Hoşgeldiniz
Ziyaretçi
. Lütfen
giriş yapın
veya
kayıt olun
.
Aktivasyon eposta
nız mı yok?
1 Saat
1 Gün
1 Hafta
1 Ay
Her zaman
Kullanıcı adınızı, şifrenizi ve aktif kalma süresini giriniz
Haberler:
Ana Sayfa
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
Sadakat islami Forum
»
DİNİ KATEGORİLER
»
İSLAM-GENEL
(Moderatörler:
Miftahulkuluub
,
racül
) »
Eskimeyen Tek Terbiye Usûlü
« önceki
sonraki »
Arkadaşına gönder
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Eskimeyen Tek Terbiye Usûlü (Okunma sayısı 3170 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Mücteba
Moderatör
popüler yazar
İleti: 9214
"En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Eskimeyen Tek Terbiye Usûlü
«
:
18 Şubat 2013, 00:12:43 »
Bir öğretmen olarak hep
merak
etmişimdir.
İnsan, içinden çıktığı toplumun eksiklerini nasıl görmeli, onları nasıl düzeltmeli diye.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) dönemindeki toplumun sosyal ve kültürel özellikleri ortada. Bu insanları nasıl yetiştirdi, onlara nasıl şuur kazandırdı, onları
numune birer dava adamı haline nasıl dönüştürdü?
Peygamberimiz’i (s.a.v) bir
usve-i hasene
yapan özelliklerin yanında,
eğitimci
yapan hususiyetler nelerdi?
İslam dininin nihai hedefi dünya ve ahiret için ideal bir toplum kurmaktır.
Mükemmel bir toplumu oluşturmak için
eğitime çok büyük iş
düşüyor. Eğitim gibi ehemmiyetli bir işe Peygamberimiz de
“asr-ı saadet”
devrinde çok önem vermiştir. Her sahabeye ayrı ayrı çaba sarf eden Efendimiz,
her birerini bir mevzuda örnek alınır
hale getirmiştir.
Peki, bu nasıl olmuştur?
Öncelikle eğitimin maksadını,
maddesi ve manasıyla iyi insan yetiştirmek
olarak ifade eden
Peygamberimiz (s.a.v), akdine ve ahdine sadık nesiller yetiştirmeyi hedeflemiştir.
Hayatını kendisine adayan güzide Sahabe Efendilerimiz’de olunca,
Hazret-i Muhammed (s.a.v)
onların eğitimine bütün ömrünü vakfetmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v)
biliyordu ki muhatap üzerinde psikolojik etki yapmayan, ona itimat ve güven telkin etmeyen bir eğitimcinin, başarılı olma şansı yoktur. O, sahabeyi yetiştirme sürecinde, gayet prensipli ve ilkeli davranarak,
önce güven
telkin etti, arkasından onların gerek dünyevi gerekse uhrevi yönden yüksek ahlaki erdemlerle mücehhez hale gelmesini sağladı.
Daha sonraki dönemlerde İslam âlimlerinin eserlerinden kaynak belirtmeden kopyalama yapıp,
“yeni çağdaş metotlar”
diye bunları sunanlar oldu.
Hatta günümüz bazı eğitimcileri, O’nun talim terbiye usullerini, çağdaş eğitim öğretim metotları, diye nitelendirerek
prim yapmaya çalışıyorlar. Ancak madde ve mana bir tutulmadığı için eğitim muvaffak olmuyor.
Peki, gerçekte neydi Peygamberimizin usulleri?
Birkaç başlıkta sıralayalım.
Tatbik ederek, uygulayarak öğretirdi
Bizzat göstererek öğretmesi
O’nun en önemli eğitim usullerinden biriydi. Muhatabın meseleyi kolayca anlayabilmesi için, hafızasına
sadece duyarak değil görerek
kaydetmesine çalışırdı. Bir kişi Peygamberimize gelerek abdestin nasıl alınacağını sorduğunda, Peygamberimiz (s.a.v.) hemen bir kap su istedi. Kendisi abdest alarak;
“İşte abdest böyle alınır. Bundan eksik veya fazla yapan kimse yanlış yapmış olur.”
buyurdular.
(Ebu Davud, Taharet, 52)
İnsanların daha kolay öğrenmesi için vereceği bilgileri
şekil çizerek ve beden diliyle destekleyerek
anlatırdı. İnsanların
anlatılanlara değil gördüklerine daha çok ehemmiyet verdiklerini
bildiğinden, biz eğitimcilere de ders vermek için dramatizasyon usulünü kullanırdı. Eline aldığı değnek ile yere bir çizgi çizerek,
“İşte bu Yüce Allah’ın yoludur.”
buyururdu. Sonra bu çizginin sağına ve soluna ikişer çizgi daha çizerek,
“Bunlar da şeytanın yollarıdır.”
buyurdu. Ardından elindeki değneği atarak, elini ortadaki çizginin üzerine koydu ve
“Dosdoğru yoluma uyun. Sizi Allah’ın yolundan ayrı düşürecek yollara sapmayın. Allah size bunları sakınasınız diye tavsiye etmektedir.”
mealindeki ayet-i kerimeyi okudu.
Kavramları anlatmak için güzel teşbihler yapardı
Öğrenciler tarafından kitap okumanın iyice azaldığı günümüzde düşünmek ve kavramları anlamak da aynı oranda
zorlaştı
. Anlatılanları muhatabın zihnine yerleştirmek için
günlük olaylarla anlatılmak istenen mesajı birleştiren
Peygamberimiz (s.a.v),
harika bir eğitim metodu sergilemekteydi.
“Ne dersiniz, birinizin kapısının önünden bir nehir geçse de günde beş vakit yıkansa, o kişinin kirinden bir şey kalır mı?”
sorusuyla dikkatleri mevzuya toparlama tekniğini kullandıktan sonra,
“Beş vakit namaz da böyledir. Onlarla Allahü Teâlâ günahları siler.”
(Tırmizi, Edep,80)
buyurarak, meselenin önemini kavratmış olurdu.
Hadiselere müspet yaklaşırdı
“Mümin kulun her işi hayırdır. Ona bir iyilik gelirse şükreder, musibet dokunursa da sabreder, yine onun için hayırlı olur.”
(Müslim, Zühd,64)
buyuran Efendimiz ümmetini ve kendisini model alan eğitimcileri
hadiseler karşısında müspet tavır alma
ya davet etmektedir.
“Her problem bir fırsattır.”
diye düşünmek eğitimcinin düsturu olmalıdır. Nasıl ki bir araba yıkayıcısı gelen kirli arabalar münasebetiyle arabaya ve sahibine kızmıyor bilakis işlerim açıldı diye seviniyorsa,
eğitimci de zaten yanlış yapma çağında olan öğrenciyi görünce
kızmamalı
, yanlışlarını düzelttikçe hem
uygulamaları pekiştiriyorum
hem de
yeni şeyler kazanıyorum
düşüncesiyle sevinmeli, yaptığı ulvi işin farkında olmalıdır.
Basitten zora doğru sabırlı bir şekilde öğretirdi
İnsan nasıl
tedricen
yaratılıyorsa eğitimi de aynı olmalıdır. Peygamberimiz (s.a.v) mevzuları basitten zora,
ön bilgiden gayeye, müşahhastan mücerrede, ehem-mühim sıralaması yaparak
aktarırdı. Çağdaş eğitim kuramlarında da yeni yeni tedricilik ve
kişiye göre eğitim stilleri
tavsiye edilmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) sahabeye bilgi verirken sözü uzatmaz,
az ve öz konuşurdu.
Derslerinin
muhtevasını zengin
tutar, dikkatlerin dağılacağını anladığında
hikâye ve kıssalarla
dersi zenginleştirirdi.
Çünkü kalp ve ruh yorulduğunda manayı düşünüp idrak zorlaşır. Dikkat dağılır ve anlama zorlaşır.
Cezayı sevmez, olumlu davranışları över ve özendirirdi.
İbni Abbas (r.a) anlatıyor; Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v) abdest almak üzere kalktı. Ben de hemen bir kaba su hazırladım. Peygamberimiz (s.a.v) hazırlanmış su dolu kabı görünce herkesin içinde kimin hazırladığını sordu. Ben hazırladım deyince;
“Allah’ım onun dindeki anlayışını artır.”
diyerek bana dua ve taltif ettiler.
Beğenilmek ve takdir edilmek her insanın hissetmek istediği bir şeydir.
Her öğrencinin yaptıklarının altında aslında
fark edilmek ve değerli hissedilmek
yatar. Neyi doğru neyi yanlış yaptıklarını büyüklerin beğenisine bakarak şekillendirirler. Devamlı azarlanan ve eleştirilen çocuklar zamanla kendilerinden ümidi keserler.
Olumsuz davranışları da herkesin içinde
isim vermeden, kişiyi rencide etmeden dile getirirdi.
Ben dilini iyi bir şekilde kullanarak
“Bana ne oluyor ki sizi falanca yanlışı yaparken görüyorum”
(Ebu Davud, Edep,6)
buyurarak dikkat çekerdi.
Şartları beklemez, kendisi tayin ederdi
Eğitim için şartların olgunlaşmasını beklememiş,
fırsat eğitimi
yaparak şartları kendisi belirlemiştir.
Her fırsatta, dağda, harpte, otururken, çalışırken, hasta ziyaretinde eğitim vermiş, öğretilmesi gerekenleri öğretmiştir.
Özellikle toplum hafızasının kirlendiği zamanımızda
en büyük hastalığımız nemelazımcılıktır. Her koyun kendi bacağından asılıyor; ama kokusu yedi mahalleyi sarıyor.
Bu sebeple görülen
yanlışlar, kırıcı olmadan düzeltilmeli
hem kişinin hem de çevresinin dejenere olmasının önüne geçilmelidir. Peygamberimizin bu eğitim düsturları zamanımızın yeni hastalıklarına ilaç olduğu gibi eğitim zafiyetlerine de şifa olacaktır.
Hoca, eğitimci, öğretmen, anne baba kısacası her mürebbi bir nakış ustasıdır. Talebe, öğrenci, çocuk kısacası her eğitilen de nakışın o beyaz sathıdır.
İşlemedeki hata satha değil işleyene aittir.
Binaenaleyh nakkaş hatayı kendisinde aramalı, devamlı kendisini yetiştirmeli, zinde tutmalıdır. Ahlakı Allah’tan öğrenen ve en büyük mürebbi tarafından terbiye edilen
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) eğitim metotlarına sarılmak, İslam büyüklerinin halleriyle hâllenmeye, onların talim terbiye usullerini inceleyip onlar gibi yapmaya çalışmak eğitimcileri gayelerinde muktedir kılacaktır.
Önce ruhlara sonra beyinlere hitap ederdi
Tevbe suresinde Peygamberimiz (s.a.v) ile alakalı olarak
“İçinizden size öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. Size çok düşkündür.”
ifadeleri biz eğitimcilere de misal teşkil etmelidir. O’nun talebeleri olan ashabına muhabbeti o kadar çoktu ki bütün sahabeler, Peygamber’in (s.a.v) en çok kendisini sevdiğini düşünürlerdi.
Eğitimci muhabbet harcıyla öğrencileri, anne baba da aynı harçla çocuklarını kenetlemeli, iletişim bağını kesinlikle koparmamalıdır.
Ahmet AKÇA | 01 Kasım 2012 |
İnsan ve Hayat Dergisi
«
Son Düzenleme: 14 Mart 2013, 11:56:45 Gönderen: Mücteba
»
Moderatöre rapor et
Kayıtlı
"En büyük keramet,
istikâmet üzere olmak
tır. Zira kerametler gelir geçer,
kalıcı olan istikâmettir.
"
Arkadaşına gönder
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
Sadakat islami Forum
»
DİNİ KATEGORİLER
»
İSLAM-GENEL
(Moderatörler:
Miftahulkuluub
,
racül
) »
Eskimeyen Tek Terbiye Usûlü