Gönderen Konu: Evlilik ve evlat terbiyesi.  (Okunma sayısı 8725 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Evlilik ve evlat terbiyesi.
« : 30 Ocak 2007, 00:43:46 »

Islami usullere göre evlilik ve evlat terbiyesi.


bu süalin cevabina su hadisi serifle baslamak isterim.(La taate bil-mahluk inde isyanil-halik) Manasi hazreti Allah isyan aninda mahluka itaat yoktur.yani bir dügünki o dügünde hazreti Allahin yasak kildigi icki kumar calgi dansöz af edersiniz kafirlerin yaptigi gibi hatta onlarida geride birakacak kadar ileri gidilen kötülüklerin islendigi bir ortamda dügün yapmak belki anani babani memnun eder amma hazreti Allahi dariltir hazreti peygamberi dariltir.
Iste böyle bir zamanda ana baba da olsa itaat caiz degildir.Bu cocuklar bir türlü babalarini ikna etmedirler.kaldiki evlenecek deli kanli ile evlenecek kizimiz salonda olsa camide olsa ilahi ve kur´an okuyarak dügünlerini yapmak istedikleri ve bu hususda kararli olduklari zaman anne ve baba boyun egmek mecburiyyetindeler.
Baskalari bizi ayipliyacak diye cehennem odunu olmanin bir manasi yoktur.
Rabiatül.adevi hazretlerine atif edilen bir sözde ne güzel söylemistir,Allah ve Rasülü razi olsunda varsin bütün alem düsman olsun.yeterki Allah ve rasülü düsman olmasin.herhalde mesele anlasilmistir.

buna ragmen yine bu sözlerin altina biraz nasihat olabilecek bir seyler ekliyeyim. belki okur faideli olabiliriz.
Yaşadığımız bu asır, mü'minler açısından "örnek insan hasreti"nin çekildiği ve "örnek insan ihtiyacı"nın giderilemediği çorak bir asırdır. Müslümanlar hiçbir asırda bu kadar örnek insan hasreti çekmemişler ve bu kadar örnek insan ihtiyacını giderememe fukaralığıyla karşı karşıya gelmemişlerdir. Bunun en büyük sebebi, Müslümanların Peygamberlerinin Allahû Teâla tarafından kendilerine bir "Üsve-i Hasene" (Güzel Örnek/Önder) olarak gönderildiğinin şuurunda olmamalarıdır. Veya bu gerçeği, bilerek veya bilmeyerek ihmale uğratmalarıdır. Rabbimizin uyarısı:
"Şüphesiz sizin için Allah'ın Rasûlü'nde Üsve-i Hasene/güzel ahlak vardır." (Ahzab Sûresi/21)
Rasûlüllah (sav)'ın hayatı, bir güzellikler yumağıdır. Güzel bir hayat yaşamak ve güzel sözlülerden olmak isteyen herkes için Rasûlüllah (sav)'ın hayatında örnek vardır. Şunu bilelim ki; İslâm ümmeti için yegâne hayat örnek ve önderi Hz. Muhammed (sav)'dir. O'nu tanımak ve O'na uymak, Allahû Teâla'yı tanımanın ve sevmenin alâmeti kılınmıştır. Allahû Teâla buyuruyor:
"De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarinizi bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve afv edicidir." (Âli İmran Sûresi/ 31)
Allahû Teâla'yı sevmenin yolu, Peygamberi Hz. Muhammed (sav)'e tabi olmaktan geçer. Tabiî ki, Peygamber (sav)'e tabi olmak için de önce O'nu tanımak ve sevmek gerekir. Peygamber (sav)'i sevmeyen ve O'nu tanımayanlar, O'na tabi olamazlar. Bu nedenle diyoruz ki; yeryüzünde Müslüman anne ve babaların sorumluluklarından birisi de, kendi çocuklarına "Peygamberimizin muhabbeti"ni aşılamalarıdır. Yani onları Peygamberimiz (sav) ile buluşturmalarıdır. "Peygamberimizin muhabbeti" yani Peygamberimizi sevmek, genelde bütün insanlar için, özellikle çocuklar için bir ihtiyaçtır. Bundan dolayidirki , ashâb-ı kirâmın kendi çocuklarına Kur'an ayetlerinden sonra öğrettikleri ilk şey, Rasûlüllah (sav)'ın sireti ve sünneti olmuştur. Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas (ra) diyor ki: "Allah Rasûlü (sav)'nün gazvelerini çocuklarımıza, tıpkı Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi öğretir, ezberletirdik." (Terbiyetü'l Evlad Fi'l İslâm/Abdullah Nâsih Ulvan: 1/310, Suriye/1981)
Rasûlüllah (sav)'ın siretinden ve sünnetinden habersiz yetiştirilen bir çocuk medenî olamaz, aksine bedevî olur. Çünkü Rasûlüllah (sav)'ı tanımayan bir çocuktan medenî davranışlar beklenilmez. Şayet bugün çocuklarımızdan komşularımız, çevremizdeki insanlar rahatsız oluyorlarsa, bu onları Rasûlüllah (sav)'ın sevdalıları haline getiremediğimizdendir. Sahâbe neslinden Vehb b. Münebbih (ra) der ki: "Rasûlüllah (sav) yanan bir mumun yanından geçse rüzgarıyla mumun alevini söndürmez, kamışlar üzerinde yürürse ses çıkarmazdı!" Düşünün, apartman hayatı yaşayan bir mü'min anne ve babanın çocuğu bu Peygamber'e sevdalanmışsa, komşularını rahatsız etmesi mümkün müdür?
Peygamber sevgisi, medenîliğin mayasıdır. Peygamber (sav)'in hayat ve faaliyetini yaşamın bütün safhalarında çocuklarımız için yegâne örnek kılmak, bütün iş ve hareketlerinde, konuşmalarında O'na uymalarını sağlamak, onları medenî olarak yetiştirmektir.
Rasûlüllah (sav)'ın Medine'ye gelişini "Taleal Bedrü Aleyna?" (Dolunay Veda tepelerinde üzerimize doğdu/ Allah'a dua eden bulundukça şükür bize vacib oldu!) neşidesiyle karşılayan sevinçli Medineli çocuklar, Rasûlüllah (sav)'a sevdalandırılmış çocuklardı. O çocukları Rasûlüllah (sav)'a sevdalandıran anne ve babalar, Rasûlüllah (sav)'ı evlerine misafir etmeye hazır anne ve babalardı.
Ailece Peygamber (sav) ile buluşma anına hazır olmalıyız. Çocuklarımızın istikbalini Peygamber sevgisinde aramalıyız. Çocuklar, yaratılışları itibariyle Allahû Teâla katında insanın kurtuluşuna sebeb olan kalb-i selime benzerler. Bundan dolayidirki ki, "Çocuklar gibi olmadıkça Cennet'e giremezsiniz" denilmiştir.
Güller gibi dünyaya gelen çocuklarımızın, ihanete uğramış birer emanet durumuna düşmemeleri, kendileriyle beraber bütün ufukları ateşe vermemeleri, çağlarının son sömürgesi durumunda olmamaları ve çocuksu şölenlerinin bitmemesi için Peygamber sevgisine hava gibi, su gibi ihtiyaçları vardır. Onların bu ihtiyaçlarını mutlaka gidermeliyiz. Çocuklarını Peygamber sevgisinden mahrum bırakanlar, onlara en büyük kötülüğü edenlerdir.

evlenecek ciftler icinde söyle bir hadise anlatayim.

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.
“Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum” demiş.
Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı
“Olur” demiş çekine çekine.
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş.
Hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
“Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana” demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...
Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.
Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.
Yemek masasında üç tabak duruyormuş.
Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: “Ne görüyorsun?”
Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
“Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış.
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler...
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:
“Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır.
Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.

Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.
Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler.
Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.

Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
“Asıl ders bu değil!” dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi. “Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok”
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı.
Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
“İçmek istersin herhalde” dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
“Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur.
Mis gibi, temiz ve huzur verici.
Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...
Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.”
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileklerimle
_________________
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik