Gönderen Konu: Ehli Sünnet'in ''Allahu teala alemin içinde ve dışında değildir'' sözü  (Okunma sayısı 3097 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ferdi

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 48

EHLİ SÜNNET ''AllahU TEALA ALEMİN İÇİNDE VE DIŞINDA DEĞİLDİR'' DERKEN YOKLUĞUMU TARİF EDİYOR?

Molla Aliyyü'l Kârî rahimehullah diyor ki:-"Allahü Teâlâ'nın cisim olduğunu, mekânı bulunduğunu, Allahü Teâlâ üzerine zaman geçtiğini söyleyen kimse de kâfirdir. Böyle bir kimse için iman hakikati sabit olmamıştır....-( Fıkh-ı Ekber Şerhi)

Molla Aliyyü'l Kârî rahimehullah aynı eserde diyor ki:-''Sözün kısası, varlığı kendinden olan, varlığı başkasından olana benzemez. Varlığı başkasından olan da varlığı kendinden olana ben¬zemez. Öyle ise Allah Teâlâ, sınırlı değildir, sayılmış değildir, şekillenmiş değildir, parça değildir, bir mekânda yerleşmiş değildir, mü¬rekkep değildir, sonlu değildir. Maiyet,mâhiyet, keyfiyet, renk,tad,koku, hararet, soğukluk, yaşlık, kuruluk ve benzeri beşeri vasıflar¬la vasıflanmaz. Allah bir mekânda değildir.Yukarıda değildir, aşa¬ğıda değildir,başka cihetlerde değildir.Allah Teâlâ üzerinden zaman geçmez. Allah bir şeyin içine girmiş değildir, bir şeyin mahalli de değildir''-(Fıkh-ı Ekber Şerhi)

ŞÜPHECİ; Aliyyu'l Kari'nin bu sözleri Allah'ın varlığını kabul etmemekdir,bu yokluğu tariftir.Rabbi'nin nerede olduğunu bilmemektedir.Böyle diyenler rablerini kaybetmişlerdir.Var olduğunu kabul ettiğin bu nitelikteki rab ile hiç olmayan,yok olan arasındaki farkın ne olduğunu bize göster..?

CEVAP;Peygamberimizin (sav) '' Allah vardı,O'ndan önce başka bir şey yoktu...'' .hadisi şerifi .(Buhari, Megazi, 67,74,Bed'ul-Halk 1,Tevhid 22;Tirmizi, Menakıb,3946) gereği İmam-ı Azam Ebu Hanife Fıkhu'l Ebsat'ta Allah-u Teala nerededir? sorusuna ''Yaratılmadan önce mekan yoktu,halbuki Allah vardı. Mahlukattan hiçbiri yokken , ''nerede'' mefhumu mevcut değilken Allah vardı.O her şeyin yaratıcısıdır '' cevabının verilmesini ister. ( Fıkh-ı Ebsat sh.102 -Şamil yay.)

Bu demektir ki ezelde (başlangıçsızlıkta) Allâh'tan başka hiç bir şey yoktu. Allah vardı, mahlukattan başka bir şey yoktu,zaman , mekan ve cihet mahluktur.Ne zaman, ne de mekân ne insan ne de melek ne hayvan ne de cin ne gök ne de yeryüzü.. İmam Suyuti,İbni Hacer ve diğer muhaddislerin dediği gibi;-Allah hareket, intikal, hulul, mahlukatın içine girmek gibi şeylerden münezzeh-(Fethu'l- Bari 7/156) ise artık Allah'u teala hakkında bir değişiklik düşünmek doğru değildir.

Allâh mekân yokken vardı, O şimdi de olduğu gibidir. Buradan hareketle mahlukatı yaratmadan önce var olan Allah(c.c), nasıl ki ciheti yaratmadan önce yukarıda ve altta değildi,alemi yaratmadan önce içerisinde olmadığı gibi dışında da değildi,bitişik değilken ayrıda değildi

.Bu durumda hepimiz Allah'ın mahlukatı yaratmadan önce var olduğunu söylerken ,nasıl olurda şimdi bu sözlerle Allah'ı (c.c) anlatan ehl-i sünnet alimlerine ''Bu sözler Allah'ın varlığını kabul etmemekdir, bu yokluğu tariftir'' denilmektedir. Hayret!!!

Madem ki mekân yaratılmazdan evvel Cenâb-ı Hak mekâna muhtaç değildi, mekânsız olarak var idi. Mekân yaratıldıktan sonra da ona (içinde ve dışında olmaya)ihtiyacı yoktur.

Her hangi bir cismi anlatsak, şüphecilerin sözleri doğru olabilirdi. .İşte o zaman o cismin yokluğunu tarif etmiş olurduk. Bu birbirine zıd şeylerden birini kabul etme niteliğine sahip olan varlığın bu birbirine zıd şeylerin dışında kalması imkansızdır.Ama gördümüz gibi Allah (c.c) birbirine zıt bu şeylerden mahlukatı yaratmadan önce münezzeh olduğunu Peygamberimizin (sav) ve Ebu Hanife (r.a) 'den nakillerle gördük.

Rasûlullâh sallallâhu âleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Ya Allâh sen zahirsin senin üstünde bir şey yok ve sen bâtınsın senin altında bir şey yoktur" Beyhakî demiştir ki, dostlarımız bu Hadisi delîl göstererek: "Üstünde ve altında bir şey bulunmayan mekansız olarak vardır" demişlerdir.

Sonra şu şüpheci kimse, "Sen, Allah'ı, yok olan bir şeye benzetiyorsun. Çünkü yok olan, bir mekânda değildir" diyor, halbuki, O'nu bir mekâna veya içinde/dışında olmaya muhtaç kıldığı için kendisi O'nu madûm (yok olan) bir varlık haline getirdiğini bilmiyor. Çünkü, muhtaç olduğu şeyin bulunmamasına nazaran, her muhtaç da yoktur.

Denilirse ki
;Böyle bir varlık anlaşılmamaktadır.Deriz ki;Anlaşılmamaktan kastın,hayel edemediğin, tasavvur edemediğin,her hangi bir kuruntaya ifade edemediğini söylüyorsan isabet ettin .Çünkü o varlık ,kuruntuya ,tasavvura ve hayale sığmadığı gibi rengi ve ölçüsü olmayanın hayali de tasavvur edilemez.«O'nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur!» (Şüra, 42/12).(Gazzali'den feyzle)

Bütün mahlukatı olduğu gibi, mekânı da yaratan Allah Teala'dır. O, yarattığı diğer varlıklara muhtaç olmadığı gibi, mekâna da muhtaç değildir. Eğer şüpheciler, "Allah Teala, ihtiyacı bulunmaksızın bir mekâna hulul etmiş, mesela Arş'a (üzerine yerleşip mekân tutmak anlamında) istiva etmiştir demenin ne sakıncası olabilir?" diye sorulacak olursa şöyle deriz: Bir mekânda yer tutmak cisimlere mahsus bir özelliktir. Dolayısıyla her ne ki bir mekânda bulunmaktadır; o kaçınılmaz olarak cisimdir.Altı yönde mahluktur O mahlukatı içine(hulul) girmez,karışmaz..

Eğer şüpheciler "Mekânı ve ciheti yaratmadan önce O'nun zatını mekânla ve cihetle bağlantılı düşünemediğimiz halde, Arş'a istiva ettiğini haber verdikten sonra O'nun Arş'ın üzerinde olduğunu (mekân tutmak anlamında ve yukarı işaret ederek) söyleyebiliriz" denirse bu, O'nun, Arş'ı yarattıktan sonra cisimlere mahsus bir özelliğe büründüğünü (bir yönde olmak,mekan tutmak vb.) –haşa– söylemek anlamına gelir. Bu ise kemal halinden nakıs hale intikal demektir ki, Allah Teala hakkında böyle bir şey tasavvur olunamaz.

Ayrıca Cenab-ı Hakk’ın sema ile münasebetinden bahseden ayetler, Onun mekansal olarak her şeyin üzerinde olduğu anlamında anlaşılırsa bu durumda verilen manalar, “Halbuki O Allah göklerde ve yerdedir.”[52En’am(60): 3.] ayeti ile çelişecektir. Çünkü yer, göklerin altındadır. Bu durumda mekansal üstünlük ortadan kalkacaktır. O’nun her iki yerde de bulunması kabul edilirse, “üst”e “üst” “alt”a da “alt” denmesinin bir anlamı kalmayacaktır. Çünkü üst, alta, altta üste nisbetle bu isimleri almıştır.(Akidetü't-Tenzih)

http://www.facebook.com/pages/Akidet%C3%BCtTenzih/259453960787531?sk=wall
« Son Düzenleme: 21 Ocak 2012, 23:21:28 Gönderen: ferdi »