Gönderen Konu: Gülmek, Terlemek; Lakin Başarmaktır “Oyun”  (Okunma sayısı 5402 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gülmek, Terlemek; Lakin Başarmaktır “Oyun”
« : 09 Nisan 2013, 11:20:53 »

Gülmek, Terlemek; Lakin Başarmaktır “Oyun”



Yaz ayları çocuklar için tatil demek. Aynı zamanda sıla-i rahim farzını yerine getirerek akraba ziyareti. Eşimin memleketine gittiğimiz zaman önce büyük dede, büyük babaanne ve büyük anneanneyi kabirlerinde ziyaret ederiz.

Çocuklarımıza kabirleri ziyaret adabını anlatırız. Daha sonra onlara ahirete irtihal etmişlerimizi de unutmamamız gerektiğini hatırlatırız. Onlara “Ben büyüklerimi unutmuyor, onlara
Fatihalar, Yasin-i Şerifler okuyorum sen de büyüklerini unutma” mesajını vermeye çalışırız. Bu ziyaretlerden sonra da hayatta olan büyük dedemizin yanına gider, gönlünü hoş eder ve duasını alırız.

Büyük dedemiz kitap okumayı çok sever. Okumasına engel olduğu için 84 yaşında katarakt ameliyatı oldu ve halen okuyor. Konuşmayı da çok sever. “Herkesin bir gıdası vardır. Yaşlı da konuşmaktan gıda alır.” der. Ve ziyaretine gelenlere bir şeyler anlatıverir. Onu dinleyenler her biri anlattıklarından muhakkak bir ders alarak gider. Kızlarım da dedelerinin yanına oturur ve onun gözlerine, el hareketlerine ve ifadesindeki heyecanına bakarak onu ilgiyle dinlerler.

Oyalanmak mı, hayata hazırlanmak mı?

Bu yazki ziyaretimizde dedemiz “Kızlar, çok şanslısınız hayatınız kolaylaştı. Her şey elinizin altında. Bir tıkla (interneti kasdederek) dünyanın öbür tarafındasınız. Ama yüzünüzdeki mutluluk bizim zamanımızdaki gibi değil. Biz sizler gibiyken dünyayı yaşayarak öğrenirdik. Çocukken kurduğumuz arkadaşlıklar, aramızdaki kavgalar, oyunlar bize çok şey öğretirdi. Şimdi ise arkadaşlıklar da oyunlar da yalan olmuş. (Galiba facebook ve bilgisayar oyunlarını anlatmaya çalışıyor.) Bir gün boyunca herkesle konuşuyor, saatlerce oyun oynuyorsun; ama düğmeye basınca bilgisayarı açtığın ilk dakikaya dönüyorsun, elde var sıfır. Malayani kızım bunlar malayani.” deyince, kızlar bana döndü. Anne “malayani” ne demek diye sordular. Ben de özetle “hiçbir şeye faydası olmayan” dedim.

Sonra düşündüm de bilgisayar başında vakit geçirmek, hele hele  bu yaz aylarını eve kapanarak vakti öldürmek çocuklara verilebilecek en büyük zarardır. Anne babalar olarak çocuklarımızın maddi ve manevi geleceklerini düşünüyorsak her hususta işin doğrularını öğrenerek onları hayata hazırlamamız icap eder ki bu zaten en büyük anne babalık vazifemizdir.

Bu sorumluluğu da yükleyen Hazreti Allah. Ama hatırlatan ben olunca, üzerime vazife alarak, yaz aylarında çocuklarımızı geliştirecek, onlara hayatı öğretecek ve hayata hazırlayacak oyunlar hakkında kendim ve sizin için kısa bir araştırma yaptım.

Malayani, yani boş Beynin gelişmesinde insanların birbirleriyle ve çevresiyle kurduğu iletişimin tesiri büyüktür. Beyinde varolan hücrelerin birbirleriyle kurduğu ilişki zekâyı arttırır. Beynin ve zekânın gelişmesi, tecrübelerin artması doğrudan çocuğun gördükleri ve yaşadıklarıyla ilgilidir. Çocuğun bilgisayarda oyun oynaması, gezinmesi, oradan arkadaş bulması hayalden öteye gitmez. Dedemizin dediği gibi  malayanidir. Yani boş. Eskilerin “bizim zamanımızda” diye başlayarak hasretle anlattığı oyunlar, aslında göründüğünden daha fazla önemlidir. Bunu yapılan araştırmalardan daha iyi anlıyoruz. Çocuğun kurallara uyma, işbirliği, paylaşma, başkalarının haklarına saygı gösterme, sorumluluk alma gibi duyguları oynadığı oyunlarla gelişiyor. Çocuk bu oyunlarda yeteneklerini deniyor, iletişim kurmayı öğreniyor, olumlu benlik duygusu geliştiriyor ve özgüvenini kazanıyor “Ben yapabiliyorum, ben başarabiliyorum” diye düşünen çocuk, kendi kapasitesinin farkına varıp onu geliştirmenin yollarını arar.

Eskilerin bu oyunlara şimdilerde özlem duymasının belki de bir nedeni de cesaretten yoksun, benliği sanal, kişiliği zayıf, iletişim kurmayı bilmeyen ve başarma zevkini tatmamış nesillerin çoğalması ve her tarafta onları görmeye başlamaları yatmaktadır.

Yaparak, yaşayarak öğretme oyunu

Çocukta beden terbiyesininen büyük tezahürlerinden olan oyun çocuklarda içtimai, hissi ve fikri kuvvetleri ve yetenekleri ortaya çıkarır ve geliştirir. Çocuk, arkadaşları ile oynarken sadece hoş vakit geçirmez, kelime hazinesini zenginleştirir, hızlı karar alma ve ani cevap verme kabiliyetlerini kuvvetlendirir. Gerek ferdi gerekse gurup oyunlarında etrafında müşahede ettiği hayatın değişik rollerini oynar. İlk deneme ve yanılma tecrübelerini yaşar, risk alma, arkadaşlık-kardeşliktakımdaşlık, dostluk kavramlarını aynel yakin öğrenir.

Oyun oynayan çocuk düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi öğrenir. Sorumluluk almaya, hayal gücünü geliştirmeye, dikkatini toplamaya muvaffak olur. Dikkati toplamak dedik de burada az duralım.

Dikkatsiz olmak, sınavlarda dikkatsizlikten soru kaçırmanın altında yatan en büyük sebep bilgisayar oyunlarıdır. Bilgisayar oyunlarında her yenilgiden sonra defalarca verilen haklar, arabaların fütursuzca sağa sola çarpılması ve tek tuşla yenilenmesi, sorumsuzca ve sınırsızca tekrarlamalar, dikkatsizliği beraberinde öğretiyor.

Gerçek hayat ile sanal hayatı ayırt edemeyen beyin, her zaman böyle olacağını zannederek, onlara büyüdüklerinde dikkatsizce hatalar yaptırıyor. Gerçek oyunlarda ise yenilince hüznü hissedecek ve sırasını bekleyecek olan çocuk, dikkatli davranmak zorunda kalarak dikkat egzersizi yapıyor.

Peygamber Efendimiz de “Toprak, çocukların ilkbaharıdır” buyuruyor. Baharda nasıl ki her yer yeşeriyorsa çocuklarımız da toprakla buluşarak ve elle tutulur oyunlar oynayarak, gelişip yeşerecektir. Maddi anlamda büyümelerini ve gelişmelerini sağlarken yaz kurslarına, Sıbyan Mektepleri’ne göndererek, ebedi hayatlarını kazanmalarına vesile olacak bilgiler öğrenmelerini de ihmal etmeyelim.

Çocuklar bu paragraf size!

Dergimiz elinize geçip de yazımızı okuduysanız, şimdi yazacağım oyunların nasıl oynandığını anne-babalarınızdan öğrenin. Ve onlardan bu oyunları oynayıp da yukarıda bahsettiğim güzellikleri size yaşatmaları konusunda yardım alın. Yaz aylarında her hafta bir oyun öğrenerek oynayabilirsiniz. Böylece hem çok arkadaşınız olur. Hem de bu kadar oyun bilen birisi
olarak arkadaşlarınız arasında farkınız illa ki fark edilir. Dokuz taş, kibrit oyunu, beş taş, isim şehir, körebe, saklambaç, yakan top, yakar top, çivi, çelik- çomak, sek sek, istop oyunlarını bir hatırlatın bakalım. Bence büyükleriniz bu saydığım oyunları size anlatmakla kalmayacaklar, o eski günleri yadetmek için kendileri de sizinle oynayacaklardır.

Bir hünerdir ipe basmadan atlamak, gizlendiği yerden yakalanmadan çıkmak ve sobelemek. Üst üste dizili taşları yere sermek ve vurulmadan hızlıca tekrar dizmek. Takım kurarken “Aldım verdim ben seni çoktan yendim” diyerek, en iyi arkadaşı kendi yanına almaya çalışmak. Bu heyecanı hangi bilgisayar oyunu yaşatabilir ki? Oyun gülmek, terlemek, kazanmak, yenildiğinde belki ağlamaktır.


Arzu AKÇA | 04 Eylül 2012 | İnsan ve Hayat Dergisi