Gönderen Konu: Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler) / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)  (Okunma sayısı 85826 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sevgi, Sevilen ve Gereği
« Yanıtla #15 : 04 Mayıs 2011, 16:55:35 »

Sevgi, Sevilen ve Gereği

Acaiptir, bir mümine yakışmaz, ama yine de söyler:

- “Falan yakınlık kazandı veya uzaklaştı.”

- “Falana dünyalık verildi veya iflas etti.”

- “Şu adam zengin oldu veya fakirleşti.”

- “İşte şu adam var ya, o büyüdü yahut küçüldü.”

- “Şu insanı görüyor musun? İşte o dillere destan oldu yahut unutuldu.”


Daha bunlar gibi birçok sözler. Hepsi dedikodu cinsinden. Bu sözler, bir iman sahibinin ağzında iyi olmuyor; yakışmıyor. Herkesin kendine has bir karakteri ve yolu vardır. İman sahibinin de bir yolu olmalıdır.

Acaba iman sahibi bilmez mi ki? Allah (CC) birdir, birliği sever. Her şeyde tek olmayı diler. Sevilme babında da tek olmayı ister. Kendinden başkasının sevilmesini istemez. Zaten iki sevgi bir arada olmaz. Hakk’tan (CC) başkası sevilince Hakk (CC) sevgisi kalmaz. İnsan başka sevgilerle ve çeşitli dedikodularla uğraşınca Hakk (CC) sevgisi zedelenir.

Her iyilik edene bağlanmak olmaz. Bir başkası sevilince Hakk (CC) sevgisi kalpte azalır. Allah (CC) Gayûrdur. Orada yalnız kendi sevgisinin bulunmasını ister.

Başka şeyleri üzerinden bir yana at. Başkasını dilinden bırak. Onlara koşmaktan vazgeç, onların yaptığı iyiliği Hakk’tan (CC) gör. Eğer kuldan görürsen kulu seversin. Çünkü Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

- “Kalp, iyilik edeni sever.”

Allah’ın (CC) sevgisine layıksan o seni esirger. Her yandan halkı senden keser. Her bakımdan O’nu (CC) sevmek için halkın yolunu sana uğratmaz. İşte o zaman Hakk’a (CC) bağlanabilirsen cümle varlığın Hakk’ın (CC) olur.

Biraz kendini dene, yalnız Hakk’ı (CC) sev. Göreceksin ki yalnız hayrın ve şerrin sahibi Allah’tır (CC). Bu halinde ilahi bir cezbe gelir, nefsin de yok olur. İlahî varlığın gayrisi yok olur gider. İşte… o zaman sana hayır elleri açılır. İlk bakışta dünyalık işler senin için bol olur. Diller seni över. Herkes senin arzun olmadan yardıma koşar. Ahiret işlerin daha başka olur. Orası senin için tadına doyulmaz bir yer olur.

Hakk’a (CC) bağlan; ona karşı edepli ol. Seni gözeteni gözet. Sana yar olana sen de yar ol. Seni seveni sev. Seni çağırana koş. Senin işini yoluna koyana elindekini harca.

Seni pislikten koruyana yar ol. Ölümden beri olana borçlu ol. Kötülüklerini giderene minnettar ol. Bir sürü adi vehimlerden seni esirgeyene bağlan. Her şeytan tipinden, aldatıcı ve cahil arkadaşların elinden kurtaran senin en yakın dostundur. Onu ara! Etrafını bir sürü yol kesiciler sarmışken seni onların önünden alan, elbette ki en yakın dostun sayılır; onun yolunu gözet.


Hak ve bir sürü maddi şeyler ve heva birbirine uyabilir mi? Birtakım maddî kıymetlerin içinde sayılan şeylerle ilahi kuvvetler bir olabilir mi?

Ne dünya ile ahiret birdir ne de değersiz şeylerin önünde ilahi kıymetlerin bir olur.

Kendini nerede görüyorsun?

Sen ve bütün varlıklar; ilk, son, iç ve dış hepsinin gidişi Hakka’dır (CC). Bütün kalpler onun için atar. Bütün ağırlıklar Hakk (CC) canibindedir.
Bütün iyilikler oradan gelir.



Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Keşif ve Müşahede
« Yanıtla #16 : 10 Mayıs 2011, 12:26:37 »
Keşif ve Müşahede

Allah sevgililerine ve bunlardan bir kısım olan Ebdale, akıllara durgunluk veren, adet ve resmiyeti ortadan kaldıran Ef’al-i İlahi’nin tecellisi açılır. Bu tecelli iki kısma ayrılmıştır: Cemal ve Celal sıfatlarının tecellisidir. Celal, aynı zamanda azamet manasına da gelir. Bunların tecellisi kalbe çok giran (Bıktırıcı, fena, katı) gelir. İnsanı müthiş sarsar. Bu hal kalpde olur fakat zahiri duygulara da sirayet eder. Bazen görülür ve işitilir. Bu hali, bir ravi, Peygamber (S.A) efendimizden nakletmiştir:

Namazda, yemek kabının kaynamasına benzeyen bir ses işitilirdi. Bu ses kalbden gelmiş ve zahirde de işitilmiştir. Bu hale sebep, Allah’ın Celal sıfatının tecellisini görmesi ve azamet-i İlahi’nin keşfolmasıdır... Bu hale benzer şeyler Hz. İbrahim’den (A.S) keza, Hz. Ömer (R.A) rivayet edilmiştir...

Cemal sıfatının tecellisine gelince: Bu sıfatın tecellisinde kalb nurla dolar ve bununla boş olur. Bu halde kalb rahat eder. Lütuflara erer. Güzel konuşmaları burada duyar. Güzel sözleri bu halde işitir. Bununla beraber, kendisine yüksek hediye müjdeleri burada verilir. Ve yüksek derecelere çıktığı kendisine burada haber verilir. Bu öyle bir makamdır ki; bundan sonrasında kulun hiçbir dahli olmaz. Her şey ezeli nisbete bağlanır. Kalem kurur. Artık taksim ne ise o gelmeğe başlar. Allah fazlını ve rahmetini istidatlar nisbetinde verir, rahmet ve şevkatini onlara ispatlar. Bu hal ecel gelinceye kadar devam eder. Ki, bu malum olan ölüm zamanıdır. Bundan sonra daha fazla açılır. Perdeler kalkar. Yükseldikçe yükselir. Bunun dünyada verilmemesinin sebebi, Allah’a karşı olan sevgi ve muhabbetlerinin onları bir tehlikeye götürmemesi içindir. Sonra takatları kesilir. Helak olurlar, zayıf düşer, ibadetlerini yapamazlar. Halbuki onlar ölünceye kadar ibadet etmekle mükelleftirler. Bunlara, bu maddi hayatta tam tecelli etmemesi ve tam tecelliyi öteki aleme bırakması O’nun merhametinin eseridir. Böyle yapmakla sevdiklerinin kalplerini tedavi eder. Terbiye eder ve madde alemi ile manevi alemi bu şekilde idare eder. İncelikleri bilen ve hüküm veren O’dur. Kullarına lütfunu, merhametini esirgemeyen O’dur...


Bu halleri anlatan bir rivayet Hz. Rasulullah’tan şöyle nakledilmiştir:

Efendimiz, maddi alemle biraz meşgul olduğu zaman:

- “Ey Bilal, bizi biraz dinlendir. Ezan oku da namaza kalkalım...”

Buyurmuştur. Bunu, anlattığımız güzellikleri görmek için söylemiştir... Yine bu sebeple şöyle buyurmuştur:

- “Namaz, gönlümün sürurudur...” (Sevinç)


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Manevi Ölüm
« Yanıtla #17 : 12 Mayıs 2011, 16:09:21 »
Manevi Ölüm

Halkın malına göz dikmez, onların elindekinden kendini mustağni kılarsan, kötü isteklerin ölmeğe başlar. Böyle olunca sende hiçbir kötülüğe karşı meyil kalmaz. Bunlar hep Allah’ın yardımı ile olur. Bu inayet ve yardım sayesinde öyle bir hayata kavuşursun ki ondan sonra ölüm yoktur. Bundan bulacağın zenginlik tükenmez; verilen alınmaz... Rahatın bozulmaz... Hiçbir sevdiğinden mahrum olmazsın. Öğrendiğini unutmaz, sonundan korkmazsın...

Bu yeni varlıkla bambaşka bir aleme geçersin; saadeti bitmez tükenmez... Sultanlığın bir türlü sonu gelmez. Yüksekliği bir türlü nihayete ermez. Burada yalnız tazim olunur, tahkir olunmaz.


Çünkü sende artık bir meniyet vardır. Ve doğruluk zatında mevcuttur. Söylediğin Hak, yaptığın doğrudur. Sen artık eşsiz bir cevher haline gelmişsin. Tekle tek, birle bir olmuşsun. Gizlinin gizlisi, sırrın sırrı oldun; yetmez mi?

Bu hal ve bu alemde sen, peygamberlerin vekilisin demektir. Velayet sırrı sende biter. Ebdallar(velilerden bir kısım) şekline bürünür. Her dert seninle biter. Her ihtiyaç seninle görülür. Yağmur arzunla yağar. Bitkiler sevginle biter... Yeşerir... İster sultan, isterse çoban, ister imam ister cemaat hepsinin belasını def edersin...

Sen bundan böyle ibadın ve biladın amirisin; eller sana yardıma gelir... Ayaklar sana hediyeler taşır. Diller seni övmeğe başlar. Bunlar Allah’ın izni ile olur. İki kişi dahi, aleyhinde söylenecek tek kelime bulamaz...

Ey bunca in’am ve ihsan yapan Allah, bunlar hep senin vergilerindir. İkramındır. (Allah büyük ihsan sahibidir.)

Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yapılan İşin Durumu Belirene Kadar Durmak
« Yanıtla #18 : 15 Mayıs 2011, 01:33:36 »
Yapılan İşin Durumu Belirene Kadar Durmak

Her imanlı ayık olmalı. Kaldı ki ayık olmak, her işin aslını bilmek bir vazifedir. Her geleni almak değil, onun aslını araştırmak gerekir. Ta verilen hüküm belli oluncaya kadar durmalıdır. Helalliği bilinecek, mubah olduğu anlaşılacak, ondan sonra kabul faslı başlayacaktır.

İman sahibi teftiş eder, sonra alır. İçi bozuk, münafık ise önüne geleni alır.
Peygamber (SAV) Efendimiz bu manaya işaret ederek şöyle buyurdu:

- “Mümin, işin temeline vakıf olandır”

Bir başka Hadis-i Şeriflerinde ise şöyle buyurdu

- “Şüpheliyi bırak, şüpheli olmadığı bilindikten sonra kabul et.”

İman sahibi önüne serilen her sofraya oturmaz; bekler. Verilen her şeyi içmez. Teklif edilen her kadını almaz. Bunların dışında kalan diğer işlerde yapılan tekliflere de hemen koşmaz; bekler, sağlam hüküm verilinceye kadar elini sürmez. O hüküm verildi mi iş tamamdır. Yer, içer; ibadet eder. İş bu sayılanlar, her iman sahibinin en az uyması gereken iştir.

Şayet iman sahibi takva derecesinde ise daha titiz davranır. İyi olduğuna dair hüküm verilse dahi yine bekler. Belki de sonra verilecek emirlerin gereği yapılınca şimdikinden üstün dereceler alacaktır. Bilinmez ki…

Burada üç hal anlatmak icap eder:

a) Bu her müminin işidir. Allah’ın (CC) emirlerine göre iş tutmak.

b) Bu velîlik mertebesidir ve fenafillah halidir. Bunlar yalnız kadere uyar.

c) Bu zümre sayılan iki zümreden daha üstündür. Belki de yaptıklarının hiç farkında olmazlar. İşlerinde yalnız kudret eli hüküm sürer; hasılı büyük insanlardır.


Birinci derecede olana yine beklemek gerek. Ama ikinci için değil… Üçüncü dereceye varan için değil…

İş bu üçüncü derecede belirtilen zatlar, yer içerler. Bunlardan ilahi emir dışı hareket çıkmaz. Bu vasfı alan belirttiğimiz iman sahibi kötü işlere karşı mahfuzdur. İman hudutlarını aşması beklenemez. Allah (CC), Hz. Yusuf’u (AS) esirgediği gibi bu vasfı alan iman sahiplerini de kötülüklerden korur.

Kul, bu durumda esirgenen ve her işi kolaylıkla biten biridir. Sanki iyi yollar onun için sonuna kadar açık. Aksi ise kapalıdır. Rahatça yürür; ilahi emirleri usanmadan, üşenmeden yerine getirir.

İradesi Hakk’a (CC) bağlıdır. Onun rızasını almak, Hakk’ın (CC) rızasını kazanmak olur. Bu makam çok yüksektir, velîlik mertebesinin en üstünüdür. Bunlar Peygamberlik derecesine kadar ulaşmış büyük sır sahipleridir.

Böylece bütün gidişatını, yolunu Allah (CC) yolunun hakiki yolcularına uydurmalıdır…

Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Teşekkür edeiz
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ölümsüz Hayat, Hayatsız Ölüm
« Yanıtla #20 : 17 Mayıs 2011, 13:19:40 »
Teşekkür edeiz

Biz teşekkür ederiz.

Çevrimdışı cennet_nuru

  • Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değil...
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 485
  • Her nefesimi SANA yönelmiş dualar eyle ...
    • sadakat.net
Allah razı olsun binlerce kez Mücteba kardeşim bazı bilgileri kopyaladım arşivime ekliyorum helal et hakkını inşa.Allah
O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah razı olsun binlerce kez Mücteba kardeşim bazı bilgileri kopyaladım arşivime ekliyorum helal et hakkını inşa.Allah

Niyetimiz, derdimiz, gayretimiz iyiliğe vesile olmak. Faideli olabiliyorsak ne mutlu bizlere...


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Velilere Uymak
« Yanıtla #23 : 18 Mayıs 2011, 16:07:33 »
Velilere Uymak

Sen nefsine ve kötü arzularına taptıkça, velilerin derecesine çıkmayı isteme...

Halbuki onlar yalnız Mevlaya kulluk ederler. Senin istediğin dünya, onlarınki ise ukba...

Sen yalnız bu dünyayı görürsün, onlar yerin, göğün sahibini görürler.

Sen halkla ünsiyet edersin, onlar daima Hakla olurlar...

Senin kalbin, yerdekilere bağlı; onların kalbleri arşa bağlıdır.

Sen gördüğünü tuzağa düşürmek istersin, onlara gelince, senin gördüklerine iltifat etmezler. Yalnız yaratanı görürler ve O’nun emirlerine uymağa bakarlar.

O, Allah dostları, bulacaklarını Hak’la buldular, ereceklerine erdiler. Sana gelince; zavallı bir halde, şehvetine uydun kaldın.. Yalnız dünyayı ve arzularını gördün. Halbuki onlar; halkı, arzularını, temennilerini bırakarak bu yola girdiler. Yüksek derecelere bu sayade erdiler. Onları bu makama, yaptıkları, ibadet, taat, sena götürdü. Bu da onlara Allah’ın ihsanıdır, ki istediğine verir.

Onlar; ibadete, taata; Allah’ın yardımı ve verdiği kolaylıkla, bıkmadan usanmadan koştular.

İbadet onlara ruh oldu... Manevi bir gıda oldu.

Onlar, bu hale devam ettiklerinde dünya başlarına bela oldu. Bir felaket halini aldı. Fakat onlar bunu duymadılar. Kendilerini cennet evinde gördüler. Onlar her şeyin evvelini aradılar, şimdiki haline aldanmadılar. Hak Teâla onları evvelden niçin yarattı ve neyi anlattıysa onu öğrenmeğe çalıştılar.

Yer onların hürmetinde durur. Sema onların duası ile açılır. Ölüm, onların kararı ile olur. Bu salahiyeti onlara mevla vermiştir.

Padişah onları yerin düzeni için yaratmıştır, yer yüzünü onlarla bezetmiştir. Onlar hep birden dağlar gibidirler. Hak’ka giden yollar bunlar arasından açılmıştır.

Malı, mülkü gaye edinip, bunlardan kaçana merhamet yoktur.

Onlar, yeryüzündekilerin hayırlısıdır. Yer, gök baki kaldıkça onlara selam ve saygılar olsun...

Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı cennet_nuru

  • Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değil...
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 485
  • Her nefesimi SANA yönelmiş dualar eyle ...
    • sadakat.net
Allah razı olsun devamını bekliyoruz inşa.Allah
O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nasihatler
« Yanıtla #25 : 19 Mayıs 2011, 14:05:59 »
Allah razı olsun devamını bekliyoruz inşa.Allah

Hazreti Allah cümlemizden razı ve memnun olsun.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Doğruluk ve Nasihat
« Yanıtla #26 : 23 Mayıs 2011, 11:57:08 »
Doğruluk ve Nasihat

Yaradanına karşı doğruluk gösteren, yabancıdan kaçar, sabah akşam Hak’la olur. Gayrısına yüz vermez.

Ey cemaat!..

Size ait olmayanı istemeyin.!

Hak’kı birleyin, şirk koşmayın.!

Allah’a yemin olsun ki, kader okları sizi bulur. Bir defa yerinden çıkan kader oku, nerede olsanız sizi bulur.

Kendini hak yola vermişler, Hak’dan gayrisini yitirirler, fani varlıkları yok olur. Sonra Allah onlara kefildir.


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

mazhar

  • Ziyaretçi
Eğer sen Allah'ın emrinde olursan,bütün canlılar da senin emrinde olur.


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İman Ağacı
« Yanıtla #28 : 24 Mayıs 2011, 13:09:43 »
Eğer sen Allah'ın emrinde olursan,bütün canlılar da senin emrinde olur.


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Allah razı olsun.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Rıza Yolunu İstemek ve Orada Yok Olmak
« Yanıtla #29 : 25 Mayıs 2011, 16:30:35 »
Rıza Yolunu İstemek ve Orada Yok Olmak

Allah’tan (CC) rıza ve yoklukta var olmayı isteyin. Bütün olanlara boyun eğip bir yana durmak, en büyük rahatlıktır. İlahi emirler dahilinde işlerin yoluna girmesini beklemek en iyi şeydir. Dünyanın cenneti, gönül rahatıdır. Buna ermek isteyen sakin ve olanlara razı olmalıdır.

Olanlara razı olmak, bunların içinde kendini Hakk’a (CC) teslim olmuş bulmak en iyi yoldur. Allah’ın (CC) mânâ kapısı buradan açılır. Ve kulun sevilmesi böyle oldukça gerçeğe uyar. Sıkıntı denen illet en büyük dünya azabıdır. Ahiret azabı daha başkadır. Allah (CC) bir kuluna sevgi yolunu gösterirse evvela ona gönül rahatlığı verir; o da bu rahatlık sayesinde hoş bir ömür sürer.

Allah’a (CC) kavuşma yolu buradan başlar. O’nun (CC) nuruna vasıl olma böyle tahakkuk eder.

Geçici zevklerin ardına düşmeyin. Ele geçmesi mümkün olmayanın ardından koşmayın. Eğer kısmetse gelir; değilse zaten gelmez. Kısmet olmayan bir şeyin ardına düşmek, bir ahmaklıktır. Akılsızlık ve bilgisizliktir. İşte dünyanın en büyük azabı budur. Daha evvelki sözlerimizde geçtiği gibi en büyük dert imkansız şeylerle uğraşmaktır.


Kısmetinde yazılı şeyi istemek de ayrı bir görgüsüzlüktür. Daha doğrusu hırstır. İbadet ve kulluk tarafından incelenecek olursa şirk demek de yerinde olur…

Bu kadar istek neye? Hem Allah’ı (CC) sevenin bu kadar lüzumsuz şeyleri istemesi yerinde olmaz. Yaradanını (CC) seven, O’nu (CC) ister. O’nunla (CC) beraber başka bir şey istemek, yerinde olmaz; Sevgilinin gayrini istemek, sevgide yalancılık sayılır. Sevgili için yapılan işten ücret istemek, ayıp olur. İhlasın yokluğunu açığa vurur. İhlas sahibi, kulluk hakkını ödemeye bakar; ötesini efendisine havale eder.

Allah (CC), her varlığın sahibidir. Yapılan her işi ister ki kendisi için olsun. İster ki kulunun bütün işleri kendisi için olsun.

Bir kul şunu iyi bilmelidir ki kendisi ve yaptığı işler efendisine aittir; bu durumda nasıl kendine mahsus olmak üzere birçok şeyler talep edebilir.

Birçok yerlerde de anlattık. Kulun ibadet etmesi ona Allah’ın (CC) bir muvaffakiyet kudreti vermesi sonucudur. Ona kudret, kuvvet vermek Allah’ın (CC) elindedir.

Ceza veya mükafat beklemektense elinde bulunana şükretmek daha iyi olur.

Sonra o kul görmüyor mu ki her kimin elinde nimet çoğalırsa neticesi iyi olmuyor. Bu, çok kere vakidir. Evvela iyidir; sonra ne olduğu görülür. Azar, Allah’a (CC) darılır; kadere kabahat bulur, Nimeti beğenmez; derdi, gamı çoğalır. Kendinde olanı beğenmez, az görür. Başkasının malına göz diker.


Bu insanlar neden ellerindekine razı olmazlar? Öyle zaman olur ki bu huysuzlukları sonunda ellerindeki de gider. Çünkü kendilerine has olan hiçbir şeyi beğenmezler.

Bütün bu durum, onları öyle perişan eder ki çabukça yaşları büyür. İşleri dağılır. Vücutları yorulur. Bir başkasının elindekine ermek için günlerce alınlarından ter boşanır. Netice olarak günah veya sevap kaygıları da yok olur ve böylece günah sayfaları dolar.

Bu arada en büyük suçları yapmaktan çekinmezler. Emr-i ilahi, onların hiç düşünmek istemedikleri bir şey olur. İstediklerini de bulamazlar. Dünyadan giderken elleri boş olur. Ne başkasının malı fayda vermiştir ne de kendi mallarından bir kazanç temin edebilmişlerdir.

O zavallılar, eğer Allah’a (CC) şükredip dursalardı en büyük nimete ererlerdi. Elinde bulunana ve kısmetine razı olup şükür ve ibadet yolunu aramış olsalardı kendileri için iyi olurdu. Sanki başkasının malına göz dikmekle, ellerine kısmetten fazla bir şey mi geçti?

İstediklerini bulamadılar, aradıklarına eremediler. Yalnız ömürlerini boşa geçirdiler. Ahiretlerini de batırdılar. Onlar bu yaptıkları ile en akılsız bilgisizlerden oldular. Kısmetlerine razı olup ibadet ve taat, ile meşgul olsalardı kendilerine yetecek kadar dünyalık gelirdi. Öbür aleme geçtikleri zaman ise, umduklarından daha iyisini bulurlardı.


Allah (CC), cümlemizi haline razı olanlardan kılsın… Her hususta halini bilenler zümresine dahil eylesin. Sevip doğru yola gidenlerden eylesin. Amin.

Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)