Gönderen Konu: Büyüklere hurmet  (Okunma sayısı 4186 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı efsanef

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 283
Büyüklere hurmet
« : 30 Eylül 2012, 01:19:25 »

Büyüklere hurmet
Islâmda büyüklere karsi saygi, küçüklere karsi sevgi bir esâstir. Bu esas, âile arasinda bir kat daha mühimdir.
Anaya-babaya pek ziyâde hürmet lâzimdir. Bunlari adlari ile çagirmak edebe aykiridir. Bir kadinin kocasini adi ile çagirmasi da edebe aykiri oldugundan mekruhtur.
Bir hadîs-i serîfin mânâsi söyledir: Bir genç, bir ihtiyâra sâdece yasindan dolayi hürmet etti mi, Allâh da ona bir mükâfât olmak üzere, ihtiyârligi zamaninda hürmet edecek bir kimseyi muhakkak yaratir.
Büyükler için ayaga kalkmak, bir hürmet alâmetidir. Bir toplantiya gelenler için ayaga kalkilmasi âdet olan yerlerde, kalkmak müstehaptir. Böyle yapilmazsa, soguklar nefrete yol açilmis olabilir.
Müslümanlar, âlimlerin, takva sâhibi kimselerin ellerini sevgi ve saygi göstermek niyetiyle öperler, onlarla musâfahada bulunurlar. Bunlardan baska büyüklerin ellerini dindârliklarina saygi ve ikrâm için öpmek de câizdir. Fakat dünyâya âit bir maksad için öpmek mekruhtur.
Bir müslümanin, baskasi ile karsilastigi zaman kendi elini öpmesi tahrîmen mekruhtur. (F-29

Çevrimdışı efsanef

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 283
Beşerî ilişkilerimizde edep
« Yanıtla #1 : 30 Eylül 2012, 01:20:50 »
Beşerî ilişkilerimizde edep

her şeyi mahşer adına yaşadığımız ne kadar da kendini gösteriyor, değil mi? Mahşere ne çok malzeme çıkarıyoruz? Yığınla! İnsanlar arası ağız bozukluğundan el bozukluğuna, hakaretlerden haksızlıklara, nezaketten saygıya her şey, ama her şey mahşer için bulunmaz malzemeler teşkil ediyor.
Birisi sana sövdüğü zaman, cevap vermezsen, mahşerde alacaklı olursun. Şeytan itekler ve bir fazlasıyla sövgüsünü iade edersen, bir iki de patlatırsan, bu defa mahşerde o alacaklı olur, çünkü sen bire bir söylemedin, hem bir fazla söyledin, hem de vurdun. Her iki halde de mahşerliksin. Ancak bire bir söylersen, hakkını mahşere bırakmadan almış olursun. Fakat bu defa da sövmekle ilgili yasak karşımıza çıkar.
Müslümanın Müslümana sövmesi haramdır. İster ilk saldırı niteliğinde, ister cevap niteliğinde, fark etmez, her ikisi de haramdır. Eğer ilk saldırı niteliğinde olursa günahı “kebâir” derecesine çıkar. Peygamber Efendimiz (asm) Müslümanlığı şöyle tanımlıyor: “Müslüman, Müslümanın elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”1
Konuyu açıklayan hadislerden bazılarını buraya alalım:
* “Biri sana dil uzatır ve sende olmayan bir kusurla seni ayıplarsa, sen onu sahip olduğu kusurla dahi ayıplama. Onu, günahı kendine, sevabı sana olduğu halde terk et. Kimseye asla sövme.”2
* “Allah’ın mü’min kulu kızdığında zulmetmez. Sevdiği kişi için günaha girmez. Kendisine emanet edilen şeyi zayi etmez. Haset etmez. Başkasının şerefini lekelemez. Etrafına sövüp saymaz. Şahidi bulunmasa da, üzerindeki hakkı itiraf eder. Başkasına kötü lakap takmaz. Başkalarının kusurlarını biriktirip intikam alma yoluna gitmez. Yapmak istediği bir hayırlı işe cimrilik mâni olmaz. Öğrenmek için insanlarla haşir neşir olur. Meseleleri kavramak için insanlarla konuşur. Zulüm ve haksızlık gördüğünde, Rahman olan Allah bizzat intikamını alıncaya kadar sabreder.”3
* “Dikkat ediniz! Mü’mini öldürmek kâfirlerin vasfıdır. Mü’mine sövmek fâsıkların vasfıdır. Bir mü’minin, kardeşini üç günden fazla konuşmayarak terk etmesi helâl değildir.”4
* “Müslümanı öldürmek kâfire yakışır. Müslüman’a sövmek günahtır.”5
* “Bir kişinin Müslümanın şerefine dil uzatması büyük günahlardandır. Bir sövmeye iki sövme ile karşılık vermek büyük günahlardandır.”6
* “Birbiriyle sövüşen iki kimsenin söyledikleri şeylerin günahı, kendisine sövülen haddi aşmadığı sürece ilk sövmeye başlayan kimse üzerinedir.”7
Hadislerden anladığımızı özetleyecek olursak: Haddi aşmak yok. Yani;
1- Sövmeyi başlatan taraf olmamalıyız.
2- Karşı taraf sövmeyi başlatan taraf olursa, mümkünse sabretmeli ve onun seviyesine inmemeli. Allah’a havale etmeli. Allah’ın adaletinin hak olduğunu unutmamalı.
3- Karşılık vermediğimizde, karşı tarafın pişman olacağı ve özür dileyeceği hesaba katılmalı. Bu durumda onun işi bizim elimizde olacaktır. Eğer onu affedersek, mahşerde karşımıza çıkmaktan onu kurtarmış oluruz. Eğer hakkımızı helâl etmez isek, özür dilemiş olsa bile hakkımızı bir gün muhakkak alırız. Veya biz bilmesek de, Allah (cc) bizim hakkımızı ondan alır. Bize de barışı bozmamak için başardığımız istikametten ve vakardan dolayı sevap ve rızasını lütfeder.
4- Eğer kendimize hâkim olamamış isek, bu defa bir fazlasıyla değil—çünkü bu zulme girer—aynıyla iade etmekten öteye geçmemeli.
5- Tam bu esnada şeytanın çok şiddetli telkinleri kulaklarımızda yankılanır. Şeytan gözümüzü karartır. Zulmetmekten Allah’a sığınmalıyız.
6- Halkın tahrikleri ile şeytanın telkinleri ne acıdır ki, bu noktada birleşmektedir. Asla, asla, asla kulak vermemeliyiz.
Eğer kötü sözü veya dil belâsını başlatan taraf karşı tarafsa, aynıyla iade hakkımız var. Fakat bu durumda da bu meseleden mahşere bir hak kalmadığını, çünkü kötü sözünü kendisine aynıyla iade etmek sûretiyle hakkımızı aldığımızı unutmamalıyız.
Dipnotlar:
1- Riyâzü’s-Sâlihîn, 211.
2- Câmiü’s-Sağîr, 1/66.
3- Câmiü’s-Sağîr, 2/1375.
4- Câmiü’s-Sağîr, 2/1435.
5- Câmiü’s-Sağîr, 3/2912.
6- Câmiü’s-Sağîr, 3/3491.
7- Müslim, Birr: 68.

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Büyüklere hurmet
« Yanıtla #2 : 30 Eylül 2012, 17:28:38 »
Allah razı olsun kardeşim.
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Büyüklere hurmet
« Yanıtla #3 : 18 Ekim 2012, 08:46:34 »
Büyüklerimize hürmet edelim

Sünnetu'llahtır genel olarak canlılar doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Allah'ın bu kuralının değişmesini kimse sağlayamaz.

Bu çerçeve içinde Allah biz mü'minlere yerine getirmemiz gereken vazifeler vermiştir. Hangi yaşta olursak olalım üzerimize tereddüp eden görevleriniz vardır. Mesela müslüman olarak büyüklerimize/ yaşlılarımıza hürmet ve hizmet etmekle, küçüklerinizi sevmek ve onları kollamakla yükümlüyüz. Bu bizim inancımızın gereklerindendir.

İhtiyarlarımız bizim için ibret verici büyük bir imtihan vesilemizdir. Çünkü biz ihtiyarlarımıza nasıl davranırsak bizim gençlerimiz de aynı tarzda bize karşı öyle davranacaklardır. Saygı gösterirsek saygı duyarız, hürmet edersek hürmet görürüz, hizmet edersek ahir ömrümüzde gençlerimizden hizmet görürüz.
Muhterem cemaat!

Yaşlılara ihtiyar denir. İhtiyar, aklı kemâle ermiş, bilgisi ve tecrübesi tam, şehveti ve kuvvetleri zayıflamış insanlardır. Bunlar bizden hürmet ve hizmet beklerler. Aynı zamanda bu insanlar bizim için birer sebebi nimettir. Peygamberimiz Efendimiz buyurdu ki:

* "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti."

Demek ki, ihtiyarlar belâların defi sebebidir.

Bir başka hadiste:

* "İhtiyarlar, çocuklar ve hayvanlar olmasaydı kıtlıktan kırılırdınız" buyurulmuştur.

Sevgili Peygamberimizin şu hadisi de kulaklarınıza küpe gibi olsun:

* "Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Cenâb-ı Hakk da, ihtiyarlığında ona hizmet edecek kimseler yaratır." (Riyazü's Salihin Terc, C/1. Sf: 391)

Resulullah (SAV) hepimize şu ihtarda bulunuyor:

"Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden değildir." (Riyazü's Salihin Terc, C/1. Sf: 387)
Muhterem Cemaat!

Efendimiz aleyhisselât-u vesselâm'ın şu ibret verici haberi bizim tefekkür zevkimizi hareketlendirmelidir. İmtihan içinde olduğumuzun daima şuurunu yaşatmalıdır. Buyurulur ki:

"Kırk yaşına ulaşan Müslüman bir kulun, Allah hesabını hafifletir.

Altmış yaşına vardığında Allah ona tevbe etme nimetini lutfeder.

Yetmiş yaşına vardığında gökyüzü ehli onu sever.

Seksen yaşına vardığında iyiliklerini sabit tutar, kötülüklerini siler.

Doksan yaşına vardığında Allah onun geçmiş günahlarını affeder. Ailesine şefaatçi kılar. Onun için, gökyüzünde "Allah'ın yeryüzündeki esiri" diye yazılır. (İbn-i Kesir, Tefsir Ahkaf, C/4, Sf: 157)
Muhterem cemaat!

Âhir ömrün Müslümanca yaşandığı taktirde böylesine mübarekleşmesi Allah'ın mü'min kullarına bir ihsanıdır. Bu ihsandan bizim payımıza düşen ihtiyaclarımıza hürmet ve hizmette kusur etmeyerek sevap kazanmaktır.

Unutmayalım, büyüklerimizi kaybettiğimiz zaman bir daha bulamayacağımız sebeb-i nimetlerimizdirler. Kaybetmeden kıymetlerini bilelim.
Ey genç Müslüman kardeşim!

Yaşlılara/büyüklere göstereceğin saygı onları değil seni yüceltir. Sakın ola ki, görüş farklılığı, meşrep değişikliği, siyasi tercih ayrılığı yüzünden kimseye saygısızlık etme. Müslümanlar çeşitlilik içinde bir birlik teşkil ederler.

Kimsesiz, düşkün yaşlı insanların ziyaretlerine gidiniz. Gerekiyorsa onlara maddi yardım yapınız. Haftada bir hiç olmazsa bir kaç ihtiyarı ziyaret etmeyi/halhatırlarını sormayı, gönüllerini almayı ihmal etmeyiniz.

İhtiyar anne-babınıza gözünüz gibi bakınız. Onlara öf demeyiniz. Hayır duâlarını almayı eksik etmeyiniz. Siz onlara iyi davranır duâlarını alırsanız siz de çocuklarınızdan aynı muameleyi görürsünüz.

Biraz önce zikrettiğimiz hadis de bu gerçeği ifade ediyor.
Mevlüt Özcan.Milli Gazete.Haber Vaktim.com