Gönderen Konu: Ensar Kadınlarına Övgü  (Okunma sayısı 3792 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Ensar Kadınlarına Övgü
« : 08 Ekim 2007, 18:12:56 »

PEYGAMBER ALEYHİSSALÂTU vesselamın en yakını insanlar bile ‘sarp yokuş’u aşamazken Akabe’de ettikleri iki biatla onu ve Mekkeli mü’minleri Medine’ye buyur eden Ensar’ın destansı yardımı ne dillerden düşecek, ne de hafızaların unuttukları arasına girecek cinstendir.

Bütün dünyayı karşılarına alacaklarını bile bile Medineli mü’minlerin Peygamber aleyhissalâtu vesselamla birlikte Mekkeli mü’minleri Medine’ye davet ederek bütün geçimlerini üstlenmeleri, evlerini paylaşmaları, Bedir başta olmak üzere bütün savaşlara dahil olmaları elbette ne dillerden düşer, ne de unutulur gider.


Bilakis, en başta Rabbü’l-âlemîn’in Kelam-ı Ezelîsi olarak Kur’ân-ı Hakîm’de övülür Medineli mü’minler.

Ve çağlar boyu, mü’minlerin dilinde övülür durur.

Gelin görün ki, bu övgüler yapılırken evvelemirde akıllara Ensarın erkekleri gelir. Böyle olması da normaldir; çünkü Asr-ı Saadete dair bütün kitaplar elbette öncelikle yaşanan savaşlardan söz eder ve savaşların asıl muhatabı erkekler olduğu için de Ensar denildiğinde ilk önce akla gelen erkekler olur. Diğer taraftan bu erkeklerle birlikte Ümmü Süleym gibi, Ümmü Nuseybe gibi bazı Ensar kadınları da evvelemirde akla geliyorsa, yine savaşlar sebebiyledir. Çünkü onlar, Resûlullah aleyhissalâtu vesselam ile birlikte savaşa dahi katılmayı talep etmiş; yaralılara bakmak üzere sefere dahil edilmelerine mukabil, savaşın kızıştığı zamanlarda bizzat savaşa da dehalet etmişlerdir.



Buna karşılık, Ensar deyince, çok az hanım sahabi ismi gelir akla. Ortalama siyer bilgisine sahip bir mü’min zihnini birazcık zorlasa rahatlıkla yüzün üzerinde Ensar erkeğinin ismini sayabilir durumda iken, sıra Ensar kadınlarına gelince çok azı rakamı ona kadar çıkarabilir.


Oysa, ‘Ensar’ diye bir topluluk var olabilmişse ve biraz çabayla yüzün isminde Ensar erkeğinin ismi bindörtyüzotuz yıl sonra bile mü’minlerce sayılabilir durumda ise, bu, bir açıdan, pek çoğunun isimlerini bilmediğimiz Ensar kadınları sayesindedir. Bir diğer deyişle, Medine’nin kadınları da ‘Ensar’ olabildiği için erkekleri ‘Ensar’ olabilmiştir.


Hendek günlerine dair bir hatıra, bana hep bunu düşündürür. İçerdiği mucize itibarıyla Said Nursi'nin Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesi’nde de zikredilen bu olay, Medineli erkek sahabilerin nasıl bir eşle, nasıl bir ev ortamıyla ve nasıl bir aile hayatıyla bu sapasağlam duruşu gerçekleştirebildiklerinin nişanesidir.


Mâlûm, bütün hiziplerin birleşip hep beraber Medine’ye doğru yola çıkmak üzere oldukları haber alındığında, Selman-ı Farisî’nin kabul gören teklifiyle, mü’minler Medine’yi savunmak üzere etrafına hendek kazmaya girişirler. Muhacir olsun Ensar olsun, bütün erkek sahabiler gün boyu hendek kazma işiyle meşguldür. Diğer taraftan, o yıl nisbeten kıtlığın hüküm sürdüğü bir yıldır. O yüzden, sahabiler hendek kazarken açlıklarını hissetmemek için karınlarına taş bağlamaktadır.



Hendek kazılan bu günlerin birinde, babası Uhud’da şehit olan ve yedi kızkardeşine bakma yükü kendisine kalan genç Cabir b. Abdullah, hendek kazarken gömleği bir parça açıldığında Resûlullah aleyhissalâtu vesselam sırtında kaburga kemiklerinin rahatça sayılır hale geldiğini farkeder ve Resûlullah aleyhissalâtu vesselamı bu kadar zayıflamış halde gördüğü için ziyadesiyle üzülür. Akşam eve geldiğinde üzüntüsünü hanımına açar ve evde Resûlullah aleyhissalâtu vesselam’a ikram edebilecekleri birşey olup olmadığını sorar. Yalnızca bir koyunları ve bir ölçek arpaları kalmıştır. Cabir o gece koyunu keser, ertesi sabah da hanımından kuzuyu pişirip eldeki arpayı da öğütüp ekmek yapmasını ister.



Sonrası bilinen mu’cizedir. Cabir o gün hava karardığında Resûlullah aleyhissalâtu vesselam’ı evlerinde beraberce yemek yemeye davet eder, Resûlullah aleyhissalâtu vesselam ise bütün sahabileri Cabir’in evine davet eder. Dörtyüzün üzerinde insanın evine davet edildiğini gören, evde ise yalnızca bir koyun ve bir ölçek arpa unundan yapılmış ekmek olduğunu bilen Cabir paniklemiş haldedir. Aceleyle eve koşar ve karısına bütün erkek sahabilerin akşam yemeği için kendi evlerine geliyor olduğunu haber verir. Cabir’i paniklemiş halde gören karısı, ona, “Onları evimize sen mi davet ettin, Resûlullah  aleyhissalâtu vesselam mı?” diye sorar. “Resûlullah aleyhissalâtu vesselam davet etti” cevabı üzerine de, “O halde bırak gelsinler, Resûlullah bizden daha iyi bilir” diyerek Cabir’i sakinleştirir.


Resûlullah aleyhissalâtu vesselam geldiğinde evde yaşananlar, bir büyük mucizedir: Yalnızca bir koyun ve bir parça ekmekle dörtyüzün üzerinde insan doyar, üstelik geride hâlâ ev halkına yetecek kadar yiyecek vardır.

Bu olay, elbette en başta Resûlullah aleyhissalâtu vesselamın risalet davasındaki hakkaniyetine şahitlik eden bir büyük mucizedir.


Yine bu olay, Cabir’in şahsında Ensar’ın nasıl Kur’ân’ın da övdüğü üzere îsar hasletiyle donanmış olduklarının, nasıl “başkalarının nefislerini kendi nefislerine tercih ettiklerinin, nasıl bir feragat nümunesi olduklarının nişanesidir.

Ve yine bu olay, Cabir’in hanımının şahsında, Ensar kadınlarının nasıl bir îsar ve feragatle, dahası nasıl bir iman ve yakînle donanmış olduklarının nişanesidir.


Durumu kendisine arzettiğinde hanımının Cabir’e verdiği karşılık, onun Resûlullah aleyhissalâtu vesselam’ı davet fikrine iştiraktir zira. Hanımı, “Geride şu kadar yetim kardeşinle kendimize yetecek doğru dürüst bir yiyecek yokken...” diye başlayan bir söylemle Cabir’in niyetinin önüne duygusal setler inşa etmemiştir.


Bilakis, Resûlullah aleyhissalâtu vesselam’ın herkesi davet etmesi üzerine paniklemesi karşısında, Resûlullah’a olan iman ve itimadını da belgeleyen bir feraset sergilemiştir.


Bu tek örnek dahi, bugünün Ensar gibi olamayan mü’minlerinin tıkandığı kritik bir noktanın habercisi gibidir.

Ensar gibi olabilmek, tekil bir durum değildir.


Ensar hanımları sayesindedir ki Medine’nin erkekleri Ensar olabilmiştir.

Ama erkekler bu vâkıaya bakıp kendilerine mazeret üretmesinler.


Zira, evlenirken Ensar ruhlu bir hanım arayıp aramamak neticede bir bilinç ve bir tercih meselesidir.



Metin Karabaşoğlu
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Ensar Kadınlarına Övgü
« Yanıtla #1 : 23 Ekim 2007, 17:40:20 »
Orjinal tespitlerini herdaim kaleminde konuşturan değerli Metin Karabaşoğlu bu yazısında da güzel tesbitlerde bulunmuş.Yalnız meseleyi sadece Ensar hanımlarına değil de genelde Asrı Saadet'teki değerli İslam hanımefendilerine şâmil etmek mümkün..

Ensar hiç kuşkusuz İslam tarihinde önemli hizmetleri olan müslümanlar..Müşviktiler,isâr hasletine sahib herbiri birer yıldızdı onlar..

Medine-i Münevvere'yi görmekle müşerref olan kardeşlerimiz bilirler;Medine sınırlarına girdiğiniz andan itibaren bir annenin müşvik bağrına sığınmışçasına kucaklar sizi Medine..

Ve sonra Ensar'ın torunları olan Medine halkı..Hakikaten oralarda hala o havayı teneffüs edersiniz her bir mekanda,herbir zerrede..


Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim