SonuçKur’ân-ı Kerîm’deki tasvirlerin genel hatları arasında görebildiğimiz kadarı ile Firavun, ilâhlık iddiasında bulunan bir şaşkın, kendisinden başka tanrı olup olmadığını anlamak için gayet yüksek kule yaptıracak kadar da marazi ruha sahip bir sapkındır. O, halkını küçümseyerek zayıfları ezen, gerçeklerden uzak yaşayan bir kraldır. Firavun portresinin en temel özelliği ise Allah’ın kâinattaki hâkimiyetini reddetmesidir. Firavun’un ilâhlık ve rablik iddiası, kendisinden başka itaat edilecek, kanun koyacak, yönetecek güç tanımadığını göstermektedir. Firavun ve hanedanı, kendilerini mülkün tek hâkimi saymışlardır. Böylece küçük bir azınlık servet içinde yüzerken, halkın büyük çoğunluğu köleleştirilmiş, açlık ve sefalet içinde bırakılmışlardır.
Âyet-i kerîmelerin, Firavun’u fert olarak ele almaktan çok, Firavun ailesi (âl-i Fir’avn), avenesi (mele’), kavmi ve askerleri (cünûd) şeklinde erkânıyla birlikte zikretmesi, Firavun’u tek bir kişi olmaktan daha çok zalim bir zihniyet, karanlık bir odak ve dehşetli bir merkez olarak işaretlemektedir denilebilir.
Kur’ân’da en az altı sûrede ayrıntılı olarak yer alan Hz. Musa (a.s) ile Firavun kıssasında pek çok hikmetler bulunmakla birlikte, bu yazıda oldukça sınırlı sayılabilecek özelliklere değinebildik. Bu kıssalar ve tekrarlarında Firavun ve cemiyetinin haksız bir şekilde büyüklenmeleri, mucizeleri gördüklerinde “sihirdir” demeleri, halkın Firavun ve cemiyetinden korkması, Firavun ve meleinin ziynet ve servet içerisinde yüzmeleri gibi hususlar işlenmektedir. Firavunlar, düz Mısır coğrafyasında kendi hükümranlık alâmetleri olarak gayet yüksek ve büyük piramitler inşa ettirmiş, yekpare dikilitaşlar yaptırmışlardır. İsrail oğullarının maruz kaldıkları işkenceler ve onlardaki müthiş ölüm korkuları da bu sûrelerde yer alan konulardır.
*İstanbul Üniv. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi
Musa Kazım Gülçür
Dipnotlar1.
http://www.islamic-awareness.org/Quran/Contrad/External/josephdetail.html2. Ana Britannica, Ana Yayıncılık, 12/235.
3. Mele: Bir rey üzerine bir araya gelip şekil ve görünüşü insanın gözlerini, kıymet ve önemleri de insanların gönüllerini dolduran cemaat, bütün adına söz söylemeye yetkili kişilerin teşkil ettikleri heyet, danışma meclisi. Görülüyor ki, bu mânâ, zamanımızda Frenklerin “sosyete” adını verdikleri cemiyet mânâsınadır. Bunda bir maksat üzere toplanmış olmak, iyi anlaşma, uzlaşma ve kıymetli olma en esaslı anlamı teşkil eder. Meselâ bir dernek, bir kabine ve bir parlamento, bir ordu ve herhangi bir toplumun bütünü adına söz söylemeye yetkili kişilerin bir araya gelip bir heyet teşkil etmesi hep birer “mele” demek olur. Ve önde gelen eşrafa “mele” denilmesi de bu yüzdendir. (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Azim Neşriyat, 4/90–91.)
4. Yazır, 4/93–94.
5. Elmalılı, 4/97.
6. Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi, 4/97–98.
7. Râzi, 19/41.
8. Hermann Ranke, Die Ägyptischen Personennamen, Verzeichnis der Namen, Verlag Von J. J. Augustin in Glückstadt, Band I, 1935, Band II, 1952.
9. Mısır’da, 19. yüzyılın başlarında bulunan bu papirüs, Hollanda’daki Leiden Müzesi’ne götürülmüş ve A. H. Gardiner tarafından 1909’da tercüme edilmiştir. Papirüsün tamamı “Admonitions of an Egyptian from a Heiratic Papyrus in Leiden (Leiden’deki Papirüste Bir Mısırlının Nasihatleri)” adlı kitapta yer almaktadır.
10.
http://ohr.edu/yhiy/article.php/838