Gönderen Konu: Evlilik ve Âilenin Ehemmiyeti  (Okunma sayısı 2867 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Evlilik ve Âilenin Ehemmiyeti
« : 25 Temmuz 2012, 11:25:57 »

Cemiyet için âilenin ehemmiyeti büyüktür. Bunu, hangi dine mensup olursa olsun, hiç kimse göz ardı edemez. Âile bağının şu veya bu bahanelerle koparılıp atılması kolayca göze alınabilecek bir şey değildir. O bakımdan evli insanların, âile bağına (nikâha) halel getirecek söz ve fiillerden son derece sakınmaları gerekir. Anlık öfkelere kapılıp âilesini korkutmak veya şaka yollu da olsa, boşanma ile alâkalı söylenen sözler, hemen geçerlilik kazanır. Bunların hiçbirisi mâzeret olmaz, çünkü bu işin şakası yoktur.
Bununla beraber İslâm fıkhı ve hukûku ile alâkadar olan müctehid âlimlerimiz, "boşama" sözünü mer'iyete koyma mevzuunda çok dikkatli davranmışlar; âile bağının kopup dağılmaması için, çareler arayıp çıkış yolları bularak o yuvayı kurtarmayı hedeflemişlerdir. Dilerseniz mezhep imâmımız İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (rh.)'den bir misâlle mevzûmuza açıklık getirelim.

Bir gün adamın biri İmâm-ı A'zam hazretlerine gelir, derdini anlatır:
- Efendim, der, hırsızlar evime girmiş; ne kadar altınım, gümüşüm varsa tamamını almışlar. Kapıdan çıkarlarken karşılaştık. Hepsini de tanıdım. Fakat beni tutup yemin ettirdiler: "Şayet size haber verirsem, karım üç talak ile boş olsun" dedirttiler. Şimdi hâlim ne olacak? Hırsızları bildiğim halde bunca servetim onlarda mı kalacak? Zira haber verirsem yuvam yıkılacak. Şahsen para için âilemi boşayıp yuvamın yıkılmasını da istemem. Servetim gitsin, ama yuvam yıkılmasın.
İmâm-ı A'zam hazretleri çıkış yolunu bulur ve adama şöyle der:
- Ne yuvan yıkılsın, ne de paran hırsızlarda kalsın.
- Efendim bu mümkün mü?
- Elbette, der, İmâm-ı A'zam hazretleri ve şu aklı verir:
"Şüphelileri câmiye toplayın. Sen de câminin kapısında bekle. Onlar çıkarken sana, 'Bunlar mı hırsızlar' diye sorulsun. Hırsız olmayanlar çıkarken, 'Bunlar değildi' de. Hırsızlar çıkarken ise 'Bunlardır' deme, sus. Böylece sen hırsızları haber vermemiş olursun. Ama hırsızlar da bellenmiş olmaktan kurtulamazlar. Yakalanır, paranı-pulunu alırsın. Yuvanı da yıkmamış olursun."

Şüpheliler mescide toplanır. Adam da kapıda bekler. Kendisine teker teker sorarlar. 'Bunlar değildi' der. Hırsızlar çıkarken ise susar, 'Bunlardı' demez. Susması delil kabul edilip hırsızlar yakalanır. Suçlarını itiraf ettikten sonra da, sakladıkları altın ve gümüşler alınıp sahibine iâde edilir, yuva da yıkılmaktan kurtulur. (İbnü'l-Cevzî, Kitâbü'l-Ezkiyâ)

Evet bu husus, bazılarının zannettikleri gibi bir hîle-i şer'iyye değil, aksine bir çâre-i şer'iyyedir. Çâre-i şer'iyye ise, her zaman makbuldür. O bakımdan zorda kalındığında, mutlaka araştırıp bir çare bulunmalıdır.