Gönderen Konu: Gıybet Haset ve İftiranın Kötülüğü [7 Ocak 2008]  (Okunma sayısı 24369 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SadakatNet

  • Administrator
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 298
    • http://www.sadakat.net





 
Hafta:    11


Mevzu: Gıybet, haset ve iftiranın kötülüğü


İyi araştırmalar..
« Son Düzenleme: 06 Şubat 2008, 00:45:28 Gönderen: isra »
Sadakat Yönetim Kurulu

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #1 : 07 Ocak 2008, 17:51:41 »
UMUMİ AÇIKLAMA:

 

1- Gıybet, İbnu'l-Esir'e göre, "kişiyi, gıyabında kötü bir haliyle zikretmektir. Şayet zikredilen kötü hal o adamda yoksa bu gıybet olmaz bühtân olur. Bühtân, insana, onda bulunmayan bir kötülüğü nisbet etmek olunca gıybetten daha kötü bir davranıştır. İslam dini, insanlara  verdiği ehemmiyetin bir  gereği olarak, şahsiyetleri korumaya ayrı bir itina göstermiştir. Kişinin temel haklarından biri olan "ırz" şahsiyetin başta gelen unsurlarından biridir. Şu halde gıybet yasağını kişinin ırzını koruma tedbirlerinden biri olarak mütalaa edebiliriz.

2- Gıybet, ferd ve cemiyet hayatında müthiş yaralar açtığı için, mühim bir içtimâî marazdır. Ehemmiyeti sebebiyle, yasaklama işi bizzat Kur'ân-ı Kerim'de ele alınmış, Resulullah pekçok hadisleriyle  mü'minleri bundan zecretmiştir. Bu bölümde hadislerden bazılarını göreceğiz.

Kur'ân-ı Kerim'in gıybet telakkisini, onun ruhuna uygun vüs'atte kavrayabilmek için ilgili ayeti yer ettiği muhteva içerisinde değerlendirmek kanaatindeyiz. Yani, gıybeti yasaklayan Hucurât suresinin 12. ayeti'ni tek başına okumayıp en az iki ayet önceden 10. ve 11. ayetten itibaren okumalı ve 13. ayetin sonuna kadar devam etmelidir. Bu dört ayette yer verilen meseleler bir birine yakın  ve bir diğerini tamamlayıcı mahiyettedir. Mesela 13. ayette yasaklanan ırkçılık düşüncesini gıybet yasağının bir devamı, bir vechi görmek, ırkçılığı bir nevi gıybet anlamak mümkündür. Mezkur âyetler şöyle bir tablo ortaya koyar:

10. ayet: Mü'minlerin kardeş olduğunu ifade eder.

11. âyet: Mü'minler birbirleriyle alay etmemelidirler.

12. âyet: Mü'minler zanda ve gıybette bulunmasınlar.

13. âyet: İnsanlar bir kadınla bir erkekten yaratıldı, sonra kavimlere ayrıldılar, üstünlük takvadadır.

Bu pasajda işlenen temaların merkezini gıybet yasağı teşkil etmektedir. Şöyle ki: 10. ayette mü'minlerin kardeş olduğu belirtildikten sonra bu kardeşliği yaralayan durumlar meyanında 11. âyette alay etmek, 12. âyette ise zanda bulunmak ve gıybet  etmek, 13. âyette ise ırkçılık zikredilmiş olmaktadır. Şu halde, Allah'ın belli bir maksadla yaratmış olduğu kavim kabile farkını, takvaya bakmadan büyütmek bir nevi gıybet, hatta küllî bir gıybet olmaktadır. Örfen gıybet deyince muayyen bir kimsenin gıyabında onun kusurunun zikredilmesi anlaşılır. İnsanların yaptığı ırkçılık da küllî bir gıybettir, çünkü ırkî ayırım yapan kimse, kendi ırkdaşlarını üstün, gayrısını aşağı  addetmiş olmaktadır. Halbuki ayette verilen ölçüye göre üstünlük takvadadır. Takvaya bakmadan, ırkî farklılığı esas alan ırkdaşını kayırmak gibi adaletsizliğe düşeceğinden 10. âyette ilan edilen kardeşlik de dinamitlenmiş olur.

Şimdi yukarIda temas ettiğimiz âyetlerin meallerini dikkatle takip edelim:

10. "Mü'minler kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete erişesiniz."

11. "Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın, birbirinize kötü lakablar da takmayın. İman ettikten sonra bir mü'mine fasıklık yakıştırmak ne kötüdür! Kim bu günahları işler ve tevbe etmezse işte onlar zalimlerin tâ kendisidir."

12. "Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı büyük günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizi  gıybet de etmeyin. Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşalnır mı? Bundan tiksinirsiniz. Öyleyse Allah'tan korkun. ŞYphesiz ki Allah tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edicidir."

13. "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık, sonra da, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münâsebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #2 : 07 Ocak 2008, 17:58:07 »
عَنْ أبِي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]قالَ رسُولُ اللّهِ # أتَدْرُونَ مَا الْغِيبَةُ؟ قَالُوا: اَللّهُ وَرَسُولُهُ أعْلَمُ. قَالَ: ذِكْرُ أحَدِكُمْ أخَاهُ بِمَا يَكْرَهُ. فقَالَ رَجُلٌ: أَرَأيْتَ إنْ كَانَ فِي أخِى مَا أقُولُ؟ قَالَ: إنْ كَان فيهِ مَا تَقُولُ، فقَدْ اِغْتَبْتَهُ. وَانْ لَمْ يَكُنْ فىهِ مَا تَقُولُ فقَدْ بَهَتَّهُ

 Hz. Ebû Hüreyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"

"Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine:

"Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam:

"Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)"dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir." [Ebû Dâvud, Edeb 40, (4874);

وعَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قَالَ: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ؟ حَسْبُكَ مِنْ صَفِيَّةَ قِصَرُهَا. قَالَ: لَقَدْ قُلْتِ كَلِمَةً لَوْ مُزِجَ بِهَا الْبَحْرُ لَمَزَجَتْهُ. قَالَتْ: وَحَكَيْتُ لَهُ إنْسَاناً. فَقَالَ: مَا أُحِبُّ أنِّى حَكَيْتُ إنْسَاناً وَإنَّ لِى كَذَا وَكذَا

Hz. Âişe (radıyAllahu anhâ) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, sana Safiyye'deki şu şu hal yeter!" demiştim. (Bundan memnun kalmadı ve):

"Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize  karıştırılsaydı (denizin suyuna galebe çalıp) ifsad edecekti" buyurdu. Hz. Âişe  ilaveten der ki: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir insanın (tahkir  maksadıyla) taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi:

"Ben bir  başkasını (kusuru sebebiyle söz ve fiille) taklid etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar (pek çok dünyalık) verilse bile!" [Ebû Dâvud, Edeb 40, (4875); Tirmizî, Sıatu'l-Kıyame 52, (2503, 2504).][6]

 وَعَنْ الْمَسْتُورَدِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رَسُولَ اللّهِ # قَالَ: مَنْ أكَلَ بِرَجُلٍ مُسْلِمٍ أُكْلَةً فَإنَّ اللّهَ يُطْعِمُهُ مِثْلَهَا مِنْ جَهَنَّمَ، وَمَنْ كُسِىَ ثَوْباً بِرَجُلٍ مُسْلِمٍ فَإنَّ اللّهَ يَكْسُوهُ مِثْلَهُ مِنْ جَهَنَّمَ. وَمَنْ قَامَ بِرَجُلٍ مَقَامَ سُمْعَةٍ وَرِيَاءٍ فإنَّ اللّهَ يَقُومُ بِهِ مَقَامَ سُمْعَةٍ وَرِيَاءٍ يَوْمَ الْقِيَامَةِ[. .

 

 Müstevred  (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim bir müslüman(ı gıybet ve şerefini payimal etmek) sebebiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun mislini cehennemden tattıracaktır. Kime de müslüman bir kimse(ye yaptığı iftira, gıybet gibi bir) sebeple (mükâfaat olarak) bir elbise giydirilse, Allah Teâla Hazretleri mutlaka, onun bir mislini cehennemden ona giydirecektir. Kim de (malı, makamı olan büyüklerden) bir adam sebeiyle bir makam elde eder (orada salâh ve takva sahibi bilinerek para ve makama konmak için riyakarlıklara girer)se Allah Teâla  Hazretleri Kıyamet günü onu mürâiler makamına oturtarak (rezil eder ve mürâîlere münasib azabla azablandırır.)" [Ebû Dâvud, Edeb 40, (4881)


« Son Düzenleme: 08 Ocak 2008, 00:34:04 Gönderen: SadakatNet »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #3 : 07 Ocak 2008, 18:36:25 »
لابن أبي جمرة عن النبي صلى الله عليه وسلم من فتح له باب الدعاء فقد فتحت له أبواب الخيرات

وأوحى الله تعالى إلى موسى عليه السلام من مات تائب من الغيبة فهو
آخر من يدخل الجنة ومن مات مصرا عليها فهو أول من يدخل النار

وقال أبو عمر أن الغيبة فاكهة الفقراء وضيافة الفساق وبساتين الملوك ومراتع النساء ومزابل الأتقياء وأدام كلاب الناس

وقال النبي صلى الله عليه وسلم مررت ليلة أسري بي على قوم يخمشون وجوههم بأظافرهم وهي من نحاس فقلت من هؤلاء يا جبريل قال هؤلاء الذين يغتابون الناس ويقعون في أعراضهم


nüzhetül -mecalis
« Son Düzenleme: 08 Ocak 2008, 00:34:49 Gönderen: SadakatNet »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #4 : 07 Ocak 2008, 19:51:37 »
Hased,
 
Hased, kıskanmak, çekememek anlamında olup, kötü huylardandır. ü teâlânın, herhangi bir kimseye, ihsân ettiği nimetin, ondan çıkmasını istemek, hased olur. Zararlı olan şeylerin, o kimseden ayrılmasını istemek ise, hased olmaz, gayret olur. İlmini, mâl, mevki ele geçirmek, günâh işlemek için kullanan din adamından ilmin gitmesini istemek gayret olur. Mâlını harâmda, zulümde, İslâmiyyeti yıkmakta, bid’atları ve günâhları yaymakta kullanan kimsenin, mâlının yok olmasını istemek de, hased olmaz, din gayreti olur.
Bir kimsenin kalbinde hased bulunur, kendisi buna üzülür, bunu istemezse, bu günâh olmaz. Kalbde bulunan hâtıra, düşünce, günâh sayılmaz. Hâtıranın kalbe gelmesi insanın elinde değildir. Bir kimse, kalbinde hased bulunmasından üzülmezse veyâ arzûsu ile hased ederse, günâh olur, harâm olur. Bu hasedini sözleri ile, hareketleri ile belli ederse, günâhı dahâ çok olur. Hadîs-i şerîfte;
(İnsan, üç şeyden kurtulamaz: Sû-i zan, tayere, hased. Sû-i zan edince, buna uygun harekette bulunmayınız. Uğursuz zannettiğiniz şeyi, Allaha tevekkül ederek yapınız. Hased etdiğiniz kimseyi hiç incitmeyiniz!) buyuruldu.

“Hasenâtı yok eder!”
ü teâlâ, şeytânın şerrinden korunmamızı emrettiği gibi, hased edenin şerrinden de, sakınmamızı emretti. Hadîs-i şerîfte;
(Nimet sâhiplerinden ihtiyâçlarınızı, gizli olarak isteyiniz. Çünkü, nimet sâhiblerine hased edilir) buyuruldu.
Hased, ibâdetlerin sevâbını giderir. Hadîs-i şerîfte;
(Hased etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateş odunu yok ettiği gibi, hased de hasenâtı yok eder!) buyuruldu.
Hased eden, hased ettiği kimseyi gıybet eder, çekiştirir, onun dedikodusunu yapar, mâlına, canına saldırır. Kıyâmet günü, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenâtı alınarak, hased ettiği kimseye verilir.
Kıskançlık yapan, hased eden, hased ettiği kimsedeki ni’metleri görünce, dünyâsı azâb içinde geçer, uykuları kaçar. Hayır, hasenât işleyenlere, on kat sevâb verilir. Hased, bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Küfürden başka hiçbir günâh, hasenâtın sevâplarının hepsini yok etmez.
Hased yani kıskançlık, insanın kibirli olmasına da sebep olur. Kıskanç kimse, hased ettiği kimsede bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasîhatlerini reddeder. Ondan bir şey sorup öğrenmek istemez. Kendinden yüksek olduğunu bildiği hâlde, ona tekebbür eder, büyüklük taslar. İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki:
“Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Hased, riyâ, ucub. Kalbini bunlardan temizlemeğe çalış!”
Ucub sâhibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafta bulunmak ister. Her sözünün kabûl olunmasını ister.
Abdullah bin Hubeyk hazretleri, Horasan’dan gelen ve kendisinden nasîhat isteyen bir sevdiğine;
“Ey Horasanlı! Dilinle yalan söyleme, gözünle harama bakma. Kalbinle Müslüman kardeşine hased etme. Kin tutma ve iyi şeyler arzu et. Eğer böyle yapmazsan, sonunda bedbaht olursun” buyurmuştur.
Abdullah-ı İsfehânî hazretleri buyuruyor ki:
“İbâdetlerden lezzet alamamanın sebeplerinden biri de, haram ve şüpheli yemeklerdir. Eğer yenilen lokma şüpheli ise, ondan; hırs, şehvet, hased, adâvet, düşmanlık ve riyâ doğar.”
Hiçbir hasedci, murâdına kavuşmamış, kimseden hürmet görmemiştir. Hased, sinirleri bozar. Ömrün azalmasına sebep olur. Ebû Sa’îd-i Esma’î hazretleri, 120 yaşında bir kimseye rastlar ve çok yaşamasının sırrını sorar. O kimse de;
“Çünkü ben, hiç hased etmedim” cevabını verir.
Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyuruyor ki:
“Üç kimsenin duâsı kabûl olmaz: Harâm yiyenin, gıybet edenin, hased edenin.”

Ömrü üzüntüyle geçer
Hasedin zararı, hased edenedir. Çünkü hased olunanın, dünyâda ve âhirette, bundan hiç zararı olmaz, hattâ faydası olur.
Hased edenin ömrü, üzüntü ile geçer. Hased ettiği kimsede nimetlerin azalmadığını, hattâ arttığını görerek, sinir buhrânları geçirir.
Hasedden kurtulmak için, hased edilen kimseye hediyye göndermeli, nasîhat vermeli, onu medhetmeli, övmeli, ona karşı tevâzu göstermelidir. Ayrıcı onun nimetlerinin artmasına da duâ etmelidir. Akşemseddîn hazretleri bir sohbetinde;
“Nîmete şükret, belâya sabret. Dünyânın mutluluğuna mağrûr olma. Kimseye kızma, eziyet ve cefâ etme. Ömrün uzun olsun istersen, kimsenin nîmetine hased etme. Kimseyi kötüleyip, atıp tutma” buyurmuştur.
Netice olarak hased etmek, ü teâlânın takdîrini değiştirmez. Kişi, hased etmekle boşuna üzülmüş, yorulmuş olur. Kazandığı günâhlar da, cabası olur. Hazret-i Mu’âviyenin, oğluna nasîhat olarak buyurduğu gibi:
“Hasedden çok sakın! Hasedin zararları sende, düşmanınınkinden dahâ önce ve dahâ çok hâsıl olur
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

Çevrimdışı bin_sultan

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 341
    • http://www.teslimiyet.com.tr.tc
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #5 : 07 Ocak 2008, 21:10:24 »
hocam çok güzel ve şümullü bir konu bu,eğer Arabca metinleri biraz daha büyük yaparsak benim gibi orta yaşlar daha rahat okurlar.
NANIYORSANIZ EN ÜSTÜN SİZSİNİZDİR

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #6 : 08 Ocak 2008, 00:21:55 »
hocam çok güzel ve şümullü bir konu bu,eğer Arabca metinleri biraz daha büyük yaparsak benim gibi orta yaşlar daha rahat okurlar.

büyüte bilsem yapacagim amma büyütemiyorum.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #7 : 08 Ocak 2008, 01:52:15 »
Söylendigine göre adamin biri yedi meseleyi ögrenmek için yediyüz fersah uzakta bulunan bir hekimi görmeye gider, hekimin yanina varinca ona der ki, «Allah'in sana bagislamis oldugu ilimden faydalanmak üzere sana geldim, bana söyle:

1 — Gök ve gökten daha egir olan nedir?

2 — Yer ve yerden daha genis olan nedir?

3 — Tas ve tastan daha kati olan nedir?

4 — Ates ve atesten daha hararetli olan nedir?

5 — Zemherir ve zemherirden daha soguk olan nedir?

6 — Denizden daha zengin olan nedir?

7 — Yetim ve yetimden daha zavalli olan kimdir?»

Hekim onun sorularini söyle cevaplandirdi: «

1 — Suçsuz insana yapilan iftira gökten daha agirdir.

2 — Hak yerden daha genistir.

3 — Kanaatkar kalb, denizden daha zengindir.

4 — Ihtiras ve kiskançlik atesten daha hararetlidir.

5 — Akraba tarafinda? -karsilanmayan ihtiyaç zemherirden daha soguktur.

6 — Kâfirin kalbi tastan daha katidir.

7 — Durumu meydana çikinca kogucu yetimden daha zavallidir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı mustantık

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 224
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #8 : 09 Ocak 2008, 00:43:41 »
Hz. Allah’ın Celal sıfatının tecellisiyle halkettiği, iki kaşımızın ortasına yerleştirdiği nefs-i emmare, onu taşıyan herkesin beynini, bütün dimağını, topuklarına kadar bütün bedenini ihata etmiştir. İşte bunun neticesi olarak, herkes nefsiyle başbaşa, beraberce yaşamak mecburiyetindedir. Nefs-i emmare ki, insanı küfre ve isyana, ahlakı zemimenin her türlüsüne düçar eden bir mahluk.  İnsan,o nefsini hakiki manada terbiye etmeye muvaffak olamadığı müddetçe Rabbına karşı asi olmak yani günah-ı kebair ve sagairden bir kısmını irtikab etmekle karşı karşıya kalabilir. İşte insanın irtikab ettiği haramlardan bir taneside gıybet ve gıybetin bir nev’isi olan su-i zandır. Mahlukat içerisinde, ilk gıybet yapan Şeytan’dır.
Ruh-ul Beyan C:9 S:83
Sana gerekli olmayan şey hakkında konuşma. İster akıllı, ister akılsız hiç kimseyle münakaşa etme. Ve kardeşini, anılmandan hoşlandığın şeyle an.
(Abdulah ibn-i Mes’ud)

Çevrimdışı mustantık

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 224
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #9 : 09 Ocak 2008, 00:49:40 »
    İFTİRA
Haklar dört kısımdır. Yalnız Allah hakkı. Yalnız kul hakkı. Allah hakkı ile kul hakkı ictima edip, Allah hakkının galip olduğu haklar; Allah hakkı ile kul hakkı içtima edip, kul hakkının galip olduğu haklar. Bir müslümana iftira etmek, hem Allah’ın, hem de kulun hakkını ihlal etmektir. Fakat Allah hakkı galiptir. Böyle olunca, kul, kendisine iftira edeni affedemez. Affetse dahi dünyada tatbik edilecek olan ceza muhakkak tatbik edilir.
Molla Hüsrev, Mirâtül usus fi Şerhi Mirkatül Vusül c.2 s.230
Sana gerekli olmayan şey hakkında konuşma. İster akıllı, ister akılsız hiç kimseyle münakaşa etme. Ve kardeşini, anılmandan hoşlandığın şeyle an.
(Abdulah ibn-i Mes’ud)

Çevrimdışı mustantık

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 224
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #10 : 09 Ocak 2008, 00:53:11 »
وعن ابن عمر رضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: سَمِعْتُ رسولَ اللّهِ يَقُولُ: لاَ حَسَدَ إَّلا عَلى اثْنَتَيْنِ: رَجُل آتَاهُ اللّهُ القُرآنَ، فَهُوَ يَقُومُبِهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَآنَاءَ النَّهَارِ، وَرَجُل أعْطَاهُ اللّهُ تَعَالى مَالاً فَهُوَ يُنْفِقُهُ آناءَ اللَّيْلِ وَآنَاءَ النَّهَارِ. أخرجه الشيخان والترمذى .
[Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân 20, Tevhid 45; Müslim, Müsâfirin 266 (815); Tirmizî, Birr 24, (1937).]
Sana gerekli olmayan şey hakkında konuşma. İster akıllı, ister akılsız hiç kimseyle münakaşa etme. Ve kardeşini, anılmandan hoşlandığın şeyle an.
(Abdulah ibn-i Mes’ud)

Çevrimdışı mustantık

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 224
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #11 : 09 Ocak 2008, 00:53:47 »
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi  dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir." [Ebu Dâvud, Edeb 52, (4903).]
Sana gerekli olmayan şey hakkında konuşma. İster akıllı, ister akılsız hiç kimseyle münakaşa etme. Ve kardeşini, anılmandan hoşlandığın şeyle an.
(Abdulah ibn-i Mes’ud)

Çevrimdışı İBRAHİM BALCILAR

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 3
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ [7 OCAK 2007]
« Yanıtla #12 : 09 Ocak 2008, 13:50:11 »
  GIYBET ADAM ÖLDÜRMEKTEN DAHA KÖTÜDÜR. NE YAZIK Kİ BİZLERİN EN BÜYÜK HASTALIGI
ÖNEMSEMEDİĞİMİZ AMA GÜNDEN GÜNE BİZLERİ ATEŞİN ODUNU YAKIP KÜL ETTİĞİ GİBİ İÇTEN İÇE YİYİP BİTİRMEKTEDİR.
  MÜSLÜMANLAR OLARAK EN FAZLA HATAYA DÜŞTÜĞÜMÜZ VE ÖNEMSEMEDEN HAREKET ETTİĞİMİZ BİR DURUMDUR.
  İŞTE BU YÜZDENDİR Kİ TOPLUM HAYATINDA İNSANLAR ARASI GÜVEN DUYGUSU NEREDEYSE SIFIRLANMIŞ DURUM DADIR Allah CÜMLEMİZİ BU HASTALIK TAN MUHAFAZA BUYURSUN

Amade

  • Ziyaretçi
Ynt: GIYBET HASET VE İFTİRANIN KÖTÜLÜĞÜ
« Yanıtla #13 : 10 Ocak 2008, 03:01:31 »
Ebu hureyre ´den (r.a) naklen söyle anlatir:
Resülullah s.a.v.sordu:
Giybet nedir?Bilir misiniz?
Allah ve resülü daha iyi bilir dediler.
Söyle buyurdu:
Din kardesini sevmedigi bir seyle anarsan giybetini etmis olursun.
Sahabelerden biri sordu:
Dedigim ayibi kendisinde görürsem ne olur?
Söyle buyurdu:
Dedigin sey onda varsa giybet olur yoksa yalan söylemis,iftira etmis olursun.... &))

Amade

  • Ziyaretçi
Ynt: HASET
« Yanıtla #14 : 10 Ocak 2008, 03:07:32 »
R.S.s.a.v. söyle buyurdugu anlatildi:
Icten kin besleyip haset etmek,iyiligi yer bitirir.Tipki,atesin odunu yakip kül ettigi gibi... :dgnk