Bir deli taşı attı kuyuya;
Yaraladı içindeki Yusuf ‘ u…Hırıltılı bir öfke yükseldi Yusuf’un zındanından…
“her şeyini veren Utanmamış” derler..Verdim…
Yıkıyorum şimdi Aşka uzanan kirli ellerimi…
Bilirim ne kadar ovsamda çıkmaz sevda lekesi..
Oysa saçlarından kızıllık çalmıştım,günbatımlarıma..
Sonra eğilipte duvarımda biten papatyaya,
Sevdiğimiz türküleri fısıldamıştım her sabah..
Geç anladım..
BU OYUNDAKİ TÜM REPLİKLER YALANNNN…
Şimdi ağlamaklı bahçem..
Kana bulanmış geceden kalma,kirli çarşaflara uyuyorum…
Git artık! ..daha ne bakarsın gözlerime…
Birazdan akbabalar gelecek çürüksü kokuma…
Varsın olsun! ..
Yamamışım ağrıyan tenime şafak kızıllığındaki direncimi…
Yüreğimin zulasında hüküm sürer sevdam..
Kendi düşüme Düş/tüm ben…
Bu sevda binlerce Yusuf’u kuyuya atar da,
Sen üstlenemezsin Züleyha’nın tebessümlerini..
Hatam meyletmekti sana,
Bu yüzden dinmez cümle alem sözlerim,geceye savrulan küfürlerim
Ama senin tüm savunmaların boşa çıkar,yüreğimde parmak izlerin var..
Sakın gelme,ağlarsın duruşmalarda…
Gözlerinin neresinden dönsem kârdır bana