Gönderen Konu: Görmek veya Görmemek  (Okunma sayısı 4495 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Görmek veya Görmemek
« : 10 Haziran 2009, 11:34:22 »

Her insan aklına, zekâsına, tahsiline, dinî inançlarına veya inançsızlığına, uzmanlığına, mensub olduğu klânın veya kastın dogmalarına, kendi bakış açısına göre görür, algılar, değerlendirir.

Her insan az veya çok şartlandırılmıştır.

Sanattan, mimarlıktan anlayan, yüksek kültür sahibi, ince ruhlu bir insanSüleymaniye Camii'nin önünde kendinden geçer büyük bir haz ve zevk alarak binayı temaşa eder. Ruhsuz, kültürsüz, cahil, boyutsuz bir kimse aynı binanın önünden öküz gibi, merkeb gibi, belki onlardan daha aşağı olarak geçer, hiçbir şey anlamaz ve algılamaz.

Hüsn-i hattan (İslâm kaligrafi sanatından) anlamayan, bu konuda bilgisi ve birikimi bulunmayan, hatları okuyamayan bir kimse Beyazıt'taki büyük üniversite kapısı üzerindeki "Dâire-i Umûr-i Askeriyye" yazısından hiçbir şey anlamaz. Hattâ o yazıyı görmez bile. İslâm-Osmanlı sanatını bilen bir kimse o levha önünde vecde gelir, gerçekten derin bir haz duyar bakarken.

Cenab Şehabeddin'in "Kar" isimli şiirini okuyup anlamak için yazılı, edebî, zengin, medenî Türkçe'ye âşina olmak gerekir. Âşinalığınız varsa, bambaşka bir âleme gidersiniz o şiiri terennüm ederken.

Yemek yerken bile böyledir. Adam önüne konulan o nefis Elbasan tavasına düşmana saldırır gibi saldırır, kısa zamanda silip süpürür, sonra daha var mı diye bakınır. Medenî, kültürlü, şehirli, birikimli, zevkli, görgülü kimse böyle mi yemek yer?.. Ağır ağır, azamî damak lezzeti alarak, çiğneyerek yer. Yemek yemek de bir sanattır. Bedevî ile medenî aynı yemeği aynı şekilde yemez.

Çay veya kahve içmek... Herifin ağzı sanki teneke kaplıdır. Kendisine ikram edilen kaynar çayı bir iki yudumda içip bitirir. Çayın rengine, kokusuna, lezzetine dikkat etmez.

Âdi, ucuz, sıradan bardaklarla çay içen zenginlere ne kadar acırım bilseniz. Bardak güzel olacak, tabağı sanatlı olacak, kaşığı da... Çay nefis değil, enfes (en nefis) olacak. Bir miktar kaliteli yerli çay içine az Yunnan çayı, az Derjeeling, az da Madagaskar çayı konulup harman yapılacak. Antika bir porselen demlikte demlenecek. Rastgele suyla çay olmaz.İyi bir menba suyuyla yapılacak. Çayın hazırlaması ayrı, içmesi ayrı, bardağı tabağı kaşığı ayrı bir sanat ve inceliktir. Çok iyi bir çay içilirken gıybet edilir veya kaba bir söz sarfedilirse çay bozulur, acır...Japonların çay seremonisini duymuşsunuzdur. İcazetli, şecereli bir çay üstadından yıllarca ders alarak öğreniliyor... Bir demliğe yeterli miktarda kuru çay koyarsın, üzerine faaaş kaynar su dökersin, beş on dakika sonra içersin... Yâ öyle mi? Ona çay değil, bulaşık suyu derler. Çayın ruhanilerle bile alâkası vardır.

Eski medeniyetimizde her şeyin edebi, şartı, erkânı vardı. Onları attık, yerlerine bir şey koyamadık. Açıkta kaldık.

Osmanlı'nın en son kamu hizmeti binası Sultanahmet Cezaevi'dir. Eski adıyla Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi... O, mimarlık sanatı bakımından bir şaheserdir. Kapısının önünden geçin ve dikkatle bakın...Süsler, çiniler, sülüs yazı, saçaklar, pencereler her şey güzeldir. Bayrampaşa cezaevi binası ne oldu? Boşaltıldı ve ardından yıkıldı. Korunmasına lüzum yoktu. Çünkü pek çirkin bir binaydı. Atalarımız bir cezaevi binasına sanat üfürebilmişler, biz ise bu konuda yaya kalmışız.

Eşyanın, binaların, yolların, elbiselerin sanki birer ruhları vardır. Sahiplerinden onlara bir şeyler siner. Bizim duyamadığımız, anlayamadığımız lisanları vardır. Eskidikleri için onları çöpe atarken, ruhunuzun bir parçasını atmış olursunuz.

Evler, meskenler mal değil, yuvadır.

Eski binaya tırmanmış hanımeli veya gül, yanından geçerken sizi tanır ve selâmlar. İçinizden "Bu pembe küçük güller ne güzel" diye bir düşünce geçerirseniz nebat bunu anlar ve çok heyecanlanır.

Bizi kuşatan her şeyde sırlar gizlidir. Küçük caminin derz duvarı, yemek verdiğiniz sokak kedisi, pencerenize gelip tane isteyen kumru çifti, saksıdaki çiçek, esen rüzgâr. Aylandoz ağacı deyip de geçmeyelim. Yapraklarında yazılar vardır, görmeyiz, okumayız, anlamayız.

Her kiyahi ki, ez zemin royed
Vahdehu lâ şerike leh goyed...

Her ne yeşillik ki, yerden biter
Birdir O ortağı yoktur der...


Bütün bunları görmek veya görmemek... Sezmek veya sezmemek... İşte mesele burada.

Şevket Eygi

Çevrimdışı baklagül

  • baklagül
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 30
  • inşAllah dese yakaran inşa eder YARADAN....
Ynt: Görmek veya Görmemek
« Yanıtla #1 : 10 Haziran 2009, 12:50:21 »
çok uzun şeyler yazıyorsun  ama çok güzelde okurken gözlerim ağrıyor      :)