EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK > GENEL KÜLTÜR-SANAT

El Yazmaları

(1/2) > >>

Nakkaş:
İSLAMİ YAZMALARIN TARİHÇESİ



1- YAZMALARIN DOĞUŞU VE GELİŞMESİ

Ülkelerin en değerli kültür varlıkları arasında yer alan, bilim, sanat ve kültür araştırmalarında en otantik kaynaklardan olan yazmalar, el ile yazılarak meydana getirilmiş eserlerdir.

Papirustan deriye, pamuk levhadan kâğıda kadar uzanan bu yolda konumuz, kâğıt üzerine el ile yazılan eserlerdir. Hiçbir yazma eser, basma eser gibi birbirinin aynısı değildir. Çoğu kez ayrı ayrı kişiler tarafından tek tek yazılarak çoğaltıldıkları için, her biri bazen bilerek, bazen de bilmeyerek atlama, ilâve veya herhangi bir kelimenin yanlış okunarak yazıya geçirilmesi dolayısıyla farklılıklar arz eder.

İlk İslâm yazmacılığı, Hz. Osman'ın Kur'ân-ı Kerim'i istinsah ettirerek bir nüshasını Medine'ye, diğer nüshalarını da Kûfe, Basra ve Şam'a göndermesiyle başlar. İslâmiyet'te ilk yazmalar bu mushaflardır.

Daha sonra kitap yazmacılığı gelişerek Hadis-i Şerif, Siyer-i Nebi gibi eserlerin yanında şiir, dil, tefsir, tıp ve fıkıh konularında da telif ve tercüme eserler yazılmaya başlanmıştır. Yazının daha kolay okunması için, hicrî birinci asırda noktalama ve harekeleme işaretleri kullanılmış, hicrî ikinci asırda ise Halil b. Ahmed el-Farahidî tarafından, yazıya düzen getirilmiştir.

Çinli esirlerin hicrî ikinci asırda kâğıdı bulmalarıyla yazmacılık oldukça ilerlemiş, hicrî dördüncü asırda ise papirüs, yerini kâğıda bırakmıştır.

2- İSLÂM DÜNYASINDAKİ ÖNEMLİ ARAPÇA YAZMA KOLEKSİYONLARI

İslâm dünyasındaki yazma eser sayısı hakkında kesin bir sayı söylemek mümkün değildir. Bu konudaki istatistikler yaklaşık olup, kesin değildir. Sıralama yapılırken, dünyadaki Arapça yazmaların sayısı ile ilgili bilgi veren bazı kaynaklara güvenilmiştir. Buna göre en fazla Arapça yazma eser koleksiyonu bulunan ülkeler sırasıyla: Türkiye, İran, Mısır, Irak, Suudi Arabistan, Fas, Suriye, Tunus, Yemen, Pakistan, Afganistan ve Cezayir'dir.

Rusya, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, İran, Çin, Hindistan gibi, Türklerin uzun süre hâkimiyet sürdükleri ülkelerde de çok sayıda yazma eser mevcuttur.

Türkçe yazmaların bulunduğu dünya ülkeleri ise şöyle sıralanabilir: Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, Irak, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Lübnan, Macaristan, Mısır, Polonya, Portekiz, Romanya, Suriye, Yugoslavya ve Yunanistan'dır. Sonuç olarak dünyadaki Türkçe el yazması eser sayısının 100.000 cildin çok üzerinde olduğu söylenebilir.

3- YURT DIŞINDAKİ TÜRKÇE YAZMALAR

İslâm tarihinin ilk asırlarından itibaren pek çok Türk asıllı âlim önce Arapça, daha sonra Farsça ve Türkçe sayısız eserler yazmıştır. Mısır Kahire'de Daru'l-Kutubi'l-Kavmiye'de 5.000; Kahire Üniversitesi'nde 4.000 civarında; ayrıca sayıları kesin olarak bilinmemekle birlikte Fransa'da Paris Millî Kütüphanesi'nde (Bibliothèque Nationale); İngiltere'de British Museum ve Chester Beatty'de; İtalya Vatikan'da; Almanya Berlin'de ve Rusya Leningrad'da; Macaristan'ın Budapeşte İlimler Akdemisi ve Millî Kütüphanesi'nde çok sayıda yazma eser bulunmaktadır.

Bunlardan başka bazı yazma eser koleksiyonlarına az da olsa Nijerya, Filistin, Ürdün, Bangladeş, Kuveyt, Katar, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Arnavutluk, Bosna - Hersek, Sudan, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya ve Ednonezya gibi ülkelerde de rastlanmaktadır.

4- DÜNYANIN DİĞER BÖLGELERİNDEKİ İSLAMİ YAZMALAR

İslamî yazmaların, Müslümanların yerleştiği her yerde ortaya çıktığı bir gerçektir. 0rta Asya ve eski Sovyetler Birliği'nin güneyindeki cumhuriyetlerde meydana getirilen yazma eserlerin bir çoğu eski İslam bölgeleri sınırları içinde olup, Türkiye, İran ve Hindistan ile bütün halinde, kültürel bir bölge teşkil eder, Bu bölgelerdeki yazma eserlerin meydana getirilmesi, Orta Doğu'dakilerden pek farklı değildi.

Çin ve Güneydoğu Asya, İslam kültürünü Orta Doğu ve Güney Asya'dan almakla kalmamış, aynı zamanda kendilerine has önemli İslamî edebiyatları meydana getirmişlerdir. Bu edebiyatlara ait eserler, hem Arapça hem de mahallî dillerde yazılmışlardır. Özellikle Güneydoğu Asya'da mahallî dillerde yazılan,edebiyatlar, birbirinden son derece farklı ve İslamiyetin yayıldığı bölgelerde benzersiz olan edebiyatlardır. Cava ve Endonezya'da sarayda gelişen edebiyat bunun güzel bir örneğidir.

Çin

Çinli Müslümanlar ana hatlarıyla iki gruba ayrılabilir: Çin Türkistan'ındaki Şinkiang'da bulunan Müslümanlar ile İslamiyete inanan, Çin'in diğer eyaletlerînde, büyük şehirlerde yoğun bir şekilde yaşayan Han Çinlileri. Birinci grup eski bir İslamî edebiyata sahiptir. Bu grupta çoğunluğu özel veya yarı özel koleksiyonlarda bulunan çok sayıda yazma eser mevcuttur. Koleksiyonların sahipleriyle onları koruyanlar, eserleri kıskançlıkla koruyarak hem Müslüman hem gayrimüslim olmak üzere yabancıların yazma eser koleksiyonlarının muhtevası hakkında fikir edinmelerine izin vermemektedir. Çin İslam edebiyatı hakkında çok fazla bilgimiz olmamasına rağmen, Çin'de bir Arap hat sitilinin geliştiği açıkça görülmektedir. Bu sitilde Çin hat sanatının bazı gelenekleri korunmuştur.Bunun için Çin'de yazılan Arapça, aslında Arapça olmasına rağmen, çoğu zaman Çince'ye benzer.

Çin Sitili Kur'ân-ı Kerim (Leiden Üniversitesi Kütüphanesi, 844 F19)


Arapça-Çince Çin sitili yazılmış yazma sayfası (19. yüzyıl)

Dursun KAYA - Niyazi ÜNVER

Nakkaş:
Endonezya

Endonezya durum Çinde'kinin tamamen zıddıdır. Endonezya dil bakımından farklılıklar gösterir. Burada daha büyük çapta bazı İslami edebiyatlar ortaya çıkmıştır. Metinlerin sayısı göz önüne alınırsa Cavadilinde yazılan edebiyat en genişidir. Bunu takip eden edebiyatlar, Malay edebiyatı, Sundanese edebiyatı (Batı Cava) ve Buginese edebiyatı (Celebes). Özellikle Sasak edebiyatı (Doğu Lombok) ve Lampung Edebiyatı (Güney Sumatra) gibi daha küçük çapta birçok İslamî edebiyatlar da sayılabilir. Bu edebiyatların muhtevası kısmen herhangi İslamî bir edebiyat gibi olmasına rağmen, Endonezya'daki İslamî edebiyatlarda dikkate değer bir yerli unsur vardır. Bu unsur, Endonezya'daki İslamiyet öncesi döneme ait özellikleri ve gösteri sanatları gibi yerli unsurları kapsar.


Uygur alfabesiyle yazılmış Mirac-nâme
(MS Paris, Bibliotheque Nationale, Suppl. Turc 190)
Bu edebiyatlara ait metinlerin çoğunluğu oldukça geç bir tarihte, genellikle Klasik dönem sonrası ve modern dönem öncesi olarak nitelendirilen 16. yüzyıldan itibaren meydana getirilmiştir. Bunun sebebi islamiyetin bu bölgelerde oldukça geç yayılmasıdır. Cava adasında İslamiyetin yayılması 15. yüzyılın sonundan itibaren gerçekleşmiştir. İslamiyetin Cava'da yerleşmesi, bu adanın Avrupalılar tarafından keşfi neticesinde olmuştur. Bu bölgelerdeki yazma kültürü oldukça uzun süre devam ederek 20. yüzyıla kadar gelmiştir.


Endonezya'nın Aceh bölgesine ait yazma Kur'an-ı Kerim 19. yüzyıl
(MS Leiden Üniversitesi Kütüphanesi, Or. 14.314, s.405a)
Endonezyalıların kağıt ile tanışması ve yaygın bir şekilde kullanmaları muhtemelen 16. yüzyılda oldu. Bu dönemden önce her çeşit tabiî yazı malzemeleri kullanılıyordu. Bunların en meşhurları hurma yaprağı ve ağaç kabuğu kağıdıdır. Bu tabii yazı malzemeleri, çok az sayıda bazı bölgelerde hala kullanılmaktadır. Kağıt kullanımı hızla yaygınlaştı ve 18.yüzyılda kağıt en çok kullanılan malzeme haline geldi. Endonezya'daki İslamî edebiyatlar, İslamiyet öncesine ait eski alfabelerini çoğunlukla korumuşlardır. Bunlar genellikle Sanskrit alfabesjnden türetilmiştir. Bugün, Endonezya'daki bütün Islami edebiyatlar, Arapça metinler dışında Latin alfabesini kullanmaktadır. Sadece Malezya'da mahallî İslamî dillerin bazıları hala Arap yazısını kullanmaktadır.


Savahili dilinde Arap alfabesiyle yazılmış Kıssa-i Yusuf
(MS Berlin, Staasbibliothek Preussischer Kurturbesits, Or. 9893)
Bugün Endonezya'daki yazma eserlerin çoğunluğu Endonezya ve Malezya'da ve onların daha önceki sömürgecileri olan Hollanda ve İngiltere'deki kamu kuruluşlarında bulunmaktadır. Güneydoğu Asya'daki İslam'ın edebî mirasının büyük kısmı bu ülkelerin millî ve üniversite kütüphanelerinde bulunmaktadır. Bölgedeki özel koleksiyonların çoğu hakkında halen çok az bilgi mevcuttur. Bu edebiyatlar konusunda günümüze kadar ulaşan bilgi başlıca Hollanda ve İngiltere'de yapılan araştırmalara dayanmaktadır.

Güney Fas'ta Berberi dilinde yazılmış hadis kitabı
(MS Leiden Üniversitesi Kütüphanesi Or. 23.339)

Dursun KAYA - Niyazi ÜNVER

Nakkaş:
EL YAZMASI ESERLERDE SÜSLEME SANATI:

İlhanlı, Timurlu, Memluk ve Selçuklu dönemlerinde süslemelerde benzerlikler görülür. Ancak, malzemenin kullanılması yörelere göre değişiklik gösterir.

2.1.SÜSLEME SANATINDA KULLANILAN TERİMLER:

Desen: Yalnız çizgilerle boyasız olarak yapılan resim.

Motif: Süslemelerde tekrarlanan biçim-öge.

Figür: Resim ve heykelde insan ve hayvan görüntüsü.

Kompozisyon: Bir sanat eserinde kurallara dayalı ve estetik anlamlı düzen kurma.

Üslûp: Bir devrin ya da bir sanatçının kişiliği, bir eserin teknik, renk, kompozisyon biçim ve anlatım bakımından özellikleri.

Üslûplaştırma: Gerçek şekil ve motiflerin karakterini kaybettirmeden basitleştirerek, süslemeyi şematik hale sokmak

Üslûp türleri: Selçuk, Bursa, Edirne, klasik, barok, rokoko, yeni klasik, uyanış gibi bölüm ve karışımlar gösterir. Her uygarlığın kendi adını taşıyan özel ya da karışık üslupları vardır.

2.2.SÜSLEME SANATINDA KULLANILAN MOTİFLER:

İslam süsleme sanatlarında figür ve tasvirlere pek yer verilmediğinden, motifler geometrik düzenlemelerle beraber büyük önem kazanmıştır. Yüzyıllar içinde gelişerek çeşitlilik kazanan süsleme elemanı motifleri belli gruplar içinde toplayarak sınıflandırmak, bunları tanımaya kolaylık sağlayacaktır. Bu motifleri üç grupta inceleyebiliriz:

    * Bitkisel motifler (naturalist motifler)
    * Palmet-lotus
    * Çiçekler , yapraklar, ağaçlar
    * Soyut Motifler
    * Rumi
    * Münhanî
    * Sembolik motifler
    * Bulutlar
    * Çintamâni ve üç benek

A.Bitkisel Motifler (natüralist motifler):

Kendi içinde iki gruba ayrlır:


a.Palmetus-Lotüs: Çoğunlukla beraber kullanılan bu iki motiften, Lotus, nilüfer çiçeğinin sadeleştirilmiş şeklidir. Palmet ise, kaynağı Asurlular olarak bilinen bir motiftir. Çok zengin çeşitleri olan bu motifler İslam eserlerinde sade ve zarif görünümleriyle çizilmişlerdir.



b.Çiçekler (Hatai): Gül, gül goncası ve benzer çiceklerin boyuna kesitinin anatomik hatların üslûplaştırılmış görünümleriyle çizilmiş şekline denir. Bazı kitaplarda bu motifin Timur Devleti zamanında Çin Türkistan'ından getirtilerek kullanılmaya başlandığı anlatılırsa da bu doğru değildir. 11. yüzyıl başlarında Karahanlılar Devleti zamanında Çin Türkistanına -"Hatay-Hıtay-Huten" diye adlandırılan ülke- bir sanatçı gönderilip orada "hitay sanatını" öğrenen sanatçı ülkesinde döndüğünde İslam süsleme sanatlarında hatai motifi ile hatai üslubunun temelini atmış olur.


c.Penç: Gül, gül goncası, papatya ve benzer çiçeklerin kuş bakışı görünüşünün stilize edilerek çizilmiş şekilleridir. Çiçekler yapraklarına göre biçimlendirilirler. Pençberk: 5'lik yaprak demektir. 13. ve 14. yüzyıllarda sevilerek kullanılan hatai motifi ile 15. yüzyılda yavaş yavaş diğer narçiçeği, nergis, sümbül gibi çiçeklerin de katılımıyla süsleme sanatında rumilerin ve geometrik düzenlemelerin yerini natüralist düzenlemeler almaya başlar. Özellikle 16. yüzyılda lale çiceğinin tezyini sanatlarda kullanılmaya başlamasıyla yepyeni bir dönemi başlatır.

d.Yapraklar: Süsleme sanatlarında diğer bir özellikte her çiçeğin kendi yaprağıyla kullanılmış olmasıdır. Hiçbir zaman bir gül bir karanfil yaprağıyla birlikte çizilmemiştir. Bu özellikten başka hançer yaprağı adı verilen kavisli iri ve büyük yapraklar kullanılmış ve sadece bu yapraklarla yapılan kompozisyonlar olmuştur. Bu kompozisyonlarda Hayvan figürleri de görülür. 16. yüzyılın bu süsleme tarzı "saz üslubu" diye adlandırılır.

e.Ağaçlar: Süsleme sanatında daha çok ölümü ve cenneti sembolize eden ağaçlar kullanılmıştır. Selvi (Servi) ölümü ve aynı zamanda halk arasında ince ve uzun boylu sevgiliyi de sembolize eder. Nar ağacı ise cenneti temsil ettiği için severek kullanılmıştır.


Dursun KAYA - Niyazi ÜNVER

Nakkaş:
Evet haklısınız, hatai nilüfer çiçeğinin stilize edilmiş halidir.

B.Soyut Motifler:


RUMİ MOTİFİN ÇEŞİTLERİ
B.a.Rumî: Sözlük anlamı Anadolu'ya ait demektir. Orta Asya kökenli olan motifin ilk yaygın kullanımı Selçuklu Devleti zamanında olduğu için "Selçukî" adını verenler de vardır. 16. yüzyılda çok çeşitli yorumları çizilmiş olan bu motif, şekline ve kompozisyonlarda kullanılış biçimine göre iki türlüdür.

e)Çizilişine göre:

e)Sade Rumî: Buna dini Rumî de denir. En basit şekliyle çizilmiş Rumî örneğidir.

b)Dendanlı Rumî: Sade Rumî sınır çzgisinin iç kısmında münhani örneklerle süslenmiş rumi örneğidir.

c)Kanatlı Rumî: Rumî motifinin iki kola ayrılarak çizilmiş şeklidir.

d)Sarılma Rumî: Buna piçide Rumî de denir. Kendi içinde sarılma ve bükülme anlamında Farsça bir terimdir. Rumî motifinin üzerine çıkma yaparak sarılmış rumi örneğidir.

e)Sencide Rumî: Ölçülü iki taraflı çizilen Rumî çeşidi anlamında Farsça bir terimdir. Sanki iki Rumî sırt kısmında birleştirilmiş gibidir.

f)İşlemeli Rumî: Büyük bir Rumî motifinin iç kısmında hatai grubu motifler yer alır.

2. Kompozisyondaki kullanımına göre:


RUMİ MOTİFİN KOMPOZİSYONDAKİ KULLANIMLARA GÖRE ÇEŞİTLERİ
a)Ayrılma Rumî: Bir kompozisyonda deseni paftalara ayırarak, kompozisyonda daha uygun bir görünüm sağlamaya ayrılma rumi denir. Bu bölümde zemin, uygun şekilde farklı renkte boyanır. Bu görevi hemen her çeşit rumi motifi yapar.

b)Tepelik Rumî: Kompozisyonlarda sonlandırıcı veya sınırlayıcı görev yaparlar. Bazen tığ şeklinde de kullanılırlar. Simetrik düzenleme uygulanır.


Tepelik rumi
c)Ortabağ Rumî: Rumî kompozisyonunun çiziminde rumilerin saplarının bir noktada birleşip tekrar o noktadan ikiye ayrılmalarında, birleşme noktasına konan rumili düzenlemeye ortabağ rumi denir.

d) Salyangoz: Salyangoz diye adlandırılan küçük rumi tarzındaki kıvrımlar simetrik dörtlü hattın çakışma noktasında kullanılır. Bağlayıcı bir özellik taşır.

e)Üç-iplik Rumî: Birbiri içinden geçen üç hat üzerinde rumilerin aynı yönde dizilerek meydana getirdiği zarif bir rumi örgüsüdür. Bordürlerde kompozisyonları sınırlayıcı olarak kullanılır.



Dursun KAYA - Niyazi ÜNVER

Aslıhal:
Güzel bilgiler.Elinize sağlık.

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek