Gönderen Konu: Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler) / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)  (Okunma sayısı 86612 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı akar

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 8

MÜBAREK çok güzel bilgiler yazmışsın ama bütün bu yazılanlar için bir rehber gerekli değil mi?
enicami direk ister, benim gönlüm yürek ister, söylenecek çok söz var amma, söylemeye yürek ister.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
MÜBAREK çok güzel bilgiler yazmışsın ama bütün bu yazılanlar için bir rehber gerekli değil mi?

Şüphesiz ki.

Kula Mürşid-i Kâmil'in Lüzumu

Hazret-i Şeyhü'l-Ekber (k.s.) el-Ethar (tertemiz) buyurdular:

"Eğer senin için; senin iş ve amellerinin üzerinde senden gayri (bir mürşid-i kâmilin) muradı cereyan etmezse; senin nefsinin hevâ-ü hevesinden intikal edip (dönmen ve kurtulman asla) sahih olmaz. Velev ki sen bu (sahada) bütün ömrün boyunca gayret etsen ve çalışsan bile (mürşid-i kâmil olmadan nefs-i emmarenin hevâ-ü hevesinden senin kurtulman) mümkün değildir. (Bundan dolayı:)
Hürmeti (ve saygısı) senin içinde meydana gelen bir mürşid-i kâmil bulduğun zaman; hemen ona hizmet et!
Onun (mürşid-i kâmilin) elinin önünde (gâsilin yani ölü yıkayıcısının elindeki) ölü gibi ol!

O (mürşid-i kâmil), seni dilediğin gibi evirir, çevirir.
Onunla (mürşid-i kâmil ile) beraber senin kendi nefsin üzerinde bir tedbirin yoktur.
Onunla beraber mutlu yaşarsın!
Onun sana emrettiği şeylere yapışmak ve yerine getirmek konusunda yarış halinde ol!
O seni yasakladığı şeylerden kaçın!
O sana bir meslek (ve iş yapmanı) emrettiği zaman, onun emriyle o mesleğe gir; kendi istek ve nefsinin arzusuyla bir mesleğe girişme!
O sana oturmanı emrederse; onun emriyle otur. Kendi nefsinin istek ve arzusuyla oturma!
Zira o, senin hâlinin maslahat ve islahını senden daha iyi bilmektedir.

Ey oğulcağızım!
Seni irşat edecek olan bir mürşid-i kâmili bulmak için çalış!
Mürşid-i kâmil, senin zatın vucûd-i ilâhî ile kemal buluncaya kadar, senin içine doğan hatıralardan (kötü düşüncelerden, o zat) seni korur!
İşte ancak o zaman, itısam (koruma ve dayanmanın) keşfi vücuduyla sen kendi nefsini tedbir edebilirsin!

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:256)



Kalbe Feyzin Akmasının, Mürşidi  Kâmille  Mümkün Olduğu

... kalbe ilâhî nurun ve feyzin akması çok defa kolay elde edilmez. Bu ancak, hakikat ehlinden olan bir Mürşid-i Kâmil'in terbiyesiyle hâsıl olur. Çünkü kişi, Rabbinden mahcuptur, yani önünde perde ve örtüler vardır. Kişinin hicabı (perdesi ise) gafletidir. Bu gaflet perdesi ancak ve ancak Allahü Teâlâ hazretlerinin fazl-ü keremiyle kalkar. Lâkin bu gaflet perdesinin kalkmasının birçok sebepleri vardır. Hastanın ilacını bulması, ancak bir tabîb-i hâzik yani kendi dalında mütehassıs bir doktorun işaretiyle mümkündür.
Bu mütehassıs Doktor, Mürşid-i Kâmil'dir.
Kalbden kir ve pas zail olduğu zaman, kalbden gaybe bir pencere açılır.
Salikin ikrarı tahkiki olur; taklidî değil... Yani iman ve ikrarı taklit olmaktan çıkar, tahkiki olur. Tevhidi, tecrid ve tefrîdî olur.
İşte bu durumda emir akseder ...

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 252)


Ayrıca şu linklere de göz atmanızı öneriyorum.

http://www.sadakat.net/tasavvuf/zamaninsahibinibulmayolunda.htm

http://www.sadakat.net/forum/maneviyat_dunyamiz/mursidi_olmayanin_mursidi_seytanmi-t1692.30.html

http://www.sadakat.net/forum/maneviyat_dunyamiz-b10.0/

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gizli Kusurları Bilinen Veliler

Allah (c.c.) , bazı sevdiği kimseleri diğerlerinin ayıplarına vakıf kılar. Söylenen yalanları, şirki, küfür yollarım sezer. O velî bunlara dayanamaz, kızar bağırır. Bu yaptıkları haliyle Allah (c.c.) için olur. Evvela içten kızar, sonra dışa vurur. Bu durum onu rahatsız eder. Söylenmeye başlar.

O kötülükleri bir bir sayar döker:

- “Böyle Müslümanlık olmaz.”

- “Bu işleri yapanlar şeytandır, şeytan da Allah’ın (c.c.) düşmanıdır.”

Gibi birkaç kelam sarfeder.

Sonra devamla:

- “Yapılan bu işler ancak münafıkların yapacağı iştir. Münafıklar, cehennemin en dibine gireceklerdir.”

Şeklinde söylenir durur…

Bu sözler, o velînin ağzından böylece çıkmaya başlar. Bu sözler, onun veliliğine bir zarar vermez. Aksine bu sözler, onun tam bir velî olduğuna delil sayılır.

O, kendiliğinden konuşmaz. İlahî tecelli onu içine almıştır. O yaptığı işi ilahi tecelli ile yapar. Kaderle hareket eder.

Sözlerini söylerken bazılarının yüzüne karşı, bazılarının da ardından söyler. Ardından söylenince hoşa gitmeyenler için dedikodu yapılır.

Bu dedikoduları önlemek için o velînin aleyhine söz sarfedilir:

- “Bu bir velîdir, neden gıybet eder durur? Onların bu sesine karşılık susmak, belki daha hayırlıdır.”

Sonra dışarıda insanlar gücenir. İç alemde Allah (c.c.) razı olmaz, darılır.

- “Zararı faydasından çoktur.” mealinde buyurulan ayetin hükmü altına girer bu işler.

O velîye burada düşen vazife, şeriata uymaktır. Onun emrine göre hareket etmektir.

Tevbe etmeli, yaptıklarını Allah’ın (c.c.) ve Peygamberin (s.a.v) emirlerine göre yürütmeli. Bu iş o velî için biraz zor olur, ama öbür şaşkınlar için iyi olur. Çünkü bir kimsenin ne kadar kötülüğünü yüzüne vurursan fenalık o kadar artabilir.

Doğru yola ancak Allah (c.c.) hidayet eder.



Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah'ı (c.c.) Bilip Halkı Bırakmak

Allah(c.c.)'ı aradığın zaman halkı yok bil. Halk arasına karıştığın zaman nefsini uzak tut. Halkı bırakıp Hakk’ı (c.c.) düşündüğün zaman varlığın sana yok olduğunu görürsün. Nefsini karıştırmadan halk arasına girersen adil olursun. Sana uyanlar da senden emin olurlar.

İç alemine çekildiğinde her şeyi bırak. Yalnız gir; o zaman asıl arkadaşını sır gözünle, bu gözlerden başka gözlerle hikmetten görürsün.

Nefsin erir; yerine Allah’ın (c.c.) emri gelir. O’na (c.c.) yakınlık gelir. O zaman görürsün. Bilgisizlik bilgi, uzak yakın; sessizlik huzur; korku ünsiyet olmuştur.

Ey şurada duran, sadece iki şey vardır: Yaradan ve yaradılan.

Yaradanı (c.c.) kabul edersen geri kalanlara söyle:

- “Alemlerin sahibinden başkası benim düşmanımdır.”

Bu işler kolay bilinmez. Tadan bilir. Safrası bozuk olan tad alamaz. Ancak tedavi sonunda tadabilir.

Ey karşımda duran
, dinle: İman sahibi yarar iş tutarsa nefsi iyiliğe döner. Kalbin anladığını anlar. Sonra sır olur. Sonra fena bulur. Daha sonra varlık olur. Dostlara kapılar açıktır. Nefsini yola getir, dost ol, oradan gir.

Ey şurada duran, dinle: Fena şey, yaratıkları Yaratana (c.c.) karşı görmektir. Tabiatın melek sıfatına bürünmesidir. Bir zaman sonra bu da yok olur; ilk yaratılış şeklini bulursun. İşte o zaman suyunu Hakk (c.c.) verir. Varlığında filizlenen ekeneği o eker. Eğer bunu istiyorsan İslam ol; Hakk’a (c.c.) bağlan. Sonra bu yolumuzu arzu et. Daha sonra ilahi ilimleri öğrenmeye koyul. Marifet yollarını bundan sonra ara. Bundan vücut bul; var ol, varlığın onunla olsun.

Zahid ol, ilk iş zahidliktir. Bu, bir anlık iştir.
Vefa sahibi ol, bu da az zamanda elde edilir.
Sonu olmayan güzel iş ise marifet yoludur.




Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mücahede Ehli ve Huyları

Nefsiyle mücahede edenlerin, bu yolun hakikatini arayanların aşağıda belirtilen on esasa uyması gerekir.
Bunlara uyanlar, nefislerine hakim kimselerdir. Bu sebeple en güzel şeylere kavuşurlar.

Birincisi: Allah (c.c.) adına yemin etmek.

Bu yemin, ister doğru isterse yanlış olsun; ister kasten isterse sehven olsun yapılmamalı. Yemin etmeyi adet edinmeyene nur yolu açılır; adet edinen zararını mutlaka görür. Yemini az olanın, gayreti çoktur. Arkadaşları arasında sevilir. Allah (c.c.) tarafından kalbine nur kapısı açılır. Bu nurla herkes tarafından seçilir. Gören sever. Düşmanları ondan korkar.

İkincisi: Yalandan sakınmak.

Yalan söylemek yakışmaz. Bilerek veya bilmeyerek söylenecek tek yalan, hayli zararlara yol açar. Yalan söylememeye alışanın kalbi nurla dolar. Bilgisi artar. İşlerine böyle devam ederse zaman olur ki sanki hiç yalan bilmezmiş gibi olur; bu yüzden herkesin sevgisini kazanır. Başkasından yalan işitse dahi ayıplamalı. Başkasının yalanına mani olmak da iyidir. Bunu yapmalı; yalan söyleyenleri bıraktırmak.

Üçüncüsü: Hiç kimseye bir vaadde bulunmamak.

Herkese vaadde bulunmak hatadır, doğru değildir. İnsan elinde olmayan sebepten vaadini yerine getiremez, yalancı olur. Herhangi bir vaadde bulunan kati söz vermemeli. Vaadini inşaAllah gibi sözlerle bitirmelidir.

Bu adeti yerine getirenler cömert olur. Allah (c.c.) tarafından haya perdesine bürünür. Doğru insanların yanında çok sevilir. Allah’ın (c.c.) sevgili bir kulu olur. Derecesi yüce olur.

Dördüncüsü: Yaratılmışlara lanet okumamak.

Lanet etmek yerinde olmaz. Ne kimseye lanet ne de bir şeye eziyet yakışmaz. Bunlar, iyilerin huyundandır. Bunun sonu çok kıymetlidir. Kimse için kötü dil kullanmayanın hayatı emniyet içindedir. Dünyası selamet, ahireti ise azıklıdır. Güçlük görmez. Çünkü kendisi kimsenin kötülüğünü istememiştir. Kulların saygısı, Allah’ın (c.c.) rahmeti onun için olur.

Beşincisi: Beddua etmemek.

Kendine kötülük edilse bile kimseye beddua yakışmaz. Kendisine yapılan her kötü söz veya kötü işe karşılık olarak beddua etmek hiç de iyi sayılmaz.

Beddua etmemeyi adet haline getiren en yüce makamlara erer. Huyunu bununla bezeyen dünyada sevilir, halkın kalbinde sevgisi olur. Herkes davetine icabet eder. Halk arasında efendi olarak bilinir.

Altıncısı: İslam kıblesine yönelip namaz kılan için küfür ve nifak hükmü vermek.

Bu hali benliğine sindiren ilahı rahmete yakındır. En büyük fazilet derecesine ulaşmış olur. Bu, Peygamberimizin (s.a.v) sünnetine uymak için seçilen en iyi yoldur. Müslümanlardan hiçbiri için kötü hüküm vermeyenin manevî duygusu gelişir, azaptan emin olur. Allah’ın (c.c.) rızasına kavuşur. Bu, her iman sahibinin elde etmesi gereken en büyük fazilettir. Bütün insanlar bu huy sahibine merhamet hissi duyarlar.

Yedincisi: Kötülüklere bakmamak ve duyguları korumak.

Bunlar, iman sahibinin en başta yapması gereken iştir. Bunun mükafatı dünyada da görülür. Öbür alemde ise elde edeceği güzelliğin sonu yoktur. İnsanlar için en zor iş budur. Allah (c.c.) bizleri bu yolda başarıya ulaştırsın. Bu güzel huyları yapmayı bize ihsan eylesin. Kalbimizden kötü isteklerin çıkmasına bizim için yardımcı olsun.

Sekizincisi: İnsanların hiçbirine işini gördürmemek.

Bu iş veya o iş gören; ister büyük ister küçük olsun.

İnsan için asıl lazım olan insanların işini almak. Onların dertlerini bitirmek. Onlardan her türlü yardım isteğini kısmak. Bu hal Allah’a (c.c.) kulluk eden için en güzel iştir. İttika yolunu tutan kimse için şart ve bir yoldur. Esasen kötülüğü yasak etmek; iyiliğe teşvik için bu yolun kesin olarak benimsenmesi gerekir. Çünkü bu halde insanlar göze eşit olarak görünür. Bu yol seçilmeye niyet edilirse Allah (c.c.) yardım eder. Yolun tamamen Hakk (c.c.) tarafına döndüğünü görenin imanı daha da artar. Hakikat karşısında insanlar arasında seçme yapmaz. İman izzetini ve servetini koruma yönünden bunları yapmak zorundadır. Çünkü ihlas kapısı buradan açılır.

Dokuzuncusu: İnsanların elinde bulunan her şeyden ümidini kesmek.

Bu da insan için önemlidir. Şerefin korunmasına yardımcıdır. Bu hal özel bir gönül zenginliğidir. Bu halin benimsenmesi şereftir. Temiz bir imanı gösterir. Gönül hastalıklarına şifa olan tevekküle, Allah’a (c.c.) güvenmeye götürür.

Bu hal, Allah’a (c.c.) götürür. Bu hal, zühd yoludur. En küçük kötülük dahi olsa bu yola girenden çıkmaz. Bu, Allah’ına (c.c.) tam güveni olanların benimsediği adettir.

Onuncusu: Tevazu sahibi olmak.

Şimdiye kadar yazdıklarımızın en önemlisi budur.
Bir adam ibadet mi ediyor, tevazu lazım.
Allah (c.c.) katında derecesinin yükselmesini mi istiyor, tevazu yolunu tutması gerek.
Halk arasında sevilmek, manevî makamının büyümesini temenni etmek için tevazu sahibi olmak icap eder.
Dünya ve ahiret işlerinin yoluna girmesi için tevazu yolunun tutulması esastır. Çünkü tevazu huyların temelidir; güzel huyların kaynağıdır.

Tevazu sahibi olmayan hiçbir isteğine esmez. Kul bununla yaralı kimselerle bağdaşabilir. Ve bununla Allah (c.c.) rızasına kavuşması mümkün olur. İman sahibinin açıkta, gizlide tevazu sahibi olması takva derecesinin onda gelişmiş olmasına işarettir.

Tevazu esas manası ile insanın her gördüğü şeyi kendinden üstün olduğu veya olacağı inancına sahip olmalıdır.

Her gördüğü kimse için:
- “Belki bu benden daha üstündür. Allah (c.c.) tarafından benden daha fazla sevilmiştir…” demeli ve bu kanaati benliğine sindirmelidir.

Kendinden küçüğü gördüğünde:
- “Küçüktür, henüz Yaradana karşı gelmemiştir. Halbuki ben Allah’a (c.c.) isyan ettim, karşı geldim; bu benden havırlıdır.” demeli…

Büyük için de şöyle demeli:
Bir bilgini görürse;
- “Bu bilgindir, benim bilmediğimi biliyor. Bana verilmeyen ona verilmiştir. Onun bildiğini ben bilmiyorum, o bildiğiyle amel ediyor; bense cahilim, yapamıyorum.” demeli…

Cahil bir kimseyi gördüğü zaman da:

- “O bilmeyerek günah işliyor, ben bilerek yapıyorum; öldüğümüz zaman bilinir.” şeklinde demelidir.

Bir kafirle karşılaştığı zaman da şöyle demeli:
- “Belki dine gelir, imanlı olur. Belki beri günahlarım yüzünden imansız gidebilirim. Sonumuzun ne olacağı bilinmez…”

- “İşte en büyük iş bu hali almaktır. İnsanın faydalanacağı ilk ve son iş, tevazudur. Kul bu hali ruhunda duyduğu ve tevazu derecesine çıktığı zaman Allah (c.c.) için nasihat izni alır. Herkese nasihat vermeye koyulur. Dünya ve ahiret işlerine dair bütün üzüntüleri gider. Artık Allah’ın (c.c.) sevmiş olduğu insanlardan sayılır. Şeytanın da en büyük düşmanı sayılır. Rahmet kapısına varmış sayılır artık.”

Son olarak birkaç söz daha söylemek gerekecek ki bu da kibir üzerine olacak. Bilindiği gibi tevazu kibrin zıttıdır. Kibirli olanda tevazu olmaz. Bu yüzden kibirli olmak iman sahibine yaramaz. İnsan bu yolun tam gerçekleşmesini istiyorsa kibir ve kendini beğenme yolunu bırakması yerinde olur. Eğer kulluk vazifesini bir yeşeren ağaca benzetirsek onun yetişmesi için kibir bırakılmalıdır. Kendini büyük bilip beğenmeyi bırakmak her iman sahibine düşen tam bir vazifedir.

İşte… bu sevimsiz hallerin ortadan kalkması için tevazu yolu seçilmelidir.
Tevazu zahidlerin en büyük şerefidir. Hak yoluna girenlerin işaretidir.

Yukarıdan beri anlattığımıza şunları da eklemeyi yerinde buluyoruz:
İnsan elbette ki bu kadar şeref sahibi olunca bir makama çıkarılır. İşte o zaman insanı bilmeyerek yıkacak olan şey dedikodudur. Bu tamamen icapsız ve yersiz iştir. Bilhassa cemaat önünde yersiz dedikodu yapmak zararlıdır. Allah (c.c.) saklasın bu durumda olan insan isterse manen en büyük dereceye yükselsin yıkılması bir an işidir.

Bunları yapmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Allah (c.c.) fazlını, ihsanını üzerimizden eksik etmesin.

Allah (c.c.) cümlemizi bu iyi işleri yapmaya muvaffak buyursun.
Allah (c.c.) cümlemizi sözü özü bir olanlardan eylesin.
Ömrümüzün son deminde imanla götürecek her türlü yararlı işi yapmamız için bize yardımcı olsun. Nefsimizin ve şeytanın şerrinden hepimizi korusun.
Amin.



Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mürid ve Murâd

Sen ya müridsin ya murad…

Ya Allah (CC) tarafından istenilen birisin veyahut O’nu (CC) isteyen bir müridsin.

Mürid olduğunu kabul edersen bütün yüklerin merkezi olduğunu da kabul edersin yahut bütün ağırlıkları omuzunda taşıyan biri olduğunu bileceksin. Çünkü arayıcısı, arayıcı her güçlüğe katlanmalı; arzusuna ermesi, istediğini bulması için bu yükleri çekmesi gerek.

Talip için beladan kaçmak olmaz. Nefsine hastalık gelir. Çocuğun ölür, malın çalınır. Bağına bahçene afet gelir. Bunların hepsini hoş karşılayacaksın. Bunlar, seni manevî günahlardan, kirlerden koruyacaklardır. Böylece hakikati sevenlere katılacaksın; onları bulacaksın.

Bu mana demek değildir ki bu gibi afetleri arayacaksın… Hayır. Gelene razı olacaksın, yani elinde olmadan…

Eğer murad isen yine vazifelerin olacak. O zaman daha ağır bir vazife ile başbaşasın. İşte o zaman Hakk’ı (CC) sakın itham etme. Bela gelirse şikayet etme. Sonra kıymetin düşer. Hakk (CC) seni seviyor. Böyle ufak tefek işlerle seni tecrübe ediyor. Seni tam olgun mertebeye çıkarmak için bunlarla deniyor. Böylece derecen yükselir. Velîlerin derecesine çıkarsın. Senin derecen onlardan alttır. Yerinde kalmak mı istersin? Onların yeri, senin bulunduğun süfli alemden yücedir. Onların yanına varmak istemez misin? Bulunduğun durum aşağıdır. Bu aşağılık içinde kalmayı arzu eder misin? Sen bunları arzu etsen bile Allah (CC) istemez. Çünkü O (CC), seni seçmiştir. Senin için O’nun (CC) bilgisi, senin bildiklerinden çok üstündür.

O (CC), senin için iyiyi seçiyor; en güzeli hazırlıyor. En yararlı hangisi ise onu söylüyor. Sen bunları kabul etmekten çekmiyorsun.

Burada sen bazı şeyler diyebilirsin. Mesela:

- “Allah (CC) madem birini seviyor, onu istiyor neden cefa veriyor? Halbuki bu cefa, en çok sevilene oluyor.”

Bu durumda sana Peygamberin (SAV) durumunu anlatmak yeter. O (SAV), en çok sevilendir. Bununla beraber en fazla cefa çekendir. Bu hali Peygamberimiz (SAV) şöyle beyan ediyor:

- “Kimsenin yapamayacağı şekilde Allah’tan (CC) korkarım. Allah (CC) yolunda kimsenin çekmediği ezayı çekerim. Öyle zaman oldu ki bir ay yiyecek bulamadım.”

Yine buyuruyor:

- “Ben Allah’ı (CC) en çok bilenim ve en çok korkanım.”

İşte Hadis-i Şerifler. Bunlar cefaları anlatır. Sebebi ise ilahi derecelerinin artması içindir. Onların derecesi ancak dünyada yapılan amelle yükselir. Dünya ise öbür alemin kazanç yeridir.

Peygamberlerin (AS) vazifesi, ilahi emirleri yerine getirdikten sonra sabırlı olmak ve olan işlere mukavemet etmektir.

Sonra bu dünya biter. Öbür alem başlar; ebedî saadete ererler.




Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şeytanla Bir Konuşma

Rüya gördüm:
Büyük bir topluluk içindeydim. Şeytan da orada idi. Onu öldürmek istedim.

Bana şöyle dedi:

- “Beni neden öldürmek istiyorsun? Benim ne günahım var? Eğer bir şey şer olacaksa, onu hayra çeviremem. Yine bir şey hayır olarak kalacaksa, onu da şer yapmağa gücüm yetmez. Benim elimde ne var?

Tipi erkekle kadın arası bir halde idi. Güzel konuşması (!) vardı. Yüzü buruşuktu. Çenesinde biraz kıl vardı. Görünüşü çirkindi. Biçimi sevilecek gibi değildi.

Sora yüzüme baktı, hafifçe utanarak gülümsedi.

Bu vaka: Hicri 12. Zilhicce’nin 516 Pazar gecesi oldu.


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hayrı Tavsiye

Allah’ın ve Hz. RasulAllah’ın emirlerine uyun; şahsi arzularınıza ve hissiyatınıza mağlup olarak bid’at yoluna sapmayın !

İtaat edin; türlü ve bozuk yollara ayrılmayın!...

Allah’ı tevhid edin; hiçbir zaman şirk koşmayın!... Hakkı tenzih edin; itham etmeyin...

Doğruluk karşısında şüpheye düşmeyin; tasdik edin. Hep birden kardeş olun, aranıza düşmanlık sokmayın.

Doğruluktan nefret etmeyin, daima Hak yolu ve yolcularını arayın, usanmayın...

Sonuna kadar çalışın; bekleyin ümitsizliğe düşmeyin...

Daima doğru yolda toplanın, sevişin aranıza sevimsizlik girmesin...

Yaptığınız kötülükleri bırakın; tövbe edin; bir defa yaptığınız hatayı ikinci defa yapmayın!..

İçinizi dışınızı temiz tutun. Uğursuz, çıkmaz, karanlık bataklıklara düşmeyin...

Rabbınızın taatı ile ruhunuzu bezeyin. O’nun kapısından ayrılmayın. Ondan yüz çevirmeyin. Tövbenizi bozmayın...

Gece gündüz Allah’a yalvarmaktan bıkmayın.
Çünkü rahmet kapıları ancak bu yolda açılır.
Hakiki saadeti bu yolda bulmanız mümkündür.
Şu bataklık aleminden ulvi ruhani aleme bu yoldan gitmeniz mümkündür.
Hak’ka vuslat bu yoldadır.
Rahat, huzur ve selamet evine buradan girilir. Öyle bir selamet evi ki, her çeşit binek orada, gözün görmediği her türlü hoşluk oradadır...
Bu nimetlerden bıkmaz, usanmaz, bol bol yer içersiniz. O yerde sizin arkadaşlarınız Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihler olur..

Allah cümlemize nasib etsin...

Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)



Amin.

Çevrimdışı summer dream

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 3
emeğinize sağlık sayfadaki her yazıyı büyük merak ve öğrenme hevesiyle okuyorum Rabbim gani gani razı olsun herbirinizden fütüh'ul Gayba sahip olabileceğimiz bir yayın evi tavsiye edebilirmisiniz en sevgiliye emanet olun esselamün aleyküm verahmetüllahi ve berekatüh

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fütuhu'l Gayb Abdulkadir Geylani (ks) - Abdulkadir Akçiçek Tercümesi

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
emeğinize sağlık sayfadaki her yazıyı büyük merak ve öğrenme hevesiyle okuyorum Rabbim gani gani razı olsun herbirinizden fütüh'ul Gayba sahip olabileceğimiz bir yayın evi tavsiye edebilirmisiniz en sevgiliye emanet olun esselamün aleyküm verahmetüllahi ve berekatüh

Cümlemizden ...

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nasihatler

Sana zenginlerle konuştuğun zaman vakarlı, fakirlerle konuştuğun zamansa mütevazi olmanı tavsiye ederim. Allahü Teala (c.c.) Hz.lerinin senin bütün hallerine vakıf olduğunu düşün; daima mütevazı ve samimi ol!
Birtakım sebeplere dayanarak onlara Yaradanı (c.c.) ithama kalkışma.
Bütün hallerde o Yaratıcıya (c.c.) güven.
Aranızdaki samimiyete güvenerek kardeşinin hakkını yeme.
Gönlü, gözü tok olan Allah (c.c.) yolunun yolcuları ile sohbete devam et…
Onlara karşı mütevazi ve terbiyeli ol…
Nefsin isteklerini keserek ıslah etmeye çalış…
Allah’a (c.c.) insanların en yakın olanı, güzel huylu ve ileri görüşlü olanıdır. Amellerin en iyisi Hakk’la (c.c.) olmaktır…

Sana daima hak ve sabır tavsiye ederim. Hakk’a (c.c.) güven, sabırlı ol.

Dünyada sana iki şey yeter; fakir ile sohbet, Allah (c.c.) dostlarına hizmet… Fakir yalnız Hak zenginliği ile var olandır…

Senden aşağılarla çekişme, küçük düşersin.

Senden üstün kimselerle uğraşma, gücünü boş yere sarfetmiş olursun…

Kendin gibilerle itişme; huysuz sayılırsın…

Fakr ve tasavvuf iki ciddi şeydir. Şakaya gelmezler; Allah (c.c.) bizi, sizi ve bütün Müslümanları bu yolun hakikî yolcuları arasına katsın, bu yolun hakikatine ermeye muvaffak buyursun. Amin!…

Ey veli! (Allah’ı c.c. seven) Allah’ı (c.c.) hiç unutma; bu hale devam et; çünkü hayır bundadır.

Ey veli! (Allah c.c. dostu) Allah’ın (c.c.) emirlerine iyi sarıl; çünkü bütün kötülükler bununla def olur…

Ey veli! (Allah c.c. sevgilisi) Hayatla sana gelecek bazı güçlükler olur; bunları hoş karşıla: (Belki hakkında hayırlıdır…)

Şunu iyi bil ki sen bütün halinden, sükûn ve hareketinden sorumlusun; bunun için en iyi iş hangisi ise onu yapmaya çalış…

Duygularını boş yere harcamaktan sakın; Allah’a (c.c.) ve Resulü’ne (SAV) ve onların yolunda gidene bağlan; taat et. Üzerindeki haklarını öde; fazla bir şey isteme. Her halinde Hakk’a (c.c.) duacı ol!…

Müslümanlar hakkında iyi niyet besle ve güzel düşün. Aralarına hayır yapmak için gir.

Hiçbir gecen kalbinde bir Müslümana karşı şer, kuruntu, buğz olduğu halde geçmesin; sana zulmedene de islahı için dua et ve sonunu Allah’a (c.c.) bırak…

Daima helal yemeye çalış, bilmediğin şeyi öğrenmek için de bilgi sahiplerine müracaat et; sor…
Her halde Allah’tan (c.c.) utan…
Daima manen Hakk’ın (c.c.) düşüncesi ile ol; başka bir kimse ile konuşuyorsan yine O’nun (c.c.) için olsun….
Her sabah mümkün olduğu kadar fakirlere bir şey vermeye çalış…

Akşam namazından sonra iki rekat istihare namazı kıl. (Akşamla yatsı arasında nafile olarak kılınır. Allah’tan c.c. hayır istenir…)

Ölen Müslümanların cenazesinde bulun; namazlarını kıl.

Her sabah yedi defa “Allâhümme ecirnâ minen-nâr(Ya Rabbi c.c.! Bizi koru) duasını oku.

Sûre-i Haşr’in son ayetlerini şöyle başlayarak oku, hatta ezber et:

- “Eûzü billâhissemî’il ‘alîmi mineş şeytânirracîm.”



Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İman Ağacı

"Ey dünyalıktan mahrum kimse, zamana ve insanlara hoş görünmeyen ve onların bir yanda bıraktığı zavallı insan.

Ey sultanlar yanında hatırlanmayan ve dünya erbabı meclisinde ismi geçmeyen çaresiz adam.

Ey aç, cesedi çıplak, ciğeri susuzluktan yanmış bitkin...

Ey bütün ihtiyaçlarla sıkışan, kalbi darda kalan, gönlü kırılan, hiçbir maksadını yerine getiremeyen, gittiği kapıdan kovulan, mescit köşelerinde kalan, sokaklarda sürünmekle gününü geçiren adam."



Senin bu anlattığım hallerde:

- “Allah beni fakir etti, dünyayı elimden aldı. Beni perişan etti, terk etti. Buğzetti. İşlerimi dağıttı. Hiçbir işimi yerine getirmedi. Bana ihanet etti. Dünyalık olarak yeter derecede mal vermedi. Şerefimi söndürdü. Padişahlar katında, arkadaşlarım arasında beni yükseltmedi. Halbuki başkalarına bol nimetler verdi. Günleri geceleri o nimetler içinde geçer oldu.
Halbuki hepimiz de müslümanız. Babamız Adem, anamız Havva... Ben böyle olayım da onlar niçin böyle olsun?


Gibi sözler sakın senin ağzından çıkmasın.!..

Senin bulunduğun hali anlatalım:

Bir defa Allahü Teâla’nın, seni bu halde bırakması bir hikmeti icabıdır. Çünkü senin yaratılışında bir hürlük vardır. Allah tarafından sana sabır, rıza, muvafakat verilmişti ki, bunlar en büyük nimetlerdir. Aynı zamanda iman, ilim, tevhid nurları sende vardır. İman ağacın daha eskimemiştir. Tohumları ve fidanları henüz çürümemiştir, kuvvetlidir, yaprağı boldur. Her gün dal salmakta, çeşitli gölgelik vermekte, ayrı ayrı yönlerden büyümekte ve meyve vermektedir. Senin çalı ile değnekle, onu muhafaza etmene, büyütmene, beklemene lüzum yoktur...

Allah sana, dünya işlerinde az fakat rahat edeceğin şeyleri verdi. Ama ahirette hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin hatırına gelmeyen büyük nimetleri senin için hazırladı. Bunları orada sana çok bol olarak ihsan buyuracaktır. Âyet:

- “Hiçbir nefis, kendileri için öteki alemde hazırlananların neler olduğunu bilmez. Halbuki onlar gayet mesrur edici şeylerdir. Yaptıklarınıza mükafat olarak verilir."

Bunun manası şudur:

Allah’ın emirlerine uydukları ve bu yolda devam ettikleri için bunlar kötülükleri bırakırlar, Allah’a teslim olur ve her işlerini ona ısmarlarlar. İşte o büyük mükafata bu sebepten ererler...


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dûa Etmek

- “Ben Allah’a (c.c) dua etmem.” deme , sonra nasıl olsa gelecek gelir; gelmiyorsa olan da gelmez gibi sözlerini de bir mazeret olarak gösterme. Bunlar boş sözdür. Daima dua et. Dua etmek bir vazifedir, görevdir; kulluk icabı sayılır. Dünya ve âhirete ait işlerin için Allah’a (c.c) yalvar, dua et ve iste. Haram olmayan, ahlakına bir zarar vermeyecek olan her şeyi O’ndan (c.c) talep et. Çünkü Cenab-ı Hakk (c.c) bizi dua etmeye teşvik ediyor, emir veriyor:

- “Bana dua edin, icabet ederim. Allah’ın (c.c) güzel nimetlerini isteyin, ama o nimetleri birbiriniz için böbürlenme vesilesi yapmayın.”

Dua üzerine Peygamber (s.a.v) Efendimiz hayli emirler vermiştir. Ümmetini dua etmeye teşvik etmiştir. Bunların birkaçını zikretmek yerinde olur:

- “Kabul olacağına inanarak dua edin. Allah’a (c.c) yalvaracağınız zaman ellerinizi açınız.”

İş bu Hadis-i Şerifler senin; “dua etmeye lüzum yok. Etsem de gelir etmesem de.” şeklinde söylediğin sözlerin yersiz olduğunu gösteriyor.

Daima Allah’tan (c.c) iste. Kısmetinde varsa gelir; bu geliş senin imanını arttırır. Duaya alıştığın için halka yüz suyu dökmekten de kurtulursun. Şayet kısmetin değilse yine duan iyi olur, Allah’a (c.c) imanın olduğu anlaşılır. Ayrıca bütün hallere karşı sende bir uysallık olur. Asabiyete kapılmadan işlerin kolaylıkla hal yolunu bulursun. Borçlu isen kolaylıkla ödeme yollarını ararsın. Sakin olduğun için herkesin itimadını kazanırsın. Çünkü imanlısın, işlerini Allah’a (c.c) bırakıyorsun.

Yaptığın duaya dünyada karşılık verilmese bile ahirette bol ecir alırsın. Günahların, hataların bağışlanır. Allah (c.c) kullarına bol ihsanlar yapandır. Acır, dualarını kabul eder.

Duanın kabul olunacağı muhakkaktır. Ya bu alemde ya öbür alemde karşılığı görülür.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:

- “Kıyamet günü imanlı kimse amel defterinde birçok iyi işlerin mükafatı şeklinde bazı şeyler görür, hayret eder. Sonra ona sorulur:

- ‘Bunları biliyor musun?’ Haliyle bilmez ne olduğunu:

- ‘Bilmiyorum…’  der. Buna karşılık ona şöyle anlatılır:

- ‘İşte bunlar senin dünyada dua yoluyla istediğin şeylerin karşılığıdır. Kaderinde olmadığı için orada verilmedi; burada onların mükafatını alıyorsun’.”


Her iman sahibi Allah’a (c.c) dua eder…

İman sahibi, Yaradanını (c.c) her zaman anandır.

Her hakkı yerine getiren iman sahibidir.

Sonra dua eden bilir ki her şeyi veren Allah’tır (c.c).

Dua eden kibirli değildir. İşte bundan ötürü dua iman sahibinin huyları arasında olmalıdır.

Ehl-i iman, duadan kaçınmamalıdır.


Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ölümsüz Hayat, Hayatsız Ölüm

Bir gün bunaldım. Kendimde bir heyecan oldu. Bana şöyle bir sual soruldu:

- “Ne istiyorsun?”

Buna karşılık şöyle dedim:

- “Öyle bir hayat istiyorum ki onda ölmek olmaya ve öyle bir ölüm istiyorum ki onda dirilmek olmaya.”

Bunun üzerine bana:

- “Ölümsüz hayat ve dirilmesi olmayan ölüm nasıldır?”

Denince devam ettim:

- Dirilmesi olmayan ölüm halkı unutmam, onların hayrını, şerrini görmemle olur. Bundan sonra nefsim, iradem, dünya ve ahiret arzularımın hepsi yok olmalıdır. Bu türlü hislerimin benden yok olmasıdır.

Ölümü olmayan hayat ise Hakk’ın (CC) varlığı ile var olmamdır… Bu varlıkta benim hiçbir şeyim kalmamalı. Buradaki benim ölümüm var olmaktır. İradem burada Hakk (CC) iradesi ile birleşmiştir. Bu irade, iradelerin en güzelidir.




Fütûh-ul Gayb / Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s.)
(Gizliden Sesler)