Gönderen Konu: Gençliği Bekleyen Tehlikeler Ve Nasıl Bir Gençlik Olmalı?  (Okunma sayısı 3304 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı efsanef

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 283

Günümüz toplumlarında gençler, dünyanın hızla değişiyor olması ileri sürülerek, modern, çağdaş, cesur ve özgür olmak adına ahlaksızlığa özendiriliyorlar. İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi çekindikleri bazı konuların, bugün toplumda ‘olağan’ kabul edilmesi bunun çok açık delilidir.

Televizyonlarda, gazete ve dergilerde yasadışı yollarla servet sahibi olmuş kişiler, eşcinseller, hızlı ve çılgın olarak lanse edilse de gerçekte sapkın bir yaşam sürenler; cesur, çağdaş ve modern insanlar olarak tanıtılır ve yaşamlarına özendirilmeye çalışılır.

Yüce Allah’tan ve din ahlakından uzak yaşayan kimseler, dünya hayatları boyunca hep daha fazla şey elde etme hırsı içinde yaşarlar. Ve etraflarındaki insanlara da Allah'ın sınırlarını tanımadan yaşamaları yönünde telkinlerde bulunurlar.

Kur’an da, ahirete ve hesap gününe inanmayan bu kişilerin günah konusunda da sınır tanımadıklarına, "O gün, yalanlayanların vay haline. Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar. Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz." (Mutaffifin Suresi, 10–12) ayetiyle dikkat çeker.

Çok okunan bir gazeteden birkaç başlık örnek vermek istiyorum. Gazetenin adını vermeyeceğim. Tarih; 10/07/2011

“Sarışın Baterist Büyülüyor”, “Frikikleri Etkiledi”, “Çekicilik Detaylarda Gizlidir”, “Güzelliğimi Neden Saklayayım?, “Rol Arkadaşına Aşık Oldu”, “Aşk Getiren Bayramlaşma!”…

Bu başlıklar, söz konusu gazetenin magazin gazetesi olduğu yönünde sizi yanıltmasın. Basında güven kazanmış ciddi bir gazetenin internet sayfasıdır alıntı yaptığım başlıklar; dahası, ana sayfasıdır.

Gençliği nereye sürüklediklerinin farkında değillermiş gibi aynı gazeteler, bir başka gün ise “gençlik nereye gidiyor?” şeklinde başlık atabilirler. Evlilik dışı ilişkileri, sorumsuzca yaşamayı ve uyuşturucu kullanan ünlüleri yıllar boyu örnek gösterip, gençleri özendirirler. Toplumda cahil olan kesimler de bu kişileri kendilerine örnek alıp, giyimlerini, yaşam felsefelerini, konuşma tarzlarını taklit ederler. Oysa özendikleri bu kişiler genellikle ruhsal çöküntü içindeki cahil kimselerdir. Ancak birçok insan aklını kullanmaz ve bu gerçeği göremez.

"Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?" (Kasas Suresi, 60)

Allah’a karşı kulluk bilinci içinde olmayan insanlar, giderek sınır tanımayan, aşırı ve ahlaksız davranışlardan çekinmeyen, nefislerinin bencil tutkularının ardı sıra yaşayan bir görüşe sahip olurlar. Bu yüzden dinsizlik, ahlaki bozulmanın en önemli nedenidir. Darwinist bilim adamı William Provine'in “hiçbir 'daimi ahlaki kanun' ve 'mutlak yol gösterici prensip' olmadığı şeklindeki sözleri de, dinsizliğin ahlak üzerindeki bozucu etkilerine önemli bir örnektir.

Günümüzde pek çok genç amaçsız ve umursuzca, adeta bir boşluk içerisinde yaşar. Pek çoğunun başlarındaki yöneticilerden, ülkenin savunmasından, eğitim, hukuk ve sosyal sistemlerinden haberleri dahi yoktur. Kendi ülkelerindeki gelişmelerden haberi olmayan söz konusu gençler, doğal olarak dünyada yaşanan olayların da pek çoğunu bilmez, bilimsel gelişmeleri takip etmezler. Kendi aralarındaki konuşmalar; kız ve erkek arkadaşları, okulda ya da mahalledeki olaylar, izledikleri filmler, ‘takıldıkları’ kafeler, giysileri ve markaları gibi konulardır. ‘En büyük idealleri’ de ya ünlü bir film oyuncusu ya da popüler bir müzik grubunun bir üyesi gibi olabilmektir.

Amaçsız yaşayan bu gençler, kendilerini geliştirmek için bilimsel ya da belirli görüşlere ilişkin kitaplar okumazlar. Kendileri belli bir fikre sahip olmadıkları için, daha güzel ve etkileyici konuşmayı da düşünmezler. Zaten hiçbir fikir ve dünya görüşünden haberdar değildirler.

Dünya üzerinde ‘batıl’ ve insanlık için ‘zararlı’ olan birçok fikir ve felsefi akım vardır. Tüm bu görüşleri savunan insanların sayısı oldukça fazladır. Pek çok genç, insanlığa zararlı düşüncelerin tehlikesinin farkına bile varamayacak kadar ‘boş’ ve ‘tuzağa’ düşecek durumdadır; farkına varsa dahi bu tehlikeyi umursamaz. Yakalanacağı tuzağa karşı akılcı bir şekilde karşı koyacak bilince zaten sahip değildir.

Oysa gençlik çağı, din ahlakına en iyi hizmet edilebilecek, Allah yolunda ciddi çaba gösterilebilecek, açık zihinle derin düşünülebilecek çok değerli yaşam dilimidir. Bediüzzaman´ın gençlik hakkındaki bir tefekkürü şöyledir: "Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi katiyetinde (kesinliğinde), gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek.”

İnsan, ön yargılarını kırıp yaşamını gerçekçi düşünmelidir. Zaman çok hızlı geçmektedir ve dünya hayatında geçen her gün insanı yaşlılığa biraz daha yaklaştırmaktadır. Yaşlılık dönemi ise, “Allah, sizi bir zaftan yarattı, sonra (bu) zafın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir zaf ve yaşlılık verdi...” (Rum Suresi, 54) ayetiyle bildirildiği gibi insanın zayıf olduğu dönemlerdir. Allah, yaşlılık döneminde insanda eksiklikler yaratarak, dünyanın geçiciliğini hatırlatmaktadır. Dünyadaki eksiklikler de görebilenler için, gerçek yurt olan cennete olan özlemi artırmaktadır. Bu nedenle iman eden gençler, Allah yolunda gereği gibi kulluk edebilmeyi sağlayacak gücü veren Allah´a şükretmelidirler.

İçinde yaşadığımız dönem, Kur’an ahlakının öğrenilmesine/öğretilmesine en fazla ihtiyaç duyulan dönemdir. Bu döneme en büyük katkıyı sağlayacak kişiler, özellikle, imanı kalbine yerleştirmiş gençlerdir. Kur’an’da adı geçen peygamberlerin ve onlarla birlikte mücadele eden müminlerin de çoğunluğunu gençler oluşturuyordu.

Gençler, okuyan, araştıran, derin düşünen, akıl sahibi, vicdanlı, dürüst, Allah korkusunu içinde taşıyan insanlara özendirilmeli ve toplumda ahlâksızlıklar yerilmelidir. Genç zihinler, boş konular yerine hem kendilerine hem de çevrelerine ve topluma yarar sağlayacak konularla meşgul olmalıdır. Böylece gençler doğruları araştıran ve bulabilen kişiler olacaklardır. Çevrelerine dinsizliğin getirdiği önyargılarla değil, Kur’an penceresinden bakacak ve yaşamlarının amacını fark edebileceklerdir. Allah'ın sonsuz gücünü ve O'na karşı sorumluluklarını kavradıklarında da, güzel ahlâkı yaşayabileceklerdir. Yaşamının merkezine Rabb’inin rızasını yerleştiren, bunun için çaba gösteren kulunu Allah sevip ondan razı olduğunda, o insan dünyanın en büyük gücü haline gelecektir.
  Yazar: Fuat Türker


« Son Düzenleme: 28 Şubat 2012, 06:17:15 Gönderen: İsra »