Masa başında kurulmuştur Ankara.
Masabaşı adamları yaratmış, sevmistir.
Masabaşı işlerinin kenti olmustur.
Sokakları cetvelle çizilmis, isimleri bir alfabetik indeksten sırayla
seçilmistir.
Bestekar, Bilir, Büklüm, Bülten ... diye yan yana giderler.
Tarihi, üzerine sonradan dikilmiş elbisesidir, yasanmışlığı degil.
Akıldır, mantıktır.
Ruh ona sonradan biçilmistir, gerekliliği bilindiği için.
Arkasında hayat degil bilgi vardir.
Bu yüzden toplamadır ruhu.
Kültürleri toplamış, kendince birleştirerek kendinin yapmıştır bu kent.
Tren Garı binasının karşısındaki Hitit aslanına ters binen
Nasreddin Hoca 'dır Ankara.
Sterildir Ankara, heterojendir.
Fakiriyle zengininin hayatları pek karısmaz birbirine.
Sıhhiye köprüsü görünmez bir duvardır kuzey ve güney arasında;
iki Ankara 'yı böler.
Sınırlar nettir Ankara'da.
Çünkü devlettir Ankara.
Devlet sınırları sever.
Makamdır, protokoldür Ankara.
Merkezdir.
Ankara'nin dısındaki için merkezin önemini tasır.
Vazgeçilmezdir, yapıyı bir arada tutandır.
Içeriden ise, yönetimin hayatın kendisinden uzaklıgıdır.
Merkezin boslugu vardır içerideki için.
Ne topraktır ne beton Ankara; ne de ikisi arasında bir sey.
Ikisine de uzaktır, kendine özgüdür.
Denizsizdir Ankara.
Otobüslerde, dolmuslarda, pastanelerde, parklarda,
.insanların yüzlerine bakılarak kurulur hayaller.
Çünkü bir deniz yoktur, insanlara sırtınızı dönüp seyredebileceginiz.
Yalnız kalamazsınız, denize kaçamazsınız.
Insanların dönüp gelecekleri yer yine birbirlerinin yüzüdür.
Bu yüzden insan, iliskileriyle var olur Ankara'da.
Mekanlarından öte insanlarının yüzleridir bu kente bagımlılıgımızın temeli.
"Ankara" (Ancyra), "çapa"dan (anchor) gelir.
Denizi kaçalı çok zamanlar olmustur ama hala çapadır.
Sabitler.
Hareket ettirmez, ancak devindirir.
Yazlar sıcak ve kurak, kıslar karlı buzludur.
Ankara bunları taşır, yakıştırır kendine.
Ancak baharlarda telaslı ve huzursuzdur; sabırsızdır.
Insana en çok baharlarında yakındır bu yüzden.
Degisimi yakıştıramaz gibidir duraganlıgına.
Kısa kışlar ve yazlar iç içedir baharlarında.
Geceleyin Kösk 'ün önünden asagıya kayarken,
bir tür deniz oldugunu hayal ettigim bu ışıklı çukur dibine dogru çeker;
uçmak ile batmanın bileşkesi
bir hisle dalarım karanlık sularına;
hafiflerim.
Hep geride kalandır, dönülesidir.
Evimdir Ankara.
Huzurum, huzursuzlugum, kürkçü dükkanım ...
Bir türlü gelemeyen baharı beklerken, :lol:
masamın başından böyle göründü Ankara ...
:wink:
Alıntı.
Ben okuyunca çok beğendim sizde okuyun istedim....