Ehlisünnete Bağlılık Mezhepçilik Değildir

Başlatan Mücteba, 07 Aralık 2012, 17:51:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mücteba

Ehlisünnete Bağlılık Mezhepçilik Değildir

"Mezhepçilik kötüdür..." Bu söz ile mezhep realitesi, ehlisünnet mezhebi, ehlisünnet itikadı ve fıkhı inkâr edilip kötüleniyorsa, böyle bir hüküm son derece yanlış ve sakıncalıdır.

Mezheplilik ile mezhepçilik kesinlikle birbirine karıştırılmamalıdır.

Resulullah Efendimiz (salât ve selam olsun ona) "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, bunların biri dışında hepsi cehennemliktir..." buyurmuşlar, Ashabın, 'Bu kurtulacak olan fırka hangisidir?' sorusuna Peygamberimiz "Benim ve ashabımın yolundan gidenler" cevabını vermişlerdir. Ehlisünneti dışlamak bu hadis-i şerifi kaale almamak manasına gelir.

Geçmiş asırlarda yaşamış ulemadan bazıları bu hadîsle ilgili müstakil risaleler kaleme almışlardır.

Eskiden olduğu gibi bu devirde de İslam dünyasında acı bir realite vardır: Bid'at fırkaları... Haricilik, Mutezile Mezhebi, Rafızîlik, Arabistan'da zuhur etmiş Necdîlik ve daha onlarca fırka.

Mezhepçilik kötüdür deyip Ehli-i sünnet mezhebini saf dışı etmek dehşetli bir kaos ve anarşiye yol açar.

Lozan Antlaşmasının gizli protokollerine göre Türkiye'de İslamın gücü kırılacak, dinde reform yapılacak, devletimizin İslam dünyasıyla ilişkileri asgariye indirilecek, Şeriat düzeni kaldırılacak, yerine laikçi bir rejim getirilecekti.

Son yıllarda 14 asırlık İslam tarihinde görülmemiş dinde reform, değişim, yenilik faaliyetleri yürütülmektedir.

ABD, AB, İsrail ve Siyonizm Haçlılar, kendilerine zarar vermeyecek, kendileri için bir tehlike oluşturmayacak ılımlı, light, sulandırılmış, indirilmiş olmaktan çıkartılıp uydurulmuş yeni bir İslam türetmek istiyorlar. Bu İslam'ın özellikleri şunlardır:

Laik ve seküler bir İslam... Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslam... Cihadsız bir İslam... Dünya nizamı olmayan bir İslam...

Değişimciler ve yenilikçiler itikadın sıhhatine, beş vakit namazın dosdoğru kılınmasına, zekâtın dosdoğru verilmesine, İslam kadın ve kızlarının tesettürüne, ümmet birliğine, bütün Müslümanların ehliyetli liyakatli, muktedir bir İmam-ı Kebir'e biat ve itaat etmelerine, Şeriat ahkâmının tenfizine önem vermezler.

Çağımızdaki dehşetli bid'atlerden biri de İslamın Allah katında tek hak, geçerli, makbul din olduğu inancını yıkılıp, onun yerine üç hak ibrahimî din vardır bozuk inancının getirilmek istenmesidir

1980 den sonra darbeci generaller rejimi ilkokuldan liseye kadar bütün mekteplere mecburi din dersleri koydurttu. Allah Allah!.. Bu Atatürkçü ve çağdaş generaller nasıl olmuş da böyle bir şey yapmışlardı? Okullarda okutulan din kitaplarını açıp tedkik ederseniz bu sorunun cevabını bulursunuz. Din kitaplarının başında besmele yok ama tam sayfa Atatürk portresi, M. Kemalin gençliğe beyannamesi yer alır... Ehlisünnetten ve Şeriattan bahsedilemez...

Ne yazık ki milyonlarca Müslüman oyuna geldi ve bu din dersleri zokasını yuttu.

Türkiye'nin dominant kültürü ehlisünnet Müslümanlığına dayalıdır. Ehlisünneti yıkar, sarsar, darbelerseniz Türkiye'yi yıkmış olursunuz.

Ehlisünnet şuuru en fazla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı bölgelerde vardı. Bir yandan laik, Kemalist, vesayetçi rejim, öte yandan terörist Derin Kripto güçler ehlisünneti sarstılar.

Şu anda Diyanet ve İlahiyat bünyesinde birbiriyle bağdaşması, uyuşması, iş birliği yapması mümkün olmayan iki zihniyet ve meşrep vardır: Birincisi ehlisünnet zihniyetine sahip hocalardır; ikincisi yenilikçi, değişimci, reformcu, Fazlurrahmancı Jön Müslümanlardır.

Türkiye'de gerek yurtiçinde okumuş, gerekse İslam dünyasında medrese ve üniversite tahsil görmüş icazetli ulema, fukaha, din hocaları vardır ama ümmet birliği olmadığı için seslerini duyuramıyorlar.

Bir ehlisünnet Müslümanının İslamı hayata uygulayabilmesi için mezhep ve fıkıh şarttır, zaruridir.

Mezhepsiz ve fıkıhsız din uygulaması olmaz.

Mezhepçilik ortadan kalksın Müslümanlar Kur'anda birleşsinler sözü uygulanma imkânı olmayan yaldızlı bir edebiyattır.

1. Ehlisünnetin dört hak mezhebi, fıkıh ekolü vardır.

2. Ehlisünnet dairesi içinde şu anda dört mezhep dışında başka hak bir mezhep yoktur.

3. Ehlisünnetin inanç konusunda iki imamı, İmamı Eş'arî ve İmam Maturidî'dir.

4. Mezhepsizlik İslami tehdit eden en tehlikeli bid'attir.

5. Her Sünnî Müslüman, Kur'anın ve sünnetin hükümlerini dört mezhepten birine göre öğrenip uygulamalıdır.

6. Ehlisünnetin dört mezhebi usulde temellerde esasta ittifak halindedir; teferruata ait küçük çeşitlilikler bulunmaktadır, bu da bir rahmet ve zenginliktir.

7. Telfik-i mezahib yani mezheplerin hükümlerini karmakarışık uygulamak, mezheplerdeki kolaylıkları bir araya getirmek dini oyuncak etmek demektir.

8. Büyük din imamları, gerçek ulema ve fukaha, kâmil mürşitler mezhepsizliğe ve telfik-i mezahibe ruhsat vermemişlerdir.

9. İslamın zaruriyatından birini inkâr eden kimse dinden çıkar ve mürted olur.

10. Cihadsız, İmametsiz, Şeriatsız, namazsız, cemaatsiz İslam olmaz.

Ehlisünnet Müslümanlığı bize en büyük ve kutsal bir emanettir. Bu emaneti korumazsak cezasını hem dünyada hem ahirette çekeriz.

Tevhid ile Teslisin bir olduğunu iddia etmek küfürdür.

Resulullah Efendimizin peygamberliğini, davetini, tebligatını kabul etmeyen inkârcıların da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu iddia etmek küfürdür.

İslamın, Allah katında tek hak geçerli makbul din olduğu inancı Kur'anla Sünnetle icma ile sâbit bir gerçektir. Bunun aksini iddia etmek sapıklıktır. Yahudiler ve Hıristiyanlar İslamın, Peygamberimizin, Kur'anın hak olduğunu kabul etmezken, İslamı yıkmaya uğraşırken birtakım Müslümanların onların dinlerinin hak olduğunu iddia etmelerine şaşılmaz da ne yapılır?...

Laik ve seküler bir İslam olmaz... İslam'da din ve dünya ayırımı yoktur.

Ehlisünnet herhangi bir fırka, mezhep, hizip grup ve parça değil; İslamın doğru yorumudur. Bütün Sünni Müslüman kardeşlerimi ehlisünnet mezhebine sımsıkı bağlanmaya; her türlü reform dinde değişim, dinde yenilik, laik ve ılımlı İslam, Kemalist İslam, Fazlurrahmancılık bid'atlerinden uzak durmaya; ehlisünneti müdafaa içi birleşmeye nâçizâne davet ediyorum.


Mehmet ŞEVKET EYGİ - 7 Aralık 2012 Cuma

mazhar

Alıntı YapLozan Antlaşmasının gizli protokollerine göre Türkiye'de İslamın gücü kırılacak, dinde reform yapılacak, devletimizin İslam dünyasıyla ilişkileri asgariye indirilecek, Şeriat düzeni kaldırılacak, yerine laikçi bir rejim getirilecekti.

Son yıllarda 14 asırlık İslam tarihinde görülmemiş dinde reform, değişim, yenilik faaliyetleri yürütülmektedir.

ABD, AB, İsrail ve Siyonizm Haçlılar, kendilerine zarar vermeyecek, kendileri için bir tehlike oluşturmayacak ılımlı, light, sulandırılmış, indirilmiş olmaktan çıkartılıp uydurulmuş yeni bir İslam türetmek istiyorlar. Bu İslam'ın özellikleri şunlardır:

Mehmet bey,yine kendi uslubunca harika yazılarından birisini yazmış.Teşekkürler.

Mezhepsizler değişiktir, kimi Mutezilenin, kimi Cebriyyenin, kimi Şianın, kimi Vehhabinin bazı fikirlerini, kimisi her gruptan bazı fikirleri benimsiyorlar. Fikirlerini benimsedikleri ve kaynak olarak gösterdikleri şahıslardan bazıları şunlardır:

Ahmet Kadiyani; Behaullah, Beykiyef, C. Efgani, Ebul ala Mevdudi, Hasan el Benna, Hasan Sabbah, İbni Hazm, İbni Kayyimi Cezviyye, İbni Rüşd, İbni Sebe, İbni Teymiye, İzmirli İsmail Hakkı, M. Şevkani, M. Abduh, Muhammed bin Abdülvehhab Necdi, Makdisi, M. Hamidullah, M. Ebu Zehra, Muhammed İkbal, Muhammed Sıddık Hasan Han, N. Elbani, Reşat Halife, Reşit Rıza, S. Kutup, Seyyid Sabık, Şeyh Bedrettin, Yusuf Kandehlevi, Yusuf Kardavi, Zuhayli vs.
http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/mezhepsizleri_nasil_taniriz-t3622.0.html

mazhar


“Derin Sol Mezhepçiliğe” Dikkat!..

Suriye nereye gidecek?..
Suriye meselesi ne olacak?..

Bu sorular neredeyse her gittiğim yerde karşıma çıkıyor …
Suriye’nin geleceği ile Türkiye’nin geleceği arasında birebir ilişki var, toplum bunun farkında.
Bölünmüş, istikrarsızlığa mahkûm olmuş bir Suriye, “ikinci Irak darbesi” olur bizim için…
PKK’yı bırakın, başımıza “mezhebi” yönleri de olan öyle dertler açılır ki, bu sefer galiba içinden çıkamayız!..

Suriye’de tam da Esad krizi çıkmadan birkaç ay evvel önemli yatırımlarda bulunan işadamı dostumuz, bugünlerde hayli sıkıntılı bir durumda.
Hem de perperişan haldeki Halep’te dünyanın parasını batıran işadamı, ziyaretimize geldiğinde “Para dediğin ne, ticarette bunlar var, öbür taraftan da deliği tam kapatmayacak olsa da birşeyler kazanıyoruz Şükür.” dedi.

İlginç yerlerden bağlantılar kuran bir işadamı bu….
Esad’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na, Askeriye’deki –eski- yapılanmalardan bazı güncel oluşumlara kadar birçok konuya girdi.
Varsın kafa karıştırıcı olsun söyledikleri, sular bulanmadıkça durulmuyor…
Mesela…
Bulanık değil mi; Esad yönetiminin Türkiye’ye karşı oynamak istediği en önemli “koz” mezhep karmaşası çıkartmakmış!..
Bunun için de bir takım çalışmalar yapılıyormuş!..

Bu “Mezhep, mezhepçilik” işlerinden pek anlamıyoruz, ne olur yani böyle çalışmalar yapılırsa?..

“Şu olur” dedi…
Ve bir belge uzattı dostumuz…
Yargı’ya intikal etmiş bir belge…
Bir grup “Mezhepçi Paşa” sohbet halinde…
Bir Korgeneral, “Darbe yapmayacağına yemin eden bir ordunun etkisi ne kadar olabilir ki” diyor.
Korgeneral, konuşması boyunca “Aleviliğe” vurgu yapıyor.
Sözlerinden “Alevi” olmadığı, “Alisiz Alevilik” denilen acayip, aslında “Aleviliğin de dışında olan” bir akımın mensubu olduğu anlaşılıyor.
Alevilik kullandığı bir vasıta…
Diyor ki;
“Alevi olmayan herkesin antilâik olma ihtimali vardır!..”Karşısında bir tuğgeneral var…
Öyle şeyler konuşuyorlar ki…
Mesela…
“Osmanlı hayranlığını mutlaka kırmak gerek!..
Biz Türkiye Aleviliğini hala yaratamadık!..
Tansu Çiller bile laik gözüktü laikliği vurdu.
Sünni sonuçta.
Her Sünni karşı tarafa geçebilir!..”

Bunları okuduktan sonra, işadamı dostumuza sordum:
“Suriye ile bu belgenin alâkası!..”
Dedi ki;
“Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘“Türkiye İran olmayacaktır, Cezayir olmayacaktır, fakat Suriye de olmayacaktır’ sözleriyle dile getirdiği hassasiyetin altını kalın hatlarla çizme zamanıdır. Esad kafası Türkiye’yi Suriyeleştirme çabasından asla vazgeçmedi! Bugünkü TSK çok iyi noktada ama Suriye’nin hesaplarına dikkat etmek de şart!..”
“Hafız Esad’ın 1970’de iktidarı ele geçirmesinin ardından Suriye, Sünniler için adeta bir Cehennem haline geldi. 1970’lerden sonra Nusayriler devlet ve ordu kadrolarında etkin bir şekilde yer alarak kısa yoldan sınıf atladı ve devlet tam manasıyla mezhepçi azınlık tahakkümüne girdi. Türkiye’de bir dönem (28 Şubat) yapılmak istenen buydu. Yine fırsat bulduklarında yapacakları yine budur!.. Suriye’de mutlaka Ehl-i Sünnet’in hakim olacağı bir yapı hakim olmalıdır!.. Bu Türkiye’nin istikbali için hayati öneme sahiptir.”

Özetle, ‘Mezhepçilere dikkat!” dedi ve müsaade istedi işadamı dostumuz!..
Serdar Arseven.Habervaktim.com
20 Şubat 2013 Çarşamba 00:08
sarseven@hotmail.com