الرحيم : و ان هذا صراطي مستقيما فاتبعوه . ولا تتبعوا السبل فتفرق بكم عن سبيله . ذلكم وصيكم به لعلكم تتقون / الحديث : اوصيكم بتقوي الله والسمع والطاعة وان عبدا حبشيا فانه من يعش منكم بعدي فسيري اختلافا كثيرا فعليكم بسنتي وسنة الخلفاء المهديين الراشدين تمسكوا بها وعضوا عليها بالنواجذ اياكم و محدثات الامور فان كل محدثة بدعة و كل بدعة ضلالة   

Muhterem Müminler!
   
Bu haftaki hutbemiz, EHL-İ SÜNNET VE’L-CEMAAT AKİDESİ’NİN EHEMMİYETİ hakkındadır.
   
Cenabı Hakkı’n, mensubu kılmakla bizleri şereflendirdiği Yüce Dinimiz İslamiyet, insanların ve cinlerin hem dünyada  hem de ahirette saadet ve selameti için gönderilmiştir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Azimü’ş-Şan, bu saadet ve selametin nasıl elde edileceği hususunda bizlere en doğru yolu göstermiş; O’nu bize tebliğ eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatının her safhasında, bizler için “üsve-i hasene-en güzel numune” olmuştur. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz’e “anam babam sana feda olsun Yâ Rasulellah” diye hitab eden, O’na yardım hususunda vatanlarından, mallarından, evlatlarından ve canlarından vaz geçen Sahabe-i Kiram Hazeratı, sünnet-i seniyye’yi  en güzel şekilde anlayıp, yaşamışlar; onları tanıyan Tabi’în ve Tebe-i Tabi’in uleması sünnet-i seniyyenin nakli hususunda muazzam gayretler göstererek büyük hizmetler yapmışlardır.

Kur'an-ı Kerim’in bir çok ayetinde “İman edip, salih ameller işleyenler…” ifadesi geçmekte, İman ile amel birlikte zikredilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki Din-i İslam’ın iki mühim tarafı vardır: Birincisi İtikad yani iman ve inanç keyfiyeti ile alakalı olan tarafı; ikincisi ise amel keyfiyeti ile alakalı olan tarafı.   
   
Dünya ve ahirette saadet ve selametin elde edilebilmesi için, evvela doğru ve sağlam bir itikad lazımdır. Doğru ve sağlam itikad ise Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesini iyi öğrenmek ve kalplere nakşetmekle elde edilir. İkinci olarak Salih ameller işlemek, yani Cenab-ı Hakk’ın emrettiği şeyleri yapıp, nehyettiklerinden  uzak durmak icab etmektedir.
   
Ayrıca yapılan amelleri ihlas ile yapmak, her yerde ve her hususta Allah’tan korkup, her türlü günahtan kaçınmak gibi bir çok hususa dikkat etmek lazımdır. Şu da asla unutulmamalıdır ki; itikadı bozuk olan birinin, ne ilminin ne de amellerinin hiçbir kıymeti yoktur. Hz. Üstazımız bu hali şöyle ifade etmişlerdir: “Bozuk makineden düzgün kumaş çıkmaz”  
   
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Size Allah’tan korkmanızı, kulak verip siyah bir köle bile olsa emire itaat etmenizi tavsiye ederim.  Sizlerden benden sonra yaşayacak olanlar pek yakında bir çok ayrılıklar görecekler. O zaman sünnetimi ve hidayete erdirilmiş olan raşid halifelerimin yolunu takip ediniz, ona sarılınız, azı dişlerinizle (yani bütün gücünüzle) ona tutununuz. Dinde yeni ortaya çıkan (sünnete muhalif) bid’atlerden sakınınız. Çünkü (sünnete muhalif) her yenilik bid’attir, her bid’at dalalettir.”



Başka bir hadis-i şerif’te ise şöyle buyurulmaktadır: “Ümmetim yakında yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri müstesna bu fırkaların hepsi Cehenneme gidecektir. Ya Rasülellah! O bir fırka kimlerdir” diye sorulunca: “Benim ve eshabımın yolu üzerine olanlardır.”
   
Silsile-i Saâdat’ımızın büyüklerinden İmam-ı Rabbânî (k.s.) Hz, Mektubât-ı Şerife isimli kıymetli eserlerinde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinin ehemmiyetinden defaatle bahsetmiş ve bu hususa çok dikkat edilmesi icab ettiğini ifade etmişlerdir. İşte bu mübarek mektuplarından birinde İmam-ı Rabbânî Hz. şöyle buyuruyorlar : “ Ey saadete muvaffak kılınmış olan evladım. Hepimize lazım olan, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat alimlerinin, Kitab ve Sünnet’i layık olduğu şekilde anladıktan sonra çıkardıkları hükümlerle  itikadımızı tashih etmektir. Ehl-i Sünnet’in büyüklerinin görüşlerine muvafık olmadığı müddetçe hiç birimizin görüşü muteber değildir. Görülmüyor mu ki, her bid’atçi ve sapık, kendi batıl görüşlerini Kitab ve Sünnet’ten aldığını iddia etmektedir.”
   
Muhterem Mü’minler,
   
Hiçbir asırda, Müslümanların akaidini bozmak için bu asırdaki kadar haince ve sinsice faaliyetler yapılmamıştır. Hiçbir devirde Ehl-i Sünnet düşmanı sapıklar, bu kadar cür’etkar olmamışlardır. Çok dikkat etmek lazımdır. İlm-i Kelam’da müctehid olan İmam-ı Rabbânî (k.s.) Hz. bile “Ehl-i Sünnet’in büyüklerinin görüşlerine muvafık olmadığı müddetçe, hiç birimizin görüşü muteber değildir.” buyurduğuna göre, Ehl-i Sünnet’e saldıran sapıkların görüşlerine zerre kadar itibar edilemeyeceği açıktır.
   
Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerime’de mealen şöyle buyuruluyor: “İşte bu, benim dosdoğru yolumdur,ona uyunuz. Başka yollara uymayınız. Zira o başka yollar sizi Allah’ın yolundan saptırırlar. Allah size, umulur ki sakınırsınız diye böyle emretti.”
   

Bağdâdi, El-fark beyne’l-fırak, s.7 Daru’l-Ma’rife Beyrut. Lübnan. (Diğer bir rivayetle mevcuttur.)
  Mektûbât-ı Şerife, 1. Cild, 157. Mektup
  En’am Suresi, Ayet 153
« Son Düzenleme: 06 Ocak 2013, 14:46:35 Gönderen: Tuğra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Ehli sünnet ve camaat inanci
« Yanıtla #1 : 08 Ocak 2008, 01:43:11 »
Muhterem Müminler!
   
Bu haftaki hutbemiz, Ehl-i sünnet ve cemaat itikadına sahip olmanın ehemmiyeti hakkında olacaktır.
   
Din-i Celil-i İslamın hükümleri iki ana kola ayrılır: İtikat ve İnanç esasları ile alakalı hükümler; Amel ve ibadete tealluk eden hükümler.
“Ve işte sana ilim mebde-i olan bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir, bilmiyordun ve lakin biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidayet vereceğiz ve emin ol, sen herhalde doğru bir yola çağırıyorsun.”  Ayet-i kerimesinde buyrulduğu üzere bu hükümlerin vazıı bizzat Allah ve Rasülüdür. Bilahare bu hükümleri mevzu edinen ilim dalları tertip edilmiş ve İtikattan bahseden ilme, İlm-i Tevhid ve Sıfât; amel ve ibadetten bahseden ilme ise İlm-i Şerâî ve Ahkam denilmiştir.
   
Ashab-ı Kiram ve Tâbiin devirlerinde, sohbet-i nebi hürmetiyle, müslümanların akidelerinin temiz olması, ihtilafların az ve kendisine müracaat olunabilecek kimselerin çokluğu sebebiyle, bu tür ilimlerin tertibine ihtiyaç duyulmamışken; fitnelerin çoğaldığı, bit’atlara meylin arttığı, eimme-i din üzerine zulmün galip geldiği sonraki devirler için ise, bu ilimlerin tertip edilmesi zaruri hale gelmiştir.    
Müslümanlar olarak birinci vazifemiz; neye nasıl inanacağımızı çok iyi bilmek ve Ehl-i sünnet ve cemaat çizgisinden ayrılmaktan şiddetle sakınmaktır.  
Bu hususta İmam-ı Rabbanî hazretleri şöyle buyururlar: “Mükellef olanlara vacip olan ilk zarûri vazife, akidelerini Ehl-i sünnet ve’l-cemaat alimlerinin görüşlerine münasip şekilde tashih etmeleridir.”

Ümmet ikiye ayrılır: Ümmet-i davet ve Ümmet-i icabet. Peygamber Efendimiz ve sonrası gelmiş ve gelecek bütün insanlığa ümmet-i davet; bunlar içinde Peygamber Efendimizin, Allah tarafından, getirip tebliğ buyurduğu hususlara inanmış müslümanlara ise ümmet-i icabet denir. Ümmet-i icabet de ehl-i sünnet ve ehl-i biddat olmak üzere ikiye ayrılır.
Ehl-i sünnet: Rasülüllah Efendimiz ve onun eshabının yoluna sımsıkı sarılan, dînî hükümleri kendi arzularına göre te’vil ve tahriften kaçınan, ehl-i islâm arasına tefrika sokmaktan sakınan, bid’atlerden uzak kimselere denir. Hadis-i şerifte fırka-i nâciye diye işaret edilen de bu cemaattir.
   
Peygamber Efendimiz S.A.V:
“Yakında ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri müstesna bu fırkaların hepsi Cehenneme gidecektir. Ya Rasülellah! O bir fırka kimlerdir” diye sorulunca: “Benim ve eshabımın yolu üzerine olanlardır.” şeklinde cevap vermişlerdir.
   
Hadis-i şerifte dikkat edilmesi icabeden bir husus vardır. Bu fırkaların hepsi İslâmî fırkalardır. O halde, “Biri hariç tamamı cehennemdedir” sözünün manası: “itikâdındaki bozukluk sebebiyle cehennem ateşinde temizlendikten sonra, itikadî bozukluğu küfre varmamışsa, cennete girecektir” demektir.
Şunu hiç hatırdan çıkarmamak gerekir ki; itikattaki lekeyi, cehennem ateşinden başka hiçbir şey temizleyemez, isterse o kimse abid, zahid olsun...
Fırka-i naciye ise, itikadları sebebiyle cehenneme girmeyecektir. Ancak ameldeki noksanlıkları sebebiyle, cehenneme girebilirler.

Muhterem Müminler!

Ehl-i sünnetin inanç ve iman ile alakalı mevzularda selahiyetli büyük alimleri ve imamları vardır. Müslümanlar, İnanç hususunda iki imamdan birine tabi olmuşlardır. Birincisi İmam-ı Ebu Mansur Maturidî hazretleri, ikincisi ise İmam-ı Ebu’l- Hasen’il-Eş’ari hazretleridir. Bu iki imamın arasında esasa ait hiçbir farklılık yoktur. Sadece teferruata ait bazı inceliklerde, küçük mana ayrılıkları olmuştur. Bu iki İmama bağlı olan ehl-i sünnet Müslümanları, birbirlerini kardeş bilir, biri diğerini sapıklıkla veya bid’atle itham etmezler.
   
Amel ile alakalı dini hükümlerde ise Müslümanlar, mutlak müctehid, Allah’ın Kitabından ve Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesinden hüküm çıkarmaya muktedir, dört imamdan birine tabi olmuşlardır. Bu dört büyük imam: İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafii, İmam-ı Ahmed bin Hanbel. Hazeratıdır.  Her bireri, Selef-i Salihin dediğimiz Eshap ve Tabiin’in yolunda yürümüşler, İslam aleminde zuhur eden muhtelif görüşlere, felsefi nazarîyelere, karşı hakkı ve hakikati müdafaa etmişlerdir.

Muhterem Müminler!

Ehl-i sünnet ve cemaat mezhebinin maksatlı bir şekilde tahrip edilmesine, karalanmasına  ve yok edilmesine müteveccih faaliyetlerin hızlandığı şu zamanda, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve onun Eshabının yolunu müdafaada gösterilecek her türlü gayret, zamanımızın en kıymetli hizmetidir. Burada, ehl-i sünnet ve cemaat itikadı üzere devam edip, bunlar ile alakalı ilimleri tahsil eden, talebe ve muallimlerin ve bunların her türlü hizmetlerini üstlenmiş olan müesseselerin kıymet ve ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
Hz. Üstazımız şöyle buyurmuşlardır: “İmam-ı Rabbani yolundayız. O’nun evlatlarıyız. Mesleğimiz, Ehl-i Sünnet yolu ve onu ihyadır”

  Şûrâ 52
  Şerh-i Akâid s.10-12
  İmam-ı Rabbani, Mektubat c.1 mektup 193
  Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm Dersleri s.22-23, Derseadet Basın ve Dağıtım İstanbul
  Bağdâdi, El-fark beyne’l-fırak, s.7 Daru’l-Ma’rife Beyrut. Lübnan. (Diğer bir rivayetle mevcuttur.)
  Ali Erol, Hatıratım 2 s.118
« Son Düzenleme: 26 Aralık 2009, 15:07:42 Gönderen: Ay Işığı »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Ehli sünnet ve camaat inanci
« Yanıtla #2 : 13 Ocak 2010, 14:07:35 »
Allah razı olsun.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Ehli sünnet ve camaat inanci
« Yanıtla #3 : 25 Temmuz 2010, 18:02:25 »
Allah razı olsun hocam.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Ehli sünnet ve camaat inanci
« Yanıtla #4 : 09 Kasım 2010, 17:47:21 »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: Ehli sünnet ve camaat inanci
« Yanıtla #5 : 30 Mayıs 2011, 18:05:05 »