İnsana yakışan, ilim tahsil etmektir Cehaletle bocalayıp kalmamalıdır.
Bu mânâda, şu âyet-i kerime geldi:
—"... De ki: Hiç bilenlerle bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer sûresi, âyet: 9)
Böylece, ilimle uğraşanların, diğerlerine nazaran daha faziletli olduğu anlaşıldı. Ayrıca, Resûlullah (s.a.v.)
—
"Âlim veya öğrenci olmayanda hayır yoktur." Ebû Derda (r.a.) şöyle anlatır:
— Âlimleriniz günden güne ölüp aranızdan ayrıldığı halde, cahillerinizin hâlâ bir şey öğrenmediğini görüyorum. Nedendir?İ
ilim kalkmadan önce, öğreniniz, ilmin kalkması alimlerin gitmesiyle olur.
***
Urve b. Zübeyr, çocuklarına şöyle dedi:
— Çocuklarım, öğreniniz, bir kavminküçükleri olsanız bile;bir başka kavmin kavmin büyükleri olursunuz.
Bir yaşlı için hiçbir şey bilmemek ne kadar ayıptır.
***
Şa'bî şöyle der:
— Bir kimse, Şam'dan kalkıp Yemen'e kadar gitse gelecekte kendisine faydalı bir kelime öğrense, onun bu gidişinin boşuna olmadığı görüşündeyim.
Bil ki, ilmin çeşitleri vardır. Bu çeşitlerin her biri Allah katında güzeldir.
Ama, hiçbiri fıkıh ilmi gibi değildir.
Durum böyle olunca, insana gereken diğerlerine nazaran en fazla fıkıh ilmine önem vermektir.
Çünkü, bir kimse, fıkıh ilmini bilirse diğerlerini bilip öğrenmek kendisine kolay gelir.
Çünkü, fıkıh dinin kıvamıdır.
Ebu Hüreyre (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu anlatır:
—
"Dinde fakih olmak kadar önemli hiçbir şeyle Allah'a ibadet edilmemiştir."Yine buyurdu:
-
"Bir fakih, şeytana karşı bin şuursuz âbitten daha zorludur." -.Ebu Derda (r.a.) şöyle anlatır:
Bir saat fıkıh ilmine çalışmak, fıkıhsız olarak, bir gece sabaha kadaribadetten benim için daha sevimlidir.
İbnii Abbas (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu anlattı:
Allah bir kimse için hayır dilerse, onu dinde fakih kılar." Ömer b. Hattab (r.a.), şöyle hitap etti: bir iş başına geçmeden önce, fıkıh ilmini öğrenmeye çalışınız.
***
bir kimse, fıkıh ilminden bol miktarda nasibini aldıktan sonra, onun için gerekli olanla yetinip kalmamaktır. Ondan sonra, züht ve hikmet ilmine bakmalıdır. Âhiret ilmini, sâlih zâtların hâllerini öğrenmelidir.
bir kimse, fıkıh ilmini öğrenir; züht ve hikmet ilmine bakmazsa, kalbi kararı, katılaşır.Kalbi kararıp katılaşan bir kimse, Allah'tan uzaktır.
Astronomiyi, felsefeyi ve matematiği yeteri kadar öğrenmekte bir mahzur yoktur.
Kıbleyi tayin ilmini, hesap ilmini öğrendikten sonra, nücum ilminin daha fazlasına gitmemelidir.
Bu manadâda, Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
-
Daha nice alâmetler vardır. Onlar yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.."(Nahl sûresi, âyet: 16)
Başka âyette şöyle buyurdu:
-
""Denizin ve yerin karanlıklarında yolu bulasınız diye, sizin için yıldızları yaratan Allah'tır." (9/97)
***
Hz. Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Kıblenizi tayin edecek kadar, yıldızlar ilmine çalışınız; soyunuzu bilecek kadarda nesepler ilmine...
***
Rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, yıldızlar ıhakkında münazarayı yasak etmiştir.
***
Abdullah b. Abbas, Meymun b. Mihran'a şöyle dedi:
Yıldızlara bağlanıp kalma. Böyle bir bağlanış, sihre ve kehanete götürür...
Bostanü'l-Arifin. S. 778