Gönderen Konu: Farmasonların Dinde Reform Planları  (Okunma sayısı 2791 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Farmasonların Dinde Reform Planları
« : 29 Kasım 2011, 11:40:22 »

Farmasonların Dinde Reform Planları

TÜRKİYE'de, 1400 yıllık İslam tarihinde eşi görülmemiş dinî bir reform yapılmak isteniyor. İndirilmiş İslam'ın yerine uydurulmuş bir İslam çıkartılmak isteniyor.

Bu reformda masonların ve bazı masonsever ilahiyatçıların parmağı olduğuna dair hayli karine var.

Ehl-i Sünnet Müslümanlarını, Sünnî imamların (din önderlerinin) ve cumhur-i ulemanın yolundan çıkartıp birtakım sicilli sarıklı Masonların yoluna sokmak istiyorlar.

Cemalettin Afganî... Muhammed Abduh ve Reşid Rıza...

Üçü de mason, hem de azılı mason.

Onların mason olduğunu kim inkâr edebilir?

Onların masonluğunu dünya âlem biliyor.

Sömürgeciler, kapitalistler, global liberalizmin şövalyeleri, Siyonistler, Haçlılar Ehl-i Sünnet İslamlığından korkuyor, onun yerine evcil ve sulandırılmış bir İslam üretmek ve türetmek istiyorlar.

Bu yeni İslam'ın özellikleri ne olacak?

1. İslam dünyası ve bu arada Türkiye Müslümanlığı Protestanlaştırılacak. Muslümanlar bir yığın, birbirinden kopuk cemaate, kiliseye ayrılacak. Bunların bir kısmı birbiriyle çekişecek. Ümmet bölünecek, param parça edilecek.

2. Kur'anla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sâbit kesin bir farz olan cihad fi sebilillah kaldırılacak.

3. Türkiye Müslümanları sekülerleştirilecek, yani din ile hayat birbirinden ayrılacak.

4. Mezhepsiz, fıkıhsız ve Şeriatsız bir İslam oluşturulacak.

5. Batı medeniyetine, Avrupa Birliğine, Feminizm ideolojisine uymayan ayetler tarihselleştirilecek, hadîsler ayıklanacak.

6. Kur'anın yorumu ayağa düşürülecek, herkes dinini Allahın kitabından doğrudan doğruya öğrensin metoduyla din sahasında kaos ve anarşi doğurulacak.

7. Bir yandan reform yapılırken, öte yandan parçalanmış Ümmet içinde din sömürüsü körüklenecek, mücahidlikten müteahhitliğe transfer olan sahte İslamcıların dinî değerleri mıncıklayıp ayaklar altına almalarına yol açılacak.

8. Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslamlığının değişmez evrensel değerleri, hükümleri, ilkeleri dinde yenileşme, dinde değişim, dinde çağdaşlaşma çığırıyla tağyir ve tahrif edilecek.

9. Pz. Peygambere (Salat ve selam olsun ona) sahih icazetlerle bağlı ve irtibatlı olan gerçek ulema ve fukahanının pabuçları dama atılacak; onların yerine Pakistanlı Fazlurrahman ve benzeri reformcular getirilecek.

10. Türkiye'de, Kemalizm ile İslam karışımı, vaktiyle Hindistan'da Ekber (Ekfer) Şah'ın yaptığı gibi yeni bir din türetilecek.

Maalesef İslamî kesimde birtakım arivistler, hizmet perdesi altında vahim tahribat yapıyor.

Din ticareti, din sömürüsü korkunç boyutlara ulaşmıştır.

Birtakım reformculara bol keseden çok yüklü (yüz binlerce dolar) resmî telif ve tercüme ücretleri ödenmektedir.

Ehl-i Sünneti yıkmak için yurt dışından külliyetli petrodolar gelmektedir.

Müslüman kesimin içinde sürüyle casus, ajan, provokatör, yönlendirici, istihbaratçı vardır.

Türkiye'deki İslamî hareketin ve dinî hizmetlerin içine CIA ve MOSSAD girmiştir.

Mübarek Ramazan ayında islamî cemaat ve tarikat lider ve hocaları bir araya gelmediler ama papazlarla, patriklerle, hahamlarla, pastörlerle pek samimî ve kardeşce iftar ziyafetleri tertiplendi.

İslamda reform hareketlerine paralel olarak:

* Vehhabilik faaliyetleri ve propagandası hız kazanmıştır.

* Alevî vatandaşlarımıza yönelik Şiîleştirme faaliyetleri rejimin hoşgörüsü ile yoğun şekilde devam etmektedir. Komşumuz İran'da en az yirmi milyon Sünnî Müslüman var ama başkent Tahran'da onların bir cami yaptırmalarına ve Cuma namazı kılmalarına izin verilmiyor. Buna karşılık bizde harıl harıl Şiî camileri inşa ediliyor.

Devlet Sünnîlerin camiine, imamına, namazına, hutbesine karışıyor ama Şiîlere karışan görüşen yok.

Türkiyede dominant kültür Sünnî kültürüdür. Türkiye'de yaşayan Sünnî çoğunluğun en az Şiîler kadar serbest ve hür olması gerekmez mi?

Kemalist rejim Sünnî Müslümanlıkta reform yapmak istiyor ama Şiî Müslümanlığa hiç karışmıyor.

Ortada negatif ve ayrımcılık yok mudur?

Müslüman kardeşlerimin dikkatlerini yukarıda arz ettiğim konulara çekmek istedim...


Mehmet Şevket EYGİ - 29 Kasım 2011 Salı

mazhar

  • Ziyaretçi
Dine Hizmet Perdesi Ardında Dini Yıkmak
« Yanıtla #1 : 30 Ağustos 2014, 09:19:38 »

Dine Hizmet Perdesi Ardında Dini Yıkmak


 


   Dıştaki ve içteki derin güçler dinde reform, yenilik ve değişim yapılması için karar almışlar ve birilerini bu işle vazifelendirmişlerdir.
İslam dini Allahın dinidir. Allah yanılmaz. Binaenaleyh İslamın temel, zarurî, esasa ait hükümlerini beğenmeyip değiştirmeye kalkmak dolaylı şekilde dini inkar olur.


Türkiyede varlığını ve gücünü hâlâ sürdüren Derin devlet kesinlikle dinde reform istemektedir.


Ehl-i Sünnet İslamlığının yerine Fazlurrahman dinini getirmek istiyorlar.


Bunu açıkça yapamayacaklarını bildikleri için sinsice çalışıyor, taqiyye ve kitman yapıyorlar.


Bu konuda çok kalabalık kadrolar kurmuşlardır.


Hizmetlerinde ordu kadar Mutezilî bulunmaktadır.


O kadar cesur ve pervasızdırlar ki, hadîsleri bile AB norm ve standartlarına göre ayıklamışlardır.


Dinde reform için Feminist kadınları çalıştırıyorlar.


Avrupanın, ABD’nin, İsrailin istemediği İslam hükümlerini sinsice tasfiye etmekte, elemektedirler.


Cihad bunlardan biridir.


Şeriatsız bir İslam türetmek için gece gündüz faaliyet gösteriyorlar.


Halkı dünyevileştirmeğe çalışıyorlar.


İslamın riba=faiz yasağını delmişlerdir.


Sağlam Ehl-i Sünnet kültürüne sahip olmayan halk durumun farkında değildir.


İslamın ana sütunu olan namazı yıkmak için şeytanın bile hatırına gelmeyen planları, hileleri, düzenleri vardır.

Mihraplarda namaz kıldırma memurları…


Ümmet birliğini yıkmışlar, onun yerine İslamcılıklar Protestanlığı kaos ve anarşisini getirmişlerdir.


1950’lerdeki, 60’lardaki Ümmet şuuru yitirilmiştir.


Bugünkü bağımsız Baronluklar sistemi, Ehl-i Sünnetteki tek Ümmet birliğinin zıddıdır.


İslam tarihinde görülmemiş bir din istismarı=sömürüsü görülmektedir.


Ümmet birliği yokluğundan istifade ederek dinî bir cemaat sivil darbe teşebbüsüne bile girişebilmiştir.


Ehl-i Sünnet Müslümanları o kadar pasif hale getirilmiştir ki, bunca hürriyet olmasına rağmen İslam medreselerinin, tasavvuf dergahlarının, Ayasofyanın tekrar açılmasını bile talep etmiyor.


On milyonlarca Müslüman dedikoduların, entrikaların, dinî magazinlerin bağımlısı yapılmıştır.

Dinî ilimler, dinî hizmetler bazıları tarafından büyük ölçüde ticaret, zenginleşme, şahsî veya siyasî prestij edinme aleti ve vasıtası haline getirilmiştir.


Kur’anın azgınlık dediği büyük günahlar, pislikler ve isyanlar tufan halini almıştır.

Zina serbest bırakılmıştır.


Riba yaygın hale gelmiş ve fütursuzca alınıp verilir olmuştur.


İsraf ve sefahat korkunç boyutlara varmıştır.


Mâruf ile emr ve münkerden nehy farizası sanki tâtil edilmiştir.


Sapıklık, gaflet ve şaşkınlık o dereceye varmıştır ki, bozuk düzen iyi görülmekte, islamî sanılmaktadır.


Tashih-i itikad, namazın ikamesi, farzların cemaatle kılınması, İslam ahlakının hakim olması için gerekli ve yeterli faaliyetler ve propaganda yapılmamaktadır.


Bütün bu anlattıklarım tesadüfen, kendi kendine olmuş şeyler değildir.


Ehl-i Sünneti yıkmak için planlı, programlı çalışılmaktadır.

Dine hizmet perdesi altında din tahripçiliği yapılmaktadır.


Kendini dindar sanan milyonlarca Sünnî Müslüman ayda bir kere bile sabah namazına camiye gitmemektedir.


Sabahleyin camideki cemaat sadece on kişi ama imamın önünde iki mikrofon var. Biri sabit, biri yakasına mandalla iliştirilmiş seyyar mikrofon.


Son Cemaat-İktidar savaşı Müslümanların esef verici durumunu ortaya çıkardı.


Vehhabiler-Selefiler bir Halife seçtiler ama Sünnî Müslümanların lügatinde ve gündeminde Hilafet, Halife diye bir madde yok.


Yazık yazık yazık!.. On beşinci hicrî asır Müslümanlarının bir Salahaddinleri yok… Bir Şeyh Şâmilleri yok…


Ayakta uyutulmaya çalışılan Sünnî çoğunluk inşaAllah uyanmakta çok geç kalmaz.


1912’de iç çekişmeler, siyaset fırtınaları, çoğu boş ve faydasız tartışmalar, hizipçilikler içindeki Osmanlı Müslümanları yaklaşan Balkan harbini görememiş, onun için hazırlanmamış, gerekli tedbirleri almamış ve imparatorluğun en kıymetli kısmı Rumeliyi birkaç hafta içinde kaybetmişti. Galip devletler arasında ihtilaf çıkmamış olsaydı, Edirneyi bile geri alamamış olacaktık.


(İkinci yazı)


İngilterede 85 Şeriat Mahkemesi


İinternetten /Islamic Courts in United Kingdom/ kelimeleriyle ararsanız önünüze bir yığın haber ve bilgi çıkacaktır.


İngilteredeki Şeriat mahkemelerinin sayısı 85’e çıkmış bulunuyor.


Bu mahkemeler daha çok özel hukuk sahasındaki nizalarda karar veriyor. Ceza hukuku konusunda yaptırım salahiyetleri yok.


Bundan altı yıl önce millî Anglikan kilisesinin başındaki Canterbury başpiskopusu İslam hukukunun göz ardı edilemeyeceği konusunda bir beyanda bulunmuştu. Ülke yargı teşkilatının başında bulunan en büyük hâkim lord Phillips of Worth Matravers de, bu konuda açık konuşmuş, isteyen Müslümanın Şeriat hukukunu tercih edebileceğini söylemişti.


Bu mahkemelerin dinsiz Müslümanlar arasında hayli karşıtı var.


Aşırı milliyetçi İngilizler, Haçlı ruhunu taşıyanlar, baskıcı Siyonistler de ver yansın ediyor.


Lakin Şeriat mahkemeleri var, çalışıyor ve karar veriyor.


İngilterede laiklik yok.


Laiklik olan Fransa’da ise böyle bir şey düşünülemez.

Laik, seküler, çağdaş, Kemalist Türkiyede böyle bir şey düşünülebilir mi?


Bizdeki Diyanet Başkanının, Canterbury Başpiskoposu gibi Şeriat hukuku lehinde bir beyanda bulunması mümkün müdür. İngiltere’de Şeriat mahkemelerinde kadılık=hakimlik yapacak icazetli ulema ve fukaha var. Türkiyede yeterli sayıda var mı?


Bizdeki Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay İngiliz lordu ve hakimi gibi Şeriat mahkemelerine yeşil ışık yakar mı?


Farz edelim ki, bizde de dinî mahkemeler kuruldu ve isteyenler onlara müracaat etti. Hakimler dört Sünnî mezhebin fıkhını uygulamazlarsa ne olacak?


Fazlurrahman veya Mutezile mezhebinden biri hakim olursa Kur’ana, Sünnete Şeriata göre âdil kararlar verebilir mi?


Dinimizde teravih namazı yoktur, oruç tutanlar güneş doğuncaya kadar sahur yiyebilir diyen akla ziyan ilahiyatçılarımız bile var.


Türkiye İngiltere değil…


29.08.2014.Mehmet Şevket Eygi.Habervaktim.com