Gönderen Konu: Yolun dosdoğru olanı  (Okunma sayısı 2491 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ebuzerr

  • okur
  • *
  • İleti: 72
Yolun dosdoğru olanı
« : 23 Temmuz 2006, 16:29:15 »

Yolun dosdoğru olanı

Dosdoğru yol, emrettiğini yapmak, sakındırdığını terketmek, haber verdiğini tasdik etmek tarzında, Cenâb-ı Hakk'ın kendisiyle Resulü Muhammed (s.a.v.)'i gönderdiği yoldur. Allah'a götüren yol ancak budur. Bu yol, Allah'ın muttaki velî kullarının, Allah'ın kurtuluşa ermiş bağlılarının ve Allah'ın muzaffer ordularının yoludur.

Buna ters düşen her şey, sapıklık ve azgınlık ehlinin yollarındandır ki, Cenâb-ı Hak şüphesiz peygamberini bu azgınlık ve sapıklıktan korumuştur. Allah Teâlâ buyurur:

«Batmakta olan yıldıza andolsun ki, tebliğine muhatap olduğunuz (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır. O, kendiliğinden konuşmamaktadır. O'nun konuşması ancak indirilen bir vahiy iledir» (53 Necm 1-4)

Ve namazlarımızda şöyle dememizi emreder:

«Yâ Rabbi, bizi dosdoğru yola, gazaba uğramış ve sapmış olanların değil, nimete erdirdiğin kimselerin yoluna eriştir» (1 Fatiha 5-7) .

İmâm Tirmizî ve diğer muhaddisler, Adî b. Hâtem' den Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet ederler:

«Yahudiler gazaba uğrayanlar, hıristiyanlar ise sapmış olanlardır» (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân 2; İbn Hanbel lV/378) .

Tirmizî bu hadîsin «sahih» olduğunu belirtir. Süfyân b. Uyeyne ise şöyle demektedir: «Âlimlerimizden doğrudan ayrılanlar için 'Bunda biraz yahûdilere benzerlik var.'; âbidlerimizden haktan sapanlar için ise 'Bunda biraz hıristiyanlara benzerlik var' derlerdi.»

Seleften pek çok kimse şöyle derdi: «Günahkâr âlim ile câhil âbid'in fitnesinden sakının. Çünkü her ikisinin fitnesi de imtihana mâruz kalan kimse için saptırıcı bir fitnedir.»

Gerçeği bilip de onunla amel etmeyen kişi, Cenâb-ı Hakk'ın kendilerinden şöylece bahsettiği yahûdilere benzemektedir:

«Kitabı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyilik yapmalarını emredersiniz! Siz hiç düşünmez misiniz?» (2 Bakara 44).

Cehalet içerisinde, hattâ taşkınlık ve şirk ile Allah'a ibadet eden kimse ise Allah Teâlâ'nın şöylece söz ettiği hıristiyanlara benzer:

«Ey Ehl-i Kitâb, haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir milletin heveslerine uymayın» (5 Mâide 77) .

Şu halde birincisi taşkınlardan, ikincisi ise sapıtanlardandır. Şüphesiz ki taşkınlık, hevâ ve hevese uymak, sapıklık da hidâyetten uzak olmaktır. Cenâb-ı Hak buyurur:

«Ey habibim, onlara Şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler» (7 A'râf 175-176) .

Yüce Allah buyurmaktadır:

«Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimden yüz çevirteceğim. Onlar bütün âyetleri görseler yine de inanmazlar; doğru yolu görseler yol olarak benimsemezler; azgınlık yolunu görseler hemen onu yol edinirler. Bu onların mucizelerimizi yalan saymaları ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir» (7 A'râf 146).

Sapıklık ve taşkınlığı bir arada kendisinde bulunduran kişide hem yahûdîlere, hem hıristiyanlara benzerlik vardır. Cenâb-ı Hak'tan bizi ve diğer kardeşlerimizi kendilerine bol nimet verdiği peygamberler, şehidler, sâlihler ve özü-sözü bir ve hak olan kişilerin yoluna eriştirmesini diliyoruz. Bunlar ne güzel dostturlar