Gönderen Konu: Fetih Tarih Oldu Simdi Ayin Zamani  (Okunma sayısı 3944 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı garsli36

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 186
Fetih Tarih Oldu Simdi Ayin Zamani
« : 17 Ağustos 2012, 17:57:23 »


FETİH TARİH OLDU ŞİMDİ AYİN ZAMANI

              Takvimler 1461’in 23 martını gösterdiğinde Fatih Sultan Mehmed Han’ın şanlı ordusu sefer yolculuğuna başlamıştı. Çok zorlu ve sıkıntılı geçen sefer yolculuğunun nereye olduğunu hazreti Fatih’ten başkası bilmiyordu. Ordunun yorgun düştüğünü gören Sultan Fatih’in “ana” diye hitap ettiği  Sâra Hatun  Fatih'i bu seferden alıkoyabilmek için: "Hey oğul Trabzon'a bunca zahmet nedendir? Trabzon nedir ki, ondan ötürü şehsuvar'i Saltanat piyade olup pürdap ola?” Dediğinde Padişahın hışımla: "Hey ana bu zahmet din yolundadır. Kim ahirette Allah hazretlerine varıcak inayet ola derim. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmesek bize Gazi demek yalan olur." Diye cevap verdiğini çeşitli tarihi eserlerden okumaktayız.

 

            Nice mücahitlerin şehadet şerbetini içmelerine mal olsada sefer sonunda Trabzon bir islam beldesi olmuş ve bu sayade Karadeniz’in türk gölü olması yolunda önemli bir mesafe katedilmiştir. Bu esneda takvimler 26 Ekim 1461’i gösteriyordu. Trabzon’un fethedilmesiyle beraber yeniden dirilme hayalleri kuran Bizans’ın son kırıntılarıda tarihe karışmış oluyordu.

 

            Aradan geçen yaklaşık beş asırlık zaman dilimi içerisinde (1461’den 1916’ya kadar) düşman uyumamış, türlü planlar geliştirmiş ve yeniden Trabzon’da varolma mücadelesi vermiştir. Kurtuluş savaşı yılları irdelendiğinde düşmanın türlü desiseleri görülecektir. Birinci Dünya savaşının şiddetini artırarak devam ettiği acı dolu yıllara gelindğinde; düşman amansızdır, memleketin her köşesi işgale uğramaktadır.  18 Nisan 1916'ya gelindiğinde ise Trabzon Rumlarından bir heyet, Türklerin 15-16 Nisan’da şehri boşalttığını işgal kuvvetleri komutanı General Lyhkov'a bildirerek kendisini şehre davet ederler. Azınlıkların seviyesiz çılgınlıkları ve karşılama törenleriyle Erzurum Caddesinden Belediye Meydanına giren işgal kuvvetleri şehri teslim alırlar. Böylece  Trabzon için acı dolu esaret ve muhacirlik günleri başlar. Göç edemeyerek şehirde ve köylerde kalan müslüman halka büyük işkenceler yapılır. Özellikle yerli Rumlar ve Ermeniler adeta katliama ve yağmalamaya girişirler. Değerli eşyalar, kültür ve sanat eserleri sandık sandık Rusya'ya götürülür. Girilmedik ve yağmalamadık yer bırakılmaz... 

 

            Ancak bu necip millet o dönemde de akl-ı selim davranmasını bilmiş, Sultan Fatih’in muhteşem askerleri gibi memleketlerini yeniden geri almak için çalışmalara başlamışlardır.  1917’de Rusya’da Bolşevik ihtilali olupta Rus ordusunda dağılmalar başgösterince, Ruslar 18 Aralık 1917’de Erzincan antlaşmasını imzalayarak geri çekilmek zorunda kaldılar.Ancak bu antlaşmaya Ermeniler uymayıp, Türkler aleyhinde akla, hayale gelmeycek vahşi cinayatlere, katliamlara imza attılar. Bu hadiseler karşısında Ordu Komutanı Vehip Paşa'ya ileri harekat emri verildi. 11 Şubat 1918'de genel harekat emrini alan ordumuz, bir koldan Kafkasya üzerine ilerlerken, diğer koldan Trabzon'lu Albay Hamdi Bey (Pirselimoğlu) komutasındaki 37. Tümen; Giresun'dan 123. alay ile takviye edilerek Trabzon üzerine yola çıktı. Bölgedeki çeteleri de temizleyerek ilerleyen birliklerimiz 15 Şubat 1918'de Vakfıkebir'i, 18 Şubat 1918'de Akçaabat'ı geri aldı. Birkaç gün içinde çevreyi düşmanlardan temizleyen birliklerimiz 24 Şubat 1918 tarihinde Trabzon'a girdi. Trabzon'un ve Trabzon'lunun 2 yıla yaklaşan esaret ve muhacirlik çilesi böylece sona erdi.

 

            Trabzon’un ve Trabzonlunun savaşla başgösteren çilesi sona erdi ama başka belalar bir türlü yakasını bırakmadı, bırakacağada benzemiyor. Hepiniz hatırlarsınız 3 Ağustos 2002’de Avrupa Birliği uyum ysaları çıkarılmıştı. Türk Ceza Kanundan Vakıflar Kanuna varıncaya kadar onlarca yasa yoğun bir çalışmanın neticesinde kanunlaştırılarak uygulamaya konuldu. Bazı yasalar Anayasa Mahlemesi’ne götürüldüysede netice değişmedi.

 

            Takvimler 15 Ağustos 2010’u gösterdiğinde ise Trabzon’un Maçka ilçesindeki Sümela Manastırı’nda Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’un yönettiği bir ayin tertip edildi. Ve bu ayin o tarihten itibaren adeta geleneksel bir hale dönüştü. Çünkü 2011’de ve 2012’de artan kalablıkla ayinler tekrarlandı.

 

            Bazı çevreler ayinler için ‘yasa dışıdır’ desede, hükümet kanadından olumsuz bir eleştiri gelmeyişi, kolluk kuvvetlerinin ayinlere müdahale etmeyişide, ayinlerin yasal olduğuna işaret eder gibi...

 

            Ancak vatandaş olarak bizim anlamakta güçlük çektiğimiz bazı husular var. Bunların başında şayet Sümela Manstırı’nın kapıları bir ihtiyaca binaen ayine açılmış ise neden senede her gün değilde bir gün açılmıştır? Bu ayinler dış mihrakların bilmediğimiz yerlerden yönettiği bir seneryonun sahnelerinden bir tanesi midir? Ve neden özellikle Trabzon’un Fatih tarafından fethedildiği tarihe (15 ağustos’a) denk getirilerek ayinler düzenlenmektedir?

 

            Hani insanın aklına türlü entrikalarda gelmiyor değil. Çünkü şu Medeniyetler Arası İttifak ya da Dinler Arası Diyalog naraları atanlar bu durumdan pekte şikayetçi gibi görün müyorlar, hatta iftar sofralarında papazlarla, hahamlarla yanyana oturmaktan, poz vermekten geri durmuyorlar...

 

            Doğruya memlekette demokrasi var!

 

Not:Daha detaylı bilgi edinmek isteyenlere Hritiyan Teolojisi’ni en iyi bilenlerden birisi olan, usta yazar sayın Aytunç Altındal’ın kitaplarını okumalarını tavsiye ederim.

 

17.08.2012

 

Yusuf Akkaya / Almanya

http://www.mansetx.com/yazar/22100-fetih-tarih-oldu-simdi-ayin-zamani.html

mazhar

  • Ziyaretçi
Mescit Alerjisi Tepki Çekiyor
« Yanıtla #1 : 04 Aralık 2013, 08:28:35 »
Mescit Alerjisi Tepki Çekiyor
Bazı AVMler mescit tahsis etti, bazıları ise büyütme kararı aldı. Bazıları da ismini değiştirdi Mescit yerine Dua Odası ve İbadethane ismini verdi...

04 Aralık 2013 Çarşamba 00:50
Millî Gazete’nin gündeme getirdiği ‘AVM’lerdeki Mescitler’ dosyası AVM yetkililerini harekete geçirdi fakat mescitlerde bazı sıkıntılar halen devam ediyor. Mescidi bulunmayan AVM’ler haberimizin ardından müşterilerine mescit tahsis ederken, bazıları ise mescitlerini yenileme ve büyütme kararı aldı. Ancak birçok AVM, ‘Mescit’ yerine ‘Dua Odası veya İbadethane’ ismini verdi. Diyanet, “Mescit yerine başka isimler vermek yanlış çağrışımlara sebep olabilir” derken bu açıklama üzerine yeni yapılan AVM’ler bile ‘Dua Odası’nı kullanmayı tercih ediyor.
Alışveriş Merkezleri, toplumsal ve küresel bir başkalaşımın habercisi olarak bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini iyiden iyiye artırırken genel anlamda ciddi sıkıntılar teşkil etmeye devam ediyor. Kimine göre markaların şehirleri, kimine göre tüketim kültürünün başkentleri, kimilerine göre de kapitalizmin ve emperyalizmin mabetleri olan AVM’ler insanların en çok zaman harcadığı mekânlar haline dönüşüyor. Ancak AVM’lerde onca zaman geçirilmesini planlayan yetkililer çoğu zaman mescit alanını unutuyor ve bazıları da mescidin ismini değiştiriyor.
Sayıları her geçen gün artan AVM’lerin bazılarında ibadet edecek bir mescit dahi bulunmazken bazı AVM’ler  ise mescit ismine bile tahammül edemiyor. Millî Gazete’nin gündeme getirdiği ‘Sürgün mescitler’ dosyası Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık, hazırladığı kanun tasarısıyla AVM’lerde mescidi zorunlu hale getirdi. Fakat Mescit yerine ‘Dua Odası ve İbadethane’ gibi çeşitli isimlerin verilmemesine ilişkin bir düzenleme yapılmadı. Bu da Müslümanlar tarafından ciddi bir şekilde yadırganmaya başlandı.
Mediniyetler şehri olduğu için ‘mescid’ değil ‘dua odası’
Hatay da yeni yapılan Palladıum AVM’de ise yine aynı şekil ‘Mescid’ yerine ‘Dua Odası’ yazıldı. Mehmet Ali Aksoy adlı bir vatandaş Mescidin Dinler Arası Diyalog nedeni ile mi Dua odası yazıldığını sordu, AMV yetkililerinden yapılan açıklama ise hayli ilginç oldu. Yetkiler şikâyet üzerine, “Burası medeniyetler şehri. Burada Hristiyan’da Yahudi de gelip dua edebilir” açıklamasında bulundu.
“Dua Odası” Olan İlk Avm İstinye Park
“Dua odası” olan ilk AVM İstinye Park, özellikle Arap turistlerin ve bu turistleri yönlendiren acentaların ilk tercihi durumunda. Dua odası ismini ve kimlerin bu odaya gidip ibadet edebileceğini sorduğumuz İstinye Park Yardım Masası, odanın tüm vatandaşların kullanımına açık olduğunu ve hangi dinden olursa olsun herkesin oraya gidebileceğini belirtiyor. Ancak dua odasına girdiğinizde odanın mimarisi ve içindeki abdesthane daha çok bir mescidi andırıyor. Odada diğer dinlerin ibadetlerine ilişkin herhangi bir sembol ya da işaret yer almıyor. Benzer şekilde mescidi konsepte uyduran Kanyon AVM’de de “dua odası” bulunuyor. Odanın kapısına gittiğinizde, kapıda yer alan insan figürü buranın da daha çok mescit olarak inşa edildiği izlenimini veriyor.


Diyanet: Mescitlere Değişik İsimler Verilmesi Doğru Değil
Bazı AVM’lerdeki ibadet edilecek mekânlara mescit yerine dua odası isminin verilmesiyle alakalı Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamada bulundu. Diyanet, “Mescit yerine başka isimler vermek suretiyle yanlış çağrışımlara sebep olmak daha doğrudur. Kişisel olarak ibadetlerimizi dinen ibadet şartlarına aykırılık söz konusu olmadıkça o yerde namaz kılınmasında bir sakınca olmaz. Ancak bir Müslüman’ın dinimizce haram kılınan içkiden uzak durması en uygun olan davranış biçimidir. Başkanlık olarak alışveriş merkezleri yapılırken mescit yeri belirlenmesini tavsiye ediyoruz.” demişti. Ancak AVM’ler bu konuyu dikkate almayarak halen ‘Mescit’ yerine ‘Dua Odası’nı kullanmayı tercih ediyor. Bakanlığın bu konuya el atmadığı sürece AVM yetkilileri bu durumu görmemezlikten gelmeye devam edecek gibi duruyor
Habervaktim.com

Çevrimdışı osmanlı

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 379
  • Okula hayır, Açık lise kolejlerine evet.
Ynt: Fetih Tarih Oldu Simdi Ayin Zamani
« Yanıtla #2 : 05 Aralık 2013, 20:36:04 »
Bu zırtapozlar gavur özentisindeler yada gizli gavurlar (avm sahipleri). Dış ülkelerde bu tip yerlerde "prayer room" diye bir ibareyi türkçeleştirmişler anlaşılan. Hususen uzak şark devletlerinde bu ibare daha çok. Yanyana mecid ile yoga odası var. Hatta bazı yerlerede yanı mekanı tahsis etmişler. Prayer Room' a yani dua odasına gittiğinizde bakıyorsunuz bir putperest yoga yapıyor yanında bir msülüman namaz kılıyor. Acayip tezat. Her halde buradada maksat dinler arası diyalogla aynı yerde ibadet edinmidir acaba diyorum???
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...